T.C
Sağlık Bakanlığı
Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi
II. Dahiliye Kliniği
Şef: Prof. Dr. Aytekin Oğuz
Hashimoto Tiroiditinde 25 Hidroksi D Vitamini
Ve Paratiroid Hormon Düzeyi
DR. SAFĐYE ARIK
( UZMANLIK TEZĐ)
Đstanbul –2008
1
TEŞEKKÜR
Uzmanlık eğitimim süresince değerli bilgi ve deneyimlerini paylaşan ve yetişmemde büyük
emeği geçen klinik şefim Sayın Prof. Dr. Aytekin Oğuz’a ve klinik şef yardımcımız Sayın
Dr. Süleyman Şeker’e,
Sağladığı olanaklar ile uzmanlık eğitimimi başarıyla sürdürmemi sağlayan hastane
başhekimimiz Prof. Dr. Hamit Okur ve bir önceki başhekimimiz Doç. Dr. Rafet Yiğitbaşı’na
Tez danışmanım Uzm. Dr. Gonca Tamer’e,
Dr. Damla Çoksert Kılıç’a,
Birlikte büyük bir uyum ve zevkle çalıştığımız tüm uzman, asistan, hemşire arkadaşlarıma
ve hastane çalışanlarına,
Yoğun asistanlık eğitimim süresince desteğini yanımda hissettiğim aileme teşekkür ederim.
Dr. Safiye Arık
2
ĐÇĐNDEKĐLER
GĐRĐŞ ve AMAÇ ……………………………………………………………….. 4
GENEL BĐLGĐLER ……………………………………………………………. 5
• Tiroid bezi ve fonksiyonları
• Hashimoto tiroiditi
• Paratiroid hormonu
• D vitamini-hormonu
MATERYAL ve METOD ………………………………………………………32
BULGULAR ………………………………………………………………….... 34
TARTIŞMA ……………………………………………………………………. 39
SONUÇ …………………………………………………………………………. 42
ÖZET …………………………………………………………………………… 43
KAYNAKLAR …………………………………………………………………. 45
3
KISALTMALAR
T4: Tiroksin 7DHC: 7 Dehidrokolesterol
T3: Triiodotironin VDR: Vitamin D reseptörü
TRH: Tirotropin salgılatıcı hormon VDYE: Vitamin D yanıt elemanı
TSH: Tiroid stimülan hormon GZA: Güneş zirve açısı
MIT: Monoiyodotirozin UV: Mor ötesi ışınlar
DIT: Diiyodotirozin GTP: Guanozin tri fosfat
ATP: Adenozin tri fosfat TNF-α: Tümör nekroze edici faktör alfa
LDL: Düşük dansiteli lipoprotein BKĐ: Beden kütle indeksi
HDL: Yüksek dansiteli lipoprotein KAH: Koroner arter hastalığı
VLDL: Çok düşük dansiteli lipoprotein IL: Đnterlökin
IDL: Orta dansiteli lipoprotein GDP: Guanozin di fosfat
INF-γ: Đnterferon gama
CETP: Kolesterol ester transfer protein
Tg: Tiroglobulin
TPO: Tiroid peroksidaz
GM-CSF: Granülosit makrofaj koloni stimülan faktör
HLA: Đnsan lökosit antijen
CTLA- 4: Sitotoksik T lenfosit antijen- 4
AIRE 1: Otoimmun regülatör gen 1
TĐĐAB: Tiroid ince iğne aspirasyon biyopsisi
HMG- Co A: Hidroksimetilglutaril koenzim A
MHC: Majör histokompatibilite kompleksi
APACED: Otoimmun poliendokrinopati-kandidiazis-ektodermal distrofi
PTH: Paratiroid hormon
PTHrP: Paratiroid hormon ile ilişkili peptid
cAMP: Siklik adenozin monofosfat
1,25(OH)2D: 1,25 Dihidroksi D vitamini, Kalsitriol
25(OH)D: 25 Hidroksi D vitamini, Kalsidiol
DBP: D vitamini bağlayıcı protein
IGF-1: Đnsülin benzeri büyüme faktörü 1
RANK: Reseptör aktivatör nükleer faktör Kb
4
GĐRĐŞ VE AMAÇ
D vitamini klasik vitaminlerden farklı olarak vücutta sentezlenmekte ve dolayısıyla hormon
olarak adlandırılmaktadır. Uzun yıllar D vitamininin kalsiyum homeostazı ve kemik
metabolizması üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Ancak, son 20-25 yılda yapılan çalışmalar bize
bu bilinen fonksiyonları dışında D vitamininin daha birçok fonksiyonu olduğunu göstermişti.
Bugün, otoimmun hastalıklar, inflamatuar barsak hastalığı, romatoid artrit, multipl skleroz,
diyabet, birçok kanser çeşidi ve kalp hastalıklarının oluşmasında D vitamini eksikliğinin rolü
olduğu bilinmektedir (1, 2, 3-5).
D vitamini reseptörlerinin (VDR) birçok dokuda keşfi bu çalışmaların yapılmasına öncülük
etmiştir. D vitamini reseptörlerinin (VDR) aktif T ve B lenfositleri, aktif makrofajlar ve
dentritik hücreler gibi özellikle antijen sunan hücreler başta olmak üzere hemen bütün immun
sistem hücrelerinde tanımlanmış (6,7) olması D vitamininin immun regülasyonundaki rolüne
dikkatleri çekmiştir. 1993’de S. Yang ve arkadaşları yüksek doz D vitamininin immunsupresif
etkisinin olduğunu saptamışlardır. D vitaminin bu özelliği, otoimmun hastalıkların kontrolünde
yeni kullanım olasılıkları olabileceğini düşündürmektedir.
Hashimoto tiroiditi toplumda en sık rastlanılan otoimmun tiroidittir. Tiroid bezi bu hastalıkta
lenfositler tarafından infiltre edilmekte, sonrasında hormon üretimi bozulacak kadar hasar
meydana gelmektedir (8). D vitamininin immun sistem üzerindeki etkilerinden yola çıkarak
Hashimoto tiroiditi patogenezinde D vitamininin rolü olabileceği öne sürülmüştür. Nitekim
yapılan çalışmalarda D vitamini reseptör (VDR) polimorfizminin Hashimoto tiroiditi sıklığını
arttırdığı bulunmuştur (9).
Bu araştırmada, Hashimoto tiroiditli hastalarımızda D vitamini eksikliğinin bulunup
bulunmadığının belirlenmesi amaçlanmıştır.
5
GENEL BĐLGĐLER
TĐROĐD BEZĐ VE FONKSĐYONLARI
Tiroid Hormonlarının Fizyolojisi:
Tiroid bezi tipik olarak alt ön boyun bölgesinde, tiroid kartilajının alt tarafı ile 3. veya 4.
trakeal kartilajın arasına yerleşmiş, isthmusla birbirine bağlanan iki loblu büyük bir endokrin
organdır. Başlıca tiroksin (T4) ve triiodotiroinin (T3) hormonlarını salgılayarak organizmada
çeşitli metabolik olaylara aracılık eder.
Hipotalamustan tirotropin salgılatıcı hormon (TRH) ve hipofizden tiroid stimülan hormon
(TSH) salgılanması tiroid bezi fonksiyonlarının düzenlenmesinde ilk basamakları oluştururlar.
TSH hipofizin anteromedial bölgesinden pulsatil olarak diürnal varyasyon ile salgılanır (10).
Tiroid bezinde hormon üretimi, tiroid bezine iyot alımı ve tiroid bezinin büyümesi TSH’nın
tiroid bezi üzerindeki etkilerine bağlıdır. Dolaşımdaki tiroid hormon düzeylerindeki bir
değişikliğe, hipofiz TSH salınımını azaltarak veya arttırarak yanıt verir. TSH reseptörleri tiroid
folikül hücre membranında bulunur (10).
Tiroid hormonlarının sentezinde ilk basamak iyodun plazmadan aktif transportla tiroid
hücreleri içine alınmasıdır. Bu olayda tiroid hücre membranında bulunan “Na/I symporter”
denilen bir protein görev yapar (8).
Sentezin ikinci basamağı iyodun okside olmasıdır. Đyot, hücre içerisinde otokontrol
mekanizmasıyla belli bir seviyeye ulaşıncaya kadar oksitlenir. Elementer iyot tirozin amino
asidinin aromatik zincirine bağlanır. Bu olaya organifikasyon denir. Tirozine bir iyodun
bağlanmasıyla monoiyodotirozin (MIT), iki iyodun bağlanmasıyla diiyodotirozin (DIT) oluşur.
MIT ve DIT hormonal olarak inaktiftir (11).
Sentezin üçüncü ve son basamağı eşleşmedir (coupling). MIT ve DIT molekülü birleşerek
triiyodotironini (T3), iki tane DIT molekülü birleşerek tiroksini (T4) oluşturur (11).
6
Dolaşımdaki T4’ün tamamı ve T3’ün %20’si tiroid bezinde üretilir. T3’ün büyük bir kısmı
karaciğer ve böbrek gibi dokularda 5’-deiodinaz enzimi aracılığıyla T4’ün deiyodinasyonu
sonucu ortaya çıkar. T3’ün tiroid hormon reseptörlerine olan etkisi T4’ten 4- 10 kat daha
fazladır. Ayrıca tiroid hormonlarının biyolojik aktivitesinin büyük kısmı T3’ün nükleer
reseptörlerine bağlanması ve sonrasında tiroid hormonuna yanıtlı gen dizilerinin
ekspresyonunun düzenlemesi ile oluşur. Tiroid hormonlarının yarı ömrü T4 için 1 hafta, T3
için 1- 3 gündür (8,12, 13).
T3 ve T4 hormonlarının sentezi TSH uyarısı altında peroksidaz enzimlerine bağlıdır. Tiroid
peroksidaz enzimleri foliküler hücrelerde iyodun oksidasyonu, organifikasyonu ve eşleşmesini
katalizler. Peroksidaz enziminin eksikliği hipotiroidizme yol açar (14).
Tiroid Hormonunun Genel Etkileri:
1-Kalorijenik etki: Tiroid hormonları enerji üretiminin ve termogenezin temel modülatörüdür.
T3 direkt olarak mitakondrial solunumu ve ATP (Adenozin trifosfat) sentezini arttırır.
Hipertiroidide termogenez artarken hipotiroidide azalmaktadır (15,16)
2-Sempatik sinir sistemine etkiler: Tiroid hormonları beta adrenerjik reseptör sayısını arttırır
ve katekolaminlerin postreseptör etkilerini şiddetlendirir (8). Hipertiroidili hastalarda
hiperadrenerjik durumdaki hastalara benzer klinik semptomlar gözlenirken, hipotiroidinin
semptomları ise azalmış sempatik tonusu düşündürür (17). Birçok araştırmacı hipertiroidide
katekolaminlere karşı artmış, hipotiroidide ise azalmış duyarlılık olduğunu öne sürmektedir
(18).
3-Pulmoner etkiler: Tiroid hormonları solunum merkezinde hipoksi ve hiperkapniye normal
cevabın sürdürülmesini sağlar (8).
4-Hematopoetik etkiler: Tiroid hormonları kemik iliğinin eritropoietik aktivitesini ve serum
eritropoietin düzeyini arttırır. Ayrıca eritrosit 2,3 difosfogliserat miktarını arttırarak dokulara
oksijen verilmesini kolaylaştırır. Hipertiroidide kemik iliği aktivitesi artıp eritrositoz
görülürken, hipotiroidide anemi sıktır. Hipotiroidide demir emiliminin azalması ve menorajiye
bağlı olarak mikrositik, B12 ve Folat malabsorbsiyonuna bağlı makrositik veya normositik
7
anemi görülebilir. Pernisyöz anemi bu grupta genel popülasyona göre 20 kat daha sık görülür
(19, 20, 21).
5-Gastrointestinal etkiler: Tiroid hormonları gastrointestinal sistem motilitesini gerek direkt
gerekse katekolaminler aracılığı ile indirekt olarak, intestinal kas hücre reseptörleri üzerinden
etkiler. Bunun sonucunda hipertiroidide motilite artışına bağlı olarak diyare ve malabsorbsiyon
ortaya çıkarken, hipotiroidide motilitenin azalmasına bağlı olarak konstipasyon, şişkinlik, gaz,
ileus, atoni ve dilatasyon sık olarak görülür (22,23).
6-Kemik metabolizmasına etkiler: Tiroid hormonları normal iskelet büyümesi ve kemik
kütlesinin idamesi için gereklidir. Hipotiroidi büyümede gerileme ve kemik formasyonunda
bozulmaya, hipertiroidi ise kemik kütlesinde azalma, kemik yaşında ilerleme, büyümede
hızlanma ve osteoporotik fraktür riskinde artmaya neden olur (24).
7-Nöromusküler etkiler: Tiroid hormonları fizyolojik konsantrasyonlarda protein sentez ve
degradasyonunu arttırır. Ancak fizyolojik düzeyin üzerinde katabolizma daha belirgindir (25).
Kas kontraksiyonu ve relaksasyonu hipertiroidide hızlanır, hipotiroidide yavaşlar. Tiroid
hormonları sinir sisteminin normal gelişimi ve fonksiyonu için gereklidir. Fetal dönemde tiroid
hormon yetersizliği mental retardasyona neden olur. Erişkinlerde hipertiroidi hiperaktiviteye,
hipotiroidi hareketlerde yavaşlamaya yol açar (8).
8- Karbonhidrat ve lipid metabolizmasına etkiler: Tiroid hormonları hepatik
glukoneogenez, glikojenolizis ve intestinal glukoz emilimini arttırır (15). Tiroid hormonları
çeşitli yollardan lipid metabolizmasını düzenler: a-) HMG-CoA (3-hydroxy- 3-methylglutaryl-
coenzym A) redüktaz üzerinden hepatik denovo kolesterol sentezini arttırır. Bu durum
hipertiroidide intrasellüler kolesterol konsantrasyonunu arttırırken, hipotiroidide azaltır. b-)
LDL kolesterol reseptör sayısını ve böylece LDL kolesterol katabolizmasını arttırır. c-) CETP
(cholesteryl ester transfer protein)’ini stimüle eder. Bunun sonucunda kolesterol esterleri HDL2
kolesterolden VLDL ve IDL kolesterole transfer edilir. d-) Lipoprotein lipazı aktive ederek
trigliseridden zengin lipoproteinlerin hidrolizini sağlar. e-) Hepatik lipazı stimüle eder. Böylece
HDL2 kolesterol HDL3 kolesterole, IDL kolesterol LDL kolesterole katabolize edilir. f-) LDL
kolesterolün oksidasyonunu inhibe eder. Bütün bunların sonucunda hipotiroidide total
kolesterol, LDL kolesterol, trigliserid ve lipoprotein(a) düzeyi artmış, HDL kolestrol normal
8
veya artmıştır. Hipertiroidide ise total kolesterol, LDL kolesterol, HDL kolesterol,
apolipoprotein B ve lipoprotein(a) düzeyi azalmıştır ( 26).
9-Kardiyovasküler sistem üzerine etkiler: Tiroid hormonları kardiyovasküler sistemin
önemli bir regülatörüdür. Fizyolojik aktif form olan triiodotironin (T3), nükleer reseptör
proteinlerine bağlandıktan sonra birkaç önemli kardiyak genin ekspresyonuna aracılık eder.
Ayrıca alfa miyozin ağır zincir ve sarkoplazmik retikulum ATPaz geninin transkripsiyonunu
arttırırken, beta miyozin ağır zinciri ve fosfolamban geninin transkripsiyonunu azaltır. T3
vasküler düz kasların gevşemesine yol açarak arteriyel direnci ve diyastolik kan basıncını
azaltır. Hipertiroidide kardiyak kontraktilite ve kardiyak output artar, kardiyak hipertrofi
gelişir, sistemik vasküler direnç düşer ve supraventriküler taşiaritmi (atriyal fibrilasyon) sıklığı
artar. Hipotiroidide ise tam tersi durum söz konusudur (27).
HASHĐMOTO TĐROĐDĐTĐ
Hashimoto tiroiditi otoimmun bir hastalık olup hipotiroidinin en sık sebebidir. Kronik
lenfositik tiroidit veya otoimmun tiroidit olarak da isimlendirilen bu hastalık en sık orta yaş
grubunda olmak üzere her yaş grubunda görülebilir. Genel populasyonun %2’sinden fazlasında
görülen Hashimoto tiroiditi kadınlarda erkeklerden daha sıktır (28- 30).
Tablo-1 Otoimmun tiroidit tipleri (31)
Otoimmun tiroidit tipleri
Hastalığın seyri
Görünüm
Guatröz (Hashimoto) tiroidit
Kronik
Büyümüş guatr
Lenfositik infiltrasyon
Tiroid hücre hiperplazisi
Atrofik tiroidit
(Pr. Miksödem)
Kronik
Atrofi
Fibrozis
Juvenil tiroidit
Kronik
Lenfositik infiltrasyon
Postpartum tiroidit
Geçici
Kronik tiroidite dönüşebilir
Küçük guatr
Lenfositik infiltrasyon
Sessiz tiroidit
Geçici
Küçük guatr
Lenfositik infiltrasyon
Fokal tiroidit
Đlerleyebilir
Otopside %20 oranında
9
Otoimmun tiroidit, Hashimoto hastalığından (guatrlı) atrofik lenfositik tiroidite kadar (guatrsız)
uzanan geniş bir spektrumu içerir. Bu hastalıklar arasındaki farklılık değişik tipte antitiroid
antikorların üretimine bağlıdır (32).
T hücre aracılı otoimmunite ile oluşan Hashimoto tiroiditinde, birçok genetik ve çevresel faktör
etiyolojide önemli rol oynar (33).
Patolojik olarak hastalık tiroid bezinin lenfosit, plazma hücreleri ve nadiren multinükleer dev
hücrelerin infiltrasyonu ile karakterizedir (34).
Etiyopatogenez:
Bütün otoimmun hastalıklarda olduğu gibi Hashimoto tiroiditinin oluşmasında internal
(genetik) ve eksternal (çevresel) faktörlerin zararlı bir etkileşimi söz konusudur. Ancak genetik
komponent bu kompleks hastalığın oluşmasında daha ağır basmaktadır (33).
Hashimoto tiroiditinde supressör T hücrelerindeki genetik defekt sonucunda hücresel
immunitenin bozulması söz konusudur. Bu defekt sonucu supressör T lenfositleri, yardımcı T
lenfositlerini suprese edemez. Aktive olmuş yardımcı T lenfositleri B lenfositleri ile ilişkiye
girer ve interferon-gama (INF-γ)’yı da içeren birçok sitokin salgılarlar. Bu sitokinler tirositleri
uyararak MHC-II yüzey antijenlerinin oluşmasını sağlar. Ayrıca aktive olmuş B lenfositleri
tiroid antijenleri ile reaksiyona giren antikorlar oluşturur (35).
Etiyolojide rol alması muhtemel çevresel faktörler arasında; diyetsel iyot alımı, bakteriyel ve
viral enfeksiyonlar, sitokin tedavisi ve gebelik yer almaktadır (33).
Diyetsel iyodun rolü birçok epidemiyolojik çalışmada ve hayvan modellerinde gösterilmiş olup
en önemli çevresel faktör gibi görünmektedir (36- 40). Đyot fazlalığı tiroglobulin (Tg)
moleküllerini direkt olarak etkiler ve yeni epitoplar yaratır. Yapılan çalışmalarda yüksek iyotlu
Tg moleküllerinin düşük iyotlu olanlara göre daha iyi bir immunojen olduğu gösterilmiştir (41-
43). Yüksek iyotlu Tg molekülü antijen uptake’ini uyarır. Ayrıca yüksek doz iyot direkt olarak
makrofajları, dendritik hücreleri, B ve T lenfositlerini uyarır. Sonuçta makrofaj
miyeloperoksidaz
aktivitesinde
artma,
dendritik
hücre
maturasyonunda
hızlanma,
10
sirkülasyondaki T lenfositlerin sayısında ve B lenfositlerden immunglobulin üretiminde artma
meydana gelir (38).
Đmmun ve inflamatuar cevapların regülasyonunda esas rol oynayan sitokinlerin birçok
çalışmada otoimmunitede, patojenik apoptotik proseslerde ve Hashimoto tiroiditinin
gelişmesinde rolü olduğu gösterilmiştir (44, 45). GM-CSF ya da IL- 2 kullanımı geçici olarak
tiroid otoantikorlarının gelişimini indükler ve hipotiroidi oluşturur. Bu bulgu hematopoetik
büyüme faktörü ve sitokin kullanan hastaların hipotiroidi gelişimi açısından takibini gerektirir
(33, 46, 47).
Hashimoto tiroiditi etiyopatogenezinde rol alan diğer moleküler mekanizma apopitozistir.
Apopitozis (programlanmış hücre ölümü) masif tirosit yıkımında majör rol oynar. Fas
reseptörünün Fas-L ligandı ile birleşmesi apopitozisi başlatır. Hashimoto tiroiditinde
tirositlerde apopitozise yol açan Fas ve Fas L ligandının aşırı üretimi söz konusudur (48).
MHC (Major histocompatibility complex ) molekülleri Hashimoto tiroiditi ve otoimmun tiroid
hastalıklarının gelişmesinde önemli rol oynar. Yapılan çalışmalarda Hashimoto tiroiditi ve
Graves hastalarında tiroid epitelyal hücrelerinde HLA class II molekül ekspresyonunun arttığı
saptandı (33). Genel populasyona göre bazı HLA tipleri örneğin HLA-DR5 Hashimoto
tiroiditinde daha sık görülür. Primer miks ödemi olan hastalarda HLA-DR3 prevalansı
artmışken (49), hem Graves hastalığı hem de Hashimoto tiroiditinde HLA-AW30 prevalansı
artmıştır (50).
Sitotoksik T lenfosit antijen- 4 (CTLA- 4) geni; T hücre aracılı immun cevabı baskılayan ve
periferal immunolojik self toleransın devamında esas rol oynayan bir kostimülatör molekül
kodlar (51). CTLA- 4 geni Hashimoto tiroiditi, Graves hastalığı ve tip1 diabetes mellitus gibi
otoimmun hastalıkların patogenezinde kritik rol oynamaktadır (52).
Autoimmun regulator gene ( AIRE 1)’nin; otoimmun poliendokrinopati- kandidiyazis-
ektodermal distrofi (APACED)’nin patogenezine katkıda bulunduğu bilinmektedir. Nadiren
tip1 diabetes mellitus, adrenal yetmezlik ve tiroid disfonksiyonu gibi otoimmun hastalıkların
oluşmasında da rol alır (53).
11
Patoloji:
Patolojik olarak Hashimoto tiroiditi, tiroid bezinin lenfosit ve plazma hücreleri tarafından
infiltrasyonu, foliküler yıkım, fibrozis ve kolloid eksikliği ile karakterizedir. Bazı hastalarda ise
sadece izole alanlarda lenfositik infiltrasyon olabilir ki buna fokal tiroidit denilir. Bu
Hashimoto tiroiditinin erken evresini yansıtıyor olabilir. Çünkü lenfositik infiltrasyon derecesi
ile serumdaki antikorlar korelasyon gösterir (54). Özellikle yetişkin Hashimoto tiroiditli
hastaların tiroid bezinde Hurtle ya da Askanazy hücreleri olarak bilinen karakteristik
eozinofilik epitelyal hücreler bulunur (55).
Klinik Belirtiler
Dostları ilə paylaş: |