Biri:
— Bir kitabın iyi veya kötü olduğunu kapağına bakarak söyleyemezsin, dedi.
Yürüyüşlerine devam ederken hep birlikte sessiz kahkahalarla güldüler.
^
**
Keskin çığlıklarla geçen jetler adamların başlarım kaldırıp bakmasına fırsat kalmadan uzaklaştılar.
Montag, nehrin çok üst kısmında kalan şehir yönüne baktı* Sadece hafif bir parıltı görebiliyordu.
— Karım şehirde.
— Böyle olmasına üzüldüm. Şehirler birkaç gün için sağlıklı olmayacak.
Konuşatn Granger'di.
Montag:
— Gariptir
ki onu özlemiyorum, dedi. Biraz önce ölse dahi umun-omayacağımı düşünmüştüm.
Üzüldüğümü de hissetmiyorum. Doğru değil, İçimde bir kötülük olması gerekiyor.
Granger, Montag'm koluna girerek onunla beraber yürümeye başladı. Arada sırada ağaç dallarını
çekerek geçmesi için. biraz geride kalıyordu.
— Bak, dedi. Ben çok küçükken büyükbabam öldü. Heykeltraşmış. Aynı zamanda
dünyaya bir şeyler
verebilmek çabasında olan bir adamdı. Bize küçük küçük oyuncaklar yapardı. Hayatı boyunca
milyonlarca şey yapmış. Ellerini hiç bir zaman boş görmemiştim,
daima bir
— 144 —
©eylerle uğraşıp durdu, öldüğü zaman arkasından ağlamadığımı fark ettim. Fakat, artık heykel
yapamayacağı için ağladım. Bize verecek bir şeyi olmadığı için göz yaşı döktüm. Bizim bir parçamız
halindeydi. Öldüğü zaman sanki her şey onunla birlikte ölmüştü. Önemli kişiliği vardı.
Ölümünü bir türlü
hatmedemedim. Ekseri, onun ölümünden sonra dünyaya eser verebilecek kimsenin kalmadığını
düşünürdüm. Dünyaya şeklini veriyordu. İşte dünya her §eyden mahrum kalmıştı.
Montag, sessizce yürüyordu.
¦-— Millie, Millie, diye fısıldadı.
— Ne dedin?
— Karun, karım. Zavallı Millie. Hiç bir şey hatırlayamıyorum. Ellerini düşünüyorum,
ama bir şeyle
uğraştığını hatırlayamıyorum. Ellerini ya kucağında tutardı, ya da yanına sarkıtırdı. Bazen parmaklarının
arasına bir sigara sıkıştırdığını görürdüm.
Şehire ne verdin, Montag?
Kül.
Dostları ilə paylaş: