mideki küreselleşme, klasik faşist hareketleri kısıtlayan en büyük engeldir. Küresel kapitalizm millî
sınırların belirginliğini zayıflattıkça savaş, gelişme ve ekonomide kendi yağıyla kavrulma fikrinin
doğuracağı faşizm ideali tarihe gömülü kalacaktır.
Modern faşist benzeri parti ve gruplar, nasıl bir faşizmi benimsemektedir? Çoğu yeraltında
olan bazı gruplar hâlâ Hitler (bkz. s. 218) ve Mussolini’ye (bkz. s. 224) inanarak militan ve
devrimci faşizmi savunurken büyük partilerin ve grupların çoğunluğu faşist gömleğini çıkart
tıklarım veya hiçbir zaman giymediklerini savunmaktadır. Bu tip gruplar için neo-faşist kavramı
kullanılabilir. Millî Cephe, Avusturya Özgürlük Partisi, İngiliz Millî Partisi, İtalya’daki MSI veya
A N gibi gruplar çok partili siyasete ve seçime dayanan demokrasiyi savundukları için faşizmden
farklı olduklarını iddia ederler. Diğer bir deyişle mutlak liderlik, totaliter rejim ve aşırı ırksalcılıktan
(bkz. s. 226) vazgeçen faşizme “demokratik faşizm” adı konabilir. Pek çok yönden bu tarz bir fa
şizm, 21. Yüzyıl’da başarılı olabilir. Liberal demokrasiyi kabullenip geçmişlerini gömerek Mussolini
ve Hitler’in barbarlığının bıraktığı lekeden kurtulmuştur. 21. Yüzyıl’ın ekonomik krizler ve politik
istikrarsızlıklara gebe olması, bu grupların sosyal uyum ve organik bütünlük politikalarını çok iyi
bir şekilde kullanmalarını sağlayabilir. Le Pen, Haider ve Fortuyn gibi karizmatik bir liderde vücut
bulan güçlü devlet anlayışı, bu şartlarda çok çekici olacaktır.
Neo-faşizmi değerlendirirken iki ihtimâli mutlaka göz önünde bulundurmalıyız. Bunlardan
birincisi, liberalizmle birleşen faşizmin, faşist ilkeye ne kadar sâdık kalacağıdır. Millî toplumun or
ganik bütünlüğünü vurgulayan yönüyle faşizm, çok partililik, hoşgörü, bireycilik (bkz. s. 45) ve
savaş karşıtı liberalizmle zıt kutuplarda yer almaktadır. Bu belki de demokratik sosyalizmin geliş
mesine paralel olarak, demokratik faşist partileri ayakta kalabilmek için geleneksel fikir ve değerle
rinden vazgeçmeye doğru götürecektir. Böylelikle demokrasi faşizme karşı galip gelecektir. İkinci
ihtimâl ise faşizmin liberal demokrasiyle birleşmesi taktik gereğidir. Bu, faşizmin, gerçek ruhunun
güç ve saygınlık kazanana kadar neo-faşizmle örtüldüğü anlamına gelir. Bu faşizmin klasik politi
kasıdır. Meselâ Hitler ve Naziler, 1933’te iktidarı ele alana kadar parlamenter demokrasiyi destekler
gibi görünmüşlerdir. Neo-faşist parti ve hareketlerin demokrasiyi yine basit bir taktik aracı olarak
kullanıp kullanmadıkları, ancak aynı şekilde başarılı olurlarsa ortaya çıkacaktır.
Dostları ilə paylaş: