(517.) Tersk Oblastı Efsane, Hikâye ve Masalları
143
Ye. Z. Baranov bu yazıda Tersk
Oblastı’nda derlediği materyalleri aktarır. Yazıda ilk iki bölümde sırasıya kuşlar ve bitkiler
hakkında efsanelere yer verilir. Sonra Tersk Oblastı Nalçik Okrugu’nda derlenmiş Dağlı-
Tatarların aşağıdaki sözlü edebiyat ürünleri aktarılır:
1. İlyaçin-kaya. (hikâye)
2. Aptal insana zenginlikten ne hayır gelir. (masal)
3. Efendi ve Tacir. (masal)
“Aptal insana zenginlikten ne hayır gelir” başlığını taşıyan masalda fakir bir adamın
Tanrı’ya yakarması sonucunda kıymetli bir taş elde etmesi, ancak kendi aptallığından taşla ne
yapacağını bilemeyip onu paramparça edişi işlenir.
Efendi ve Tacir masalında yapılan bir iyiliğin Tanrı nezdinde karşılıksız kalmayacağı
ve öbür dünyada mükâfatının alınacağı konusu işlenir.
(393.) Güney Kafkasya’da Tatar Sözlü Edebiyatı
144
adlı yazıda halk edebiyatı
ürünleri tasnif edilerek verilir. Yazının ikinci kısmı masallara ayrılmıştır. Masalların nerede
ve kimden derlendiği metinlerin sonunda verilmektedir. Metinlerin tamamı Rusçadır.
Masallar ve aktarıcıları aşağıdaki gibidir:
a. Kuş ve Agil hakkında masal – Gaci-Kerim-Saniyev.
b. Batur gelin – Aga-Cabrailov.
c. Gurur –T. Kulabekov.
ç. Ali-han – Mamed-bek Melik-Yeganov.
d. Yahudi ve onun kızı – Karim-bek-İzmailov.
e. Rahim ve Namaz hakkında – Musa Kuliyev.
f. Şehzade Can-şah ve Hayatannufuse Sultan hakkında – M. Efendiyev.
g. Şamil - Mamed-bek Melik-Yeganov.
ğ. Çoban İbrahim – Rustam Melik-Aslanov
ı. Yetim İbrahim ve cimri bakkal – aynı.
i. Batur İbrahim – Ziyad Şerifov.
j. Bağdatlı Cafer hakkında masal – Abbas Minasazov.
k. Şehzade Gazanfer – Dadaş Mamedov
l. Salim-han – Camil-bek Ahundov
143
Ye. Z. Baranov, ss.1-41., 34. Sayı, 2. Kısım, 1904.
144
[Muhtelif], ss.11-166., 26. Sayı, 2. Kısım, 1899.
112
1. 1. 2. 3. Halk Hikâyesi
Göçebeliğin terk edilip yerleşik hayata geçilmesiyle kahramanlık konulu anlatılar
yavaş yavaş yerini aşk konulu anlatılara bırakmıştır. Halk hikâyelerinin tanımında önemle
vurgulanan hususların başında bu gelir.
Ali Berat Alptekin “halk hikâyesini”, “Göçebelikten yerleşik hayata geçişin ilk
mahsullerinden olup; aşk, kahramanlık, vb. gibi konuları işleyen; kaynağı Türk, Arap-İslam
ve Hint-İran olan, büyük ölçüde âşıklar ve meddahlar tarafından anlatılan nazım nesir karışımı
anlatılardır.” şeklinde tanımlar (Alptekin, 2011, 18).
SMOMPK’de halk edebiyatı ürünlerinin adlandırılması bügünden bakıldığında biraz
karmaşıktır. Bugün için Türkiye’de “halk hikâyesi” denildiğinde manzum ve mensur
kısımların bir arada olduğu, aşk ve kahramanlık konulu, bütün olağanüstülüklere rağmen
gerçekçi husular arz eden anlatılar anlaşılmaktadır. Oysa SMOMPK’de nazmın ve nesrin bir
arada görülmediği efsane, menkabe, masal ve fıkra türünde anlatılara da rivayet, efsane,
hikâye anlamlarına gelen ‘предание’ [predaniye] veya efsane demek olan ‘легенда’
[legenda] denilmiştir. Bu yüzden SMOMPK’deki pek çok yazının başlığında “efsane”,
“masal”, “hikâye” ve “hurafe” kelimeleri bir arada kullanılmıştır. Anlatıların türü her zaman
açıkça ifade edilmemiştir.
SMOMPK’de aşk konusunun ağır bastığı Âşık Kerem’in hikâyesine (164.) Ermeni
Masal, Hikâye ve Efsaneleri
145
başlıklı yazıda yer verilir. Yine bir başka aşk konulu hikâye
olan Âşık Garip hikâyesi ise (169.) Âşık-Kerib (Hikâye ve Aşık-Kerib’in Şarkılarının
Tatarca Metinleri)
146
adlı yazıda aktarılmıştır.
Kahramanlık konusunun ağır bastığı Köroğlu hikâyesine (569.) Truhmen Halk
Şiirinden
147
başlıklı yazıda yer verilmektedir. Köroğlu’yla ilgili bir başka yazı ise (106.)
Eşkıya Kör-Oğlu Hikâyesi
148
başlığını taşır.
Ermeni halk anlatılarına yer verilen (164.) Ermeni Masal, Hikâye ve Efsaneleri
149
adlı yazıda Âşık Kerem’in hikâyesine yer verilmiştir.
Bu yazıda aktarılan metinler ile naşirleri aşağıdadır:
1. Dev-Arhe Hakkında Hikâye – A. Marzoyev.
145
[Muhtelif], ss. 75-140, 13. Sayı, 2. Kısım, 1892.
146
Mahmedbekov, ss. 173-229., 13. Sayı, 2. Kısım, 1892.
147
A. A. Volodin, ss. 49-57., 38. Sayı, 2. Kısım, 1908.
148
Mirza-Veli-Zade, ss. 121-126., 9. Sayı, 2. Kısım, 1890.
149
[Muhtelif], ss. 75-140, 13. Sayı, 2. Kısım, 1892.
113
2. Çar-Çoban - G. Osipov.
3. Nankörlük – G. Osipov.
4. Byuropatik veya bir bine – G. Osipov.
5. Keşiş-Oglı – G. Osipov.
6. Şeytanın İnsanın İçine Nasıl Girdiği Hakkında – G. Osipov.
7. Âdem’in Çiçeği – İ. Novruzov.
8. Dervişe Verilen Prens – A. Babalyan.
9. Hır-Hır-Köse – A. Babalyan.
10. Baba Vasiyeti – A. Babalyan.
11. Âşık Karam – G. İzrayelov.
12. Tilki – A. Mirzoyev.
“Âşık Karam”, Âşık Kerem hikâyesinin masallaşmış Ermeni varyantıdır. Bu anlatıda
bilinmeyen zamanda bir şehirde bir papaz ve bir molla yaşar. İkisinin de çocuğu
olmamaktadır. Pek çok hekime ve dervişe gitseler de fayda etmez. Bir gün Tanrı’ya dua
ederler. Birinin kızı öbürünün de oğlu olursa çocuklarını evlendireceklerine yemin ederler. Bir
sene sonra papazın bir kızı, mollanın da bir oğlu dünyaya gelir. Çocuklar büyür, evlilik yaşına
gelir. Ancak papaz kızını bir “Tatar”a vermek istemez. Anlatı böylece sürer.
Kasapet Okulu gözetmeni G. İzrayelov’un neşrettiği metin Rusça ve mensurdur.
Metnin kimden, ne zaman ve nerede derlendiğine ilişkin bilgi yoktur.
Ali Duymaz çalışmasında Kerem ile Aslı hikâyesinin bu varyantına değinerek metnin
masal özelliği gösterdiğini söyler (Duymaz, 2001, 34).
Köroğlu hikâyesi 1889 yılında hazırlanan (106.) Eşkıya Kör-Oğlu Hikâyesi
150
adlı
yazıyla neşredilmiştir. Burada aktarılan metin; Tiflis Uyezdi, Gacalar köyünde âşıklardan
dinlenen hikâyeye dayanmaktadır. Yazıda önce Köroğlu’nun kim olduğunu anlatılmakta,
sonra da Köroğlu şiirleriyle ilgili bilgiler veriliyor.
Yazıda aktarıldığına göre Eşkıya Köroğlu bir seyisin oğludur. Seyisin seçtiği aygırı
beğenmeyen han, seyisin gözlerini oydurur. Yazarın belirttiğine göre Köroğlu ismi de buradan
gelir. Köroğlu şarkılarının “âşuk” denen şarkıcılarca “balalayka” eşliğinde söylendiğini ifade
eden yazar Köroğlu’nun üç şiirini aktarır.
150
Mirza-Veli-Zade, ss. 121-126., 9. Sayı, 2. Kısım, 1890.
114
Şah İsmail hikâyesi SMOMPK’de (91.) Bakü Guberniyası, Şemahin Uyezdinde
Derlenen Ermeni Masalları
151
adlı yazıda neşredilmiştir. Bu yazıda aktarılan 12 anlatı
arasında ilk sırada Şah İsmail hikâyesine “masal” vasfıyla yer verilir.
Şah İsmail adlı anlatı çocuksuzluk ve elma motifleriyle başlar. Aslan Paşa adlı zengin
ve güçlü bir hükümdarın çocuğu olmaz. Günlerden bir gün eşiyle beraber gezmeye
gittiklerinde bir pınarın fiskiyesinden elma düşer. Aslan Paşa ve eşi elmayı, kabuğunu da
yanlarındaki kısrak yer. Bir süre sonra Aslan Paşa'nın eşi bir çocuk dünyaya getirir. Kısrağın
da bir tayı doğar. Doğan çocuğa Şah İsmail, taya "Gır At" ismi verilir.
Bu yazıda masal olarak tanıtılan Şah İsmail hikâyesinin başka bir varyantının özeti Ali
Berat Alptekin çalışmasında verilir. Bu varyantta Kandehar şahının çocuğu olmaz. Şah ve eşi
bir dervişin verdiği elmayı yer, kabuğunu da yanlarındaki kısrağa yedirirler (Alptekin, 1997,
206-207).
“Şah İsmail” için düşülen dipnotta masalı karşılaştırmak için SMOMPK’nin 3. sayı 2.
kısımdaki 131-134 sayfalarındaki “Şah İsmail” ve 6. sayı 2. kısımdaki 124-140 sayfalarındaki
“Güzeller Güzeli Prenses Masalı”na bakılabileceği söylenmektedir.
(167.) Bakü Şehrinde Kaydedilen Hikâye ve Efsaneler
152
adlı yazı Zakavkaz
Öğretmen Semineri Eğitmcisi A. Balyants tarafından hazırlanmıştır. Yazının başlığına
düşülen dipnotta ilk altı anlatının Bahiş Bagram ve sonuncunun Sedrak Saruhan’dan
derlendiği belirtilmektedir. Aktarılan hikâye ve efsaneler şunlardır:
1. Ata İbrahim.
2. Bilge Süleyman.
3. Büyük Petro ( 1. Büyük Petro ve Sultan Ahmet Han, 2. I. Petro ve Şah Nadir).
4. Şah Abbas ( 1. Şah Abbas’ın Tiflis’te Cami ve Kilisesi, 2. Şah Abbas ve Müteahhit,
3. Şah Abbas ve Güzel).
(168.) Şah-Abbas ve Faric
153
adlı anlatıda Şah Abbas’ın bir gece tebdil-i kıyafet ile
halkın arasına çıkması anlatılır. Fakir bir derviş kılığında şehrin dışına kadar giden Şah, bir
evden gelen müzik seslerini duyar. Şah Abbas eve yaklaşır. Pencereden baktığında evin fakir
birine ait olduğunu görür. Bu ev Faric’indir. Şah Abbas ev girer. Evde müzisyenler ve Faric
vardır. Ev sahibinden kendisini misafir etmesini isteyen şah, ev sahibine fakirliğine rağmen
müzisyen tutmasının hikmetini sorar. Böylece anlatı gelişir.
151
N. Kalaşev, ss. 141-231., 7. Sayı, 2. Kısım, 1889.
152
A. Babalyants, ss. 156-166., 13. Sayı, 2. Kısım, 1892.
153
N. Kiyasbekov, ss. 167-172., 13. Sayı, 2. Kısım, 1892.
115
1. 1. 2. 4. Efsane
Efsaneyi Ali Berat Alptekin kısaca “Dinî, inandırıcı, kısa, nesir şeklindeki halk
anlatılarıdır.” şeklinde tanımlayarak efsane kavramı yerine bazen “rivayet” ve “hikâye”
kelimelerinin de kullanıldığını belirtir. (Alptekin, 2012, 15).
Efsaneler umumiyetle şahıs, yer ve hadiseler hakkında anlatılan, inandırıcılık vasfı
olan ve tabiatüstülük taşıyan anlatılardır.
154
Efsanelerin taşıdığı bu hususlardan hareketle
SMOMPK’de “anlatı” veya “halk hikâyesi” tabiriyle adlandırılan bazı metinler de bu kısımda
yer almıştır.
SMOMPK’de Kafkasya ve Kafkas Ötesi’ndeki Türk boylarının, Ali Berat Alptekin’in
2012’de yayımlanan çalışmasında birinci bölümde belirtilen taş kesilme, dağlar ve tepeler,
göller, su, yerleşim merkezleri ve hayvanlarla ilgili efsanelerine rastalanır. Bu efsanelerin yer
aldığı yazılar bu kısımda incelenecektir.
(18.) Erivan Guberniyası, Nahçıvan Uyezdi’nde Halk Anlatıları
155
adlı yazıda bazı
coğrafi oluşumların adlarına yönlik efsaneler aktarılır. Yazıda efsane ve hikâye tabiri bir arada
kullanılsa da derlenen metinler efsane hususlarını arz eder.
Nahçıvan Şehir Okulu müfettiş öğretmenlerinden K. Nikitin tarafından 1881 tarihinde
hazırlanan bu yazıda aşağıda verilecek olan üç başlık altında Nahçıvan’daki “halk anlatıları”
ele alınmıştır. Yazıda, halk anlatıları olarak tabir edilen efsanelerin metinleri doğrudan
verilmemiştir. Bunun yerine yazar efsanelerin özünü kendi ağzıyla anlatmakta ve
değerlendirmelerde bulunmaktadır.
1. İlan Dağ hakkında Efsane.
2. Ashab-ı Kehf Dağı hakkında Efsane.
3. Cimri Kara-Çörek ve Yezit Tepesi hakkında hikâyeler.
İlan Dağ, Ashab-ı Kehf Dağı ve Nagacir Dağ Nahçıvan şehrinin kuzey doğusunda Aras
Nehri’nin ovasında bulunan birbirine yakın üç dağdır. Yazarın ifadesine göre bu dağlarla ilgili
Nahçıvan Ermenileri arasında pek çok efsane vardır. Bu efsanelerin geçmişleriyse çok eskiye,
insanların kendilerini çevreleyen evreni anlama çabalarıyla ortaya çıkan mitlere kadar
uzanmaktadır.
İlan Dağ’la ilgili efsanelerin pek çoğunun çıkış noktası dağın volkanik yapısıyla
ilgilidir. Bir efsaneye göre bu dağda yılanların hükümdarı yaşamaktadır. Günlerden bir gün
154
Efsaneler hakkında ayrıntılı bilgi için bk.: Alptekin (2012).
155
K. A. Nikitin, s. 107-120, 2. Sayı, 2. Kısım, 1882.
116
yılanların hükümdarı yanan bir çember içinde dolaşmaya çıkar. Çemberiyle dağın üzerinden
geçer ve dağ iki yarılır.
İlan Dağ’la ilgili bir başka efsane Tufan’la ilgilidir. Hz. Nuh gemisi bir gece vakti dağa
çarpar ve dağ ikiye yarılır. Gemi de büyük zarar görür. Hz. Nuh buna çok kızar, dağı lanetler ve
oraya yılanların, ejderhaların atılmasını emreder. Dağın adı da “İlan Dağ” yani “yılan dağ”
olarak kalır.
Müslümanlar arasında yaygın olan bir efsaneye göre Hz. Nuh’un gemisi dağı ikiye
böldükten sonra Hz. Nuh ironiyle Tatarca “İnan ki bu da dağ!” demiştir. Zamanla da dağın ismi
“İnan Dağ” olup çıkmıştır. Yazarın belirttiğine göre 1830-1840 yıllarındaki haritalarda dağın
adı “İnan Dağ” şeklindedir.
K. Nikitin son kısımda Ashab-ı Kehf Dağı hakkında uzun bir efsane yer verir. Efsaneyi
anlatmaya başlamadan önce de dağın adının nereden geldiğini açıklar. Yazar “Ashab” ve
“kehf” kelimelerinin Arapça olduğunu söyler. “Ashab” kelimesi “Tanrı’ya yakın kişi veya
“evliya”, “kehf” de mağara anlamına gelir. Efsanede bir mağarada 310 sene uyuyan yedi
kişinin başından geçenler anlatılır.
Yazının üçüncü kısmında Cimri Kara-Çörek ve Yezit Tepesi hakkında birer hikâyeye
yer verilir. Bunlardan ilki Kara-Çörek adındaki cimri bir Ermeni’yle ilgilidir. İkincisi de
Yezit’in soyundan gelen bir kişinin mezarının bulunduğu tepeyle ilgilidir.
(90.) İki Tatar Evliyanın Ortaya Çıkışıyla İlgili Efsaneler
156
adını taşıyan Şemah
şehrinden Öğretmen Aleksandr Kalaşev’in 1888 tarihli bu yazısında iki Tatar evliyanın ortaya
çıkışı anlatıyor. Bu efsaneler şunlardır: 1. Kutlu Çömlek, 2. “Pir”in Mezarı.
Kutlu Çömlek efsaneler gerçek olaylara dayandırılmaktadır. Olayın gerçekleştiği tarih
1867’dir. Bu efsanede petrol ticareti yapan iki kardeş, Hüseyin ve Pir-Guli’nin başından
geçen bir olay anlatılıyor. Çömlekteki petrolün tükenmediğini düşünen halk Guli’yi bir “pir”
kabul etmeye başlar.
“Pir”in Mezarı’yla ilgili efsanede bir adamın canından çok sevdiği köpeği ölür. Adam
ona bir mezar yapar. Mezara bir de söğüt dalı diker. Zaman geçer ve söğüt büyür. Sonra, halk
arasında mezarın bir pire ait olduğuyla ilgili inanış ortaya çıkar.
(104.) Rus Armasında Niye İki Başlı Kartal Olduğunda Dair Tatar Efsanesi
157
adlı yazıda Tangerud köyünde Garib-Han oğlu Asad’dan derlenen bir efsane anlatılır.
156
Aleksandr Kalaşev, s. 136-140. 7. Sayı, 2. Kısım, 1889.
157
Surkov, ss. 113-113., 9. Sayı, 2. Kısım, 1890.
117
Efsanede Fransız-Rus savaşı sırasında iki başlı bir kartalın görünmesi ve sonrasında Rusların
savaşı kazanması anlatılır.
(20.) Dağıstan’ın Bazı Bölgelerinden Efsaneler
158
adlı yazıda T. H. Şurinskiy okulu
öğretmenlerinden Aleksey Barsov, adı geçen okuldaki iki öğrenciden derlediği efsaneleri
aktarmaktadır. Bu kısa efsanelerde bazı yerlerin isimlerinin nereden geldiği ve hikâyelerinin
neler olduğu anlatılmaktadır. Bu efsaneler şunlardır: 1. Deulerıy, 2. Ciut Gatta, 3. Giik-su, 4.
Ermeni-bulag, 5. Taş goyları.
Deulerıy, Harakan auluna yakın bir yerdeki mağaralara verilen addır. Anlatılanlara göre
bu mağaralarda devler yaşarmış. Bu sebeple Derbent ve Gimari aulu arasındaki bölgeye
“deustan” yani “devistan” denmeye başlamıştır. “Deustan” da zamanla “dağıstan”a
dönüşmüştür.
Ciut Gatta ise Yahudilere ait eski eserlerin bulunduğu bir yerdir. “Ciut”, Yahudi
anlamına gelir. “Gatta” ise Filistin’de bir yer adıdır. Anlatıda Kafkas Yahudilerinin Pers kralı
tarafından Babil’den sürülmesi anlatılır.
Giik-su, Kazaniş aulu yakınlarında suyunun romatizmayı iyileştirdiği düşünülen bir
kaynaktır. Anlatıya göre bir avcının vurduğu yaralı kurt bu suya girer ve avcı da kurdun peşi
sıra suya girer. Romatizmadan mustarip olan avcı suya girince iyileşir. Suyun adı da “kurt
suyu” anlamına gelen “giik-su” olarak kalır.
Ermeni-bulag, Karabudah’ın sahil şeridindeki yolu üzerinde bir atlının heykelidir.
Anlatıyla göre Müslümanların saldırısından kaçan bir Ermeni Tanrı’ya kendisini taşa
dönüştürmesi için dua eder. Tanrı da onu ve atını taşa dönüştürür.
Kayakent yakınlarında bir çoban ile sürüsünü andıran taşlar vardır. Anlatıyla göre, bu
çobana bir gün misafir gelir. Çoban cimriliğinden misafire köpek kesip ikram eder. Ertesi sabah
misafir yoluna devam eder. Çobanı ise Tanrı, sürüsüyle beraber taşa dönüştürür.
(36.) Dağıstan Efsane ve Hurafeleri
159
adlı yazıda beş kısa efsaneye yer
verilmektedir.
T. H. Şurinskiy progimnaziyası
160
mezunlarından, düzensiz atlı alayında binici Gadci-
Magoma Debirov tarafından 1882 tarihinde hazırlanmış bu yazıda verilen efsaneler Rusça
tercüme hâlindedir. Efsanelerin isimleri şöyledir: 1. İyileştirici Su, 2. Domuz Kadı, 3. Aydınlık
158
A. Barsov, s. 138-140. 2. Sayı, 2. Kısım, 1882.
159
Gaci-Magoma Debirov, ss. 25-33., 4. Sayı, 2. Kısım, 1884.
160
Progimnaziya: Rusya’da 1917 yılına kadar faaliyet gösteren 4-10 yaş arasındaki çocukların eğitim
gördüğü okul (Yefremova).
118
Gece, 4. Harkas, 5. Kadar. Bu kısa efsanelerden sonra yazar “Kumuklarda Evlilik ve Sınıf”
başlığı altında Kumuk Türklerinin hayatlarına dair bilgiler vermektedir.
İyileştirici Su efsanesi hasta bir çocuğun hastalığının şiddetine dayanamayıp koşmaya
başlaması ve rastgele girdiği suda iyileşmesiyle ilgilidir.
Domuz Kadı hikâyesi, Otemiş aulundaki adaletsiz bir kadıyla ilgilidir. Kadı kararlarını
hep zenginler lehine verirmiş. Öldüğünde geceleri domuz kılığında dolaşmaya çıkar, çocukları
yermiş.
Aydınlık Gece, Ramazan ayının onuncu veya on sekizinci gününe denk gelen bir günle
ilgili bir efsanedir. Bu gün tam gece yarısında edilirse üç dua kabul olurmuş. Hikâyede bu
geceyle ilgili bir kadının başına gelen olaylar anlatılır.
Harkas, halkının yarısı Müslüman yarısı da Hristiyan bir auldur. İki kesim birbiriyle
sürekli kavga hâlindedir. Müslüman olan kesim kendilerini zafere ulaştırması için şeyhleri
Aselder’in yardımını ister. Efsanebunun üzerine gelişen olaylarla devam eder.
Kadar, bir Rus şehri olan T. H. Şurinskiy’e yakın bir auldur. Yazarın belirttiğine göre
bölgedeki bütün aullarda Kumukça konuşulur. Onlardan büsbütün farklı bir aul ise Kadar’dır.
Efsanede Aksak Timur’un yedi yaşında yetim kalarak ninesiyle beraber Kadar aulunda yaşadığı
anlatılır. Aksak Timur çobanlık yaparak geçimini sağlamaktadır. Günlerden bir gün sürüsünü
bırakarak Derbent’ten gelen bir pazarcıya Derbent’e gitmesi üzerine gelişen olaylarla efsane
devam eder.
Coğrafi oluşumlarla ilgili bir efsaneye (80.) Yelisavetpol Guberniyası, Nuhin Uyezdi
Halk Anlatılarına Göre Nour veya Novur Gölü
161
adlı yazıda yer verilir.
Kutkaşin köy okulu öğretmeni Efendiyev tarafından hazırlan bu yazıda Kutaşkin ve
Vandam köyleri arasındaki Nour Gölüyle ilgili bir anlatıyla ve bu anlatı etrafında gelişen
inançlara yer verilmektedir. Efendiyev öncelikle “Nour” kelimesinin kökeni ve anlamına
ilişkin görüşlere yer veriyor. Sonra anlatıyı aktarıyor.
Tarihlik bir şahsiyet etrafında gelişen efsaneye (87.) Zakatel Okrugu Tatarlarının
Anlatılarında Çariçe Tamara
162
adlı yazıda yer verilir.
İosif Galacev, Zakatel’in güney doğusundaki kale ve kilise harabeleri etrafında gelişen
kısa bir anlatıyı aktarmaktadır. Bu harabelerde eskiden Peri-Hanım veya Tamara adında bir
sultanın yaşadığına inanılmaktadır. Anlatıya göre sultan hiç evlenmeden yalnız bir hayat
161
Efendiyev, ss. 71-72. 7. sayı, 2. kısım, 1889.
162
İosif Galacev, ss. 96-97., 7. Sayı, 2. Kısım, 1889
119
sürüyor. Pers hükümdarı Şah-Abbas güzelliği dillere destan sultanla evlenmeyi kafaya koyar.
Anlatıda bunun üzerine gelişen olaylar anlatılır.
Yelisavetpol Meslek Lisesi Öğretmeni V. Yemelyanov tarfından 1895 yılında
hazırlanan (301.) Ornitolojik Manada Yelisavetpol ve Çevresi, Tatar Halkın Kuşlarla
İlgili Anlatılarıyla Beraber
163
adlı bu yazıda yöredeki kuşlar ve o kuşlar etrafında
“Tatarların” efsaneleri ve inanışları ele alınır. Yazıda kuş isimlerinin Türkçe ve Latince adları
verilir. Yazıda geçen kuşların Türkçe adları: turagay, drır, sari-könak, serçe, zörd, kara-tovuk,
bül-bül, opop/ şana-dum/ Fatıma-bacı, agac delen, tagan, segsagan, çalagan, terlan, nerik,
yapalag/beykuş, bildirçin, yelba, kırgavul, çil, keklik, turaç, gögörçin, ogein, cüng,
“Karankuc” (ev kırlangıcı) ile ilgili efsane: Allah Hz. İbrahim’e Mekke’de Hz.
Musa’nın Kudüs’te inşa ettiği “tapınağın” aynısını yapmasını emreder. İnşaatı duyan Ad
kavminin hükümdarı onu yıktırmak için askerlerini gönderir. “Tapınağı” yıkmaya gelen
askerlerin üzerine kırlangıçlar birer taş bırakır. Kurtulan tek asker de hükümdara olayı
anlattığı sırasında gelen bir kırlangıcın bıraktığı taş ile ölür.
Bu anlatıyla beraber bir kırlangıcı öldürenin Allah tarafından ölümle
cezalandırılacağına inanılmıştır.
İbibik kuşuyla ilgili efsanedeyse değişme motifiyle karşılaşılır: Usub ve Nasib adlı iki
kardeşin Fatıma adında kız kardeşleri vardır. Fatıma başında hep tarakla dolaşmayı huy
edinmiştir. Bir gün kardeşleri kaybolan atlarını aramaya dışarı çıkarlar. Epey zaman geçince
Fatıma telaşa kapılır, kardeşlerini aramaya çıkar. Kardeşlerini daha kolay bulmak için
Allah’tan kendisini kuşa döndürmesini ister. O günden beri ibibik kuşu “Opop gül tap, Usub,
Nasib süddi aş!” diye ötermiş.
164
Yazıda baykuşa dönüşmeyle ilgili iki kısa efsane de vardır.
Kafkas Sıradağları’yla ilgili olup efsane hususları arz eden anlatıların yer aldığı (299.)
Dostları ilə paylaş: |