Siyasi. İDeolojiler


İngiliz sosyal teorisyeni ve feminist. Fransız Devrimi nedeniyle kendini radikal siyasetin için­



Yüklə 11,67 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə170/240
tarix11.08.2023
ölçüsü11,67 Mb.
#139183
1   ...   166   167   168   169   170   171   172   173   ...   240
1723-Siyasi Ideolojiler-Andrew Heywood-Chev-K.Bayram-O.Tufekchi-H.Inac-2011-345s (1)

İngiliz sosyal teorisyeni ve feminist. Fransız Devrimi nedeniyle kendini radikal siyasetin için­
de bulan Wollstonecraft, kocası anarşist William Godwin (bkz. s. 196) dâhil olmak üzere yara­
tıcı ve entelektüel bir çevrenin bir parçasıydı. Kızı Mary'yi doğururken öldü, Mary daha sonra 
şair Shelley ile evlenip 
Frankenstein'\
 yazdı.
Wollstonecraft'in feminizmi, mantıkta Aydınlanmacı liberal inanca ve eşitliğe yönelik radikal 
hümanist bir bağlılığa dayanır. "Kişilik" fikri temelinde özellikle eğitim konusunda kadının 
eşit haklarını savunur. Ancak çalışması, arzu nesneleri ve özneleri olarak daha karmaşık bir kadın analizi içerir ve 
ev alanını bir to p lu luk ve sosyal düzen modeli olarak sunar.
_____________________________________________________________________________________ J
olan eğitimin kadınlara da açılmasında ısrar etti. Mili, eşit vatandaşlık ve siyasî hakları savundu. 
Gerçekten de bütün seçme hakkı hareketi, liberal bireyciliğe ve kadınlar, erkeklerle eşit seçme hak­
larına sahip olunca kadın bağımsızlığının beraberinde geleceği kanısına dayanmaktaydı. Benzer 
şekilde Friedan’ın çalışması ve NOW gibi grup eylemleri, kadınların kariyer yapma ve siyasî açıdan 
aktif olmalarını sınırlandıran, kalan sosyal ve yasal baskıları ortadan kaldırmayı hedefledi. NOW 
ve Emily’s List (Emily’nin Listesi) gibi örgütler, özellikle kadınların kamusal ve siyasî hayatta üst 
konumlarda temsil edilmesinin arttırılması için kampanya yürütmüşlerdir.
Liberal feminizm özünde reformisttir: Feministlerin ataerkil toplum yapısı olarak gördükleri 
duruma meydan okumaktan ziyade erkek ve kadın arasındaki rekabeti eşitlemek için kamusal hayatı 
açmaya çalışır. Liberal feministler genelde kamusal ve özel hayat alanları arasındaki ayrımı ortadan 
kaldırmayı amaçlamazlar. Onlara göre reform gereklidir; ancak bu, kamusal alanda eşit hakları yer­
leştirmeyle güvence altına alınabilir. Eğitim hakkı, seçme hakkı, kariyer yapma hakkı bu kapsamda­
ki haklardandır. Sanayileşmiş Batıda şüphesiz önemli reformlar yapılmıştır; en önemlileri seçme 
hakkının genişletilmesi, boşanma hukuku ve kürtajın serbest bırakılması, eşit ödeme vs.. Yine de 
özel alan, cinsiyete göre iş ayrımı ve aile içinde güç dağılımı konulan üzerinde daha az durulmuştur.
Liberal feministler, erkek ve kadının farklı doğası ve eğilimi olduğunu varsaymışlar ve dolayısıy­
la kadının aile ve ev hayatına meylinin kısmen doğal bir güdü ve böylece istekli bir seçim olduğunu 
kabul etmişlerdir. Geleneksel aile hayatının yapısını “doğal” gören 19. Yüzyıl feministleri için bu ke­
sinlikle geçerliydi, ancak Friedan gibi modern liberal feministlerin çalışmalarında da bu görülüyor. 
Friedan Second Stage’de (İkinci Aşama, 1983) çocuklar, ev ve aile ile temsil edilen sevgi ihtiyacıyla iş 
ve kamusal hayattaki kadınlar için daha geniş fırsatlar açarak “kişilik” elde etmeyi uzlaştırma proble­
mini tartışmıştır. Friedan’ın kadının hayatında ailenin devam etmesini ve merkezî önem taşımasını 
vurgulaması, “annelik sırrı’ na katkıda bulunduğu için radikal feministler tarafından eleştirilmiştir.
Daha derin bir düzeyde radikal feministler, toplumsal cinsiyet politikası temeli olarak birey­
ciliğin sınırlarına dikkat çekmişlerdir. İlk olarak bireyci perspektif, dikkatleri ataerkilliğin yapısal 
karakterinden uzaklaştırıyor; bu yapıda kadınlar hak ve fırsatları inkâr edilen bireyler olarak de-


ğil, sistematik ve yaygın baskıya mâruz kalan bir cinsiyet olarak ikinci konuma atılıyorlar. İkincisi, 
bireycilikte “kişiliğe” vurgu yapılması nedeniyle kadınların ortak toplumsal cinsiyet kimliği, “kız 
kardeşlik ’Ieri temelinde kolektif düşünmeleri ve eylem yapmaları zorlaşıyor. Üçüncüsü, liberal 
bireycilik ancak, toplumsal cinsiyet ayrımları üzerinde yükselerek ortaya çıkıyor gibi gözükmek­
tedir. İnsanları birey olarak görünce liberalizm toplumsal cinsiyet ve diğer sosyal kimlikleri aşmış 
gözüküyor ve insanları sadece kişisel yetenek ve başarılarla değerlendirmeyi mümkün kılıyor. Ne 
var ki bu, toplumsal cinsiyeti görünmez kılarak cinsiyet ilişkilerini siyaset dışına itebilir ve en kötü 
ihtimâlle erkek özelliklerini ve isteklerini kadınlara yutturabilir; çünkü bu cinsiyetsiz “birey”, gizli 
erkek normları taşır. İnsanlara eşit davranmak, kadınlara erkek gibi davranmak demektir.
Son olarak liberal feminizmin temelinde yatan eşit haklar talebi, eğitim ve sosyal arka planı 
daha geniş bir eğitim ve kariyer fırsatlarından faydalanma imkânı veren kadınların ilgisini daha çok 
çekmiştir. Örneğin 19. Yüzyıl feministleri ve seçme hakkı hareketinin liderleri, eğitimli, seçme hak­
kından faydalanma fırsatı olan, kariyer yapabilen ve kamusal hayata girebilen orta sınıf kadınlarıy­
dı. Eşit haklar talebi, bütün kadınların daha iyi eğitim ve ekonomik fırsatlar gibi konulardan fayda­
lanma hakkını ister. Gerçekte kadınlar, sadece yetenek ve yetkinlikleriyle değil sosyal ve ekonomik 
faktörleriyle de değerlendirilir. Özgürleşme sadece kadın ve erkekler için eşit hak ve fırsatların elde 
edilmesi anlamına geliyorsa diğer sosyal dezavantaj şekilleri -örneğin sosyal sınıf ve ırkla bağlantılı 
olanlar- göz ardı edilir. Böylece liberal feminizm, gelişmiş toplumlardaki beyaz orta sınıf kadınların 
çıkarlarını yansıtıyor olabilir ancak, işçi sınıfı kadınları, siyahi kadınların ve gelişmekte olan dünya 
kadınlarının problemlerine hitap etmekte başarısızdır.

Yüklə 11,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   166   167   168   169   170   171   172   173   ...   240




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin