F.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi 18:1 (2013)
171
____________________________________________________________________________
kudsiyet âlemine yönelmiş ve kudsiyet kazanmıştır.
72
Günah kirleri silinmiş bir
şekilde ibadet ve taatle itminan kazanmıştır.
Trabzonî, bu nefsin mahiyetini Hakk’a tâbi bir nûrâniyet
olarak ifade
eder. Bu mertebede nefis günah kirlerinde uzak ve ibadete çok düşkündür.
İbadete çok düşkün olması, sahibinin Allah’a ulaşmasına engel teşkil eden tabiî
kayıtlardan ve unsurî alâkalardan kurtulmasına vesile olur. Muhammedî ahlâk ile
sıfatlanmıştır. Yakınlık elde etmek ve noksanlıklardan yüz çevirmek, fazilete
rağbet etmek, ilâhî sırları müşâhede etmek ve rubûbiyet ahkâmını keşfetmek için
acele eder. Şer’î ahkâmı yerine getirir ve ubûdiyette itmi’nan sahibidir. İtmi’nan
sahibi olması nedeniyle de “mutmainne” diye isimlendirilmiştir. Mutmainne
nefsin sıfatları cömertlik, tevekkül, yumuşaklık (hilim), ibadet, şükür, kazaya rızâ
ve belalara sabırdır.
73
Bu makamdaki nefis;
“Ey huzura kavuşmuş nefis! Sen
O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön.”
74
âyetindeki hitaba
mazhardır. Bu mertebede nefis
için geceli-gündüzlü ibadet, zikir, riyâzet,
mücadele ve mücâhede vardır. Çünkü nefis kötü sıfatlardan temizlendikten
sonra onu saf hâlinde tutmak ancak bu şekilde mümkündür.
75
Trabzonî, mutmainne mertebesinde yolculuğun,
Allah ile beraber
yolculuk anlamında seyr maallâh olduğunu söyler.
76
Allah’la beraber yolculuğu
Muhammed Nasûhî şöyle izah eder: Allah’la beraber yolculuk, O’nun isimlerini
ve sıfatlarını müşâhede etmekle olur. Burada Allah’la beraberlik, yakınlık ve
uzaklık mutlak manada gerçek değildir.
Aksine kabz ve basttan
77
kinayedir.
78
72
Kâşânî,
Istılahati’s-Sufiyye, s. 96.
73
Trabzonî,
Âdâbu’l-Ubûdiyye, vr. 213b-214a.
74
Fecr, 89/27-28.
75
Eşrefoğlu Rûmî,
Müzekki’n-Nufûs, s. 21.
76
Trabzonî,
Âdâbu’l-Ubûdiyye, vr. 214a.
77
Kabz daralmak, bast genişlemek ve ferahlamak demektir. Kabz ve bast, havf ve recadan sonra
meydana gelir. Cürcânî,
Ta’rifât, s. 178; Kuşeyrî,
Risâle, s. 135. Ayrıca bakınız: H. Kamil Yılmaz,
Anahatlarıyla Tasavvuf ve Tarîkatlar, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2004, s. 213;
Selçuk Eraydın,
Tasavvuf ve Tarîkatler, M.Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay.,
İstanbul, 2004, s. 185-6;
Seyyid Cafer
Seccâdî,
Tasavvuf ve İrfan Terimleri Sözlüğü, çev. Hakkı Uygur, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2007
,
ss. 63-64, 264-265. İbn Atâullah kabz hâlinin üç sebepten dolayı meydana geldiğini belirtir.
Bunların birincisi,
günah işlemiş olmak, ikincisi bir dünyalığın elden gitmesi ya da rahat ve
huzur sebeplerinin eksilmesi, üçüncüsü ise hasımların zulüm ve düşmanlığıdır. Aynı şekilde ona
göre bastın da üç sebebi vardır. Birincisi; ibadette artış ve olgunlaşma, ilim ve ma’rifette söz
sahibi olma, ikincisi dünya
işlerinin yolunda gitmesi, üçüncüsü ise insanlar arasında
methedilmek, kendisinden dua talep edilmesi ve eli öpülüp hürmet görmektir. İbn Atâullah el-
İskenderî,
Hikem’ül Atâiyye El-Muhkem Fî Şerhi’l Hikem (Tasavvufî Hikmetler), şerh.
Kastamonulu Ballıklızâde Ahmet Mahir, haz. Selahattin Hacıoğlu, Kurtuba Kitap, İstanbul, 2011,
s.149.