; slides.html>; E.Fuat Keyman, “Eleştirel Düşünce: İletişim, Hegemonya, Kimlik/Fark”, Atila Eralp
(der.), Devlet, Sistem ve Kimlik: Uluslararası İlişkilerde Temel Yaklaşımlar, İletişim Yayınları,
İstanbul, 1997, s. 227.
3
Bunun için bkz: Peter L. Berger ve Thomas Luckmann, The Social Construction of Reality, Anchor,
New York, 1966; Anthony Giddens, The Constitution of Society: Outline of the Theory of
Structuration, Polity Press, Cambridge, 1984.
9
Sosyal gerçeklik ise farklıdır. Salt olguların yanı sıra öyle olgular vardır ki,
sadece biz onlara işlevsellik veya anlam yüklediğimiz için mevcutturlar. Örneğin
para, sadece bir metal veya kağıt parçasıdır. Ancak biz ona anlam yüklediğimiz için
bir olguya dönüşmüştür. Sosyal gerçeklik insan yaşamını tanımlayan kültürleri,
karşılıklı etkileşim biçimlerini, siyasal sistemleri, sosyal oluşumları kapsamaktadır.
Tüm bunlar insan kurgularıdır, insan inşalarıdır. Konstrüktivistlere göre diğerlerinin
(konstrüktivist olmayanların) problemi, onların insan doğasından yola çıkarak insan
davranışına aşırı vurgu yapmalarıdır. Elbette, konstrüktivistler de bir insan doğasının
var olduğunu kabul etmektedirler. Ancak bunu bir sosyal bilim araştırması için
yeterli kaynak olarak görmemektedirler.
Her şeyin ötesinde buna göre, dünyayı biz
kuruyoruz, kültürleri biz yaratıyoruz. Daha sonra da ürettiğimiz bu kültürler
tarafından programlanarak kurduğumuz dünyayı doğal olarak kabul ediyoruz
4
.
Konstrüktivist anlayışa göre toplumlar, içinde doğdukları sosyal gerçekleri
yeniden üretme eğilimindedirler. Bu süreç genelde din, gelenek ve görenek, felsefe,
kültür ve zamanla değişen diğer düşünce sistemleri aracılığıyla takviye edilmektedir.
Sosyal normlar veya sosyal gerçekler, yeniden üretildiği gibi, dönüşüme de tabidir.
Sosyal gerçeklik, temel insan doğasının doğal
bir sonucu olarak kabul
edilmemektedir. Sosyal gerçeklik, insanın seçim ve inançlarına içkin doğmaktadır
5
.
Konstrüktivist yaklaşımların Uluslararası İlişkiler kuramına uyarlanmasına
gelince, çoğu Uluslararası İlişkiler yazarlarının ortak görüşüne göre, disiplininin
tarihsel gelişim sürecinde geliştirilen yeni yaklaşımların her biri kendi dönemine
4
Alexander Wendt, "On Constitution and Causation in International Relations",
Review of
International Studies 24/5 (December 1998), s.101-117; Ted Hopf, "The Promise of Constructivism in
International Relations Theory,"
International Security 23/1, (Summer 1998), s.171-200.
5
Scott Erb,
;
Stephen M. Walt, “International Relations: One World, Many Theories”,
.
10
özgü gereksinimler doğrultusunda ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan Konstrüktivizmin
Uluslararası İlişkiler disiplinine yeni bir vizyon oluşturacağı inancı veya
diğer bir
deyişle, konstrüktivist yaklaşımlara gereksinimin söz konusu olması durumu, Stefano
Guzzini’nin bir akademik topluluk içindeki gelişmelerle ilgili görüşüyle
örtüşmektedir. Guzzini’ye göre bir akademik topluluk içindeki gelişmeler başlıca iki
konjonktüre bağlı olarak gerçekleşmektedir
6
:
a) akademik ortam dışındaki tarihsel gelişmeler,
b) akademinin kendi içindeki tartışmalar.
Konstrüktivizmin Uluslararası İlişkiler kuramına girmesi de söz konusu iki
konjonktür kapsamında gerçekleşmiştir. Gerek Soğuk Savaşın sona ermesinden sonra
neorealist ve neoliberal kuramların yeni sorunlar karşısında yetersizliği, gerek
1980’li yıllardan itibaren sosyal bilimlerde pozitivist bilim anlayışına yeni alternatif
arama çabaları, her iki konjonktürün de sağlanmış olduğuna
birer örnek
oluşturmaktadır.
6
Stefano Guzzini, “A Reconstruction of Constructivism in International Relations”,
European Journal
of International Relations,Vol. 6/2; (2000), s. 147–182.
11
II. Konstrüktivist Uluslararası İlişkiler Kuramı
1980’lerin ikinci yarısından itibaren Uluslararası İlişkiler kuramını eleştirel
düşünce kapsamında ele alan yazarlar arasından yeni bir dalga ortaya çıktı. Yeni
nesil eleştirel yazarlar 1980’li yılların meta teorik ve yarı-felsefi odağından, ontolojik
soru ve analizlere kayarak eleştirel teorilere yeniden yoğunlaştılar. Burada temel
odaklanma, sistemin ve sistemik değişimlerin dinamikleri ve boyutlarına yönelikti.
Andrew Linklater ve Üçüncü Tartışmanın diğer erken eleştirel teorisyenleri araştırma
gündeminin genel tasarımını belirlerken, genç kuşak eleştirel yazarlar iki hedefi
gerçekleştirmeye giriştiler: a) eleştirel teorinin takviyesi, daha belirgin hale gelmesi,
b) dünya siyasasının ontolojik ve epistemolojik açıdan güçlendirilmiş bir eleştirel
kuram kapsamında yeniden açıklanması.
Literatürde söz konusu yeni nesil eleştirel yazarlar “Konstrüktivist”,
savundukları yaklaşımlar ise “Konstrüktivizm” olarak tanımlanmaktadır.
Konstrüktivizm veya
Sosyal Konstrüktivizm etiketi, Nicholas Onuf’un 1989 yılında
yazdığı “
Worlds of Our Making” adlı yapıtına kadar daha önce kullanılmamıştır
7
.
Bundan evvel John G. Ruggie, David Dessler ve Alexander Wendt gibi yazarlar
Anthony Giddens’dan etkilenerek eden-yapı formülasyonu bağlamında
“Yapılandırma Teorisi” kavramını kullanmışlardı
8
.
Konstrüktivizm, son on yılda Uluslararası İlişkiler disiplinine girerek
rasyonalist uluslararası ilişkiler ve dış politika teorilerine meydan okuyan başlıca
7
Bkz: Nicholas Onuf,
Worlds of Our Making,University of South Carolina Press, Columbia, 1989
8
John G. Ruggie,
Constructing the Global Polity: Essays on International Institutionalization,
Routledge, London, 1998, s.10-11; Daha detaylı bilgi için bkz. Anthony Giddens,
Central Problems in
Social and Political Theory, University of California Press, Berkeley/Los Angeles, 1979; Alexander
Wendt,
Social Theory of International Politics, Cambridge University Press, Cambridge, 1999;
Alexander Wendt, “The Agent-Structure Problem in International Relations Theory”,
International
Organization, 41/3 (1987), s.335-350; David Dessler, “What’s at Stake in the Agent-Structure
Debate”,
International Organization, 43/3 (1989), s. 441-473.
12
kuramsal akımlardan biri konumuna gelmiştir. Genel olarak bakıldığında
Konstrüktivizm, ampirizm ve idealizmin, nesnel doğru ve kültürel göreceliğin açtığı
gedikleri kapatma çabasındadır. Konstrüktivizmin, hesaplanabilir stratejik eylemlere
indirgenmeyecek şekilde “rasyonalizm”den farklı olduğu ileri sürülmektedir. Bir
sosyal teori olarak konstrüktivist Uluslararası İlişkiler kuramı, rasyonel teorilerin
temel iddialarını (ki buna göre, aktörler önemlilik mantığına dayanarak dışsal olarak
belirlenmiş tercihlerinin peşindedirler) reddetmektedir. Bunun yerine
Konstrüktivizm, kendi dış politika davranışı anlayışında bir uygunluk
(
appropriateness) mantığının işlediğine inanmaktadır. Özgün davranışa
ilişkin
norm, değer esaslı ortak paylaşılan beklentiler ve kimlik gibi sosyo-kültürel
kavramlar konstrüktivist dış politika teorisinin bağımsız değişkenleri olarak kabul
edilmektedir. Buna göre normlar, aktörlerin kimlik ve tercihlerini biçimlendirmekte,
kolektif hedefleri tanımlamakta ve herhangi bir davranışı emretmekte veya
yasaklamaktadır
9
.
İleride de görüleceği gibi, Konstrüktivizm içerisinde çeşitli alt yaklaşımların
bulunduğunu göz önüne alarak, konstrüktivist yazarların üç temel ontolojik
önermeye sahip olduklarını söyleyebiliriz
10
:
i)
Normatif veya tinsel yapılar, maddi yapılardan üstündür.
Konstrüktivistlere göre, anlam sistemleri aktörlerin kendi maddi
çevrelerini nasıl yorumladıklarını belirtmektedir. Ayrıca konstrüktivistler;
aktörlerin sosyal kimliklerinin onların çıkarlarını ve eylemlerini nasıl
belirlediklerini sorunsallaştırmakta ve sosyal kimliklerin kurumsallaşmış
anlama sistemleri tarafından nasıl oluştuğunu incelemektedirler.
9
Henning Boekle,Volker
Rittberger ve Wolfgang Wagner, “Norms and Foreign Policy: Constructivist
Foreign Policy Theory”,
Dostları ilə paylaş: