Şekil 2: İngilterede Sanayinin Gelişimi
Kaynak
: (Anonim, 2010)
1.3.1 İngilterede Sanayi Devriminin Başlamasının Temel Nedenleri
Sanayi devrimi 18. ve 19. yüzyıllarda İngiltere’de başlamış ve önce Avrupa’ya sonra da
tüm dünyaya yayılmıştır. Sanayi devriminin İngiltere’de başlaması tesadüf değildir.
İktisadi açıdan güçlü ve demokratik bir yönetimin bu ülkede olması temel unsurlardır.
Sanayi devriminin İngiltere’de başlamasının nedenlerine bakıldığında;
İngiltere'nin çok büyük ve güçlü bir donanmaya sahip olması
Kolonisi olması, hammadde temini ve ürünün satılacağı piyasa kaynaklarına
kolay ulaşımı nedeniyle , feodalizme dayalı bir toplumdan iş toplumuna geçiş
olması
Ticaretle birlikte İngiltere mucitle çok zengin olmuş, mucitlerin icatlarını tespit
etmek ve değerlendirmek için patent enstitüsü kurmuşlar.
Finansal gelir kaynaklarını artmış 1850 yılında kapitalizm vurgusu, tarımda özel
mülkiyetin büyümesi ve meşrutiyet'in sona ermesi ile İngiltere, finans sektöründe
(borsa ve bankacılık) dünya lideri olmuştur.
Sanayi Devrimi'nden önce ekonomik büyüme, demografi ve reel gelirler çok yavaş
ilerlemiştir. Sanayi devriminden sonra teknolojinin insanların hayatına girmesiyle birlikte
ekonomik gelişme hızı artmış, nüfus ve reel gelir yükselmiştir. Sanayi devrimi ile birlikte
12
tarımsal nüfus büyük ölçüde azalmış vetarımsal üretimden mal ve hizmet üretimi
başlamıştır. Sanayi devrimi ile birlikte çok sayıdakişi çok fazla mal ve hizmete sahip
olmuştur. Kişi başına üretim bile artmıştır. İngiltere'de başlayan sanayi devrimi, diğer
ülkelerin yardımı olmadan ekonomik büyümenin ilk örneğiydi aslında. (Anonim, 2020)
Gelişmiş Avrupa ülkelerinde ise tarım engellenmiş ticarete, sanayiye önem çok
verilmiştir. Kentlerde ticari faaliyetler gelişmeye başlamış, kırsal tarım alanında
hareketlenme olmuş ve tarım yeniden gelişmeye başlamıştır. Bu dönem ekonomi bilim
insanı Adam Smith, kentlerde tarımsal üretimin kesintisiz devam etmesi için çiftiçilerin
arazilerini toprak sahibine kiralamak zorunda kalacaklarını vurgulamıştır. Ona göre
birnevi bu dönem kiracı çiftçiler bu dönemde topraklarını kalıcı olarak işleyip işlemeli ve
gelecekte arazilerine yatırım yapmalıdır. Smithe göre, İngiltere'nin ekonomik sektöründe
yasal sigorta ile etkili ilişkiler kurması birleşik krallık teorisine dayanmakta idi. Smith
ulus'un serveti kitabında, üretimde kullanılan otomobil, üretim malzemesinin
imalatındaki özel mülklerin varlığından bahsetmişdir. Sanayi devriminin ilk yıllarını
incelersek, tüm sektörlerde değilde bazı sektörlerde Fransa ve İngilterenin neredeyse
eşitlikler sağladığını söyleyebiliriz. (Yüksel, 2011)
Bu dönemi iki ülke arasında dış ticaret açısından incelediğimizde ise dış ticaret hacminde
artışın, sermaye birikimi ve teknolojik gelişmeler açısından İngilterede daha da zengin
olmasını vurgulayabiliriz. Bu dönem bu iki ülke arasında bireyler temel olarak tasarruf
yapmanın bilincindeydiler. Ticaret ve tarım açısından çok para kazandıracak yatırım
şekilleri vardı. Sürekli gelişen sermaye piyasası bulunmaktaydı. Teknik bakımdan
ilerlemeler yaşandıkça sermayenin sürekli bir şekilde artışı yeni teknik buluşları
beraberinde getirmesini bu dönem açısından temel husus olarak da söyleyebiliriz. 1688
yılında İngiltere’de yaşanan siyasi devrim ile sanayi ve ticaret sınıfı toplumsal gücünü
iyice arttırmıştır. Ünlü bilim adamı İsviçreli Jean Ryhiner 1766'da yani bu dönemde
İngiltere'yi ziyaret etmiş ve şu sonuca vardığını söylemiştir. İngilizler icat etmezler,
başka ülkeler tarafından icat edilen icatlar geliştirirler ve icadın ilk olarak Fransa'da icat
edildiğini ve İngiltere'de mükemmelleştiğini söylemiştir. Sanayi devrimi'nden önce
İngiltere'de insanların sağlıklı ve uzun yaşamaları için hijyen ve beslenme önemliydi.
Sanayi devrimi'nin İngiltere'de neden başladığına gelince, İngiltere'nin neden sürekli
13
büyüyen bir iç pazara ve dinamik ve sürekli bir ihracat sistemine sahip olduğu, ancak
Fransa'nın neden olmadığı sorusuna cevap arayalım. (Sabuncuoğlu, 2000)
Ekonomi bilim adamı Smith bu konuyu Wealth of Nations teorisinde ele almıştır:
İnsanların temel geçim kaynakları lükslerden daha önemli ve önceliklidir. İnsanları
geçindirmek için çeşit toprağın işlenmesi, lüks yaşama sahip şehirlerden daha önemlidir.
Bir toplum gelişmek istiyorsa, önce toprağını ekmelidir. Üretilmeli ve dış pazarlara
yönlendirilmelidir. Burada Smith, kapitalizme, yani ticarete öncelik veren bir tarımdan
söz etmiştir. Smith, tarımdaki gelişmelerin Avrupa'nın gelişmiş ülkelerinde tam tersi
yönde ilerlediğini vurgulamıştır. Feodalizmin ortaya koyduğu miras kanunu, arazinin
mülkiyetive arazinin ekicileri arasındaki mülkiyet ilişkileri ve tarım ürünlerinin ihracı
yasağı ile arazi sahipleri, ve araziye yatırım sürecini azaltmıştır. 18.yy İngiltere’de sürekli
olarak az gelişmiş dönem olarak nitelendirilmiştir. Ekonomistler için az gelişmişlik
nedir? Ne anlam ifade eder? Bu şöyle açıklanmıştır: Nüfusun çoğunluğunun tarımla
uğraşması, insanların gelir seviyelerinin çok az olması, tasarruf az ve kişi başı sermayenin
çok düşük olması, nüfusun üretimden daha hızlı artması, tarımda kullanılan yöntemlerin
az olması, bunun da tarladan alınan ürünleri etkilemesi, ürünün kalite ve miktar olarak
azalmasına sebep olmasıdır. Sanayide kullanılan teknolojinin çok basit olması tasarruf
seviyesi ve gelir seviyesinin az olması ekonominin üretkenliğini azaltmıştır. (Schwab,
2016)
Sanayi devriminden önce İngiltere gelişmiş bir ülkeydi. Nüfusun hemen hemen yarısı
tarımla uğraşıyordu. Ancak bu oran düzenli şekilde azalmaktaydı. Kaynaklar fazlaydı.
İngiltere’de 16.yy’dan itibaren kömür üretimi sürekli artmıştı. İngiltere teknolojik
anlamda ileri bir seviyedeydi. Ücretler yüksekti. İnsanlar tasarruf konusuna çok önem
veriyorlardı. Sanayi sektörü ihracat seviyesi çok yüksekti. Matbaa teknolojisi gelişmişti.
Sanayi devrimi tarım alanında olsun sanayi alanında olsun çok olumlu katkılar
sağlamıştır. Tarımda kullanılan teknikler gelişmiş böylece hammaddeye ulaşım
kolaylaşmış bu da tarımsal geliri arttırmıştır. Fransa ve İngiltere'yi karşılaştırırsak,
İngiltere'nin önce sanayi devrimine girmesinin temel nedeni 1688'de İngiltere'de alınan
dini kararlar ve 1685'te Fransa'da alınan dini kararlar olmuştur. Bir diğer neden ise
Malthus vurgulamıştır. Ona göre İngiltere'deki yoksulluk sanayi devriminden önce en
aşağı oranlara inmiştir. Dolayısıyla İngiltere'nin Fransa'dan daha iyi bir isi olduğunu
14
söyleyebiliriz. İngiltere'de endüstriyel devrimin ortaya çıkmasında feodal döneminde
etkileri yer almıştır. Tarımda kullanılan teknikler gelişmiş hammaddeye ulaşım
kolaylaşmış tarım gelirleri artmıştır. Sanayi alanında ise üretim şekli değişmiş bu da
endüstri kollarına yenilerinin eklenmesine sebep olmuştur. Böylece tekstil endüstrisi
gelişmiş ve yayılmıştır. Diğer bir gelişme ise, kömür madenciliğinin gelişmesidir. 17.yy
başlarında deniz ticareti gelişmiş, faiz oranları düşmüş, İngiltere bankası ve milli borç
bankası kurulmuştur. 18. yy’da insanlar daha çok iş bulmuş ve verimli alanlarda
kullanılmış, beşeri sermaye ve fiziki sermaye artmıştır. Tarımsal araziler artmış ve tarım
üretimi dikkat çekici seviyeye gelmiştir. 1740’lara gelindiğinde üretim yatırım ve dış
ticaret artmış bununla birlikte istihdam oranı arttırılarak ekonomik büyüme sağlanmıştır.
Kanal inşaatı ve şehirleşme önem kazanmıştır. 18.yy ortalarından itibaren sanayi tarım ve
iletişim yatırımları artmıştır. 1780’lerde ise, talep baskısının potansiyel ve reel olarak
artması sanayi verimliliğini arttırmıştır. Böylece endüstri mallarının fiyatı çok azalarak
tarife sınırlaması ve ulaşım kısıtlamasına rağmen Avrupa’da da ucuzlayarak sanayi
devrimi başlamış olmuştur. (Sait, 2001)
Sanayi devrimini İngiltere’de görülmesinin diğer sebepleri de şöyledir:
Yeni Düşünceler: Aydınlanma hareketiyle başlayan süreçte İngiltere Avrupa
ülkelerine oranla bilimsel anlamda çalışmayı desteklemiş zanaatkâr ve esnafların
ürettikleri mallara bilimsel yöntemler uygulamış ve teknolojik anlamda
ilerlemeler başlamıştır.
Diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında, Birleşik Krallık'ta yaşayan kişiler ise bir
ilerleme kaydetmişlerdir. Böylece güvenli bir uluslararası ticaret gelişmiştir. Bu aynı
zamanda ürüne olan talebi de artırmıştır. Talep arttıkça fabrika sayısı ve ürünlerin kalitesi
de önemli ölçüde artmıştır. Ancak işçiler için zorlu koşullarda çalışma koşulları bunu
değiştirmemiştir. Aksine, reformlara yol açmıştır. (Rostow, 1970)
|