14. Tâvus b. Keysân el-Yemânî, KS (ö. 106)
Meşhûr tâbiîlerdendir. Kerâbîsî Müdellisîn adlı kitabında onu da
zikretmiş ve hakkında “İbn Abbâs’ın ilminden çokça istifade etmiş, daha sonra
bunları mürsel olarak rivâyet etmiştir.” demiştir. Âişe’den de rivâyette
bulunmuştur. İbn Ma’în “Âişe’den semâ’ı olduğunu sanmıyorum.”, Ebû Dâvud
da “Âişe’den semâ’ının olduğunu bilmiyorum.” demiştir.
15. Abdullah b. Zeyd el-Cermî Ebû Kılâbe, KS (ö. 104)
Tâbi’ûnun meşhûrlarındandır. Künyesi ile şöhret bulmuştur. Zehebî ve el-
Alâî onu tedlîs yapmakla vasıflandırmıştır.
16. Abdullah b. Atâ et-Tâifî, M – SE (ö. 140)
Sonradan Mekke’ye yerleşmiş tâbi’ûnun küçüklerindendir. Şu’be’nin Ebû
İshâk es-Sabî’î’den rivâyet ettiği tedlîs ile ilgili bir olayı meşhûrdur
14
.
17. Abdullah b. Vehb el-Mısrî, KS (ö. 197)
Meşhûr fakîhlerdendir. Muhammed b. Sa’d Tabakât’ında onu tedlîs
yapmakla vasıflandırmıştır.
18. Abdurabbihi b. Nâfi’ Ebû Şihâb el-Hennât, B – M – D – N – İM (ö.
171, 172)
Sonradan Medâin’e yerleşmiştir. İbn Ma’în onu tevsîk etmiş, Nesâî ise
leyyîn olduğunu söylemiştir. el-Hatîb, Târîh adlı kitabının mukaddimesinde
onun bir hadîste tedlîs yaptığına işâret etmiştir.
13
Bkz. Ebu Abdillah Abdurrahmân b. Ebî Hâtim er-Râzî, Kitâbu’l-Cerh ve’t-Ta’dîl, I-IX, Dâru
İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrût, 1371/1952, I, 235.
14
Bu meşhûr kıssa şöyledir: Şu’be, Abdullah b. Atâ’nın
Ukbe yoluyla “Develeri otlatırken
nöbetleşirdik...” şeklindeki rivâyetini duyduktan sonra Abdullah ile karşılaştığında bu rivâyeti
Ukbe’den semâ edip etmediğini sormuş, o da Sa’d b. İbrahim’den işittiğini söylemiş. Sa’d ile
karşılaştığında bu rivâyeti kimden işittiğini sormuş, o da Ziyâd b. Mihrâk’tan işittiğini söylemiş,
Ziyâd ile karşılaşınca, o da bu rivâyeti bir râvîden o da Şehr b. Havşeb’den rivâyet ettiğini
söylemiştir. Ebû Ahmed Abdullah b. Adiy el-Cürcânî, el-Kâmil fî Du’efâi’r-Ricâl, (thk. Âdil
Ahmed Abdulmevcûd, Ali Muhammed Muavved), I-IX, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrût,
1418/1997, V, 277.
Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl: 4/ Cilt: 4/ Sayı:8/ Güz 2014
…………………………………...……………………………………………………………………
191
19. Ali b. Ömer b. Mehdî ed-Dârekutnî (ö. 385)
Meşhûr hadîs hâfızlarındandır. Ebû’l-Fadl b. Tâhir (ö. 507) onun
hakkında “Dârekutnî’nin tedlîsteki metodu gizlidir. ‘Ebû’l-Kâsım el-Beğavî’ye
okundu/arz olundu filan kişi de size tahdîs etti’, diyerek semâ ettiği vehmini
uyandırmakta ancak ben semâ ettim dememektedir.” demiştir.
20. Amr b. Dînâr el-Mekkî, KS (ö. 126)
Tâbi’ûnun meşhûr sika râvîlerindendir. Hâkim Ulûmu’l-Hadîs’inde onun
tedlîs yaptığına işâret etmiştir.
21. el-Fadl b. Dükeyn b. Züheyr Ebû Nu’aym el-Kûfî, KS (ö. 218, 219)
Meşhûr râvîlerdendir. Buhârî’nin büyük şeyhlerindendir. Ahmed b. Sâlih
el-Mısrî (ö. 248) onu tedlîs yapmakla vasıflandırmıştır.
22. Mâlik b. Enes, KS (ö. 179)
Meşhûr hadîs imâmlarındandır. Sevr b. Zeyd (ö. 135)
İkrime (ö. 104)
İbn Abbâs yoluyla gelen bir hadîsin isnâdında İkrime’yi düşürerek tesviye
tedlîsi yaptığı için müdellislerden sayılması gerekir. Muvatta’ında başka
hadîslerde de Sevr
İbn Abbâs yoluyla rivâyette bulunup aradaki İkrime’yi
zikretmemiştir. Bununla birlikte başka bir isnâdda da Âsım b. Abdillah’ı da
düşürmüştür. Dârekutnî bunu (tedlîs olarak) zikretmiş, İbn Abdilber ise tedlîs
olmadığını söylemiştir.
23. Muhammed b. İsmail b. İbrahim b. el-Muğîre el-Buhârî, T – N (ö.
256)
Ebû Abdillah b. Mende (ö. 395), Buhârî’nin “نلاف انل لاق و نلاف لاق”
ifadeleriyle naklettiği rivâyetlerde tedlîs olduğunu söylemiş; ancak bu konuda
ona kimse muvafakât etmemiştir. Zira yaptığım araştırmalar neticesinde onun
semâ etmediği rivâyetlerde “لاق”, semâ ile alıp ta şartına uymayan veya mevkûf
rivâyetlerde ise “انل لاق وأ يل لاق” dediğini, böyle bir metodunun olduğunu tespit
ettim.
24. Muhammed b. İmrân b. Mûsâ el-Merzubânî (ö. 384)
Târihi rivâyetleri yazardı. İcâzetle almış olduğu haberleri beyân
etmeksizin tahdîs (انثدح) ve ihbâr (انربخأ) sîgaları ile rivâyet etmiştir. el-Hatîb ve
başkaları onu müdellis olarak zikretmiştir.
25. Muhammed b. Yezîd b. Huneys, el-Âbid T – İM (ö. 220’den sonra)
İbn Hibbân onun hakkında “Sadece semâ’ını beyân ettiği rivâyetlerine
itibar edilir.” demiştir.
26. Muhammed b. Yûsuf b. Mesdî el-Hâfız el-Endelüsî (ö. 663)
Hicrî yedinci yüzyılda Mekke’ye yerleşmiştir. İcâzet ile (aldığı haberleri,
İbn Hacer el-ASKALÂNÎ, (Çeviren: Veysel ÖZDEMİR), Ta’rîfu Ehli’t-Takdîs bi
Merâtibi’l-Mevsûfîne bi’t-Tedlîs (Tabakâtu’l-Müdellisîn)
……………………………………………………………………………………………..……….
192
bu şekilde aldığını beyân etmeksizin rivâyet ederek) tedlîs yapmıştır. (Üç
ciltlik) Mu’cem’i meşhûrdur. 663’te Mekke’de vefat etmiştir.
27. Mahreme b. Bükeyr b. Abdillah b. el-Eşec, Be – M – D – N (ö. 159)
Ali b. el-Medînî onun için “Babasından çok az hadîs semâ etmiştir.”
demiştir. Babasından hiçbir hadîs semâ etmemesine rağmen ondan çok sayıda
hadîs rivâyet ettiği de söylenilmiştir. Ebû Dâvud “Babasından sadece bir hadîs
semâ ettiğini, onun da vitir hadîsi olduğu”nu söylemiş, Zekeriyyâ es-Sâcî, onu
tedlîs yapmakla vasıflandırmıştır. Mâlik de “Mahreme babasından semâ’ı
olduğuna dâir bana yemin etti.” demiştir. Mûsâ b. Seleme ise “Mahreme’ye
babasından semâ’ı olup olmadığını sordum, o da ‘Babama yetişmedim, bunlar
onun kitaplarıdır.” dediğini nakletmiştir.
28. Müslim b. el-Haccâc el-Kuşeyrî en-Neysâbûrî, T (ö. 261)
Meşhûr hadîs imâmlarındandır. İbn Mende “Müslim’in şeyhlerinden
semâ etmediği birşeyi ‘ نلاف انل لاق’ şeklinde rivâyet etmesi tedlîstir.” demiştir.
Ancak şeyhimiz el-Hâfız Ebû’l-Fadl b. el-Hüseyn (el-Irâkî), İbn Mende’nin bu
iddiasını reddetmiştir ki doğru olan da budur.
29. Mûsâ b. Ukbe el-Medenî, KS (ö. 141)
Küçük tâbi’îlerdendir. Sika olduğunda ittifâk edilmiştir. Dârekutnî,
İsmailî’nin Mûsâ hakkındaki sözüne
15
atıfta bulunarak tedlîs yaptığını
belirtmiştir.
30. Hişâm b. Urve b. Zübeyr b. el-Avvâm, KS (ö. 145, 146)
Tâbi’înin küçüklerinden olup meşhûrdur. Ebû’l-Hasen İbnu’l-Kattân
onunla ilgili bir rivâyete dayanarak tedlîs yaptığını söylemiş, Zehebî ise İbnu’l-
Kattân’ın bu iddiasını reddetmiştir. İlgili rivâyet şöyledir: “Hişâm üç kez Irâk’a
gitmiş, birinci defa gittiğinde babasından semâ’ını tasrîh ederek bir hadîs
rivâyet etmiş, ikinci gidişinde ise semâ’ını tasrîh etmeksizin çok sayıda rivâyette
bulunmuştur…”
16
Buna göre Hişâm, babasından semâ etmediği hadîsler rivâyet
etmiştir. Bu ise tedlîstir.
15
İsmâilî, Mûsâ b. Ukbe’nin Zührî’den semâ’ı olmamasına rağmen ondan rivâyet ettiğini
söylemiştir. İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb fî Ricâli’l-Hadîs, (thk. Âdil Ahmed Abdu’l-Mevcûd,
Ali Muhammed Muavved), I-VII, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrût, 1425/2004, VI, 471.
16
Buradaki rivâyet eksik ve hatalıdır. Rivâyetin aslı şöyledir: Hişâm, üç kez Irâk’a gitmiştir.
Birinci defa gittiğinde babasından bir hadîs rivâyet ederken “
Dostları ilə paylaş: |