ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi
Türkoloji Araştırmaları Dergisi
Cilt 3, Sayı 2
Aralık 2018
20
Olay Örgüsü
Eserler, olayları zaman sırasına uygun olarak sunmaları,
kronolojik olay örgüsüne yer vermeleri bakımından paralellik taşırlar.
Halk hikâyelerinde ve halk tiyatrosunda da sıklıkla kullanılan bu olay
örgüsü karmaşık bir yapıya sahip olmamasıyla okuyucunun olaylar
arasında sebep sonuç ilişkisi kurmasını kolaylaştırır ve metnin
anlaşılırlığına olumlu yönde bir katkı sağlar. Roman okuyucusunun ve
modern tiyatronun henüz yeni oluşturulmaya çalışıldığı bu dönemde
tanıdık yaklaşımlar okuyucuyu bu yeni türlere alıştırmanın zorunlu bir
vasıtası olmanın yanı sıra henüz acemi olan yazarlar için de
kaçınılmaz bir durum gibi görünmektedir.
Şair Evlenmesi’nde kronolojik sıraya tamamen uyulurken
Hayal-i Celâl
’de zaman zaman geriye dönüşler yaşanır. Bunlardan en
belirgin
olanı Şeyda Bey’in durumunu gözden geçirmek üzere beş
arkadaşın bir araya geldiği kısımdır. Her biri geçmişte Şeyda Bey’in
kendi evlerinde yaptığı türlü rezillikleri hikâye ederek geriye dönüşe
sebep olurlar. Diyalogların hakim olduğu bu bölümler Şeyda’nın
şehvet düşkünlüğünün farklı biçimlerini aydınlatması bakımından
dikkat çekicidir. Ayrıca Muttali Bey’in Şeyda ile ilgili yaptığı plan ile
Zekavet Hanım’ın kurduğu tuzağın sebebi de bir geriye dönüşle
aktarılır. Ancak geriye dönüşler olayların kronolojik devam ettiği
algısını bozacak sıklıkta gerçekleşmez.
Anlatıcı
Hayal-i Celâl’
de anlatıcı olayları dışardan gözlemleyen bir
üçüncü şahıstır. Anlatıcı Ahmet Mithat’ın eserlerinde olduğu gibi sık
sık olaya dahil olup okuyucusuyla sohbet etmese de zaman zaman
varlığıyla kendini hissettirir ve okuyucusuyla konuşur.
8
Ancak daha
önce de belirtildiği üzere eser büyük oranda kahramanlar arasındaki
diyaloglardan oluşmaktadır. Hatta bu diyaloglar sırasında anlatıcı tıpkı
tiyatro metinlerinde olduğu gibi kahramanın olaya tepkisini,
8
Okuyucuyla diyaloğa girme, soru sorup cevaplama meddah anlatı geleneğinden
gelme bir özellik olarak metinde yerini alır. “Şimdi bir soru akla gelir ki bu
beyimiz yalnız Fatin Efendi’nin evine gittikçe mi böyle acayip ve garip
hareketlerde bulunurdu? Hayır. Biz yukarıda “mesela” demiştik ya! Şeyda Bey
bu efendilerin hangisinin evine gitseydi oralarda da (Aç tavuk kendini arpa
ambarında zannedermiş.) daha nice nice insanlığın ve dostluğun temizliğine
yakışmaz, uygunsuz vaziyetlerde bulunurdu” (s.31). Yukarıdaki alıntıya benzer
bir çok örn
ek metinde yer alır.