Yavaş üreyen etkenler, hastalığın görülmesinden uzun bir süre önce organizmaya girerek, organizmada genellikle yavaş bir tempoda çoğalırlar.
Aylar ve yıllar süren kuluçka dönemlerinden sonra insanlarda ve hayvanlarda merkezi sinir sistemi (MSS) ' de kronik dejeneratif hastalıklar oluştururlar.
Bu genetik materyalin etrafında ise kapsid denilen protein kılıf yer alır.
Bu tür virüsler organizmada antikor oluşturmalarına rağmen, bu antikorlar virüsü vücut içerisinde nötrleyemezler.
Laboratuvar ortamında ise nötrleyebilirler.
Bu yüzden organizma içerisinde antikorlarla uyum halinde bulunurlar.
Hastalığın seyri oldukça uzundur.
Fakat mutlaka ölümle sonuçlanırlar.
Prionlar
Yalnızca küçük bir protein molekülü halindedirler.
Nükleik asitleri ve kapsidleri bulunmamaktadır.
Prion İngilizcede iki ayrı kelimenin birleşmesinden türetilmiş bir isimdir.
Protein anlamına gelen proteinaus, hastalık meydana getirici anlamına gelen infectious kelimelerinin ilk hecelerinin birleştirilmesiyle elde edilmiştir.
Yani Pro ve in hecelerindeki harfler biraz yer değiştirerek, Prion ismi elde edilmiştir.
Hastalandırıcı protein anlamına gelmektedir.
Prionlar bilinen tüm enfeksiyon etkenlerinden farklı yapıda bulunurlar.
Çoğalma mekanizmaları, patojeniteleri, bulaşma yolları tam olarak aydınlatılamamıştır.
Bununla ilgili çeşitli teoriler üzerinde durulmaktadır.
Prionların Mikroskopik Görünümleri
Yavaş Üreyen Etkenler ve Oluşturdukları Hastalıklar
Nükleik asitleri bulunmadığı için vücuttaki nükleaz enzimlerine karşı dirençlidirler.
Protein oldukları için ise proteaz enzimlerine karşı duyarlıdırlar.
Isıya, radyasyona, dezenfektanlara, sterilizasyona oldukça dirençlidirler.
132 oC' de 3 atm basınç altında 2 saat tutulmakla tam olarak inaktive olmaktadırlar.
Prion Hastalıklarının Tanısı
Prion hastalıklarında tanı genellikle klinik belirtilere göre konulmaktadır.
Henüz tanı için herhangi bir test geliştirilmemiştir.
Özellikle 40-70 yaşları arasında olup, zeka ve motor fonksiyonlarında ilerleyici subakut ve kronik kötüleşme olan hastalarda prion hastalıkları düşünülmelidir.
Ölümden sonra beyin dokusunun incelenmesiyle histolojik tanı konulur.
Beyin dokusunda yangısız bir zeminde süngersi dejenerasyon, nöron kaybı görülür.
Bazı hastalarda buna ilaveten amiloid plakları da görülebilir.
Deney hayvanlarına beyin dokusundan enjekte edilerek deneysel enfeksiyon oluşturma yoluyla da tanı konabilir.
Ancak her zaman olumlu sonuç almak mümkün değildir.
Son yıllarda moleküler yöntemlerle genetik analizler yapılarak ölüm öncesinde de tanı konulabilmektedir.
Prion Hastalıklarında Korunma
Prionlar bilinen klasik yöntemlerle inaktive edilememektedir.
Prion hastalığı olanlarda cerrahi müdahaleden kaçınılması gerekir.
Aynı ameliyathanede ameliyat edilen kişilerin enfeksiyona yakalanma riskleri bulunmaktadır.
Prion hastalığı düşünülen kişilerde kullanılan her türlü malzeme çok iyi steril edilmeden diğerlerinde kullanılmmamalıdır.
Bu yüzden hastalara ait materyallerin ve malzemelerin normalden daha yüksek ısıda, daha yüksek basınçta ve daha uzun sürede otoklavlanması gerekir.
Yavaş Üreyen Etkenlerin Oluşturduğu Hastalıklar
Yavaş üreyen etkenler gerek insanlarda, gerekse hayvanlarda MSS enfeksiyonaları şekinde hastalıklar oluştururlar.
Hayvanlarda oluşan bazı hastalıklar ise, bu hayvanların etlerinin ve özellikle de beyinlerinin yenilmesiyle insana bulaşarak hastalık oluşturmaktadır.
Kuru Hastalığı
Bu hastalık ilk olarak 1957 yılında Yeni Gine'de yaşayan yamyam kabilesinde görülmüştür.
Kuru ismi bu kabilenin dilinden gelmektedir.
Bu kabilenin geleneklerine göre ölen insanların etleri ve beyinleri çiğ olarak kabiledeki kadın ve çocuklara yedirilmekte idi.
Bu yüzden bu hastalık bu kabiledeki kadın ve çocuklar arasında yaygın olarak görülmekte idi.
Daha sonraki çalışmalarda hastalıkta etkenin Prion olduğu saptanmış ve çiğ yenen insan beyinlerinden bulaştığı anlaşılmıştır.
Daha ileriki yıllarda bu kabilede yamyamlığın ortadan
kalkmasıyla, bu hastalıkta tamamen ortadan
kalkmıştır.
Enfeksiyon genellikle yamyam kabilelerinde görülmektedir.
Kuru Hastalığı
Kuluçka süresi oldukça uzun olup, genellikle 2-20 yıl arasında değişmektedir.
Hasta insanlarda beyinde spongioform ensefalopati tablosu gelişir.
Beyin dokusunda vakuoller oluşarak süngersi hale gelmektedir.
Bu tabloya spongioform ensefalopati adı verilir.
Klinik bulgu olarak hasta kişilerde ataksi, denge bozukluğu, yürümede güçlük, hafıza kaybı görülür.
Enfeksiyon genellikle ateşsiz seyreder.
Klinik bulgular görüldükten 1-2 yıl sonra ölümle sonuçlanır.
Creutzfeld - Jacob Hastalığı (CJD)
Bu hastalık ilk defa 1920 yılında Creutzfeld ve Jacob isimli araştırıcılar tarafından bulunmuştur.
Etkeni priondur.
Histolojik görünüm ve klinik bulgular genelde Kuru hastalığındakine benzer.
Bu hastalarda beyindeki süngersi görünüme ilaveten amiloid plakları plakları da oluşur.
İnkübasyon süresi 5-10 yıl arasındadır.
Hastalarda halsizlik, uyku bozukluğu, başağrısı, kilo kaybı, genel kırıklık gibi semptomlar görülür.
Hastalık ilerledikçe beyin fonksiyonunda bozukluklar, hafıza kaybı, yürümede güçlük, konuşma güçlüğü görülür.
Semptomlar başladıktan 6-12 ay sonra ölüm oluşur.
Creutzfeld - Jacob Hastalığı (CJD)
Bu etkenin bulaşması, enfekte beyinlerin yenilmesi, bulaşlı EEG elektrotlarının kullanılması, beyin ameliyatlarında bulaşlı cerrahi aletlerin kullanılması, CJD'li hastalardan sağlam kişilere kornea nakli ile olduğu sanılmaktadır.
Bu hastalıkların toplumda yaygın olmaması, bulaşmakta başka faktörlerin de etkili olduğunu göstermektedir.
Her bulaşmada hastalık oluştuğu şüpheli görülmektedir.
Ayrıca inkübasyon süresinin uzun olması, hastalığın ortaya çıkmasını geciktirmektedir.
Hatta bazı durumlarda hastalığın ortaya çıkmasına ömür yetmeyebilmektedir.
Bu tür hastalıkların genel prevalansı milyonda 1-2 olarak bildirilmektedir.
Creutzfeld - Jacob Hastalığı (CJD)
Prionların beyinde yüksek düzeyde birikimi doku harabiyetine neden olur.
Bu enfeksiyonda prionlara karşı immün cevap oluşmadığı için herhangibir serolojik test tanıda kullanılmamaktadır.
Hastalıkta % 10-15 oranında genetik yatkınlık ve ailesel insidans görülmektedir.
Tedavide antiviral ilaçlar denenmiş fakat sonuç alınamamıştır.
Bugün için etkin bir tedavi yöntemi yoktur.
Bütün olgular ölümle sonuçlanmaktadır.
Sığır Süngerimsi Ensefalopatisi (BSE):Deli Dana Hastalığı
Etkeni priondur.
İngiltere'de 1986 tarihinden itibaren salgın tarzında görüldüğü bildirilmektedir.
Bu güne kadar 130.000 hayvanın öldüğü bildirilmektedir.
Bu salgının ise Scrapi'den ölen koyunların etlerinin, et kemik unu olarak büyük baş hayvanların yemlerine katılmasıyla ortaya çıktığı düşünülmektedir.
Enfekte sığırlarda beyinde süngersi ensefalopati görülmektedir.
Buna bağlı olarak hayvanlarda dengesizlikler, yürüyememe,yürürken düşme ve tekrar kalkamama gibi bozukluklar görülür.
Bir süre sonra da bu hayvanlar ölürler.
Hareketlerde dengesizlik olduğu için de deli dana hastalığı olarak adlandırılmıştır.
Hayvanlarda koordinasyon bozukluğu ve hareketlerde dengesizlik görülür
Scrapie (Kaşıntı veya Sıçrama Hastalığı)
Koyun ve keçilerin hastalığıdır.
Prion tarafından oluşturulur.
Merkezi sinir sisteminin dejeneratif bir hastalığıdır.
Hasta hayvanların hareketlerinde dengesizlikler görülür.
Hayvanlarda halsizlik, zayıflama, kaşınma, dengesiz hareketler ve sonunda ölüm oluşur.
Subakut Scleroze Pan Encephalit ( SSPE )
Yavaş ilerleyen, demans, motor fonksiyon bozuklukları, kasılmalar ve epileptik nöbetlerle giden öldürücü bir hastalıktır.
İlk kez 1933 yılında Dawson tarafından kişilik değişikliği, kol ve bacaklarda silkinme, ilerleyici hafıza bozukluğu gösteren 16 yaşındaki bir hastada tanımlanmıştır.
Etkenin defektif bir kızamık virüsü olduğu kabul edilmektedir.
Yani kızamık virüsü ile ilgili olduğu fakat tam benzeri olmadığı bulunmuştur.
Virüsün M protein yapısında farklılık olduğu saptanmıştır.
Buna bağlı olarak da diğer kızamık virüsleri hücreden tomurcuklanma yoluyla replike olurken SSPE virüsünde tomurcuklanma gözlenmemiştir.
Subakut Scleroze Pan Encephalit ( SSPE )
Virüs üremesinin baskılanması ve viral persistansın mekanizması tam olarak aydınlatılamamıştır.
Hastalarda viral persistansa neden olabilecek özgül bir immünolojik defekt gösterilememiştir.
Genellikle okul çağı çocuklarında primer kızamık enfeksiyonu geçirilir.
Uzun bir kuluçka dönemi vardır.
SSPE primer kızamık enfeksiyonundan 2-20 yıl sonra ortaya çıkar.
Hastalarda mental gerileme, konuşma güçlüğü, görme bozukluğu, ataksi, konvülziyonlar ve paraliziler görülür.
Klinik bulguların başlangıcından 1-2 yıl sonra genellikle ölümle sonuçlanırlar.
Bu tip hastalarda kan ve BOS'da yüksek titrede IgG tipi kızamık antikorları bulunur.
Subakut Scleroze Pan Encephalit ( SSPE )
Antikorların BOS 'da gösterilmesi tanı açısından oldukça önemlidir.
SSPE'de beyinden izole edilen virüs, morfolojik olarak kızamık virüsüdür.
Ancak bazı antijenik özellikleri farklıdır.
Bu yüzden SSPE etkeninin mutasyona uğramış defektif bir kızamık virüsü olduğu düşünülmektedir.
Tanı için kan ve BOS 'da kompleman ve ELISA ile yüksek düzeyde kızamık antikorları saptanması yeterlidir.
Beyin biyopsisinde intranükleer inklüzyon cisimcikleri görülür.
Beyinde floresan mikroskop ve elektron mikroskopu ile yapılan incelemelerde kızamık virüsüne benzer nükleokapsid yapıları görülür.
Tüm SSPE'li hastaların anamnezinde önceden geçirilmiş kızamık enfeksiyonu, ya da kızamık aşısı olduğu gözlenmektedir.
Yeryüzünde görülme oranı 300.000’de 1 civarındadır.
Progressif Multifokal Löko Ensefalopati ( PMLE )
Bu hastalık kronik lösemili hastalarda, Hodkingli, lenfosarkomalı, karsinomalı hastalarda hücresel bağışıklığın azalmasına bağlı olarak geç bir komplikasyon şeklinde ortaya çıkar.
Nadiren normal şahıslarda da görülür.
MSS'nin demyelinizasyonu ile karakterizedir.
Hastalık genellikle 50-70 yaş arası kişilerde görülür.
Başlangıç dönemi sinsidir. İnkübasyon dönemi 4-8 yıl arasındadır.
Bulguların başlangıcından 1-2 yıl sonra ölümle sonuçlanır.
Progressif Multifokal Löko Ensefalopati ( PMLE )
Beyine ait bulgular görülür.
Görme bozukluğu, ilerleyici mental bozukluk, demans, beyin sinirleri fonksiyon bozukluğu, ataksi,spasite gibi semptomlar vardır.
Ateş normal seviyededir.
BOS 'da patolojik bir değişiklik görülmez.
Bu hastalıkta beyin dokusunda Papovavirüsler izole edilir.
Papovavirüs olarak ise JC ve BK virüsleri bulunur.
Bu virüslere karşı genellikle insanların % 70-80'inde antikor pozitifliği saptanır.
Normalde immün sistem baskılanmadığı sürece hastalık oluşturmazlar.
Tanı serum ve BOS’da JC virüslerine karşı antikor titresinde artış, beyin biyopsisisnde immünfloresan yöntemle spesifik antijenlerin gösterilmesi ve elektron mikroskopla viral partiküllerin görülmesiyle konur.
Visna
Koyunlarda görülen enfeksiyon olup, etkeni Retroviridae ailesine bağlı, Lentivirus alt ailesindeki Visna virüsüdür.
Hasta hayvanlarda arka bacaklarda tam bir hareketsizliğe yol açan paralizi görülür.