Çocuk Kalbi



Yüklə 1,14 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə38/83
tarix25.02.2022
ölçüsü1,14 Mb.
#53085
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   83
Edmondo De Amicis - Çocuk Kalbi

KÜÇÜK TREN
10 Cuma
Dün Precossi, Garone’yle birlikte bizim eve geldi. Prens çocukları olsalardı
bundan  daha  büyük  bir  şenlikle  karşılanamazlardı.  Garrone  bize  ilk  defa
geliyordu.  Biraz  yabani  yaradılışlıdır,  bir  de  koskocaman  bir  çocuk  olduğu
halde  hala  üçüncü  sınıfta  olmaktan  utanıyor.  Kapı  çalındığı  zaman  hepimiz
açmaya  gittik.  Grossi  gelemedi,  çünkü  en  sonunda  altı  yıllık  bir  ayrılıktan
sonra babası Amerika’dan döndü. Annem hemen Precossi’yi öptü, babam:
– “İşte bak, bu yalnız iyi kalpli bir çocuk değil, aynı zamanda kibar, efendi
bir delikanlı” diyerek Garrone’yi anneme tanıttı.
Garrone o kısacık saçlı kocaman başını önüne eğerek bıyık altından güldü.
Precossi  kendisine  ödül  olarak  verilen  madalyasını  takmıştı.  Çok  memnun,
çünkü  babası  beş  gündür  ağzına  bir  damla  içki  koymamış,  oğlunun  da


kendisiyle beraber işe gelip ona arkadaşlık etmesini istiyor, öyle değişmiş ki,
bambaşka  bir  insan  olmuş.  Oyun  oynamaya  koyulduk.  Ne  kadar  oyuncağım
varsa  hepsini  çıkardım.  Önünde  kocaman  bir  lokomotifi  olan  ve  kurulunca
kendi  kendine  yürüyen  treni  görünce  Precossi  çok  şaşırdı.  Şimdiye  dek  hiç
böyle  bir  şey  görmemiş.  Hayran  gözlerle  sarı,  kırmızı  vagoncuklara
bakıyordu.  İstediği  gibi  oynasın  diye  treni  kurmaya  yarayan  anahtarı  ona
verdim. Diz çöküp:
– “Affedersiniz, beni bağışlayın” diyordu.
Fazla  yaklaşıp  da  lokomotifi  durdurmamamız  için  bize  işaretler  yapıyor,
sonra  onları  alıyor,  sanki  camdan  yerlerine  yerleştiriyor,  onlar  elindeyken
soluk almaya bile çekiniyor, onları parlatıyor, dört bir taraftan bakıyor, kendi
kendine  gülümsüyordu.  Biz  hepimiz,  ayakta,  ona  bakıyorduk,  O  incecik
boynuna,  bazen  kanadığını  gördüğüm  o  küçücük  kulaklarına,  kollarını
dirseğine kadar kıvırdığı o kocaman ceketine, onların arasından çıkan ve kim
bilir  kaç  kere  yüzünü  darbelerden  korumak  için  havaya  kaldırdığı  o  cılız
kollarına  bakıyorduk...  Ah,  o  anda  bütün  oyuncaklarımı,  bütün  kitaplarımı
onun ayakları altına serebilirdim, son ekmek lokmasını ağzımdan çıkarıp ona
verebilirdim,  onu  giydirmek  için  bütün  elbiselerimi  ona  verebilirdim,  onun
ellerini  öpebilmek  için  diz  çökebilirdim.  Hiç  olmazsa  ona  trenimi  vereyim
diye  düşündüm  ama,  bunun  için  babamdan  izin  almam  gerekiyordu.  Tam  o
sırada elime bir kağıt parçası sıkıştırıldığını hissettim; baktım. Babam kurşun
kalemle şöyle yazmıştı:
–  Trenin  Precossi’nin  çok  hoşuna  gitti.  Onun  hiç  oyuncağı  yok.  Şu  anda
kalbinde hiçbir şey duymuyor musun?
Hemen  lokomotifle  vagoncukları  yerden  aldım  ve  Precossi’nin  kolları
arasına bırakırken:
– “Al bunları, artık bunlar senin” dedim.
Şaşkın şaşkın baktı, hiçbir şey anlamamıştı.
– “Artık bunlar senin, sana hediye ediyorum.” dedim.
Bunun  üzerine  Precossi  anneme  ve  babama  baktı,  sonra  daha  da  şaşkın,
bana:
– “Peki ama, neden?” diye sordu.
Babam ona:
– “Enrico bunu sana hediye ediyor, çünkü o senin arkadaşın, seni seviyor...
ve ödülünü kutlamak için...” dedi.
Precossi utanarak:
– “Bunu... Evime götürebilir miyim?” diye sordu.


Hepimiz:
– “Elbette!” diye karşılık verdik.
Precossi  eşikte  duruyor  ama,  gitmeye  cesaret  edemiyordu.  Çok  mutluydu!
Gülen  ve  heyecandan  titreyen  ağzıyla  özür  diliyordu.  Treni  kutusuna
yerleştirmek  üzere  Precossi’ye  yardım  etmek  için  Garrone  eğildi  ve  cebine
doldurduğu çörekleri yere düşürdü.
Çıkarken Precossi:
– “Bir gün dükkana gel de babamın nasıl çalıştığını gör. Sana çeşitli çiviler
veririm” dedi.
Annem,  annesine  götürmesi  için  Garone’nin  yakalığına  küçücük  bir  çiçek
demeti taktı.
Garrone o kalın sesiyle, gözlerini yerden kaldırmadan:
– “Teşekkür ederim” dedi. Gözlerinden asil, kibar ruhu yansıyordu.
KİBİR
11 Cumartesi
Precossi  yanından  geçerken  ona  dokununca  Carlo  Nobis  ceketinin
kolundaki tozları uzun bir süre temizlemeye koyulur! Babası çok zengin bir
bey  olduğu  için  bu  çocuk  elbiseli  kibir  haline  gelmişti.  Ama,  Derossi’nin


babası  da  çok  zengin!  Herkes  onun  üstünü  başını  kirletecek  diye  tek  başına
ayrı bir sırada oturmak isterdi, herkese yüksekten bakar, dudaklarında daima
alaycı  bir  gülümseme  vardır.  Sırada  ikişer  ikişer  yürürken  onun  ayağına
basmaya görün! Bir hiç yüzünden insana hakaret eder, ya da babasını okula
getirmekle tehdit eder. Halbuki kömürcünün çocuğuna dilenci dediği zaman
babası  ona  nasıl  ders  vermişti!  Onun  kadar  kibirli  bir  çocuğa  şimdiye  dek
rastlamadım! Kimse onunla konuşmaz, giderken kimse ona allahaısmarladık
demez, dersini bilemediği zaman hiç kimse ona yardımcı olmaz. Hiç kimseyi
çekemez, herkesi küçük görürmüş gibi bir hal takınır, bunların en başında da
Derossi  gelir,  çünkü  o  sınıfın  birincisi,  bir  de  Garrone’den  hiç  hoşlanmaz,
çünkü  onu  da  sınıfta  bütün  arkadaşları  severler.  Ama,  Derossi  onun  bu
davranışlarına aldırmaz bile, Garrone’ye de Nobis’in onun hakkında ileri geri
konuştuğunu söyledikleri zaman:
–  “Onun  öyle  aptalca  bir  kibri  var  ki,  onu  tokatlamaya  bile  değmez”  diye
karşılık verdi.
Bir gün Coretti’nin kedi tüyü şapkasıyla alay etmeye kalkınca, o da ona:
– “Git de efendilik nasıl olurmuş, Derossi’den öğren!” dedi.
Dün  gidip  Calabria’lı  çocuğu  öğretmene  şikayet  etti,  çünkü  ayağıyla
bacağına çarpmış. Öğretmen Calabria’lıya sordu:
– “Bunu isteyerek mi yaptın?”
– “Hayır efendim” diye karşılık verdi.
Öğretmen de:
– “Çok kuşkulu bir çocuksunuz, Nobis” dedi.
Nobis o her zamanki havasıyla:
– “Ben de gider babama söylerim” dedi.
Bu sözler üzerine öğretmen öfkelendi:
– “Babanız haksız olduğunuzu söyleyecek, geçen kez yaptığı gibi. Okulda
yalnız  öğretmen  karar  verip  cezalandırabilir.”  Sonra,  yumuşak  bir  sesle
ekledi:  “Haydi,  Nobis,  bu  davranışınızı  değiştirin,  arkadaşlarınıza  karşı  iyi,
terbiyeli  olun.  Bakın,  arkadaşlarınızın  arasında  işçi  çocukları  da  var,  bey
çocukları  da,  zengin  çocukları  da  var,  fakir  çocukları  da  ama,  onlar
birbirlerini  seviyorlar  ve  kardeş  gibi  davranıyorlar.  Neden  siz  de  onlar  gibi
davranmıyorsunuz? İyi niyetli olmak ne kadar kolay, öyle davransanız siz de
ne  kadar  mutlu  olurdunuz!...  Peki,  bana  söyleyecek  başka  bir  şeyiniz  yok
mu!”
Nobis, o herkesi küçümseyen gülümseyişiyle soğukça karşılık verdi:


– “Hayır, efendim”
Öğretmen:
– “Oturun” dedi. “Size acıyorum. Siz çok kalpsiz bir çocuksunuz.”
Böylece  her  şey  bitmişe  benziyordu;  ama,  ilk  sırada  oturan  küçük  duvarcı
ustası  o  yusyuvarlak  yüzünü  en  arka  sırada  oturan  Nobis’e  çevirdi  ve  öyle
sevimli  bir  şekilde  yüzünü  tavşan  gibi  buruşturdu  ki  bütün  sınıf  bir  ağızdan
gürültülü bir kahkaha atmaktan kendini alamadı. Öğretmen bağırdı; ama, o da
güldüğünü  bizlere  göstermemek  için  elini  ağzına  götürdü.  Nobis  de  güldü
ama, bu alay dolu bir gülüştü.

Yüklə 1,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   83




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin