Geçişler
Katharine Johnson hasta düşmüştü. Tesla
özel bir diyet tavsiye ederek endişesini
göstermişti. Ama Katharine'in içine düştüğü
daha derin bir durum, kendisi için değerli olan
her
şeyin
hayatının
ortasında
ellerinin
arasından kayıp gittiği hissi, iyileşme iradesini
de yok ediyordu. Perdeleri çekilmiş odasında
hasta
yatarken
gözlerinin
önünde
eski
zamanlar,
evlerinin
partilerle,
şölenlerle
şenlendiği,
kapılarının
önünden
gösterişli
kalabalıkların, faytonların, otomobillerin eksik
olmadığı, Tesla ile Waldorf-Astoria otelinde
ziyafetler düzenledikleri ve çalışmaları için
uygun bir para babası bulmaya çalıştıkları o
dönemler
gözlerinin
önünde
yeniden
canlanıyordu.
Laboratuvarındaki
tüm
o
gösteriler, heyecanlı geziler gittikçe silikleşen
benliği ile birlikte çözülüp yok olmuştu sanki.
Yaşadığı hayat kendisine ait değildi ve kimin
hayatını yaşamakta olduğunu da bilmiyordu.
Hayatı, yalnızca başkalarının hayatlarının,
eylemlerinin ve zaferlerinin bir yansıması
olarak
kalmıştı.
Şimdi
kendi
kendine
yabancılaştığını hissediyor, öfke ve umut
arasında
ikiye
bölünüyordu.
Aldatılmış,
kandırılmış
olduğunu
hissediyor,
kendini
ölesiye yalnız ve zayıf görüyordu.
O böyle eriyip giderken, Tesla da kendisini
garip kehanetlerinden birinin yazılmasına
kaptırmıştı: Kadınların geleceği... Bu, sürekli
kendi ekseninde dönüp duran ve kafasını allak
bullak eden bir konuydu ama düşünmekten de
alıkoyamıyordu
kendisini.
Katharine
hastalanmadan bir yıl önce Detroit Özgür
Basın gazetesine kadınların "sorunları" üzerine
bir demeç vermişti. Herhangi bir erkeğin tatlı
dilli üslubu içinde ve kederli bir şekilde
kadınların nasıl da erkeklerin onlar için inşa
ettiği kaidede kıstırılıp kaldığından dem
vuruyordu. Kadınlara bütün hayatı boyunca
uzaktan uzağa özel bir saygı ile taptığını
anlatıyordu. Ancak şimdi kendi zekalarını
erkeklerinkine
denk
koşmaya
çalışarak,
Tanrı'nın doğal atamalarına karşı gelmekten de
öte, "medeniyeti tehlikeye atmıyorlar mıydı?"
Bu soruya karşılık "Kimin medeniyetini?"
sorusu 1920'lere kadar sorulmayacaktı.
Şimdi Katharine'in hastalığı nedeniyle zihni
tekrar bu konu etrafında dönüp durmaya
başlamıştı. En sonunda Colliers'e bir yazı
gönderecekti. Makalenin başlığı tehditkar bir
şekilde "Kadınlar Patron Olduğunda" diye
atılmıştı. Yazıda kadınların entelektüel açıdan
daha
üstün
olduğu
bir
cinsel
düzen
anlatılıyordu.
Bir
yandan
bu
düzeni
savunuyor
gözüküyor, diğer yandan da kaygılarını dile
getiriyordu. Katharine'in hayatının nasıl heba
olup gittiğini mi fark etmişti? Kendisini harekete
geçiren neden her neyse, kararsız bir şekilde
de olsa, en sonunda kadın ve erkeklerin
gelecekte
mekanik
"rasyonel"
toplum
ütopyasına
uygun
yaşayacaklarını
müjdeliyordu.
Tesla, Birinci Dünya Savaşı'ndan hemen
önce aniden ortaya çıkan cinsel eşitlik
eğiliminin hiçbir titiz gözlemcinin gözünden
kaçmış olamayacağını sözlerine ekliyordu.
Tabii
İkinci
Dünya
Savaşı'nın
hemen
öncesinde üreme baskısıyla kadınların bu
toplumsal
ve
ekonomik
kazanımlarından
feragat
etmek
zorunda
bırakılacaklarını
öngöremiyordu.
Bazı
feministler
Tesla'nın
dayanak
noktasının
ilk
kısmını
eleştiriyorlardı:
"Kadınların cinsel eşitlik savaşımları yeni bir
cinsel düzen doğuracaktır ve bu düzende
kadınlar üstün taraf olacaktır. Modern kadının
yüzeysel cinsel eşitlik taleplerinin altında çok
daha etkili bir iktidar arayışının belirtileri
mayalanmaktadır.
"Kadınların kuşaklar boyunca itaat etmek
zorunda bırakılmaları onlarda bir atropi ya da
en azından zihinsel kabiliyetlerin zayıflaması
sonucunu doğurmuştur ki içinde bulunduğumuz
dönemde artık bu durum ortadan kalkmaya
başlamış
ve
kadınların
ussal
olarak
erkeklerden hiç de aşağı olmadıkları fark
edilmeye başlanmıştır.
"Kadınlar, erkeklerin zihinsel kazanımları,
başarıları ile boy ölçüşebilmeye başlamıştır ve
nesiller boyunca devam edecek bu gelişme
süresince
kapasiteleri
de
gelişecektir.
Ortalama bir kadın en az ortalama bir erkek
kadar iyi eğitim almış olacak, bu eğitimde yıllar
boyu süren dinginliğin yarattığı yoğun ve güçlü
istek ile erkekleri de geride bırakacaktır.
Kadınlar bugünkü durumu yadsıyacak ve
ilerlemeleriyle
güçlenen
bir
medeniyet
kuracaktır."
Ama Tesla'nın tanımladığı bu, "kovandaki
arılar gibi cinsel kimliklerinden soyutlanmış bir
şekilde hayatlarının amacını çalışmak haline
getirmiş olan kadın ve erkeklerin meydana
getirdiği ideal toplum" fikri erkekleri olduğu
kadar
düşünen
kadınları
da
fazlasıyla
ürkütecekti.
"Kadınların çabaları yeni alanları da
kapsadıkça
liderliği
yavaş
yavaş
ele
geçirmeleri sonucunda kadınsı hassasiyetleri
silinmeye başlayacak, sonunda tamamen
ortadan kalkacak, annelik içgüdüleri körelecek,
sonuçta annelik ve evlilikten soğuyacaklar ve
insan medeniyeti de gittikçe arıların mükemmel
medeniyetine daha çok benzeyecektir..."
Arıların mükemmel komün hayatından
esinlenerek "toplumsal ortaklaşa hayatta,
çocuklar da dahil her şeyin, herkesin
mülkiyetinde ve sorumluluğunda olacağı"nı
vaat eden bu fikir o zamanlar için fazla radikal
kaçan bir hayaldi.
Aynı ileri görüşlü yazıda Tesla teknolojik
ilerlemelere dair öngörülerde de bulunuyordu.
"Ailenin günlük gazetesinin 'telsiz' yolu ile
yollanması imkan dahilinde olacaktır. Park ve
ticari yollar ile özel yolların birbirlerinden
ayrılması sorunları çözümlenmiş olacaktır.
Şehirlerimizde
asansörlü
park
yerleri
yükselecek, tercihli yollar ihtiyaca göre
düzenlenecek,
belki
de
insanoğlunun
tekerleklerin yerine kanatları koyması ile bunlar
tamamen ortadan kalkacaktır.
"Yerkürenin ısı kaynaklan endüstrinin
kullanımına
sunulacaktır.
Güneş
enerjisi
evimizdeki enerji ihtiyacının büyük bir kısmını
temin edecek, geri kalanı telsiz enerji nakli ile
sağlanacaktır. Bugün kullanmakta olduğumuz
telefonların yerini ceplere girebilecek kadar
küçük aletler alacaktır. Herhangi bir habere, bir
ülkenin devlet başkanının devrilmesine, dünya
kupası final maçına, ya da bir depremin ya da
terörün
yarattığı
felaketlere
sanki
olay
yerindeymiş gibi şahit olabileceğiz."
Katharine 1925 yılında ölecekti. Son
nefesini verirken dahi Tesla'yı unutmayacak
Robert'i her zaman ona destek olmakla
görevlendirecekti.
Johnson ve kızı Agnes (geleceğin Agnes
Holden'i) ailenin yaz tatili geleneğini yaşatmaya
devam edeceklerdi. Tesla her zaman bu
seyahatlere davet edilecekti. Katharine'in
doğum günlerine de çağınlıyordu. Robert davet
mektubuna şu sözleri yazmıştı: "Müzik de
olacak, her şey onun istediği gibi olacak. Senin
dostluğun ona mutluluk verirdi. Seni gözden
yitirmememi emretti bana. Eğer gelmezsen
onun isteği gibi bir kutlama olamayacaktır bu."
Ama kısa bir süre sonra Robert tekrar
parasal yardım arayışına girecekti. Vergilerini
ve bir bankadan aldığı kredi borcunu
ödeyemiyordu. Tesla, telif haklarından ve
danışmanlık görevinden kazandığı parayla çok
fazla bir yardımda bulunamıyordu. Tekrar
rahatsızlanmış olmasına karşın gönderdiği
çekin yanına şakacı bir not düşmekten de geri
kalmayacaktı: "Bu ufak sorunların neşeni
kaçırmasına izin verme. Biraz daha dayan ve
göreceksin ki sen de Pegasus'unun sırtına
binmiş göklerde süzülmeye başlamışsın."
Johnson teşekkürlerini iletecek ve kızı ile
birlikte iki aylık bir Avrupa gezisine çıkmayı
planladıklarını bildirecekti. Gezisi sırasında
kendisini hayatının son birkaç yılında mutlu
edecek genç bir aktrisle tanışacaktı.
Ertesi yıl Nisan ayında Tesla, böyle bir
istekte bulunmamış olmasına karşın beş yüz
dolarlık bir çek gönderdi. "Lütfen bu sana vahşi
tefecileri hatırlatmasın, bunu küçük bir kutlama
vesilesi olarak kabul et." Johnson bu paranın
yarısıyla Kate'in mezarına duvar ördüreceğini
bildirecekti yanıt olarak. "Tatlı Marguarite
(Churchill)'in" kendisini gençleştirdiğinden ve
mucidin de onunla tanışmasını çok istediğinden
bahsediyordu.
Kısa bir süre sonra Johnson hastaneye
kaldırılacaktı. Hasta yatağından Tesla'ya şu
mektubu göndermişti: "Mutlaka, ben buradan
çıktıktan sonra, gelip Miss Churchill ve
Marguerite'le bir akşam yemeği yemelisin."
Genç aktrisle ilgili hayaller sayıklıyor, onunla
bir Avrupa turnesine çıkmayı planladığından
dem vuruyordu. "Tabii annesi de bulunacaktı"
yanlarında. Onlarla birlikte Shakespear'in,
Keats'in, Wordsworth'ün mezarlarını ziyaret
edecekti. Buna karşın Avrupa'da ancak ertesi
yıl ve 1928'de yanında sadece kızı olduğu
halde bulunabilecekti. Bu gezilerin parası ise
kendisi de kıt kanaat geçinen Tesla'nın
gönderdiği çeklerden çıkıyordu.
Niagara
Şelalesi
elektrik
şebekesinin
kurulduğu yıllarda, Niagara Komisyonu'nun bir
üyesi ve o zamanlardan beri Tesla'nın da yakın
bir dostu olan Francis A. Fitzgerald, 1927
yılında mucidin o sıralarda en çok ilgi çeken
projelerinden
birinde
kendisine
yardımcı
olmaya çalışıyordu. Telsiz enerji nakli projesini
finanse
etmesi
için
Kanada
Enerji
Komisyonu'nu ikna etmeye uğraştı. Bu çaba o
sıralarda sonuçsuz kaldı ama hidroelektrik
enerjisinin
telsiz
nakledilebileceği
fikri
Kanadalıların zihnine yerleşecekti.
Uzun yıllar boyunca Tesla'nın çok kuvvetli
bir ışık, bir ölüm ışını icat ettiğine ilişkin bir
dedikodu yayılacaktı kulaktan kulağa ama
Tesla anlaşılamaz bir tavırla bu konuda
herhangi bir açıklama yapmaktan kaçınıyordu.
1924 yılında Avrupa'da da bazı bilim insanları,
önce bir İngiliz, daha sonra bir Alman ve bir
Rus, ölüm ışınını keşfettiklerini iddia etmişlerdi.
Bir keresinde Amerikalı bir bilim insanı, Dr. T.
F. Wall, uçakları ve arabaları durdurabilen bir
ışının patentini almak için neredeyse bir
başvuruda bulunacaktı. Daha sonra bir
Colorado gazetesi Tesla'nın 1899 yılında
şehirlerinde deneyler yapmak üzere bulunduğu
sırada ölüm ışınlarının en güçlüsünü icat
ettiğini gururla duyuracaktı. Tesla, hiç de alışık
olmadık bir şekilde, bu konuda sesini
çıkarmaktan kaçınıyordu.
1929
yılında
Scherff,
Nikola
Tesla
Şirketi'nin alacağı vergi iadeleri konusunda
mucide gönderdiği bir notta "ne yazık ki, zaten
şirket hiç vergi ödeyememişti" diye yazacaktı.
En azından bu defa durum zamana uygunluk
gösteriyordu, zira Büyük Bunalım yılları
yaşanmaya başlamıştı.
Tesla eski dostu Johnson'u neşelendirmek
için
esprilerle
dolu
bir
mektup
daha
göndermişti; "ekonomik durumunun bir miktar
kötülediğinden" de dem vuruyor ve şunları
yazıyordu:
"Elbette
diğer
arkadaşlarla
muhabbeti
pek
fazla
koyulaştırmıyorum.
Dikkatimi diğer önemli ve değerli icatlar
üzerinde yoğunlaştırıyorum. Gerçi ben de yeni
mucitler
gibi
basında
kendime
ajanlar
kiralasaydım
tüm
dünya
şimdi
benden
konuşuyor olurdu ya, haydi neyse!"
Aslında artık hemen hemen hiç bir yeni
patent için başvuruda bulunmuyordu. 1922
yılında akışkan mekaniği alanında bazı
patentler için başvurmuştu ama işlemleri
tamamlanamamıştı. Böylece bunlar da ortak
dağarcığa eklenmişlerdi. Bunlar arasında çok
önemli olduğuna inanılan bir başvuru da vardı:
"Yüksek Vakum Üretiminde Kullanılan Araç ve
Yöntemlerde Yenilikler". Yıllar sonra ABD ve
Sovyet Rusya ışın kitle imha silahlarının
geliştirilmesinde yarışa girdiklerinde bu fikirler
üzerinde dikkatle durulacaktı.
Bunlar 1916 yılında aldığı bir grup patentin
devamı niteliğindeydi. Ama herkes Tesla'nın
yaratıcılığının solmakta olduğuna inanıyordu
artık. Fakat bu konuda bir hayli yanıldıklarını
fark edeceklerdi.
|