Kardiyojenik şoklarda kalbin dolumunun engellenmesi veya kalbin sistolik yetersizliği nedeniyle kalp atım hacmi ve debisi azalır.
Kardiyojenik şok; Kalp debisinde düşüklük, kan basıncında düşüklük ve kalp içi diastolik dolum basınçlarının yüksek olması ile şok bulgularının birlikte olmasıdır.
Oligemik (hipovolemik) şokta kan hacminin azalması preload'un azalmasına ve kalbin atım hacmiyle birlikte debisinin de azalmasına yol açar.
Oligemik (hipovolemik) şokta kan hacminin azalması preload'un azalmasına ve kalbin atım hacmiyle birlikte debisinin de azalmasına yol açar.
Distrubütif şok adı da verilen periferik dolaşım düzeninin bozulduğu şoklarda ise; sistemik vasküler direncin aniden azalması, mikrodolaşımın bozulması ve kalp fonksiyonlarının deprese olmasına bağlı olarak hipotansiyon gelişir.
Sonuçta kan basıncı düşer ve hayati organların kan dolaşımı bozulur.
intrapulmoner şantlar ve komplians azalması sonucu oksijen difüzyonunun bozulması ve en sonunda respiratuar yetmezlik tehlikesinin -ARDS- ortaya çıkması),
intrapulmoner şantlar ve komplians azalması sonucu oksijen difüzyonunun bozulması ve en sonunda respiratuar yetmezlik tehlikesinin -ARDS- ortaya çıkması),
pıhtılaşma sisteminin bozulması, dissemine intravasküler koagülasyon (DIC) ve multiorgan yetersizliği gelişimi ile sonuçta hastanın kaybına yol açabilir.
Ağır şok sırasında böbrek kan akımı hemen hemen tamamen durur. Vücut bütün savunma mekanizmalarıyla sadece beyin ile kalbin kan perfüzyonunu sağlamaya çalışır.
Ağır şok sırasında böbrek kan akımı hemen hemen tamamen durur. Vücut bütün savunma mekanizmalarıyla sadece beyin ile kalbin kan perfüzyonunu sağlamaya çalışır.
Bu duruma böbrekler yaklaşık 1,5 saat dayanabilirler. Renal perfüzyon 1,5 saatten daha uzun bir süre bozuk kalırsa, başta akut tubuler nekroz (ATN) olmak üzere yapısal böbrek harabiyeti başlar.
Aynı zamanda dokuların oksijenasyonu bozulduğu için anaerobik enerji metabolizması ön plana çıkarak metabolik asidoza yol açar.
Aynı zamanda dokuların oksijenasyonu bozulduğu için anaerobik enerji metabolizması ön plana çıkarak metabolik asidoza yol açar.
Metabolik asidoz ve hipoksi kapiller dolaşımın daha da bozulmasına ve prekapiller atoni ile post kapiller spazmın gelişmesine, vasküler permeabilitenin artmasına ve sonuçta da damarlar içinde mikrotrombozise ve tüketim koagülopatisinin gelişmesine kadar giden olaylara yol açar.
Şokun Fizyolojik Evreleri
Başlangıç Dönemi
İlerleyici Dönem
İrreversibl Dönem
Başlangıç Dönemi
Kompansasyon mekanizmalarının harekete geçtiği ve yaşamsal organların perfüzyonunun korunduğu ilerleyici olmayan dönemdir.
Taşikardi, periferik vazokonstrüksiyon, böbreklerden su tutulumu olur.
Şoktaki tedavi girişimleri en çok bu dönemde başarılıdır.
İlerleyici Dönem
Doku perfüzyonunun azalması ve sürekli ilerleyen bir dolaşım ve metabolik denge bozukluğunun başlamasıyla karakterizedir.
Dokularda pH düşer ve vazomotor yanıt zayıflar.
Periferik göllenme sadece kalp atım hacmini bozmakla kalmaz aynı zamanda endotel hücrelerinin anoksik hasarını da kolaylaştırır.
Bu dönemde DIC ortaya çıkar.
İrreversibl Dönem
Dolaşım bozuklukları düzeltilse bile artık yaşamın olanaksız olduğu, ağır hücre ve doku hasarının yerleştiği dönemdir.
İskemik pankreastan salgılanan MDF (Myokard depresan faktörü) zaten kötü durumda olan kalbi daha da baskılar.
Bu evrede akut tubuler nekroz nedeni ile tam bir böbrek yetmezliği vardır.
Tanılama:
Şok’ta Klinik
A- Hipovolemik şok:
Hipovolemik şokun başlıca 3 evresi vardır. 1. evrede kan basıncında belirgin bir düşme olmamakla beraber, cilt soğuk soluk ve nemlidir.
2. evrede nabız hızı 100/dakikanın üzerinde, sistolik kan basıncı 100 mmHg'nın altında, mukozalar kurudur ve susuzluk hissi vardır. Yatarken boyun ve el sırtı venlerinde kollaps gözlenir. Oligüri gelişir. Şok indeksinde anlamlılık belirir.
3. evrede sistolik kan basıncı 60 mmHg'dan düşük, nabız palpasyonla zorlukla alınmakta veya alınamamakta, solunum hızlı olup, şuur bozukluğu, anüri, pupil reflekslerinde bozulma görülür.
Kan kaybına bağlı bulgular ve bunların kaybedilen kan miktarı açısından anlamı
Hemorajik olaylarda genç ve sağlıklı kişilerde kan hacminin 1/5-1/3'ü (1-1,5 litre) kaybedilmedikçe anlamlı düzeyde hipotansiyon gelişmez.
Hemorajik olaylarda genç ve sağlıklı kişilerde kan hacminin 1/5-1/3'ü (1-1,5 litre) kaybedilmedikçe anlamlı düzeyde hipotansiyon gelişmez.
Buna karşın, toplam kan hacminin %10'u dahi kaybedilse santral venöz basınçta (CVP) düşme görülür (normal CVP:3-7 cm Su).
B- Sol ventrikül sistolik disfonksiyonuna bağlı kardiyojenik şok:
Sistolik kan basıncı < 80-90 mmHg
Kardiyak indeks < 1.8 litre/dakika/metrekare
Sol ventrikül endiastolik basıncı (veya pulmoner kapiller wedge basıncı) ³ 18 mmHg
Hipoperfüzyon bulguları: Soğuk nemli cilt (özellikle ekstremite distallerinde), şuurda bozulma, oliguri,
Altta yatan kardiyak nedene ait bulgular
Sol kalp yetmezliği bulguları: Dispne, akciğerlerde bazallerde daha belirgin yaş raller, akciğer röntgenlerinde staz/ödem bulguları,
Kardiyojenik şoklarda venöz basıncın yükselmesi ve venöz dolgunluk en basit ve oldukça değerli bir ayırıcı tanı kriteridir.
Kardiyojenik şoklarda venöz basıncın yükselmesi ve venöz dolgunluk en basit ve oldukça değerli bir ayırıcı tanı kriteridir.
Şok düşünülen her hastada, juguler venöz dolgunluk veya dil kökündeki venlerde dolgunluk olup olmadığı derhal incelenmelidir.
Bu bulgular varsa kardiyojenik şok ön tanısı öncelikle düşünülmeli ve nedeni araştırılmalıdır.
C- Anafilaktik şok
Anafilaktik reaksiyon 4 ağırlık derecesine ayrılarak değerlendirilir.
0: Lokal ve iyi sınırlanmış, klinik önemi olmayan cilt reaksiyonu.
1: Gözlerde kararma, baş ağrısı, anksiete gibi genel semptomlarla birlikte ciltte flush, kaşıntı, ürtikeryal lezyonlar gibi dermatolojik reaksiyonlar
2: 1. dereceye ek olarak kan basıncında düşme, taşikardi, gastrointestinal semptomlar (bulantı, kusma gibi), hafif dispne
2: 1. dereceye ek olarak kan basıncında düşme, taşikardi, gastrointestinal semptomlar (bulantı, kusma gibi), hafif dispne
3: 2. dereceye ek olarak bronkospazm ve şok tablosu gelişir. Nadirde olsa larinks ödemi ve inspiratuar stridor'da oluşan tabloya eklenebilir.
4: Solunumkardiyak arrest.
D- Septik şok
1991 American College of Chest Physicians ve The Society for Critical Care Medicin toplantısında kararlaştırılan yeni tanımlara göre,
septik şok tanımı ile birlikte sistemik inflamatuar yanıt sendromu ve sepsis tanımlarının da bilinmesinde yarar vardır.
Sistemik inflamatuar yanıt sendromu (SIRS):
Sistemik inflamatuar yanıt sendromu (SIRS):
İnfeksiyon, travma, pankreatit, iskemi, hemorajik şok veya immun nedenli organ zedelenmesi gibi çeşitli nedenlerle tetiklenen sistemik inflamatuar yanıttır.
SIRS tanısı için, akut ortaya çıkmak ve başka bir nedene bağlanamamak koşuluyla aşağıdakilerden en az 2 bulgunun olması gereklidir.
SIRS tanısı için, akut ortaya çıkmak ve başka bir nedene bağlanamamak koşuluyla aşağıdakilerden en az 2 bulgunun olması gereklidir.
Ateş <36 C veya >38 C
Kalp hızı >90/dk
Takipne (>20/dk) veya hiperventilasyon (PCO2<32 mmHg)
Lökositoz (>12000/mm3) veya lökopeni (<4000/mm3) veya lökosit formülünde %10'dan fazla oranda band formu (çomak) görülmesi
Sepsis, tetikleyici faktörü enfeksiyon olan bir SIRS'tir.
Sepsis, tetikleyici faktörü enfeksiyon olan bir SIRS'tir.
Klinikte sepsisin ağır sepsis ve septik şok tabloları ortaya çıkabilir.
Bunların sınıflamasında şu kriterler rol oynar:
Ağır sepsis: Sepsis tanısı + perfüzyon bozukluğu bulguları veya hipotansiyon olmasıdır.
Ağır sepsis: Sepsis tanısı + perfüzyon bozukluğu bulguları veya hipotansiyon olmasıdır.
(Perfüzyon bozukluğu: Laktik asidoz, oligüri ve akut mental statusun bozukluğu olmasıdır.
Hipotansiyon: sistolik kan basıncının 90 mmHg'dan düşük olması veya sistolik kan basıncında 40 mmHg'dan fazla düşme olması ve bu düşmeye yol açabilecek başka bir etkenin olmamasıdır.)
Septik şok: Sepsis tanısı+perfüzyon bozukluğu ve hipotansiyon olmasıdır.
Septik şok: Sepsis tanısı+perfüzyon bozukluğu ve hipotansiyon olmasıdır.
Erken septik şokta hipotansiyon sıvı replasmanına yanıt verebilir.
Yeterli sıvı replasmanına ve i.v. 6 mikrogram/kg/dakika dopamin infüzyonuna rağmen başka vasopressor ajanlara veya daha yüksek doz dopamine gerek duyulan septik şok tablolarına, refrakter septik şok denir.
Hemodinamik açıdan bakıldığında septik şoklar 2 değişik özellik gösterebilirler:
Hiperdinamik form (Erken faz):
Periferik vasküler dirençte azalma, sıcak, kuru ve pembeleşmiş cilt, normal veya hafif azalmış kan basıncı ve/veya CVP görülür.
soluk ve nemli tıpkı hipovolemide ki gibi bir cilt görünümü vardır.
Kapiller kaçak sendromu ve tedaviye dirençli vasodilatasyon gelişebilir.
E- Toksik Şok Sendromu
Ani başlayan yüksek ateş, baş ağrısı, kusma, ishal, belirgin hipotansiyon ve şokla karakterize, ciltte daha geç dönemde deskuamosyonla sonuçlanan yaygın eritematöz döküntülerle seyreden çok ağır bir klinik tablodur.
Staph. aureus'un toksik şok sendromu toksini1 (TSST-1) ve bazen Stafilokokal enterotoksin-B (SEB) veya streptokokların streptokokal pirojenik eksotoksinleri (SPE) gibi faktörler birer süper antijen olarak dolaşımdaki T lenfositlerin bir kısmını stimüle eder ve şoka neden olan mediatörlerin salınımını tetiklerler.
Staph. aureus'un toksik şok sendromu toksini1 (TSST-1) ve bazen Stafilokokal enterotoksin-B (SEB) veya streptokokların streptokokal pirojenik eksotoksinleri (SPE) gibi faktörler birer süper antijen olarak dolaşımdaki T lenfositlerin bir kısmını stimüle eder ve şoka neden olan mediatörlerin salınımını tetiklerler.
Burada rol oynayan stafilokok veya streptokok gibi mikroorganizmalar tipik piyojenik enfeksiyonlara yol açmazlar. Kolonize olup uygun koşullar oluştuğunda toksinlerini salarlar.
Sıklıkla vaginal tampon kullananlarda,
Sıklıkla vaginal tampon kullananlarda,
penetran veya nonpenetran travmalardan sonra,
cerrahi girişim veya
su çiçeği ve influenza sonrasında görülür.
(Menstruel toksik şok sendromundan özellikle yüksek absorbans özelliğindeki vaginal tamponlar sorumludur.
Bu nedenle bu tip tamponlar piyasadan çekilmiş ve üretimlerine son verilmiştir. Menstruel toksik şok sendromu da son derece azalmıştır)
F- Nörojenik Şok
Nörojenik şok; senkop, santral sinir sistemi yaralanması, derin anestezi, spinal anestezi, spinal yaralanmalar sonunda gelişen bir tablodur.
Aşırı insülin salındığında, kan şekeri düşüklüğü nedeniyle sinirler enerjisiz kalır ve vasküler sinirler damar tonüsünü düzenleme fonksiyonunu kaybeder. Bu durumda da nörojenik şok gelişir.
Spinal şok, sinirsel şok, psikojenik şok, primer şok veya senkop gibi çeşitli isimlerle sözü edilen durumlar nörojenik şok grubu altında toplanmaktadır.
Santral sinir sistemi hasarı kan basıncının kontrolünü sağlayan merkezleri de etkileyerek nörojenik şoka yol açabilir.
Santral sinir sistemi hasarı kan basıncının kontrolünü sağlayan merkezleri de etkileyerek nörojenik şoka yol açabilir.
Nörojenik şok tablosu, uzun süre ayakta durma, postural hipotansiyon, sıcak, ağrı, öksürük, korku ve psişik nedenlerle de gelişebilir.
Bu tür şoka psikojenik şok veya senkop denir.
Senkop, genel serebral iskemiye bağlı olarak gelişen basit bir bayılma olayıdır. Beyin dolaşımının kısa süre için azalmasıdır.
Senkopta belirti ve bulgular
Senkopun başlangıcında yüz ve boyunda sıcaklık hissi,
Şoktaki hastanın tedavi ve takibi hekim ve hemşirenin sorumluluğundadır.
Hastaya şokun cinsine göre pozisyon verilir.
Hava yolunun açıklığı sağlanır.
Hava yolunun açıklığı sağlanır.
Hastanın durumuna uygun konsantrasyonda O2 verilir.
En az iki damar yolu açılarak ( uygun solüsyonlarla) açık kalması sağlanır.
Hastaya yapılacak ilaçların tümü IV yolla uygulanmalıdır. Vazokonstrüksiyon nedeniyle cilt altına yapılan ilaçlar iyi emilemez.
Aldığı - çıkardığı sıvı takibi yapılır.
12 derivasyonlu EKG çekilir.
Akciğer grafisi, tele çektirilir.
CVP kateter takılır/takılması sağlanır ve takibi yapılır.
CVP kateter takılır/takılması sağlanır ve takibi yapılır.
Mesane kateterizasyonu yapılır ve çıkardığı takibi yapılır.
Kanama varsa kontrol altına alınarak takibi yapılır.
Yapılan tüm invaziv girişimlerde asepsi/antisepsi kurallarına uyulur.
Vücut ısısı korunur.hastanın güvenliği sağlanır ve mahremiyeti korunur.
Sedasyon sağlanır.
Laboratuvar analizleri (Hemogram, periferik yayma ve lökosit formülü, pıhtılaşma testleri, üre, kreatinin, elektrolitler, arteryel kan gazları) için kan alınır.
Laboratuvar analizleri (Hemogram, periferik yayma ve lökosit formülü, pıhtılaşma testleri, üre, kreatinin, elektrolitler, arteryel kan gazları) için kan alınır.
Mümkünse transdermal kan oksijen saturasyonu takibi ve incelemeleri ile birlikte, kalp atım hacminin ve debisinin tayini ile pulmoner wedge basıncı tayini gereken olgularda, pulmoner arteryel kateterizasyon (Swan-ganz kateteri) yapılmalıdır. Gereken olgularda arteryel kan basıncı takibi de yapılmalıdır.
Septik şok tablosunda kültür örnekleri için materyaller alınır (Kan, drenaj, vücut salgıları, idrar vb).