dairesinde 19. Yüzyıl’da zirve noktasına ulaşmış Anglo-Amerikan bir olgudur ve 20. Yüzyıl’m son
larında Yeni Sağ biçiminde tekrar hayat kazanmıştır. İktisadî hayatta “devletin geri itilmesi” güdü
leri keskinleştirebilir, rekabeti yoğunlaştırabilir ve müteşebbis ruhu canlandırabilir
ama er ya da
geç, kısa vadecilik, düşük yatırım, artan eşitsizlik ve sosyal dışlama açıkça ortaya çıkacaktır. Nasıl
ki, liberaller, nihayet “serbest piyasa iktisat açısından tek çıkar yoldur” anlayışını benimsedilerse,
21. Yüzyıl’da muhafazakârlar da aynı dersi öğrenmek zorunda kalabilirler. Bu anlamda A B D ’nin
piyasa ekonomisine olan mevcut inancı, Amerikan istisnacılığmın basit bir örneğine dönüşebilir.
Dahası, muhafazakârlık ile post-modernlik arasında belirsiz bir ilişki vardır. Bir yandan,
post-modernlerin Aydınlanma projesine yönelik itirazlarına karşı ortada geleneksel muhafazakâr
şüpheciliğin yankılarından daha fazla bir şeyler vardır. Hem geleneksel muhafazakârlık hem de
post-modernizme (bkz. s. 3 0 6 ) göre, hakikat özü gereği kısmî ve yereldir.
Ek olarak, Giddens’ın
(bkz. s. 156) iddia ettiği gibi, risk ve belirsizlik arttıkça, koruma, muhafaza ve dayanışma felsefesi
olarak görülen “felsefî muhafazakârlığın” câzibesi artmaktadır. Diğer yandan,
geç modernite veya
post-modernitenin ortaya çıkışı, geleneksel ya da organik muhafazakârlığın temellerini zayıflatma
tehdidini gündeme getirmiştir. M odern toplumun artan karmaşıklığı, bireyleri geniş tercih ve fırsat
imkânlarıyla karşı karşıya getirmiş ve bu durum, “yerleşik” değerler, “ortak” kültür tanımlamasını
her geçen gün zorlaştırmıştır. Küreselleşme de sosyal akışı yoğunlaştırıp, her türden ulusal kimlik
duygusunu sulandırarak, bu “gelenekselden uzaklaşma” sürecine katkıda bulunmuştur. Bu anlam
da, liberal Yeni Sağ biçimindeki muhafazakârlığın aslında klasik muhafazakârlığın mahvolmasında
büyük katkısı olduğu iddia edilebilir. Nihayet neo-liberal toplum ütopyası katı anlamda bireyci ve
sonu gelmez biçim de devingendir.
Serbest piyasa neo-liberalizminin İktisadî ve siyasal sakıncalarına rağmen muhafazakârlar için
Yeni Sağ fikirleri gözardı etmek, bu fikirleri benimsem ekten daha zordur. Yeni Sağ ilkelerinin b e
nimsenmesi, esasında azalan muhafazakâr oy ve siyasî fırsatlara pragmatik bir tepki olarak görü
lebilir. Yeni Sağ ilkeleri beraberlerinde muhafazakârlıkta yeri olmayan bir ilke tutkusu getirmiş ve
muhafazakârlığa ideolojik kanaat virüsü bulaştırmıştır. Bu durum kaçınılmaz olarak daha büyük
entelektüel katılığı gündeme getirmiştir. Başka bir deyişle muhafazakârlar, ideolojik açıdan artık
“ışıkla yol alanlar’dan olmayabilirler. Buradaki tehlike şudur ki, geçmişte muhafazakârlık kendisini
uygulanabilir ideolojik bir proje olarak yeniden yaratma teşebbüsünde küçük bir iç dirençle karşı
laşmışken, gelecekte durum bu olmayabilir.
Dostları ilə paylaş: