Kozmik Komünyon
"Hakkında
bir
sürü
garip
söylenti
dolaşmaya başladı" diyordu Agnes J. Holden
(Robert ve Katharine Johnson'ın kızı). "Yaşlı
bir insanı sekseninden sonra yaptıklarıyla
yargılamak
büyük
haksızlık.
Onu
otuz
yaşlarındayken de tanırdım. O zamanlar genç,
neşeli ve esprili bir insandı."
Aslında seksenlerindeki mucit hayatın
tadını çıkartmaya ve evren hakkındaki
önermelerini geliştirmeye devam ediyordu.
Doğum günlerini iple çekiyor, aylar öncesinden
makaleler hazırlıyor, arkadaşlarına ve basına
bunları şaşalı başlıklar altında sunuyordu.
Doğum günü partileri Einstein'ı reddettiği,
Newton'u göklere çıkardığı ve kendi kozmik
teorisini anlattığı toplantılara dönüşüyordu.
Sekseninci doğum günü için hazırladığı
makale hiçbir zaman bir bütün halinde
yayımlanmayacaktı. Makalede ve New York
Times'a
gönderdiği
mektuplarda,
günün
fizikçileri ile kozmik ışınların doğası hakkındaki
atışmasını sürdürüyordu.
Kendi
dinamik
yer
çekimi
teorisinin
maddelerin gerçek doğasını açıkladığını ve
Einstein'ın uzay teorisinin spekülasyonlarına
bir son verdiğini iddia ediyordu. Astrofizik ve
uzay mekaniği yazılarında ise yer çekimi
teorisinden hiç söz etmiyordu.
Uzayda
eğrilikler
olmasının
imkansız
olduğunu çünkü etki ve tepkinin bir arada
varolduğunu öne sürüyordu. Bir eğrinin tepkisi
düzelmek olabilirdi. Ayrıca uzay, eterin varlığı
ve
onun
kaçınılmaz
işlevi
olmadan
açıklanamazdı.
Einstein'ın devrimi dalga dalga yayılıyor
olmasına karşın o "maddenin kendisinde enerji
olamayacağını,
bunu
ancak
çevreden
edinebileceğini"
savunuyordu.
Ve
bunun
moleküller ve atomlar için de en büyük cisimler
için
olduğu
kadar
geçerli
olduğunu
savunuyordu. Kısacası yerden göğe kadar
yanılıyordu. Sekseninci yaş gününde yıldızlar
arası iletişimden ve enerji naklinden de söz
edecekti:
"Fransız Enstitüsü'ne diğer gezegenler ile
haberleşebilmeyi
sağlayacak
aygıtlarımın
açıklamasını
ve
hesaplamalarını
göndereceğim. Hiç şüphem yok 100 bin Frank
ödül mutlaka bana layık görülecektir. Para
elbette önemsiz bir konu ama bu mucizeyi ilk
defa başaracak olmanın vereceği onuru
yaşamak için tüm hayatımı feda etmeye
razıyım." Yıllar sonra Fransız Enstitüsü Tesla
tarafından kendilerine buna benzer bir belgenin
gönderilmediğini açıklayacaktı.
"Kendi pratik bakış açımdan en önemli
icadım olarak" diye sözlerine devam ediyordu
Tesla, "1896 yılında 4 milyon volta kadar
yüksek gerilimlerde işletmeyi başarabildiğini
tüpü görüyorum... Daha sonraki yıllarda bu
tüpü 18 milyon volt gibi yüksek bir gerilimde
işletmeyi
denediysem
de
karşılaştığım
zorluklar yeni ve daha gelişmiş bir model
üretmem konusunda beni ikna etmeye yetmişti.
Bu iş ise yapım aşamasında değil ama işletme
aşamasında daha büyük güçlükler çıkaracaktı
karşıma.
Yıllar
boyunca
işin
içinden
çıkamayacaktım... Buna karşın yavaş da olsa
düzenli bir ilerleme kaydediyordum... En
sonunda tam anlamıyla bir başarı elde
edecektim. Daha fazla geliştirilmesi pek de
mümkün olmayan bir tüp geliştirebilmeyi
başarmıştım. Tüp, en basit ilkelere uygun bir
şekilde, aşınmayacak tarzda ve istenildiği
kadar yüksek gerilimde çalışabilecek biçimde
üretilmişti... Büyük akımlar taşıyacak, uygun
sınırlar dahilinde istenildiği kadar enerji
nakledilebilmesini sağlayacak ve kontrolü de
aynı derecede kolay olacaktı. Elde ettiğim
sonuçların
daha
önceden
hayal
bile
edilemediğini
düşünüyordum.
Ayrıca
bu
teknoloji ucuz radyum üretilmesinde de
kullanılabilecek, atomların parçalanmasından
ve maddelerin transmutasyona uğramasından
daha verimli ve ucuz olacaktı." Ama bunun
atom
enerjisinden
faydalanılmasında
kullanılamayacağını
çünkü
araştırmaları
sonucunda böyle bir şeyin varolmadığını
gördüğünü belirtecekti. İtirafları belli bir can
sıkıntısı yarattı çünkü bazı gazeteler Tesla'nın
tüpün
yapısını
açıklamaya
hazırlandığını
duyurmuşlardı. Ama bu olanaksızdı.
"Tüpün
bazı
önemli
amaçlarda
kullanılacağını göz önüne alarak şu anda tam
bir açıklama yapmamak gibi bir sorumluluk
hissetmekteyim
omuzlarımda.
Ama
bu
sorumluluk yükü üzerimden kalktığı anda
bilimsel enstitülere aygıtın ve kullanılan tüm
teçhizatın ayrıntılı bir teknik açıklamasını
vereceğim."
Ne tek bir patente başvuracak, ne de bir
prototip üretecekti. Partide açıklayacağı ikinci
deneyi "bugüne kadar yapılmış olanlardan kat
kat daha üstün bir vakum"du. "Bununla bir
mikronun milyarda birine ulaşılabileceğine
inanıyorum. Bu tip bir vakumla elektron tüpleri
ile elde edilenlerden çok daha güçlü etkiler
yaratmak mümkün olabilecektir."
Misafirlere şarap dağıtıldığında ve kadehler
kaldırıldığında
bir
sessizlik
kaplayacaktı
salonu. Yaşlı adam o sıralarda elektronlar
üzerine öne sürülen fikirlere inanmadığını
açıklayacaktı. Yüksek bir gerilim ile ve büyük
bir vakum etkisi altında diğerlerinden ayrılan bir
elektronun normalinden çok daha fazla
elektrostatik yük taşıdığına inanmaktaydı.
"Bu, parçacığın tüpte de, dış havada da
aynı yükü taşıdığına inananları şaşırtacaktır.
Ama çok öğretici bir deneyde tüpten kurtulan
parçacığın aşırı yükten kurtulması nedeniyle
parlak bir yıldıza dönüştüğünü gözlemledim."
Tesla bir şeyler bulmuş olabilirdi. Uzun
yıllar süren araştırmalarda subatomik ve daha
büyük
parçacıkların
elektrik
yükleri
hesaplanmaya çalışılacaktı. En sonunda 1977
yılında Amerikalı üç fizikçi "çok küçük yüklerin
varolabileceğine dair veriler" elde ettiklerini
rapor edeceklerdi.
Seksen birinci yaş günü bir yıl önceki
icatlar gösterisinin bir tekrarı olacaktı ama
uluslararası basında daha çok ses getirecekti.
Partide Yugoslav hanedanını temsilen
soylular da hazır bulundu. Çekoslovak bir
kabine üyesi de başkanları Eduard Benes'i
temsilen
Tesla'ya
Prag
Üniversitesi'nin
sunduğu bir onur derecesini takdim etti.
Bu
Dostları ilə paylaş: |