Dr. Öncel DEMİRDAŞ ____________________________________________________________________________ 170
alakalarla bağlantısını keser. Bütün esmâ ve sıfatlarla mutlak zâtî hüviyete
teveccüh eder. Sonra “Hû”yu yükselen bir nefesle sol memenin altından alır ve
sol omuza kadar çeker. Alırken başını sağ tarafa doğru eğer ve çekerken de sol
tarafa kaldırır. Bunu yaparken de mümkün olduğu kadar boynunu döndürür ve
bütün bedenini hareket ettirir. Kendinden geçinceye kadar bu zikre devam eder
ve zâtî hüviyete mustağrak olur. Bu şekilde mutlak ehadiyet nurlarının tecellîsine
mazhar olur ve vahdet nuru zuhûr ettiği için onda kesret zulmetleri yok olur.
Ehadiyet nuruna mazhar olup kesret kaybolmasıyla bütün mahlûkatın varlıkları,
Hakk’ın vücûdunda yok olur. Hakk’ın vücûdu zâhir, mahlukâtın vücudları ise
bâtın olur. Örneğin güneşin zahir olarak ortaya çıkmasıyla yıldızların vücudları
nasıl ortadan kalkıyorsa, aynı şekilde Hakk’ın vücûdu zâhir olduğunda
mahlûkatın vücudu yok olur. Bu mertebede zâkirden cüz’î akıl zâil olur ve kendisi
küllî akıl ile sıfatlanır. Bu küllî akıl ile eşyâ’yı gerçek mâhiyetiyle idrak etme
özelliği kazanır. Bu akıl ile o, eşyaların gölgeler gibi olduğunun farkına varır.
Basîretinin açılmasıyla zâhirde Hakk’ın vücûdundan başka bir şey görmez.
Eşyanın varlığını ise Hakk’ın vücûduyla görür.
68
Trabzonî bu mertebede sâlike “kerâmet”in verileceğini ve onda Nûr-i
Muhammedî’nin zuhûr edeceğini belirtir. Ayrıca o, bu mertebede sâlikin özel bir
velâyet olan “velâyet-i suğra” makamına dahil olacağını ifade etmiştir.
69
Ona
göre, “velâyet-i suğrâ” (küçük velâyet) kulun Allah’ın sıfatlarıyla sıfatlanması ve
ahlâkıyla ahlâklanmasıdır.
70
Bu mertebeden sonra mürşid, Allah’ın sıfatlarıyla
sıfatlanan ve ahlâkıyla ahlâklanan sâlikin nefsini bir sonraki mertebeye yükseltir
ve ona sonraki ismi telkin eder.