Kayıp Kağıtlar
Tesla ardında bilinen çalışmalarının yanı
sıra birkaç da bilmece gibi miras bırakmıştı.
Bunlar arasından en önemli üç tanesini
saymak gerekirse: Dünya çapında telsiz enerji
nakli sağlanabileceği fikri bilimsel bir temele
dayanıyor muydu? Öldürücü/parçalayıcı ışık
huzmesi silahı deneyleri ile ulaşmak istediği
nokta neydi? Ve ölümünün hemen ardından
ortadan kaybolan bilimsel yazılarına ve diğer
hassas belgelere ne olmuştu?
Bunları takip eden sorular arasında ABD
haber alma örgütlerinin neden 1940' lı yıllarda
mucidin çalışmalarını titizlikle takip ettiği sorusu
da vardı.
Einstein gibi o da bir yabancıydı ve Edison
gibi çalışmaları geniş kapsamlı sonuçlar
yaratmıştı. Kendisinin de dediği gibi onda "cahil
cesareti"
vardı.
Diğerlerinin
ileri
gidemeyeceklerini
hissettikleri
ve
geri
döndükleri yolu inatla takip ederdi. Modern bilim
cemiyetleri Tesla gibi çok yönlü ve bağımsız
insanların
ortaya
çıkmasını
engelliyor.
Günümüz koşullarında Tesla, ya da Edison
aynı başarıları sergileyebilir miydi? Çok
şüpheli...
Tesla örneği her zaman, yoluna yalnız
devam edenler için bir ilham kaynağı olmuştu.
Bununla birlikte araştırmaları, çoğu zaman az
sayıda kişi tarafından anlaşılır olsa da, bilim
çevrelerini derinden etkileyecekti. Hayatı ise
toplumsal yaşayışın dönüştürülmesinde bir
ilham kaynağı idi. Katkılarının değeri zamanla
daha da arttı. Türbininin başarısız olmasının
tek sebebi endüstrinin henüz böyle bir
ilerlemeye hazır olmamasıydı. Alternatif akım
ise
tüm
endüstri
dünyasındaki
direnci
kırabildikten sonra zafere ulaşabilmişti.
Ancak Tesla'nın yerleşik bilim ve endüstri
çevreleri ile verdiği bu savaş talihsiz sonuçlar
da doğuracaktı. Herhangi bir gruba ya da
enstitüye üye olmadığı için gelişime açık
çalışmaları
üzerine
tartışabileceği
bir
meslektaşı bulunmuyordu, çalışmalarının ve
yazılarının
toplandığı
bir
kütüphane
oluşturulamayacaktı. Kendi başına çalışıyor ve
zaman zaman basına yaptığı ateşli açıklamalar
dışında, çalışmalarını sır gibi saklıyordu.
Ölümünden
sonra
yazılı
çalışmaları
düzenlenemediği için kimi buluşları hakkında
hiçbir zaman tam bir bilgi edinilemeyecekti.
Bu, kendisinden sonra gelen bilim insanları
için yıldırıcıydı ama aynı zamanda teşvik de
edici bir durumdu. Bir süre devam eden
belirsizliklerden sonra doğumunun yüzüncü
yılında, Temmuz 1956'da, mucidin hayatının ve
dehasının
önemi
yeniden
keşfedilecekti.
Çevresindeki gizemin çekiciliğinin de etkisiyle
çalışmalarına duyulan ilgi çığ gibi büyüyecekti.
Amerika ve Avrupa'daki yüzüncü yıl
kutlamaları ile onurlandırılıyordu. Amerika
Elektrik Mühendisleri Enstitüsü, Chicago'da
düzenleyeceği
toplantıyı
hayatının
ve
çalışmalarının değerlendirilmesine ayırmıştı.
Çeşitli
kurumlar
da
anma
toplantıları
düzenliyorlardı. Burs ve madalyalar şeklinde
kalıcı
hatıralar
oluşturulması
öneriliyor,
müzelerde çalışmaları sergileniyordu. Niagara
Şelalesi'nde de bir kutlama töreni düzenlenmiş
ve Goat adasına Yugoslav halkının armağanı
olan bir heykeli dikilmişti. Avukat/yazar Elmer
Gertz'in yazıları ile Chicago şehri
1893
Columbian
Fuarı
sırasında
düzenlediği
"dünya
harikası"
gösterisi
dolayısıyla mucide çok şey borçlu olduğunu
hatırlayacak
ve
anısına
bir
okul
inşa
ettirilecekti.
Münih'teki
Uluslararası
Elektroteknik Komisyonu Tesla'yı resmen
uluslararası bilimsel bir birim olarak ilan edecek
ve adının farad, volt, amper, ohm gibi tarihi
simgelerin yanına kazıyacaktı.
Uzayın keşfi hızlandıkça, özellikle ışın
silahları ve mikrodalga konularında, Tesla'ya
duyulan ilgi de gittikçe artacaktı. Özellikle iklim
kontrolü ve nükleer füzyon alanlarında Tesla
adına başlatılan projeler bilimsel tartışmalara
konu oluyordu. Bu araştırmalardan bazıları
kendisi gibi yalnız çalışan bilim insanlarının
çalışmaları, bazıları ise devasa bütçelerle
yürütülen çok gizli projelerdi.
Özellikle
Colorado'da
1899
yılında
gerçekleştirdiği
gizli
deneyler
bu
tip
çalışmaların
ilham
kaynağı
oluyordu.
Belgrat'taki Tesla Müzesi tarafından 1978
yılında İngilizce olarak yayınlanan Colorado
Springs Notları uzun süreden beri beklenmekte
olan bir kitaptı ama burada da yanıtlanmamış
pek çok soru vardı.
Yazılarının Amerika'da bulunamıyor olması
hırsızlık, ajanlık gibi komplo teorilerinin daha
çok üretilmesine neden oluyordu. Bilim
insanları, Yugoslavya'da basılan Colorado
Notları'nda çevrede bulunabilen belgelerden
söz
edilmemesini
şaşırtıcı
buluyorlardı.
Deneylerinin önemi ancak bölük pörçük
yazıların bir araya getirilmesi ile anlaşılacaktı.
1928 yılında O'Neill, tamamıyla şans eseri
olarak,
gazetede
bir
depo
tarafından
ödenmemiş
faturaları
karşılığında
Nikola
Tesla'ya ait altı kutunun satışa çıkarılacağı
ilanını okuyacaktı. Bu parçaların korunması
gerektiğini düşünerek mucide gidecek ve
kutular üzerinde hak iddia edebilmek için izin
isteyecekti.
"Tesla yerinden zıplamıştı" diye anlatıyordu
sonradan,
"kendi
işlerini
halledebileceği
konusunda güvence vermişti... Ve bunları satın
almaktan ya da herhangi bir şey yapmaktan
men etmişti beni."
Mucit öldükten kısa bir süre sonra O'Neill,
Sava Kosanoviç'le bağlantı kurmuş, kutulardan
söz etmiş, korunmaları gerektiğini anlatmıştı.
Ancak Kosanoviç'in kutuları alması ve içinde
neler
olduğunu
incelemesi
konusunda
sonradan hiç bir şey öğrenemeyecekti.
"Kutular konusunda endişelenmemem gerektiği
yönünde sürekli temin ediyordu beni."
Yazılarıyla ilgilenen başkaları da vardı.
Genç
bir
Amerikalı
savaş
mühendisi
çözemediği bazı balistik problemler konusunda
Tesla'ya danışıyordu. Daha sonradan mucitle
ilişkileri daha yakınlaşacak ve Tesla'nın
yazılarını evine götürüp üzerinde çalışma ve
daha sonra geri getirme izni alabilecekti. Bu iş
Tesla'nın ölümünden iki hafta öncesine kadar
sürecekti.
Tesla, Almanya ve Rusya'dan da çalışma
teklifleri almıştı. Mucit öldükten sonra bu
mühendis Tesla'nın çalışmalarının düşman
eline geçebileceği endişesiyle haber alma
servislerini ve hükümet görevlilerini uyaracaktı.
Haber Alma Özgürlüğü Yasası'nın bana
sağladığı olanaklarla federal ajanlardan benim
aldığım bilgilerde de Tesla'nın malvarlığına ne
olduğu konusunda bir hayli çelişkili ifadelere
rastlanıyor. Tesla arkasında binlerce sayfa
yazı bırakmıştı. Ama bunlarla ne yapılacağı
konusunda bir vasiyet bırakmamıştı. Bunlar o
sırada ikisi Amerika'da bulunan kuzenleri ve
yeğenleri tarafından alınmışlardı.
Tuhaf bir şekilde FBI bunları mühürleyerek
Yabancı Mülkleri Bürosu'na teslim edecekti.
Ancak Tesla bir ABD vatandaşı olduğu için bu
durum biraz garip ve çelişkiliydi. Bir mahkeme
bildirisinden sonra bunlar yeğeni Büyükelçi
Kosanoviç'e teslim edilecekti.
Tesla'nın
yaşam
öyküsünü
yazmayı
planlayan
Sweezey'e
de
1963
yılında
Kosanoviç'in eski yardımcılarından birinden şu
mektubu alacaktı:
"1943 yılında... Tesla öldükten sonra Mr. K.
hemen Yabancı Mülkleri Bürosu'ndan Tesla'nın
mülküne, yazılı çalışmalarına el koyma yetkisi
alacaktı...
bunların
hepsini
toplatacak,
paketlettirecek ve 1952 yılında Yugoslavya'ya
gönderilene
dek
saklanacağı
depoya
koydurtacaktı. Tüm masraflar Mr. K. tarafından
ödenmişti... Bu zaman zarfında Yabancı
Mülkleri Bürosu'ndan verilen kağıdı (lazım olur
düşüncesiyle) hep muhafaza ettim...
"Mr. K.'nin depodaki görevlinin kendisine
hükümet tarafından gönderilen kimi görevlilerin
bu yazıların mikrofilmlerini çekmek üzere
depoya geldiğini anlattığını belki siz de
hatırlarsınız...
Yugoslavya'daki
müzede
açtığımızda kasaları birbirine bağlayan bir dizi
kilidin, ki Mr. K. bunların düzenlenmesini en
sona
bırakmıştı,
yerlerinin
değiştiğini
görecektik. Bu arada Mr. K., Tesla'nın
yazılarının
başına
gelenler
konusunda
endişeleniyordu ve benim de tavsiyemle
Washington'da Mr Edgar Hoover'la bu konuda
görüşecekti. Mr Hoveer FBI'ın bu yazılarla
ilgilendiğini kesinlikle reddedecekti... "
Kosanoviç'in yardımcısı Tesla'nın tüm
varını
yoğunu
anavatanına
bağışlamak
istediğini yeğenine söylediğini iddia ediyordu.
Tesla'nın ölümünden hemen sonra FBI ajanı
Foxfort ile FBI'ın New York bürosu arasında bir
telgraf
trafiği
başlamıştı.
Ölünün
bulunmasından bir gün sonra ajan Foxfort şu
raporu hazırlayacaktı:
"Merhum Nikola Tesla'nın araştırma ve
deneyleri. Casusluk-Elektrik alanında dünyanın
önde gelen bilim insanlarından M. Nikola Tesla,
7 Ocak 1943 tarihinde Hotel New Yorker'da
ölmüştür. Hayatı süresince telsiz enerji nakli ve
ölüm ışını olarak bilinen konular üzerinde
araştırmalar ve deneyler yürütmüştür. X'ten
(isim silinmiş) alınan bilgilere dayanarak
Tesla'nın deneylerini ve formüllerini içeren
yazıların saklanması ya da yabancıların eline
geçmesinin engellenmesi için hiçbir önlem
alınmamış...
ki
bu
Birleşmiş
Milletler'in
çalışmaları açısından istenmeyen durumlar
yaratabilir... " (Buna karşın FBI'ya Başkan
Yardımcısı
Henry
Wallace
tarafından
hükümetin bu konu ile "ivedilikle ilgilendiği"
bildirilecekti.)
"Sağlığında Tesla'ya yakın olan elektrik
mühendislerinden Bloyce Fitzgerald" diye
sözlerine devam ediyordu Foxfort, "Sava
Kosanoviç, Kenneth Sweezey ve RCA müzesi
ve
laboratuvarı
sorumlularından
George
Clark'a 7 Ocak 1943'te otele gidilmesi ve bir
çilingir tarafından kasalarının açılarak değerli
belgelerin alınması tavsiyesinde bulunmuş...
Son bir ay içerisinde Tesla, Fitzgerald'a telsiz
elektrik
nakli
konusundaki
çalışmalarının
tamamlandığını
ve
mükemmelleştirildiğini
bildirmiş.
"Fitzgerald ayrıca tarafımıza Tesla'nın şu
ana kadar hiçbir ülkenin üretemediği bir torpido
türü geliştirdiğini de belirtmiştir. Fitzgerald
tasarımın
hiçbir
ülkeye
sunulmadığına
inanmaktadır.
Tesla,
Fitzgerald'a
bu
tasarımların teori, çalışma, formüller ve
deneyler halinde belirli bir yerde saklandığını
anlatmış. Fitzgerald ayrıca Tesla'nın kendisine
Governor Clinton Oteli'ndeki bir kasada
saklanan ve yapımı için on bin dolar harcadığı
bir modelin bulunduğundan söz ettiğini ve
bunun ölüm ışını ya da telsiz elektrik nakli ile
ilgili bir tasarım olduğuna inandığını da
bildirmiştir.
"Tesla, eski konuşmalarında Fitzgerald'a
çeşitli yerlerde deneylerine dair açıklamaların
bulunduğu seksene yakın sandığının olduğunu
da anlatmış.
Büro, New York'taki görevlilerin bu konuda
acilen harekete geçmesini önermektedir."
Yabancı Mülkleri Ofisi'ne ölümünden sonra
Tesla'nın odasına vasiyetini bulmak için
girdiklerini söyleyen Kosanoviç, Sweezey'nin,
kasa
açıldıktan
sonra
yetmiş
beşinci
yaşdönümü için kendisine gönderilen tebrikleri
içeren bir kitabı, kendisinin de üç fotoğrafını
aldığını bildirecekti. Hotel New Yorker'ın
yöneticisine ve Kosanoviç'e göre başka hiçbir
şeye dokunulmamıştı. Daha sonra da kasa
yeni bir kilitle güvence altına alınmış ve
anahtarı da Kosanoviç tarafından alıkonmuştu.
Büro'nun buna nasıl izin verebildiği bile ayrı bir
merak konusu. Kosanoviç daha sonradan
Edison
Madalyası'nın
bulunamadığını
bildirecekti. Tesla'nın önem verdiği bazı
belgeler şu anda Belgrat'taki müzede koruma
altındadır, ancak bunların ne kadar eksiksiz
olduğu bilinememektedir. FBI New York
Bürosu Kosanoviç'in gözaltına alınmasına ve
kaybolduğu iddia edilen kağıtlar konusunda
sorguya çekilmesini önermeye kadar işi
vardıracaktı. Mirasa bakan mahkemeden bir
FBI ajanı eşlik etmeksizin hiç kimsenin odaya
girmemesi kararı çıkacaktı.
Yugoslav büyükelçisini sorguya çekme
fikrinden hemen vazgeçildi. Kısa bir süre sonra
da Washington'dan ilginç bir karar gelecek ve
konunun Yabancı Mülkleri Bürosu tarafından
takip edildiği kabul edilerek FBI işten
çekilecekti.
Daha sonra Savuna Bakanlığı Araştırma
Geliştirme Bölümü'nde görevli mühendislerden
Dr. John Trump, Tesla'nın bilimsel yazılarının
niteliğini saptamak üzere görevlendirilecekti.
Dr. Trump mucidin sadece son on yılı
kapsayan
çalışmalarının
incelendiğini
duyuracaktı. Hatırlanacağı gibi, Tesla'nın
bilimsel şöhreti bu süre içerisinde bir hayli
yıpranmıştı ve radyo, robot, alternatif akım
alanlarındaki
iddiaları
da
yalanlanmak
isteniyordu. Dr. Trump meşgul bir kimseydi ve
FBI gibi o da bu casusluk işleri ile vakit
kaybetmek istemiyordu.
"İncelemelerimin sonunda vardığım sonuç"
başlığı altında verdiği raporunda Dr. Trump
şöyle diyordu: "Tesla'nın notları arasında
ülkenin güvenliğini ilgilendirebilecek nitelikte
bilimsel
çalışmalara
rastlanmamıştır.
Bu
nedenle mülkünün askeri ya da teknik
sebeplerle nezaret altına alınmasının gerekli
olmadığını düşünmekteyim.
"Kayıtlara geçirmeniz için son dönemini
kapsayan
çalışmalarından
bazı
örnekleri
tarafınıza göndermekteyim. Ancak bu, yüzyılın
dönümünde ülkemize yeni bir çığır açan bu
bilim insanı ve mucidin küçümsendiği anlamına
gelmemelidir. Yalnız hayatının son on beş
yılında daha spekülatif konulara eğilmeye
başlamış, zaman zaman telsiz enerji nakli
konusunda fikir bildirmiş ancak bu konuda da
somut çalışmalar yürütmemiştir."
Çok sonraları meslektaşlarından birine
yazdığı bir mektupta Tesla'nın Governor
Clinton Oteli'ndeki kutunun içindeki "aygıtla" -
muhtemelen bu Tesla'nın mektuplarını taşıyan
postacının hatırladığı kutunun aynısıydı- ilgili
şunları anlatacaktı:
"Tesla kutunun içinde gizli bir silah
olduğunu ve yetkisi olmayan bir kişi tarafından
açıldığı takdirde infilak edeceğini söylemiş otel
yönetimine. Kutunun açılacağını duyunca
hemen orayı terk ettiler. Bana açma yetkisini
veren FBI ajanları da pek yakınlarda bulunmak
istemiyorlardı.
İçindeki şey kahverengi bir kağıda sarılmış
ve bir telle tutturulmuştu. Biraz tereddüt
etmedim değil. Dışarıda güzel bir hava vardı ve
ben de neden sanki dışarıda değilim diye
düşünüyordum."
Paketi eline alacak ve cesaretini toplayıp
çakısıyla teli kesecekti. Paketin içinde pirinç
kaplı iyice cilalanmış bir sandık vardı. Bir
menteşeyi daha sökebilecek kadar cesaret
toplaması gerekiyordu şimdi.
Sandığın içinde yüzyılın başından beri
laboratuvarlarda kullanılmakta olan bir direnç
kutusu vardı!
Acaba
Tesla'nın
otel
personelini
ve
yönetimini bu şekilde korkutmak için ne gibi bir
nedeni vardı? Belki de otel faturalarının
arkasından ödenmesine o derece alışmıştı ki
(otellerin kendisini konuk etmekten onur
duyduklarına
ve
bu
nedenle
fatura
göndermediklerine
inanıyordu)
Governor
Clinton yönetimi kendisinden 400 dolar talep
edince kendisini hakarete uğramış hissetmişti.
FBI Tesla dosyasını 1943'de kapatmıştı
ama dosya sonsuza dek kapalı kalacağa hiç
benzemiyordu. Nitekim 1957 yılında bir
araştırmacı, gazetelerde "uçan tabaklar ve
gezegenler arası şeyler" gördüklerini iddia
ettiklerinden ve mucidin adını ve ününü
sömürdüklerinden
yakınacaktı.
Bazıları
Tesla'nın mühendislerinin mucidin ölümünden
sonra bir 'Tesla seti'ni tamamladıklarını ve
1950'den beri gezegenler arası iletişime
geçtiklerini, uzay gemileriyle yakın
ilişkiler içinde olduklarını iddia ediyorlardı.
FBI bir kez daha yapılabilecek bir şey
olmadığına
karar
verecek
ve
dosyayı
kapatacaktı.
Sweezey zaten baştan beri bu "gizli silah"
masallarına inanmıyordu. Bir röportajda şunları
söylemişti: "Tesla bir münzevi idi ve hayatının
son
yıllarında
gizemli
konular
üzerinde
konuşmaktan çok zevk alıyordu. Onun fikirleri
üzerinden onlarca efsane yaratıldığına ama
olaya günün şartları ışığında hiç bakılmadığına
inanıyorum."
Hayatının son yirmi yılında mucide oldukça
yakın olduğunu anlatıyordu: "Tesla'nın dehası
yüzyılın dönümünden on iki yıl kadar önce
parlamaya başlamış ama kendisi geleceği
müjdeleyen fikirlerini pratiğe geçirecek imkana
hiçbir zaman kavuşamamıştı ."
Belki de ama 1945 ile 1947 yılları arasında
Ohio'daki Havacılık Servisi ile Washington'daki
Askeri Servis ve Nikola Tesla'nın dosyalarının
saklandığı Yabancı Mülkleri Bürosu arasında
ilgi çekici bir mektup ve bilgi alışverişinin
yaşandığı da bir gerçekti.
21 Ağustos 1945 tarihinde Havacılık Servisi
Washington'daki Askeri Servisten er Bloyce
Fitzgerald'ın
Yabancı
Mülkleri
Bürosu'na
giderek "düşmanın eline geçmesi tehlikeli
olabilecek belgeleri ayıklaması" için izin
istemişti.
4
Eylül
1945
tarihinde
Ekipman
Laboratuvarı
sorumlusu
Albay
Holliday,
Fitzgerald'dan "Ulusal savunma projeleri ile
eşgüdümlü kullanılmak" amacıyla Dr. Trump'ın
örnek olarak gönderdiği araştırmaların tüm
kopyalarını isteyecekti. Bunlar makul bir
zaman içerisinde geri gönderileceklerdi.
Bu askeri servislerin ve FBI'ın Tesla'nın
çalışmaları için Büro'ya son başvurulan
olacaktı. Albay Holliday'e kopyaların gerekli
yerlere ulaştırıldığı ve istenildiği şekilde
değerlendirildiği bildirilecek ve geri gönderilmesi
istenecekti. Ama dosyalar hiçbir zaman geri
gönderilmeyecekti.
Bunlar asıl kopyalardı. Ne Yabancı Mülkleri
Bürosu'nda, ne askeri servislerde, ne de
federal arşivlerde bu dosyaların sayısı ve
içerikleri konusunda tek bir bilgiye dahi
rastlanamayacaktı daha sonra.
Yıllar
boyunca
Tesla'nın
patentleri
alınmamış bu icat ya da fikirlerinin, sadece
ABD Hava Kuvvetleri'nin değil, Rusya'nın ve
özel silah şirketlerinin de eline geçtiğine dair
dedikodular üzerinde konuşuldu. En sonunda
ışın
silahları
ile
ilgilenen
üniversite
laboratuvarları da işin içine gireceklerdi.
Yabancı
Mülkleri
Bürosu
Tesla'nın
çalışmaları ile olan ilişkilerini açıklamakta yıllar
yılı büyük zorluklar yaşayacaktı. 1948 ile 1978
yılları arasında araştırmacılara çeşitli yanıtlar
verilecekti bu konuda:
"Nikola Tesla'ya ait eşyaların araştırılması
sonucunda dışarı verilen ya da halen büronun
yetkisi altında olan bir parçaya dair hiçbir
kayıta rastlanmamıştır...
"Bu
büro...Nikola
Tesla'ya
ait
hiçbir
eşyayı...nezareti altına almamıştır...
"Tesla'ya
ait
yazılar
gözetimimiz
altındayken...
"1943
yılında
Tesla'ya
ait
belgeler
büromuzca mühürlenmiştir...
"Belgelerin foto statik kopyaları mühür
altında alınmıştır..." vs.
Tesla'nın birçok çalışmasını içeren yazıları
1952 yılında Amerika'dan Yugoslavya'ya doğru
yola çıkacaktı. Ve arşiv görevlisinin de belirttiği
gibi, önemsiz olanları dışında, Tesla'nın tüm
çalışmaları Sırpça ve Hırvatça'ya çevrilecekti.
Miras
Tesla'nın araştırma notlarına ve yazılarına
ulaşmak Batılı bilim insanları için güçleştiyse
de bu durum, tabii ki Tesla tarzı araştırmaların
bittiği anlamına gelmiyordu. Tam tersine bu
belirsizliğin yarattığı gizemli hava pek çok
araştırmacıyı mucidin deneylerini tekrarlamaya
yöneltiyordu. Ve tutkularının çerçevesinin
genişliği eninde sonunda başarılı bir sonuca
ulaşılmasını olanaklı kılıyordu. Ama Tesla'nın
izinden yürüyenlere verdiği en büyük ilham
yine kendi hayatı olmuştu. Mucide hayranlık
besleyen Alman bir yazarın da belirttiği gibi:
"Tesla,
geleceğe
dair
kehanetlerde
bulunabilmek için bilimin sınırlarını hiçe
sayan...yıldızlara uzanmaya çalışan modern
bir Prometheus" idi.
Tesla'dan ilham alan çalışmaların bir özetini
vermek bu kitabın sınırlarını fazlasıyla aşar.
Ama yine de bunlara değinmeden hayatının
anlatılmasının eksik kalacağını düşündük.
Kayıtlar, tahmin edileceği üzere, karmaşık ve
tamamlanmamış
olacaktır;
buna
karşın
etkileyicili olmaktan kesinlikle uzak değildir.
Tesla'nın
küresel
yıldırım
ile
ilgili
deneylerinden
başlayalım:
Colorado
Springs'deki araştırmalarında yıldırım topuna
ilk
şahit
oluşunda
bunun
ne
işe
yarayabileceğini tahmin edememişti; onun için
bu baş belasından başka bir şey değildi ama
bir açıklamayı da hak ediyordu. Böylece
yıldırım
toplarının
yapılarını
incelemeye
başlayacak ve yapay küresel yıldırımlar
üretebilmeyi başaracaktı. İlginç olanı modern
laboratuvarlarda onun ürettiği yıldırım topları
kadar mükemmel küreselliğe sahip olanları bir
daha üretilemeyecekti. Peki bu sorunu ilgi
çekici kılan şey nedir? Tabii ki en başta
bilinemez oluşu. Ama ikinci neden uluslar arası
nükleer füzyon -muhtemelen tarihteki en güçlü
enerji kaynağı- elde etme yarışında önemli
ipuçları içermesidir. Bu konuda çalışan bilim
insanlarından bazıları ünlü Rus fizikçi Peter
Kapitza,
SRI
International
radyo
fizik
laboratuvarından Lambert Dolphin, Brigham
Young Üniversitesi'nden Robert Bass ve
Robert Golka'dır.
Wendover Utah'daki ABD Hava Kuvvetleri
Araştırma Sahası'nın en büyük hangarından
zaman zaman Golka elektriği olarak anılan çok
parlak ışıklar yayılır çevreye. Burada çok sıkı
güvenlik
önlemleri
altında
Hiroşima'ya
atılan atom bombasını taşıyacak olan Enola
Gay adlı uçağın donanımı tamamlanacaktı.
Golka, Yugoslavya'daki Tesla müzesini
yayınlanmamış notlarını incelemek amacıyla iki
kez ziyaret edecek ve hangarında Tesla'nın
manyetik vericisi üzerine yoğun bir araştırma
yürütecekti.
"Tesla o zamanlar kurduğu donanımla bizim
bugün olduğumuzdan daha ileri bir noktadaydı"
diyor Golka. "Veriler kaybolmuş. Bunu nasıl
başarabildiğini
bilemiyoruz.
Bazılarını
günlüklerinde not almış ama çoğunu kafasının
içinde saklamış."
Golka "Tesla Projesi" kapsamında 22
milyon volta kadar enerji boşaltabilen bir
manyetik verici üretebilecekti; bu, ustanın
Colorado Springs'te ürettiğinin iki misliydi.
Yıldırım topunun füzyon araştırmaları ile
kesiştiği nokta sıkıştırılmış plazma problemiydi.
Deneysel füzyon çalışmalarının çoğunda
izotopik hidrojen gazları helyum çekirdeği
oluşana kadar hızlandırılıyor ve ısıtılıyor,
serbest kalıyor ve bu süreçte de yüksek
miktarda enerji açığa çıkıyordu. Bu işlem
sırasında hidrojen yüksek oranda kinetik ve
termal enerji ile yüklenirken tam anlamıyla
plazma görünümünü alan maddesel bir hale
dönüşüyordu. Füzyon oluşmadan önce ise
plazmanın kontrol altında tutulmasına, bir çeşit
elektromanyetik
"şişe"
içine
alınmasına
çalışılıyordu.
En güçlü geometrik şekil küre olduğundan,
Golka, hareketli kitlenin zapt edilmesi için en
uygun ortamın küresel yıldırım olduğunu
düşünüyordu. Yıldırım topunu "bir greyfurt
büyüklüğünde çeşitli renklerle parıldayan ve iç
içe geçmiş pozitif ve negatif alternatif yüklü
tabakalarıyla bir soğanı andıran bir oluşum"
olarak
tanımlıyordu.
Binaların
içinden
zıplayarak geçebilir, suyun içine girip onu
kaynatabilirdi. Ve bazen de, Utah'da olduğu
gibi, en gelişmiş elektronik ekipmanları havaya
uçurabilirdi.
1978
yazında,
CO-2
lazer
ışınlarının kullanılması ile en sonunda küresel
yıldırımın bir türevi olduğuna inandığı "boncuk"
yıldırımı yaratabilmeyi başarmış ve ard arda
fotoğraflarını çekmişti.
Daha sonra ABD Enerji Departmanı'ndan,
beş lazer ışını ile üreteceği termonükleer
füzyonun uygulamaya konmasında kullanacağı
pirosfer adını verdiği bir aygıt için proje desteği
talep
edecekti.
"Ateştopu
Füzyon
Reaktörü"nde sadece radyoaktif olmayan
helyum üretilecek ve bir milyar derecenin
üzerinde ısılara ulaşılabilecekti.
Ayrıca Hava Kuvvetleri'ne yine Tesla'nın
fikirlerinden biri ile -bir tür yüklü parçacık ışını-
başvuracaktı. Bu model de lazer teknolojisi
kullanılacak şekilde tasarlanmıştı. Bu ışınların
menzilinin 6 bin mile ulaşabileceğine ve ICBM-
tipi
füzeleri
havada
yok
edebileceğine
inanıyordu. Kendi birleşik bobinlerinin üç katı
büyüklüğünde bir Tesla bobini ile 200 milyon
volt elektrik enerjisi elde edilebileceğini
düşünüyordu.
Ama o da Tesla gibi yalnız çalışmanın
sorunlarını
yaşamaya
başlayacaktı.
"Kuruluşlar
için
çalışmaya
başladığımda
çevreme duvarlar örülüyor" diyordu.
Çalışması gelişmiş donanımla ulaşabileceği
noktanın sınırına dayanmıştı ve yüksek
miktarlarda
yatırıma
ihtiyaç
duyuyordu.
Nükleer füzyon yarışındaki rakipleri yüksek
bütçeli özel kuruluşlar ve devlet destekli
üniversitelerdi, ki bu sonuncuların bütçelerinde
kısıtlanmaya gidildiği dahi oluyordu. Onlar da
lazer teknolojisi ile haşır neşir olmuşlardı. Gerçi
Golka kendi kullandığı teknolojinin özel ve
eşsiz olduğunu öne sürüyordu. Tesla'nın
küresel yıldırım çalışmaları üzerine eğilen tek
bilim insanı Golka değildi ama bu konuya
kendisini en çok adayanlar arasında şüphesiz
ilk onun adını anmak gerekir.
Manyetizma ve maddenin çok düşük
ısılarda davranışı konularındaki çalışmaları ile
1978 Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülenlerden
biri olmaya hak kazanan Rus Kapitza da
çalışmalarında
Tesla'nın
katkısını
yadsımayanlardan. "Çok yüksek frekanslarda
titreşimlerin yaratılması ve bunların doğru akım
elektrik enerjisine dönüştürülmesi elektrik
enerjisi naklinde karşılaşılan problemlere olası
çözümler sunuyor" diyordu. "Bu nakil elbette
halen
kullanılmakta
olanlarla
benzerlikler
sergileyecektir, ancak bu defa dalga yolunun
kullanılması yerine ancak çok düşük dalga
boylarında sapma yaptığı bilinen yüksek
yönelimli ışınlar kullanılacaktır. Bu tip bir
mekanizma kurulması fikri ilk olarak yıllar önce
N. Tesla'nın aklına gelmişti. Ancak prensipte
olanaklı olsa da, gerekli tertibatın kurulması için
yüksek mühendislik bilgisine ve bu bilginin
uygulamalarına gerek vardı. Bu ise ancak diğer
enerji
nakil
sistemlerinin
bugünkü
uygulamasıyla
mümkün
olabilecekti.
Bu
sayede enerji naklinde yeni ihtiyaçlara, örneğin
uydulara
enerji
nakledilebilmesine
cevap
verecek yeni bir sistem kurulabilecektir."
Uzay çağına önde girme yarışı sürerken
telsiz enerji nakli konusunda ABD de geri
kalmak istemeyecekti elbette. California'nın
Barstow
Çölü
yakınlarındaki
jet
motor
laboratuvarlarında mikro dalga enerji nakli
konusunda çalışmakta olan Richaıd Dickinson
da Tesla'nın çalışma ve kehanetlerinden ilham
alanlardan birisiydi. Gerçekten de uydularda
güneş enerjisi ile elde edilen elektrik enerjisinin
mikro dalga transfer yolu ile dünyaya
nakledilmesi fikri ancak büyük ustaya ithaf
edilebilecek bir romantizm, cesaret ve mali yük
içeriyor.
Raytheon Company'den William C. Brown
da mikro dalga teknolojisinde kullanılan
rektenayı geliştirirken Tesla'nın öncülüğünü
yaptığı radyo yayınları ve telsiz enerji naklinde
radyo dalgalarıyla elektrik gönderme fikrinden
yararlanmıştı.
Teorik olarak New York büyüklüğünde bir
şehir,
dünyanın
çevresinde
dünya
ile
eşzamanlı olarak dönen bir uydunun 22.300 mil
yükseklikten sağlayacağı beş milyon wattlık
elektrik enerjisi ile bir kış gününü geçirebilir.
Ancak pratik olarak bu uyduların inşası
milyarlarca dolara mal olacak ve savaş
zamanlarında düşman uydularının saldırılarına
açık olacaktır.
Tesla'nın Wardenclyffe'deki laboratuvarına
oldukça yakın bir bölgede kurulan Brookhaven
Ulusal
Laboratuvarı
da
yüksek
enerji
çalışmaları
ile
mucidin
atölyesinde
gerçekleştirilen çalışmalar arasında yakınlık
görmektedir. 1976 yılında düzenlenen bir
törenle Tesla anılmış, Yugoslavya hükümeti de
Wardenclyffe
laboratuvarına
yerleştirilmek
üzere bir plaket göndermişti.
Hidroelektrik enerjisi üretimi konusunda bir
hayli zengin olan Kanada da Tesla'nın çalışma
ve fikirleri ile yakından ilgilenen ülkelerden
biriydi. Tesla'nın enerji nakli projesi -hayata
geçirebildiği takdirde- elektrik ulaştırılamayan
bölgeler için tam anlamıyla bir nimet olacaktı.
Ama gerçekten işe yarayacak mıydı bu
proje? Kanada'da Minesota'da ve yakın bir
tarihte Güney Kaliforniya'da topraktan telsiz
enerji
nakledilen
birkaç
projeye
işlerlik
kazandırılmış ve Tesla'nın sistemi uygulanarak
gerekli
bölgelere
enerji
nakledilebilmesi
sağlanmıştır.
ABD
Enerji
Departmanı'na
Tesla'nın sistemine dayalı projelere ödenek
ayrılması
için
sık
sık
başvurularda
bulunulmaktadır.
Ancak sistemin Tesla tarafından hayata
geçirilip geçirilemediğine dair hiçbir kanıt
bulunmamaktadır elimizde. Tesla'ya göre,
toprak, değerleri özenle belirlenmiş dalga
boyları ile sabit bir dalga konumu yaratmak
üzere yüklenmeliydi. Tesla, yayılma yolunun
bir
çemberin
çapına
uygun
ilerlediğine
inanmaktaydı.
Ama
1899
yılından
beri
kaydedilen gelişmeler gösteriyor ki yayılma
yolu bir çap boyunca değil çap ile küresel
yüzey arasındaki eliptik bir yolu takip ederek
yayılmaktadır.
Dalga yayılımının ana özelliklerinden biri de
dalga sabit kaldığı sürece herhangi bir enerji
nakli olmadığıdır; enerji yalnızca hareket
halinde
olan
bir
bileşkenle
birlikte
nakledilebilmektedir. Sınır tabaka yayılımı, yani
iki farklı kitlenin (toprak ile gök gibi) sınırında
kayıpsız
dalga
yayılım
biçimi,
fikri
uygulanabilirliğini korumaktadır. Bununla birlikte
sınır düzleminin düzgün ve dalgaların da
düzgün bir şekilde harekete geçirilmiş olması
gerekmektedir.
Tesla'nın
uyguladığı
frekanslarda yayıcı ekipmanın devasa bir
yapıda
olması
gerekiyordu.
Colorado
Springs'de
çekilmiş
fotoğraflardan
anlaşılmaktadır ki kullanmakta olduğu cihazlar
bu tip dalgaların yayılması için uygun yapıda
değillerdi.
Tesla, muhtemelen Colorado Springs'de
doğuya doğru kendisinden uzaklaşan ve
göstergelerinde uç etkiler yaratan yıldırım
fırtınası hakkında da yanılmıştı.
Bu durumu hareket halindeki yıldırım
fırtınasının toprakta durağan dalgalanmalar
yaratması
olarak
yorumlamıştı.
Bugün
istasyonunun doğusunda yer alan dağların
yüzeyinin yarattığı yeniden yayılma etkisi ile bu
duruma şahit olduğuna inanılmaktadır. Bu
olayın göstergeleri üzerindeki etkisi aynı
şekilde olacaktı.
Tesla'nın çalışmaları hakkında dolaşan
söylentiler arasında en ilgi çekici olanlarından
biri de Rusya'nın mucidin hava durumu
kontrolü fikrini uygulayarak istediği hava
şartlarını
yaratabilmesi,
jetlerin
hava
boşluklarına düşmesine neden olması vs.
vardı. Gerçekten de Tesla hava durumunun
kontrolü hakkında pek çok teori atmıştı ortaya
ama hiçbir deney gerçekleştirememişti.
Örneğin radyo kontrollü özel yapım
füzelerin kasırgalar yaratmak ve "özel bir tip
yıldırım"
kullanılması
ile
yağmurların
tetiklenebileceğinden bahsetmişti. Bu konuda
uzun matematiksel formüller geliştirmekten de
geri kalmamıştı.
Mucidin fikirlerinin modern bilim üzerinde
yarattığı etki ise daha çok hava durumunun
değiştirilmesinden
öte
kavramlarda
yoğunlaşıyor. Stanford Üniversitesi Radyo
Bilimi Laboratuvar'ından Dr. Robert Helliwell ve
John Katsufrakis Antartika'da kurulan 20 km'lik
bir anten ve 5 kHz'lik bir verici ile dünyanın
manyetosferinin
yüksek
enerji
yüklü
parçacıkların atmosfere taşması sağlanacak
şekilde modüle edilebileceğini ve sinyallerin
kesilerek ya da etkinleştirilerek enerji akışının
kontrol edilebileceğini bulmuşlardı.
Peki, Tesla'nın öldürücü/parçalayıcı ışınları
hakkında neler söylenebilir? Bu fikir bir
gerçeklik
payı
taşıyor
muydu?
Eğer
söylentilere kulak asar ve ABD Hava
Kuvvetleri araştırma ekibinin bu fikirleri
üzerinde durmaya değer bulduğuna ve "Proje
Nick"
adında
'top-secret'
bir
çalışma
yürüttüklerine inanırsak, Tesla'nın bu konudaki
yazılarının yok olup gitmediğine ve özenle
korunduklarına da inanmamız gerekecek.
Yirmi yıl boyunca Tesla'nın çalışmaları ve
yıldırım topu araştırmaları üzerine çalışmış ve
şimdi
SRİ
International
Radyo
Fizik
Laboratuvarı asistan direktörü olan Lambert
Dolphin de bu konuda Dr. Trump'ın ve
Sweezey'nin değerlendirmelerine katılmakta.
Hem fizik, hem de elektrik mühendisliği
alanındaki bilgi dağarcığının 1930'lardan bu
yana inanılmaz bir şekilde geliştiğine işaret
ediyor.
"Kütüphanelerde Tesla'nın zamanından beri
teorilerin ve deneylerin ne şekilde geliştiğini
görebilirsiniz.
Elektrik,
manyetizma,
elektromanyetik
teori
ve
radyo
iletişimi
konularındaki
matematiksel
ve
pratik
anlayışımız 1950'lerden beri, hatta belki de
1970'lerden beri demeliyim, çok büyük bir
değişim geçirdi. Tesla'nın lazerler ya da
yüksek enerji yüklü parçacıklar ile ultra-yüksek
voltaj fenomeni konusunda geleceği gördüğünü
kabul edebiliriz. Bugün ancak bilim geliştikçe
hayatının
son
dönemlerindeki
sıra
dışı
iddialarını değerlendirebiliyoruz."
Gerçekten de elimizde Tesla'nın lazeri
öngörebildiğine dair yeterli kanıt yok. "Tele-güç
ışınları" kavramının yüksek enerji yüklü
parçacıklarla
ilgili
çağrışımlar
içerdiğini
söyleyebiliriz. Dolphin'e göre Tesla'nın bunu
nasıl uygulamaya geçirdiğini bilemiyoruz,
ancak görünen o ki Tesla'nın kendisi de
bunların havadaki atomlar ve moleküller
tarafından ne derece emilebildiğinin ya da
yayılabildiğinin farkında değildi. "Ne olursa
olsun,
Tesla'nın
niyetini
tam
olarak
anlayabilseydik
bile,
günümüz
bilimi
çerçevesinde
bunları
uygulamaya
geçiremezdik, zira çalışmaları büyük bir gizlilik
içinde korunuyor" diyor Dolphin.
Bununla birlikte Tesla'nın yüklü parçacıkları
hızlandırmak için yüksek voltajlar kullanması
bugün
de
fizikçilerin
temel
araştırma
konularından birini oluşturuyor. "Bu alanda"
diye ekliyor Dolphin, "modern doğrusal ve
dairesel nükleer hızlandırıcıları öngörebildiğim
söyleyebiliriz. Bu tip makineler bugün Tesla'nın
elde edebildiği en yüksek voltajların bin katı
büyüklükte elektron volt ile çalıştırılmaktadır.
"Manyetik
vericilerinin
olağanüstü
olduğundan eminim... Muhtemelen bizim bugün
plazmalar dediğimiz ilginç arklar ve kıvılcımlar
üretebilmekteydi.
Plazmaların muhafaza edilmesi konusu
modern fiziğin geniş bir alanını oluşturuyor.
Örneğin... küçük bir kütlenin büyük bir titizlikle
kontrol edilen plazmalar ile uçsuz bucaksız
elektrik enerjilerine dönüştürülmesi konusunda
birçok araştırma yapılmakta." Ve sözlerini
Tesla'nın keşiflerinin ve icatlarının dahiyane ve
zamanının ötesinde olduğunu söyleyerek
bitiriyor.
Bu kitap baskıya girerken Pentagon "uzay
gemileri" tarafından ateşlenecek lazer ve
parçacık-ışını toplan üzerinde yeni bir silahlı
kuvvetler teknolojisi geliştirme çalışmalarına
başlamaktaydı. Tesla'nınkilere benzer bir
bilimkurgu dili ile Savunma Bakanlığı'na
sunulan
bir
raporda,
böyle
bir
silahın
geliştirildiği açıkça belirtilmese de, parçacık
ışınları
"yönlendirilmiş
yıldırımlar"
ile
karşılaştırılıyor.
Işın silahları teknolojisinde bugün varılmış
olan nokta konusunda fikir yürütmek bir hayli
zor, zira araştırma çalışmaları büyük bir gizlilik
içinde yürütülüyor. Bu arada diğer ülkelerin bu
konuda yürüttüğü çalışmalar da federal ajanlar
tarafından dikkatle izleniyor. 1947'de Askeri
İstihbarat Servisi'nin Tesla'nın çalışmaları
üzerinde yürüttüğü fikir gibi, bu konunun "hayati
bir önem taşıdığı" düşünülüyor.
Hayatının son yıllarında bir laboratuvara
sahip olma şansından mahrum kaldığı için
Tesla fikirlerini uygulayabilecek bir ortam da
yaratamamıştı kendisine. Ama kabul etmek
gerekir ki, bizim bugün Uzay Çağı silahları ve
teknolojisi adını verdiğimiz konuyu o yarım
yüzyıl önce tanımlamaya başlamıştı. Ve bir
pasifist olan Tesla, bu teknolojinin gezegenler
arası savaşlarda değil, varlıklarından emin
olduğu
uzaydaki
komşularımızla
iletişim
kurmak için kullanılacağını umut ediyordu.
Dostları ilə paylaş: |