.
94
Reformasyon sürecinin dış politika üzerindeki etkilerine izleyen bölümlerde daha detaylı
değinilecektir.
95
Michael Rubin, “What Are Iran's Domestıc Priorıties?”, Middle East Review of International
Affairs, Vol. 6/2 (June 2002); Michael Rubin, “Khatami and the Myth of Reform in Iran”,
77
- Her yıl 700.000 kişinin iş başvurusu yapmasına rağmen, sadece 200.000 kişi
iş bulabilmektedir
96
.
Rubin’e göre Hatemi için kullanılan tanımlamalar (çağdaş, reform yanlısı
gibi), zamanında Rafsancani için de sarf edildi, ama hiçbir somut bir gelişme olmadı.
Rubin, tarihte hiçbir otoriter rejimin gücünü gönüllü olarak diğerleri ile paylaşmadığı
tezini gerekçe göstererek, Hatemi’nin de buna uyduğunu şiddetle savunmaktadır.
Rubin’in, kimi noktalarda haklı olmakla birlikte (örneğin, dengesiz silah
harcamaları gibi), sistemin temelinde yatan, bu nedenle de bir çok
reform
uygulamalarının hayata geçirilmesini engelleyen sorunları hesaba katmaması,
Hatemi hakkında yaptığı değerlendirmenin gerçeklik payını azaltmaktadır. Nitekim,
Bertus Hendriks’in de belirttiği gibi her iki seçimde İran toplumu Hatemi’nin reform
programlarını güçlü şekilde desteklese de, yönetim gücünün asimetrik-düalist niteliği
(Dini Lider ve Cumhurbaşkanı arasında) gibi yerleşmiş çelişkilerin çözülmemesi,
reform yönlü girişimlerin önünde büyük engel olarak kalmaya devam etmektedir
97
.
Ayrıca muhafazakarların, seçimleri üst üste iki kez kaybedince ellerinde
bulundurdukları yaşamsal önem taşıyan kurumlara iyice sarılması, bu engellerin daha
da büyümesine yol açmıştır.
Gerek İslam devriminin,
gerek reform hareketlerinin, İranlıların değişim
isteğinden doğan bir dizi gelişmeler zincirinin sonucunda ortaya çıktığını unutmamak
gerekir. Bununla beraber, devrimde mevcut yönetim sistemi kesinkes reddedilip
yerine İslami değerler temelinde yeni bir hükümet kurulmasına rağmen, Hatemi’yle
başlayan reform sürecinde varolan sistemin genel çerçevesine bağlı kalmak üzere
; Wright, Son Büyük Devrimi,
s.67.
96
Rubin, “Khatami…”, a.g.y.
97
Hendriks, “More Room for Manoeuvre”, a.g.y.
78
yönetim mekanizmasının talepleri ile toplumun gereksinimleri arasında bir tür ortak
nokta arama çabası görülmektedir. Böyle bir arayışın temelinde İran toplumunun her
hangi bir radikal dönüşümü göze alamamasını sağlayan
tecrübeler kadar, başta Dini
Lider olmak suretiyle üst düzey devlet yetkililerinin halkı, “bu dünyada varolanla
yetinme, her şeyi ahret için seferber etme” konusunda ikna edememe başarısızlığı
yatmaktadır. Bu bağlamda reform sürecinin, Humeynizmi aşıp aşamayacağını, diğer
bir deyişle, İran İslam Cumhuriyetini devrim liderinin kimliğine, kişiliğine ve
nüfuzuna daha az bağımlı kılma, kalıcı bir devlet düzeni kurma girişiminin başarılı
olup olmayacağını şimdiden tahmin etmek pek olanaklı görünmemektedir
98
.
Sonucu
ne olursa olsun, İran toplumunun yeni bir değişim sürecine girdiği
açıktır. Her şeyden önce, İran toplumunun yüksek katılım oranında seçimlere
katılması, siyasal anlamda bir olgunlaşma sürecinin belirtisi sayılabilir. Yönetime
karşı cesaretsiz ve dağınık eylemlerin yerini, hassas ve mücadeleci bir kamuoyu
baskısının aldığını söylemek mümkündür. Ancak bu, Hendriks’in de deyimiyle
halkın
yeni yönetime, diğer bir deyişle Hatemi’ye “açık çek” verdiği anlamına
gelmez. Özellikle, muhafazakar kesimin karşı koz olarak kullandığı ekonomik
sorunlar kısa dönemde çözülürse, reform sürecinin daha ileri aşamalara ulaşması
beklenilebilir.
98
Sam Ghandchi, “Change: Revolution, Reform, or...?”, < http://ghandchi.com/104-New.htm>; Shirin
Sadeghi, “Iran's Khatami: Prospect or Pawn?”,
79
II. Soğuk Savaşın Sona Ermesi ve İran Dış Politikasının Yeniden
Yapılandırılması
A. Soğuk Savaşın Sona Ermesiyle Başlayan Değişim Süreci
1) Humeynici Dış Politika Vizyonu
İran İslam
Cumhuriyeti, bütün insanlık düzeyinde
insanın mutluluğunu ülkü bilir. Hürriyeti, hak ve
adalet yönetimini, bütün insanlığın hakkı olarak tanır.
O halde başka milletlerin içişlerine karışmamaktan
tamamen sakınmakla birlikte, ezilenlerin ezenlere
karşı hak arama savaşımını yeryüzünün her noktasında
destekler
99
.
1979 devriminin gerçekleşmesinden sonra devrimde rol alan din adamları ve
laik akımlar arasındaki yetki çatışmaları 1981’e kadar sürdü. 1981 yılında dönemin
Cumhurbaşkanı Ebül Hasan Beni Sadr’ın Fransa’ya kaçmasından sonra Humeyni
öncülüğündeki dinci grup, hükümetteki yetki ve kontrol mekanizmasını tartışmasız
bir biçimde ele geçirmeyi başardı. Nitekim, bu tarihten itibaren İran’ın iç ve dış
politikası İslami rejim ideolojisi doğrultusunda bir gelişme sürecine girdi.
Ancak iç
politikadan farklı olarak, uluslararası sisteme yeni bir kimlikle çıkış yapan İran,
özellikle devrimi takip eden ilk yıllarda uygulayacağı dış politikanın içeriği
konusunda bir karışıklık dönemi yaşadı. Ülke içinde, Anayasa’nın da kabul
edilmesiyle Dini Lider (
Veliy-yi Fakih) yönetiminde belirli çerçeveye sahip İslami
hükümet modeli kurulurken, ülke dışında yeni kimlik doğrultusunda hedeflenen dış
politika uygulamaları daha ilk günden uluslararası sistemin geleneksel ilkeleri ile
çatışır duruma geldi. Yeni kurulan İslami hükümetin, ulus-devlet
niteliğine ne ölçüde
bağlı kalıp kalmayacağı ve uygulamaya koyacağı dış politikanın hedeflerinin hangi
Dostları ilə paylaş: