hücreleri gerekir (130).
Th1 ve Th2 hücreler 1,25(OH)2D vitamininin direkt hedefleridir. Sessiz CD4+T hücreler D
vitamin reseptörü (VDR) eksprese ederler ancak bu düşük konsantrasyondadır. Aktivasyondan
sonra bu konsantrasyon 5 kat artar. 1,25(OH)2D vitamini arıtılmış Th1 hücrelerinin
proliferasyonunu, INF-γ, IL-2 ve IL-5 üretimini azaltırken, Th2 hücrelerinden ise IL-4
üretimini arttırır (131). Đn vivo ortamda D vitamininin otoimmun hastalıkları baskılamasındaki
rolünün IL-2 (132) ve IL-4 (133) sekresyonuna bağlı olduğu gösterilmiştir.
D vitamininin uyarılmış B lenfositlerdeki etkisi ise, bu hücrelerde immunglobulin
salgılanmasını baskılaması şeklindedir (11). Abe ve ark.(134) ile Tanaka ve ark. (135) D
vitamininin promiyelositlerin proliferasyonunu baskıladığını ve bu hücrelerin monositlere
dönüşmesine neden olduğunu göstermişlerdir.
1993’da S. Yang ve ark, yüksek doz D vitamininin immunsupresif etkisinin olduğunu
saptamışlar. D vitaminin bu özelliği, otoimmun hastalıkların kontrolünde yeni kullanım
olasılıkları olabileceğini düşündürmektedir.
Đnflamatuar basak hastalığının (ĐBH) tedavi ve korunmasında D vitamininin etkileri
araştırılmış. ĐL-10 eksik (Knok out mice) farelerde 1,25(OH)2D3 eksikliğinde semptomların ve
hastalığın şiddetin artmasına neden olmuş. ĐBH klinik bulguların 6-8 haftada geliştiği, ancak D
vitamini ile yüksek Ca diyeti alanlarda ĐBH’nın gelişmesinin engellendiği gösterilmiş (100).
Deney çalışmalarının yanında, insanlarda da birçok otoimmun hastalıkta D vitaminin yeri ve
kullanım alanı araştırılmıştır. Đnsanlarda diyette D vitamin eksikliği otoimmun hastalıkların
insidansını ve şiddetini artırdığı bilinmektedir. Multiple Skleroz, Sjögren sendromu, romatoid
31
artrit, tiroidit ve Crohn hastalığının düşük vitamin D değerleri ile ilişkili olduğu bilinen bir
gerçektir (100, 136,137).
b11) Hashimoto tiroiditi:
D vitamini kalsiyum homeostazı, hücre proliferasyonu ve otoimmunitede rol almaktadır.
1,25(OH)2 D vitamini, D vitaminin en aktif formu olup hayvan modellerinde otoimmun tiroidit
gelişmesini etkili bir şekilde önlediği (138) ve endokrin hücrelerde HLA class II
ekspresyonunu inhibe ettiği gösterilmiştir (139). Almanlarda yapılan bir çalışmada intron 6 da
lokalize vit D 1α-hidroksilaz geninin C/T polimorfizminin Hashimoto tiroiditi ile ilişkili olduğu
görüldü (140).Yine Tayvanlı Çinlilerde yapılan çalışmada exon 2’deki C/C homozigot VDR-
Fok I gen polimorfizmi olanlarda Hashimoto tiroiditi gelişme riskinin daha yüksek olduğu
bulunmuştur (9).
32
MATERYAL VE METOD
Bu çalışma 01.01.2008- 01.06.2008 tarihleri arasında Đstanbul Göztepe Eğitim ve Araştırma
Hastanesi Endokrinoloji ve Đç Hastalıkları Polikliniklerinde izlenen ve çalışmaya katılmayı
kabul eden hastalarda gerçekleştirildi. Çalışmaya 70 Hashimoto tiroiditli hasta ve yaş- cinsiyet
uyumlu 50 sağlıklı kişi olmak üzere 120 kişi alındı.
A- Çalışmaya alınma kriterleri:
• 18-50 yaş arası erkek veya menopoz öncesi kadın,
• Hashimoto tiroiditi tanısı konulup en az bir kez kontrole gelen,
• Araştırmayı kabul ettiğine dair yazılı onayı bulunan hastalar,
B- Çalışmaya alınmama kriterleri:
• 50 yaş üstü olgular,
• Menopozda olan kadınlar,
• Böbrek ve karaciğer yetmezliği olanlar,
• Diabetes mellitus veya bozulmuş açlık glukozu olanlar,
• Kemik metabolizma bozukluğu(osteoporoz veya osteopeni) olanlar veya bununla ilgili
ilaç kullananlar,
• Primer hiperparatiroidisi olanlar,
• Kronik inflamatuar hastalığı olanlar,
• Hormon replasman tedavisi ve anti epileptik ilaç alanlar,
Hashimoto tiroiditi tanısı; anti TPO (Tiroid peroksidaz), anti Tg ( Tiroglobulin) düzeyi veya
tiroid biyopsi sonucuna göre konuldu (28).
D vitamini düzeyi < 20ng/ml= Eksiklik, 21- 31 ng/ml= Yetersizlik, >32ng/ml= Normal olarak
kabul edildi.
Çalışma için Hastane Yerel Etik Komitesinden onay alındı ( Tarih: 21.02.08 ve No: 44/E).
Çalışmaya alınan hastaların demografik verileri kayıt edildi, ayrıntılı fizik muayeneleri yapıldı.
Temel laboratuar bulguları hastaların dosyasından veya sağlık belgelerinden kayıt edildi (EK1).
Hastalar çalışmaya dahil edilmeden çalışmayla ilgili bilgilendirilerek yazılı onayları alındı
(EK2).
33
Antropometrik ölçümler:
:
Hastalar en az 10 dakika istirahat ettikten sonra, tansiyonları supin
pozisyonda, iki koldan uygun manşonlu, civalı tansiyon aletiyle aynı kişi tarafından Korotkoff
faz I ve faz V sesleri baz alınarak ölçüldü. Đki ölçüm arasında en az 3 dakika olacak şekilde
sistolik ve diyastolik kan basınçları kaydedildi. Vücut ağırlığı, bel çevresi, kalça çevresi ve boy
oda giysileri ile açken ve ayakta standart ölçüm aletleri kullanılarak aynı kişi tarafından
ölçüldü. Bel çevresi, arkus kostarium ile spina iliaka anterior superior arasındaki en dar çap,
kalça çevresi ise arkada gluteus maksimusların ve önde simfizis pubisin üzerinden geçen en
geniş çap olarak kabul edilerek ölçüldü. Beden kütle indeksi (BKĐ) Quetlet indeksi kullanılarak
hastanın kilosunun, boyunun karesine bölünerek (ağırlık/boy²- kg/m²) hesaplandı.
Biyokimyasal ölçümler:
Araştırmaya katılan tüm hastalara randevu verilerek, randevuya 12
saat açlık sonrası sabah gelmeleri söylendi. Glukoz, kreatinin, LDL, HDL, total kolesterol,
trigliserid, AST, ALT, TSH, kalsiyum, fosfor, albümin, Anti Tg ve Anti TPO değerleri hastanın
dosyasından kaydedildi. PTH ve 25-hidroksi D vitamini için antekübital venden kan alınarak,
kuru düz tüplere boşaltıldı. Kuru düz tüplere alınan kan örnekleri pıhtılaşma süresi
beklendikten sonra 3000 devir/dakika santrifüj edilerek serumlara ayrıldı. Örnekler önceden
belirlenmiş laboratuara gönderilene kadar -20 derecede muhafaza edildi.
PTH ve 25-hidroksi D vitamini; Elecsys 2010 cihazında, ECLIA( Elektrokemilüminesans
immünolojik test) yöntemi ile çalışıldı.
Đstatistiksel Yöntem:
Bu çalışmada istatistiksel analizler SPSS 15.0 paket programı ile yapılmıştır.
Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel metotların (ortalama, standart sapma)
yanı sıra ikili grupların karşılaştırmasında bağımsız t testi, ikiden fazla grubun
karşılaştırmasında Oneway ANOVA testi ve değişkenlerin birbirleri ile ilişkilerini belirlemede
Pearson
korelasyon
testi
kullanılmıştır.
Sonuçlar,
anlamlılık
p<0,05
düzeyinde
değerlendirilmiştir
34
BULGULAR
Çalışmaya 70 Hashimoto tiroiditi( 35=hipotiroidi, 35=ötiroidi) ve 50 kontrol grubu olmak
üzere toplam 120 kişi alındı. Gruplar arası yaş (p=0,557) ve cinsiyet (p=0,075) dağılımı
benzerdi ( Tablo 4).
Tablo 4 : Gruplar arası yaş ve cinsiyet dağılımı
Hashimoto tiroiditi
Hipotiroidi
Ötiroidi Kontrol
p değeri
CĐNSĐYET
0,075
Kadın (n)
30
35
46
Erkek (n)
5
0
4
YAŞ (yıl)
37,6
35,8
35,8
0,557
Tablo 5: Grupların demografik özellikleri
Hashimoto tiroiditi
Hipotiroidi (n)
Ötiroidi(n)
Kontrol(n)
p değeri
DĐSLĐPĐDEMĐ ÖYKÜSÜ
0,386
Var
7
4
5
Yok
28
31
45
KAH ÖYKÜSÜ
0,500
Var
0
0
1
Yok
35
35
49
SĐGARA
0,858
Đçmemiş
24
23
36
Bırakmış
2
3
3
Đçiyor
9
9
11
ALKOL
0,211
Kullanmıyor
30
34
48
Ayda birden az
1
0
0
Ayda bir-iki kez
2
0
1
Haftada bir-iki kez
2
1
1
EGZERSĐZ
0,453
Yapmıyor
30
27
40
Haftada birden az
2
0
1
Haftada 1-3 kez
2
6
7
Haftada dörtten fazla
1
2
2
ANTĐHĐPERTANSĐF ĐLAÇ
KULLANIMI
0,496
Kullanıyor
2
5
5
Kullanmıyor
33
30
45
ANTĐLĐPĐDEMĐK ĐLAÇ KULLANIMI
0,253
Kullanıyor
1
2
0
Kullanmıyor
34
33
50
35
Grupların dislipidemi ve KAH (Koroner arter hastalığı) öyküsü, sigara, alkol, antihipertansif ve
antihiperlipidemik ilaç kullanımı ve egzersiz yapma sıklığı benzerdi ( p>0.05)(Tablo 5).
Tablo 6: Gruplar arası antropometrik ölçümlerin karşılaştırılması
Hashimoto tiroiditi
Hipotiroidi
(n
±SD
)
Ötiroidi(n
±SD
)
Kontrol(n
±SD
)
p değeri
SĐSTOLĐK (mmHg) KB
111,85±13,24
115,42±16,55
112,68±14,11
0,555
DĐYASTOLĐK (mmHg) KB
76±9,21
74,28±8,46
74,6±8,62
0,681
NABIZ (dk
-1
)
79,62±5,66
80,57±3,44
80,12±4,78
0,707
BOY (cm)
161,88±7,59
159,94±5,0
160±7,28
0,379
BEL ÇEVRESĐ (cm)
93,57±11,76
91,68±11,47
89,54±11,68
0,288
KĐLO (kg)
74,25±15,98
73,14±14,60
73,1±13,40
0,926
KALÇA ÇEVRESĐ (cm)
108,94±10,05
109,57±10,58
108,24±9,06
0,825
BKĐ (kg/m
2
)
28,23±5,30
28,65±5,93
29,08±5,93
0,794
Grupların tansiyon, nabız, boy, kilo, bel çevresi, kalça çevresi ve BKĐ değerleri benzerdi (
p>0.05) (Tablo 6).
Tablo 7: Gruplar arası biyokimya parametrelerinin karşılaştırılması
Hashimoto tiroiditi
Hipotiroidi (n
±SD
)
Ötiroidi(n
±SD
)
Kontrol(n
±SD
)
p değeri
Kreatinin (mg/dl)
0,84±0,14
0,79±0,09
0,80±0,14
0,244
Açlık kan şekeri (mg/dl)
92,97±5,24
90,77±6,07
92,08±6,49
0,310
Trigliserid (mg/dl)
116,51±61,11
113,11±78,64
101,96±45,12
0,512
Total kolesterol(mg/dl)
193,6±31,88
194,77±30,04
188,08±36,88
0,612
HDL(mg/dl)
46,25±9,46
55,8±12,59
52,58±11,15
0,0017
LDL(mg/dl)
125,85±25,33
127,11±23,64
119,7±28,12
0,368
Non-HDL(mg/dl)
147,34±30,66
138,97±25,68
135,50±34,14
0,219
AST (U/l)
21,05±5,29
19,85±4,52
19,94±5,52
0,543
ALT (U/l)
19,88±6,65
17,02±5,32
19,54±6,04
0,092
Düzeltilmiş Ca (mg/dl)
9,35±0,55
9,37±0,30
9,47±0,36
0,358
P (mg/dl)
3,44±0,44
3,59±0,51
3,61±0,52
0,250
Albümin (gr/dl)
4,46±0,25
4,44±0,28
4,44±0,32
0,933
FT4 (ng/ml)
1,03±0,33
1,16±0,33
1,16±0,19
0,076
TSH (uIU/ml)
25,21±31,41
2,39±0,94
1,74±0,94
<0.001
Anti TPO (IU/ml)
476,58±686,84
214,81±160,78
8,03±4,05
<0.001
Anti TG(IU/ml)
988,31±1365,36
287,87±276,75
15,88±11,54
<0.001
PTH (pg/ml)
53,59±16,43
48,98±17,52
39,15±1,48
<0.001
25-OH D vitamini (ng/ml)
10,96±6,63
11,73±7,22
9,75±7,47
0,443
Grupların trigliserid, total kolesterol, LDL kolesterol, düzeltilmiş kalsiyum, fosfor ve albümin
değerleri benzerdi ( p> 0.05)(Tablo 7).
36
Tablo 8: Gruplar arası HDL kolesterol değerinin karşılaştırılması
Sayı
Ortalama± SD
p değeri
Klinik hipotiroidi
15
43,4±10,05
0,002
Subklinik hipotiroidi
20
48,40±8,62
Ötiroid
35
55,8±12,59
Kontrol
50
52,58±11,15
Total
120
51,67±11,66
HDL kolesterol klinik hipotiroidi grubunda anlamlı olarak daha düşük bulundu.(Klinik
Hipotiroidi grubu= 43,4mg/dl, Subklinik hipotiroidi grubu=48,4 Ötiroidi grubu=55,8mg/dl,
Kontrol grubu= 52,28mg/dl) (p=0.002) (Tablo 7, tablo 8).
Grafik 1: Gruplar arası ortalama 25(OH) D vitamini düzeyinin karşılaştırılması
6,88
14,03
11,73
9,75
0
5
10
15
Klinik hipotiroidi
Subklinik
hipotiroidi
Ötiroidi
Kontrol grubu
25(OH)D Vitamini düzeyleri
(Ortalama)
Tüm gruplarda D vitamini eksikliği tespit edildi ( Klinik hipotiroidi grubu= 6,88ng/ml,
Subklinik hipotiroidi grubu= 14,03ng/ml, Ötiroidi grubu= 11,73ng/ml, Kontrol grubu=
9,75ng/ml) ve ortalama D vitamini düzeyi klinik hipotiroidi grubunda anlamlı olarak daha
düşüktü (p=0,015) ( Grafik 1).
37
Grafik 2: 25(OH) D vitamini düzeyine göre gruplar arası karşılaştırma
15
0
0
17
3
0
32
3
0
47
2
1
0
5
10
15
20
25
30
35
40
45
50
Klinik hipotiroidi
Subklinik
hipotiroidi
Ötiroid
Kontrol
D vitamini eksikliği (<20)
D vitamini yetersizliği (21-31)
D vitamini eksikliği yok (32 ve üstü)
D vitamini düzeyine göre gruplar arası karşılaştırma (n)
Gruplar arasında D vitamini düzeyleri benzerdi (p=0,564) (Grafik 2).
Tablo 9: Bel çevresi ile 25(OH) D vitamini düzeyinin karşılaştırılması
25-OH D vitamini
Bel çevresi (cm)
R
-0,316
P
0,007
25-OH D vitamini düzeyi bel çevresi ile negatif olarak koreleydi ve anlamlı bulundu
(p=0.007)(Tablo 9).
Tablo 10: BKĐ ile 25(OH) D vitamini düzeyinin karşılaştırılması
25-OH D
vitamini
BKI (kg/m
2
)
R
-0,311
P
0,008
25-OH D vitamini düzeyi BKĐ ile negatif olarak koreleydi ve anlamlı bulundu( p=0.035)(
Tablo 10).
38
Tablo 11:
PTH
düzeyinin gruplar arası karşılaştırılması
Sayı
PTH (n±SD)
p değeri
Klinik hipotiroidi
15
50,62±16,43
<0,001
Subklinik hipotiroidi
20
55,82±16,49
Ötiroid
35
48,98±17,52
Kontrol
50
39,15±10,51
Total
120
46,23±15,80
PTH düzeyinde gruplar arasında anlamlı olarak fark bulundu ( Klinik hipotiroidi grubu=
50,62pg/ml, Subklinik hipotiroidi grubu=55,82pg/ml, Ötiroidi grubu= 48,98pg/ml, Kontrol
grubunda= 39,15pg/ml)(p< 0.001)(Tablo 11).
39
TARTIŞMA
Bu çalışmada Hashimoto tiroiditi olgularında D vitamini düzeyi düşük ve paratiroid hormon
düzeyi normal olarak ölçüldü. Ancak kontrol grubuna göre anlamlı olarak fark bulunmadı.
Hashimoto tiroiditi genetik ve çevresel faktörlerin birbirleri ile etkileşimi sonucu ortaya
çıkmaktadır (33). Genetik faktörlerin rolü Hashimoto tiroiditinin en çok araştırılan yönlerinden
birisidir. D vitamini de bu faktörlerden birisidir.
1,25(OH)2 D vitamini, D vitaminin en aktif formu olup hayvan modellerinde otoimmun tiroidit
gelişmesini etkili bir şekilde önlediği gösterilmiştir ( 138).
Lin ve arkadaşları, Tayvan’da yaptıkları çalışmada 109 Hashimoto tiroiditli hastada VDR
polimorfizminin rolünü araştırmış. Bu çalışmanın sonucunda exon 2’de lokalize VDR- Fok I
polimorfizminin C/C homozigot formunun taşıyan Çinlilerde Hashimoto tiroiditi gelişme
riskinin daha yüksek olduğunu tespit ettiler (9).
Stefanic ve arkadaşları, 145 Hırvat Hashimoto tiroiditli hastada yaptıkları çalışmada VDR gen
3’bölgesini içine alan haplotip varyantları ve allel dengesizliğinin patogenezde rolü
olabileceğini gösterdiler (141).
Yoshiyuki ve arkadaşları, VDR gen polimorfizminin tip1 diabetes melllitus ve multipl skleroz
gibi otoimmun hastalıklar, osteoporoz ve primer hiperparatiroidizimdeki rolünden yola çıkarak
VDR gen polimorfizminin Hashimoto tiroiditine olan yatkınlığını araştırmış. 130 Hashimoto
tiroiditli kadın hastada yaptıkları bu çalışmada VDR Fok I polimorfizminin Hashimoto tiroiditi
ile ilişkili olduğunun tespit etmişlerdir (142).
Hashimoto tiroiditinde D vitamininin rolü olduğunun bu çalışmalarda tespitinden yola çıkarak
biz bu çalışmada Hashimoto tiroiditinde D vitamini düzeyini araştırdık. Çalışmamız bu yönde
yapılmış ilk çalışma olma özelliğini de taşımaktadır.
40
Hashimoto tiroiditi grubunda ortalama D vitamini düzeyi 11,34ng/ml iken kontrol grubunda
9,75ng/ml olup gruplar arasında anlamlı fark bulunmadı (p=0,238) ve her iki grubun D
vitamini düzeyi eksiklik düzeyindeydi. Katılımcıların çok büyük bir kısmında D vitamini
eksikliğinin olması, D vitamini eksikliğinin ülkemizde hala ciddiye alınması gereken bir halk
sağlığı problemi olduğunu da göstermektedir.
D vitamini düzeyini etkileyen birçok kişisel ve çevresel faktör vardır. Bunlardan en
önemlilerden birisi mevsimdir. D vitamini düzeyi yaz sonu en yüksek seviyelerde bulunurken,
kış sonu en düşük seviyelerdedir (83). Katılımcıların büyük kısmının kış mevsiminde alınmış
olması çalışmamızın en önemli kısıtlayıcı yönüydü ve D vitamini düzeyinin neden bu kadar
düşük olduğu sebeplerinden biri olabilir. Bu nedenle çalışmanın yaz mevsiminde ve daha
büyük bir katılımcı sayısıyla yapılması sonuçların daha farklı çıkmasına neden olabilir.
D vitamini düzeyini etkileyen kişisel faktörlerden birisi de giyim tarzıdır. Giysiler, UV ışınları
ile cilt arasında önemli bir bariyer teşkil etmektedir. Özellikle Arap ülkelerinde yapılan
yayınlarda, güneşin bol olmasına karşın, geleneksel giysilerin güneşten yeterince yararlanmayı
engelleyerek D vitamini eksikliğine neden olduğu bildirilmektedir (87). Bizim çalışmamıza
katılanların büyük bir kısmının kapalı olması D vitamini düzeyinin bu kadar düşük olmasının
başka bir nedeni olabilir.
Ana gruplar arasında D vitamini düzeyi açısından fark olmamasına rağmen subgrup
analizlerinde subklinik ve klinik hipotiroidi arasında anlamlı fark bulundu (P=0,001).D
Dostları ilə paylaş: |