2.2. Atmosfer Kirliliğinin Azalması
Troposfer içindeki azotprotoksit konsantrasyonu her yıl %0,25 artmaktadır. Bu
gaz “sera etkisi” olarak da bilinen özelliği ile atmosferin ısınma sürecine katkıda bulunur
(26,27).
Azotprotoksit molekülleri ile ileri derecede stabildir; neredeyse 150 yıl
varlıklarını sürdürürler; stratosfere çıkabilirler ve nitrikoksitleri oluşturarak ozon
tabakasının tahribine katkıda bulunurlar(23,28).
15
Şekil 2: Azotprotoksitin Stratosferdeki Ozon İle Tepkimesi
Atmosfere salınan azotprotoksitin %1 kadarı tıbbi kaynaklıdır. Ozon tabakası
hasarından az da olsa kullandığımız tüm volatil anestezikler sorumlu tutulmaktadır
(26,29,30,31,32,33,34,).
Anestezik gazlar, atmosfer kirliliğine neden olsa bile sera etkisine ve ozon
tabakası hasarına katkıları çok az olduğu için bunun önemi küçük görülmektedir. Yine de
vicdani açıdan inhalasyon anesteziklerinin çevreyi kirletmesinden kaçınmak gerekir
(26,32,35).
16
Günümüzde modern ve ileri teknolojiye sahip yeniden solutmalı sistemlerin
akılcı kullanımı ile anestezik gazların çevreyi kirletmesi kolayca ve büyük ölçüde
azaltılabileceği için konunun vicdani boyutu daha da öne çıkmaktadır(23,26,36).
3. ANESTEZİK GAZ İKLİMİNDE İYİLEŞME
Nemlenmiş ve ısınmış olan ekshale edilen gazın yeniden-solutulma oranının
artırılması ve aynı zamanda soğuk ve kuru taze gaz oranının düşürülmesi ile anestezik
gaz iklimi klinik bakımdan önemli düzeyde iyileştirilebilir(37,38).
Anestezik gazların uygun şekilde nemlendirilmesi ve ısıtılmasının, silialı epitelin
işlevi ve mukosilier temizlik üzerindeki önemi, inandırıcı biçimde kanıtlanmıştır. Üç saat
kuru gazlarla solutma solunum yolu epitelinde önemli düzeyde morfolojik hasara neden
olur. İnspire edilen anestezik gazın ısısı ve neminin yetersiz olması, sekresyonları
kurutur, mukus retansiyonuna yol açar ve bronşiollerde kısmi tıkanıklık yaparak
mikroatelektazi gelişimini kolaylaştırır. Trakeobronşial iklimdeki iyileşme solunum yolu
ile olan sıvı ve ısı kaybının azaltılması bakımından da yarar sağlar.
Düşük akımlı anestezi sırasında ölçülen ısı değerleri, yüksek taze gaz akımı ile
ölçülenlere göre bütün zamanlarda kesin olarak daha yüksektir(39,40).
Düşük taze gaz akımı kullanılan yeniden solutmalı bir sistemle anestezi
uygulandığında nemlilik oranı yüksek taze gaz akımlarına göre önemli düzeyde daha
yüksek olur(39,41,42),
Anestezik gazların ikliminde iyileşme, soğuk ve kuru gazın epitel tarafından
ısıtılıp nemlendirilmesi sırasında ortaya çıkan solunum yolu ile ısı ve nem kaybını
azaltır. Bu etki genel olarak gözlenmekte olan vücut ısısındaki azalmayı hafifletir
(43,44,45).
4. HASTA İZLEM OLANAKLARINDA VE MAKİNENİN İŞLEVLERİNE
YÖNELİK BİLGİDE ARTMA
Düşük akımlı anestezi teknikleri anestezisti anestezik gazlar ve anestezi
makinesinin teknik özellikleri konusunda eğitir ve hassaslaştırır. İnhalasyon
17
anestezisinin temelleri ve teknik araç ve gerecin işlevi konusundaki bilgi artışının hasta
güvenliğini arttıracağı açıktır. Ayrıca düşük akımlı tekniklerin araç gereç bakımının daha
dikkatli yapılmasını gerektirmesi de hastalar için yararlıdır(5,6,7).
C. DÜŞÜK TAZE GAZ AKIMLI ANESTEZİ YÖNTEMLERİ
Yeniden solutmalı sistemler seçilen taze gaz akımı bağlamında; yarı açık, yarı
kapalı ya da kapalı olabilir. Yeniden solutmalı bir sistem yarı kapalı olarak
kullanıldığında sisteme verilecek taze gaz akımı isteğe göre dakika hacminin altındaki
herhangi bir değere ayarlanabilir. Ancak, taze gaz akımı hiçbir zaman hastanın alınımı
ve solutma sistemindeki kaçaklar yoluyla olan kayıplardan daha az olmamalıdır.
Solutma sisteminde yeterli hacimde gaz varlığının sürdürülebilmesi için en azından
kaybolan gaz miktarı yerine konmalıdır.
Taze gaz akımı azaltıldıkça sistemden atılan gaz miktarı da o denli azalmakta ve
yeniden solutma oranı yükselmektedir. Yeniden solutmalı bir sistem hastanın dakika
hacmine eşit miktarda taze gaz akımı ile kullanılırsa yeniden-solutulan gaz oranı ihmal
edilebilecek kadar az olur. Gerçekte hastanın ekspire ettiği gazın tümü gaz fazlası atılım
valfinden dışarı atılır ve hasta neredeyse saf taze gaz solur.
Taze gaz akımı 4 L/dk olarak kullanıldığında yeniden solutma oranı %20’ye
çıkar. Hastanın inspire ettiği gaz karışımı hala taze gaz akımına benzer içeriktedir.
Akım 2 L/dk ya da altına düşürüldüğünde ise yeniden solutma oranı %50’ye ya
da daha üzerine çıkar. Bu durumda yeniden solutma oranı yalnızca düşük taze gaz
akımları kullanıldığı zaman önemli düzeylere ulaşmakta ve yeniden solutmalı tekniğin
akılcı uygulamasından söz edilmektedir.
Düşük akımlı anestezi teknikleri ile ilgili terminoloji yeniden solutma oranına ya
da taze gaz akımına dayandırılabilir. Yeniden solutma oranını belirleyen en önemli
etmen ise taze gaz akım hızıdır.
Düşük akımlı anestezi terimi yarı-kapalı yeniden solutmalı bir sistemle
uygulanan ve yeniden solutma oranının en az %50 olduğu inhalasyon anestezisi
tekniklerini tanımlamak için sınırlı bir anlamda kullanılabilir. Modern yeniden-solutmalı
sistemler kullanıldığında, ancak taze gaz akımı 2 L/dk’nın altına indirilirse hastaların
çoğu için düşük akımlı anesteziden söz edilebilir(8).
18
Terminoloji konusundaki karışıklıkları gidermek için farklı düşük akımlı
teknikleri uygulamaya sokan ilk anestezistler olan Waters,Foldes ve Virtue’nün
kullandığı özgün terimlere sadık kalınmalıdır(46,47,48).
Klinik açıdan bakıldığında bu tanımlamalar halen düşük akımlı, minimal akımlı
ve kapalı sistemle anesteziden oluşan 3 gruba ayrılabilir.
Tablo 5: Azaltılmış Taze Gaz Akımlı Anestezi Uygulamaları
Foldes ve Ark. 1952 yılında 1L/dk’lık taze gaz akımını öneren ilk kişilerdir.
Foldes bu tekniğe “Düşük Akımlı Anestezi” demiştir(47,49).
Virtue ise1974 de taze gaz akımının 0.5L/dk’nın üzerine çıkarılmadığı ve
“Minimal Akımlı Anestezi” ismini verdiği bir teknik tanımlamıştır(48,50).
Hem düşük akımlı hem de minimal akımlı anestezi yeniden solutmalı sistemlerin
yarı kapalı kullanımına ilişkin uç örneklerdir. Minimal akımlı anestezide gaz fazlası
hacmi erişkin bir hastanın toplam gaz alınımının birazcık üstündedir(10).
Yeniden solutma oranı her zaman %50’nin üzerinde varsayılabileceği için düşük
akımlı anestezi ve minimal akımlı anestezi kesinlikle düşük akımlı anestezi teknikleridir.
“Kapalı Sistemle Anestezi” herhangi bir şekilde fazla gaz kullanımından
kaçınılması, solutma sistemine verilen taze gaz miktarının yalnızca hastaya özgü alınımı
karşılayacak kadar olması ve ekshale edilen gazın tamamının karbondioksit
absorbsiyonundan sonra yeniden kullanılması şeklinde tanımlanmaktadır. Böylece kapalı
sistemle anestezide akım hastaya özgü toplam gaz alınımı miktarına kadar düşürülür.
Azaltılmış taze gaz
akımlı anestezi
Yarı kapalı geri solutmalı
devre
Düşük akımlı anestezi 0,5
lt /dak O
2
lt /dk N
2
O
Minimal akımlı anestezi
0,25 lt/dk O
2
-0,25 lt/dak
N20
Tam kapalı geri
solutmalı devre
Kapalı sistem ile
nonkantitatif anestezi
Kapalı sistem ile
kantitatif anestezi
19
Eğer taze gaz akımı miktar olarak toplam alınımı karşılıyorsa buna “Kapalı Sistemle
Kantitatif Olmayan Anestezi” denir. Ancak anestezinin seyri boyunca yalnızca solutma
sisteminde dolaşan gaz hacmi değil aynı zamanda gaz bileşimi de sabit tutulabiliyorsa, o
zaman“Kapalı Sistemle kantitatif Anestezi” tanımı kullanılır(51,52,11,53,54,6,55,56,57).
Tablo 6: Düşük Akımlı Anestezi Teknikleri (Taşıyıcı Gaz: O
2
/N
2
O)
Düşük akımlı anestezi
Taze gaz akımı
Sabit, 1 L/dk
Taze gaz bileşimi
%50 O
2,
%50 N
2
O
Yeniden-solutma
Kısmen
Gaz fazlası
Var
Anestezik gaz bileşimi Anestezi süresince değişir
Teknik sınıflandırma
Yarı-kapalı sistemle uygulanan anestezi tekniği
Minimal akımlı anestezi
Taze gaz akımı
Sabit, 0,5 L/dk
Taze gaz bileşimi
%60 O
2
, %40 N
2
O
Yeniden-solutma
Yüksek oranda
Gaz fazlası
Minimal
Anestezik gaz bileşimi Anestezi süresince değişir
Teknik sınıflandırma
Yarı-kapalı sistemle uygulanan anestezi tekniği
Kapalı sistemle kantitatif olmayan anestezi
Taze gaz akımı
Alınım ve kaçaklardan kayba göre aralıklı değiştirilir
Taze gaz bileşimi
solutma devresindeki O
2
konsantrasyonuna göre aralıklı değiştirilir
Yeniden-solutma
CO
2
absorbsiyonundan sonra ekshale edilen gazın tamamı
Gaz fazlası
Yok
Anestezik gaz bileşimi Anestezi süresince değişir
Teknik sınıflandırma
Kapalı sistemle uygulanan anestezi tekniği
Kapalı sistemle kantitatif anestezi
Taze gaz akımı
O
2,
N
2
O ve anestezik ajan alınımına göre sürekli değiştirilir
Taze gaz bileşimi
anestezik gaz bileşenlerinin alınımına göre sürekli değiştirilir
Yeniden-solutma
CO
2
absorbsiyonundan sonra ekshale edilen gazın tamamı
Gaz fazlası
Yok
Anestezik gaz bileşimi Önceden ayarlanan değerlere göre anestezi süresince sabit
Teknik sınıflandırma Kapalı sistemle uygulanan anestezi tekniği
D.DÜŞÜK TAZE GAZ AKIMLI ANESTEZİ UYGULAMASI İÇİN
TEKNİK GEREKSİNİMLER
20
Ulusal standartları birbiriyle uyumlu hale getirmek amacıyla 13haziran1998’den
itibaren Avrupa Birliği ülkelerindeki tüm üretici firma ve anestezistleri bağlayan
“Anestezi Makineleri ve Modülleri-Temel Gereksinimler” başlıklı ortak Avrupa
standardı EN–740 yürürlüğe girmiştir(3).
Anestezi makineleri de AB standartları ile uyumlu olmayı kabul eden bütün tıbbi
ürünler gibi ruhsatlandırılmakta ve tüm AB ülkelerinde herhangi bir kısıtlama
olmaksızın satılabileceğini gösteren bir “CE” etiketi ile işaretlenmektedir.
Tablo 7: Anestezi Makinelerinde Güvenlik Özellikleri (Avrupa Ortak Standardı
EN-740 Koşullarına Göre)
Enerji yetersizlik alarmı
Oksijen desteği yetersizlik alarmı
Azotprotoksit akımı durdurucusu
Oksijen bypass
Oksijen oranı denetleyicisi
Tek bir vaporizörün çalışmasını güvenceye alan cihaz
İnspire edilen oksijen konsantrasyonu izlemi
Havayolu basınç izlemi (bağlantı ayrılması ve tıkanıklık alarmı ile birlikte)
Ekspire edilen gaz hacminin izlemi
Solutulan karbondioksit konsantrasyonunun izlemi
Volatil anestezik konsantrasyonunun izlemi
Anestezistler düşük akımlı anestezi tekniklerini uygulamaya başlamadan önce
kullanacakları anestezi makinesinin üretici firma tarafından bildirilmiş olan
özelliklerinde bu tekniklere yer verilip verilmediğine bakmalıdır. Ayrıca anestezi
makinesine ait teknik özelliklerin düşük akımlı anestezinin güvenli bir şekilde
uygulanabilmesi için teknik ön koşulları karşılayıp karşılamadığının da denetlenmesi
gerekir(58,59,60).
1.TIBBİ GAZ SAĞLAYICI SİSTEMLER
Özel bir teknik gereksinim yoktur. Anestezi makinesinin gaz çıkış sisteminde
azotprotoksit akımını otomatik olarak kesebilme ve oksijen yetersizliği için sesli alarm
özelliği bulunmalıdır. Bu iki özellik EN-740’a göre zorunludur.
21
2.GAZ AKIMI DENETİM SİSTEMLERİ
Duyarlı kalibre edilmiş akımölçer tüplere gereksinim vardır. Gaz akımı ayarları
50-100ml/dk’dan başlamalı ve 50ml/dk ya da 100ml/dk’lık artışlarla derecelendirilmiş
olmalıdır. Hipoksi önleyici cihazlar ve ORC (Oksijen Ratio Controller) bulunması
önemlidir.
3.VAPORİZÖRLER
Her zaman kullanımdan önce dolu olmasına özen gösterilmelidir.
4.GAZ KAÇAĞI OLMAMASI
İyi bir bakım yapılmak koşuluyla anestezi makinelerinin neredeyse hepsi 1L/dk
kadar düşük taze gaz akımıyla anestezi uygulamasına elverişlidir. Solutma sistemleri
kaçak yönünden üretici firma önerilerine uygun şekilde test edilmelidir. Ortak Avrupa
Standardı EN–740 gereğince, bütün absorbsiyonlu halka sistemlerindeki kaçak testinin
sonucu 3kPa(=30cmH2O) basınçta 150ml/dk’nın altında olmalıdır.
5.ANESTEZİ VENTİLATÖRLERİ
Gaz rezervuarlı olmalı ve taze gaz akımını kompanse etme özelliği bulunmalıdır.
Taze gaz akımı kompansasyonu yapılmayan anestezi ventilatörlerinde, hastaya verilen
gaz hacmi taze gaz akımına bağımlıdır. Taze gaz akımındaki herhangi bir değişiklik
dakika hacmini önemli düzeyde etkileyecektir.
E.ANESTEZİ MAKİNELERİNE İLİŞKİN GÜVENLİK OLANAKLARI
Hasta ve anestezi makinesi arasındaki ara yüzde gözlenebilecek olan
değişiklikler temel olarak taze gaz bileşimi ve hastanın alınımı tarafından belirlenir.
22
Yüksek akımda solutma sistemi içindeki gaz bileşimi taze gaz bileşiminden kolayca
tahmin edilirken düşük taze gaz akımlarında bu zorlaşır(61,62).
Hastanın ve makinenin performansının sürekli izlenmesi taze gaz akımı
seçiminden bağımsız bir zorunluluktur. Bu koşul teknik düzenlemelerde, bilimsel ve
profesyonel kuruluşların önerilerinde ve konuya ilişkin eğitimsel yayınların hepsinde
ortaya konmuştur(63,64).
Zorunlu izlem kapsamındaki diğer konular; elektrokardiogramın sürekli
izlenmesi, dolaşımın düzenli aralıklarla denetlenmesi, hava yolu basıncının ve ekspire
edilen tidal hacmin ya da dakika hacminin ölçülmesidir.
Tablo 8: Anestezi Makinelerinde Güvenlik Olanakları
Güvenlik olanakları
Oksijen eksikliği sinyali
A
B
D
Azotprotoksit akım kesicisi
A
B
D
Oksijen oranı denetleyicisi
B
D
23
Araç-gereç işlevinin izlemi
Havayolu basıncı (bağlantı ayrılması ve
tıkanıklık alarmıyla birlikte)
A
B
D
E
Ekspire edilen gaz hacmi
(A)
B
C
D
E
İnspire edilen oksijen konsantrasyonu
A
B
C
D
E
Volatil anestezik konsantrasyonu
B
C
D
E
Karbondioksit konsantrasyonu
A
B
C
D
(E)
Fizyolojik değişkenlerin izlemi
Stetoskop
C
D
EKG
A
C
D
Kan basıncı ölçümü
A
C
D
Isı ölçümü
(A)
C
(D)
Puls oksimetre
(A)
C
D
A: Uluslararası tanınmış uzman kuruluşların yaptığı öneriler
B: Ortak Avrupa Teknik Standardı EN–740
C: Whitcher ve ark.’nın standart izlem konusundaki önerileri
D: Alman Anestezi ve Yoğun Bakım Tıbbi Derneği (DGAI) ve Alman Anestezistleri
Profesyonel Organizasyonu (BDA) kılavuzları
E: 1 L/dk ya da daha az taze gaz akımı ile güvenli anestezi uygulaması için izlem
konusunda özel öneriler
AB ülkeleri ve ABD’deki düzenlemelere göre inspire edilen oksijen
konsantrasyonunun sürekli izlenmesi zorunludur. Yeni Avrupa Ortak Standardı olan EN-
740’ta anestezik ajan konsantrasyonunun izlenmesi zorunlu hale getirilmiştir. Bunlara ek
olarak ekspire edilen karbondioksit konsantrasyonununda izlenmesi gerekir. Modern
anestezi makinelerinde bu işlevler vardır. Bu bağlamda gaz bileşiminin kapsamlı
biçimde izlenmesi en azından AB ülkelerinde anestezi makinelerinin zorunlu bir
güvenlik standardı haline getirilmiştir(63,65,3,66).
24
Düşük akımlı anestezi sırasında taze gaz akımı düşürüldükçe, taze gazın oksijen
konsantrasyonu ile solutma sistemi içindeki oksijen konsantrasyonu arasında daha büyük
bir farklılık oluşacağı dikkate alınmalıdır. Ayrıca yeniden solutma oranının artmasıyla
inspire edilen oksijen konsantrasyonunun yüksek akımlı anesteziye göre çok daha büyük
ölçüde hastaya özgü oksijen alınımı tarafından belirlendiği de akılda tutulmalıdır. Düşük
taze gaz akımlarıyla anestezi uygulamasında hasta güvenliğini kesin şekilde sağlamak
için solutma sistemindeki oksijen konsantrasyonunun sürekli izlenme zorunluluğu bu
nedenlerden kaynaklanır(67).
Taze gaz akımı düşürüldükçe, taze gaz ve solutma sistemi içindeki anestezik
konsantrasyonlara ilişkin fark da artar. Aşırı derecede düşük taze gaz akımları
kullanılırken, akım miktarı ve taze gazın anestezik konsantrasyonu zaman zaman
değiştirilir. Bu nedenle solutma sistemi içindeki anestezik konsantrasyonunu kesin bir
şekilde tahmin etmek deneyimli anestezistler için bile neredeyse olanaksız olur.
Ayrıca taze gaz akımı değişiklikleri kazayla yanlış doz verilme riskine neden
olmaktadır; bu olayın yeterince erken dönemde saptanabilmesi, yalnızca anestezik ajan
konsantrasyonunun solutma sisteminden sürekli ölçülmesi ve izlenmesi ile olasıdır
(68,69).
Anestezik ajan konsantrasyonunun solutma sistemi içinden sürekli ölçümü
özellikle düşük akımlı anestezinin güvenli ve akılcı biçimde uygulanmasını kolaylaştırır
(69).
Azotprotoksit konsantrasyonunun sürekli izlenmesine gerek olup olmadığı
konusu tartışmalıdır. İnspire edilen oksijen konsantrasyonunun izlenmesi ile
azotprotoksit aşırı dozunun da önlendiği açıktır. Diğer yandan düşük akımlı anestezide
gözlenebilen ve büyük ölçüde nitrojenden oluşan yabancı gaz birikimi ancak diğer
gazlarla birlikte azotprotoksit konsantrasyonu da ölçülebilirse değerlendirilebilir(70,69).
Gerek kapnografi, gerekse kapnometre hasta ve anestezi makinesi hakkında
önemli bilgiler sağlayarak güvenliği oldukça arttırır(71,72).
Karbondioksit absorbsiyonu için birer litrelik çift kanister ya da tek büyük
kanister kullanılır ve her iş gününden sonra sodalaym düzenli olarak değiştirilirse, düşük
akımlı anestezinin güvenle uygulanabilmesi için absorban işlevinin karbondioksit
ölçümü ile sürekli izlenme zorunluluğu yoktur(62,73).
25
Kapnometre ve anestezik gaz bileşiminin sürekli analizi, hem hastanın fiziksel
durumunu hem de anestezi makinesinin işlevlerini kapsamlı bir şekilde izleme olanağı
verir ve neredeyse bütün olası komplikasyonlar bu izlemle yeterince erken dönemde
saptanabilir.
Şekil 3: Komplikasyonların erken saptanmasında farklı izlem değişkenlerinin
değerleri. : En yüksek değer, : Orta değer, :Düşük değer
F. DÜŞÜK AKIMLI ANESTEZİDE HASTA GÜVENLİĞİ BOYUTU
1. DÜŞÜK TAZE GAZ AKIMLI ANESTEZİ TEKNİKLERİNE ÖZGÜ
RİSKLER
1.1.Teknik Araç-Gereç Yetersizliğine Bağlanabilecek Riskler
26
a) Hipoksi: Uluslararası standartlara göre FiO2 izlemi zorunludur. Alt alarm sınırı
doğru ayarlandığında düşük akımlı anesteziye özgü risk yoktur.
b) Hipoventilasyon ve Karbondioksit Birikimi: Makinenin düzenli bakımı ve
kaçak testi yapılması ve kanisterin düzenli aralıklarla değiştirilmesi ya da karbondioksit
izlemi varsa bütünüyle tükenene kadar kullanılmasıyla sorun aşılır(73,74).
c) Kazayla Havayolu Basınç Artışı: Çok eski tip makinelerde olabilir. EN-740’a
göre yeni nesil makinelerde olması imkânsızdır.
d) Kazayla Volatil Anestezik Aşırı Dozu: Düşük akımlı anestezide uzun zaman
sabitesine bağlı olarak solutma sisteminin ajan konsantrasyonu çok yavaş değişir.
Yeniden solutma hacminin artması, inhalasyon anestezikleri ile aşırı doz riskinin daha
yüksek olacağı anlamına gelmez. Vaporizörde kazayla yanlış doz ayarlama riski
açısından bakılacak olursa, solutma sistemi içindeki anestezik konsantrasyonunun çok
hızlı değişebildiği ve tehlikeli düzeye ulaşabildiği yüksek taze gaz akımlı anesteziye
göre düşük akımlı tekniğin daha güvenli olduğu açıktır.
1.2. Doğrudan Düşük Taze Gaz Akımına Bağlı Riskler
a) Uzun Zaman Sabitesi: Gaz bileşiminde hızlı değişikliği önler. Dezavantaj gibi
görülmesine rağmen avantajdır. Sorun iki şekilde çözümlenir. Birincisi, istenirse geçici
süre yüksek akıma geçilebilir. İkincisi, yardımcı ilaçlar kullanılabilir.
b) Yabancı Gaz Birikimi: Nitrojen, aseton, etanol, karbonmonooksit, argon,
metan, hidrojen, haloalkenler.
27
Nitrojen: Daha çok minimal akımlı ve kapalı sistemle anestezi için bu
birikim söz konusu olabilir. Hipoksi olasılığı inspire edilen oksijen
izlemi ile kesin olarak dışlanabildiğine göre nitrojen birikiminin hasta
için herhangi bir risk oluşturmadığını vurgulamak gerekir. Ancak
nitrojen birikimi ile azotprotoksit konsantrasyonu önemli düzeyde
düşebilir ve bu da azotprotoksitin anestezik etkisini azaltır. Bu
sorunun üstesinden gelmek için uygun bir gaz karışımı içeren yüksek
taze gaz akımı ile aralıklı yıkama yapılır. Ya da anestezi, intravenöz ya
da volatil ajanlar verilerek desteklenir(75,76,67).
Aseton: Aseton, serbest yağ asitlerinin oksidatif metabolizması ile
oluşur. Açlık, dekompanse diabetes mellitus ve antiinsülin
hormonların salınımının arttığı durumlarda aseton oluşumunda artış
gözlenebilir. Sudaki ve yağdaki yüksek çözünürlüğü nedeniyle, aseton
konsantrasyonu ara ara kısa süreli yüksek akımla düşürülemez(76).
Güvenlik nedeniyle dekompanse diabetes mellitus bulunan ya da
diğer nedenlerle kan aseton düzeyi yüksek olan hastalarda uzun süreli
anestezi için 1 L/dk’dan daha düşük taze gaz akımları kullanılması
önerilmemektedir.
Etanol: Yüksek etanol konsantrasyonlarına yalnızca dıştan alım yolu
ile oluşan zehirlenmelerde rastlanır. Alkollü bir hastaya cerrahi bir
girişim yapıldığında yeterli yıkama etkisi sağlayabilmek için taze gaz
akımının 1 L/dk’nın altına düşmemesi akılcı bir davranıştır.
Karbonmonooksit: Olağan koşullar altında, endojen olarak oluşan
karbonmonooksit hacmi çok küçüktür. Ancak; aşırı sigara içenlerde,
hemoliz, anemi, porfiria ve özellikle sigara içen verici kaynaklı kan
transfüzyonu durumlarında klinik olarak anlamlı değerlere ulaşabilir.
Absorbanın kullanıldığı süre uzadıkça yüksek karbonmonooksit
konsantrasyonlarına neden olma olasılığı da o ölçüde artmaktadır.
Kazayla karbonmonooksit zehirlenmesinden kaçınmak için günlük
uygulamalara başlamadan önce, sistemin 5 L ya da daha yüksek saf
oksijen akımı ile yıkanmasını ve absorbanın sıkça değiştirilmesi
28
önerilmiştir(77). Araştırmalar tam kuru absorbanların CHF2 yapısı
içeren volatil anesteziklerin hepsiyle kolayca tepkimeye girdiklerini
ve farklı ajanların tepkimeye girme derecelerinin azalan bir sıra ile
desfluran>enfluran>izofluran şeklinde olduğunu bildirmişlerdir.
Halotanda sevoflurana benzer şekilde karbondioksit absorbanları ile
çok az karbonmonooksit oluşturur(78,79). Sodalaymın su içeriği %
4,8’den fazla olursa karbonmonooksit oluşumu tam olarak
durmaktadır. Taze sodalaym yaklaşık %15–16 su içerir. Yeniden
solutmanın artması ekshale edilen karbondioksitin absorban ile
kimyasal etkileşimi sonucunda ek su oluşumunu da arttırır. Bu
bağlamda düşük akımlı anestezinin doğru uygulanması kazayla
karbonmonooksit zehirlenmesine ilişkin tehlikeyi önemli düzeyde
azaltır. Düşük akımlı anestezi teknikleri uygulanırken, kazayla
karbonmonooksit zehirlenmesi riskinde tekniğe özgü bir artış
kesinlikle sözkonusu değildir. Tam tersine karbonmonooksit
oluşumunu engellemek için sürekli düşük taze gaz akımlarının
kullanılması temel bir önlem niteliğindedir(80). Karbondioksit
absorbanı yeterli miktarda nem içerirse, aşırı derecede düşük taze gaz
akımı ve desfluran kullanıldığında bile kazayla karbonmonooksit
zehirlenmesi riskinde kesinlikle bir artış olmaz(81).
Argon: Argon gazı birikimi, anestezik gaz izlemini etkilemez ve tıbbi
açıdan zararsızdır. Her 90 dakikada bir yüksek taze gaz akımı ile kısa
süreli yıkama yapılırsa, argon gazı birikimi engellenebilir
(81,82,83,84).
Metan: Fizyolojik barsak gazlarının başlıcası, barsaklarda bakteri
yıkım işlemleri ile oluşan metandır. Metan toksik olmayan yabancı bir
gazdır. Oksijen(oksijen içinde %5-60) ya da azotprotoksit
(azotprotoksit içinde %4-40) ile karıştığı zaman patlayıcı
olabilmesidir. Ancak bu düzeyde metan konsantrasyonlarına uzun
sürede kapalı sistemle anestezide bile ulaşılmaz(85,76).
Hidrojen: Kapalı sistemlerde uzun süreli anestezide bile patlama
yapabilecek konsantrasyonlara ulaşılmaz.
29
Haloalkenler: Bazı volatil anestezikler, karbondioksit absorbanları ile
kimyasal etkileşime girerek düşük akımlı anestezi sırasında solutma
sistemi içinde yabancı eser gazlar şeklinde birikebilen volatil
haloalkenleri oluştururlar. Halotan, 2-Bromo-2-kloro-1,1-difloretilen
(CFF2CBrCl(BCDEF)) denilen yıkım ürününü oluşturabilir(86).
Sevofluran, karbondioksit absorbanları ile etkileşerek bileşik A-E adı
verilen yıkım ürünlerinin oluşumuna neden olur. Bileşik A
(florometil-2,2-difloro-1-triflorometil-vinileter) klinik bakımdan
önemli konsantrasyonlara ulaşır. Bileşik A’nın solutma sistemi
içindeki konsantrasyonu; anestezik gazın sevofluran konsantrasyonu
ve karbondioksit absorbanının ısısındaki yükselmeler, absorbanın nem
içeriğindeki azalma ve taze gaz akımının düşmesi ile artar. Son unsur;
absorbanın karbondioksit yükünde artma, buna bağlı olarak kısmen
kanister içindeki ısının da yükselmesi ve yıkama işlevinin azalması
sonucu etkili olmaktadır. Absorban kurursa, bileşik A oluşumu ve
parçalanmasından kaynaklanan karmaşık bir denge gelişir(88). Bileşik
A nefrotoksik bir bileşiktir. Ancak sevofluran ile uzun süreli minimal
akımlı anestezide bile bileşik A konsantrasyonunun nefrotoksik eşiğe
ulaşmadığı gözlenmiştir. AB ülkelerinde sevofluranın klinik kullanım
izni, taze gaz akımına ilişkin herhangi bir kısıtlama olmaksızın
verilmiştir. Yine de klinik uygulamada olası eser gazların
birikebileceği düşünüldüğünde düşük akımlı teknik, yıkama işlevini
güvenli bir şekilde sağlayabilmek için en az 1 L/dk akım kullanılarak
uygulanmalıdır(89,90,91,92,93). Hastaya yönelik herhangi bir riskten
kaçınmanın en kolay yolu; hiç alkali metal hidroksit içermeyen, fakat
özellikle de potasyum hidroksit içermeyen absorbanların uygun
şekilde kullanılması olacaktır(74,94). 1998’de Amerikan FDA; 1 L/dk
taze gaz akım hızının kabul edilebilir olduğunu fakat 2 MAC /saat’in
geçilmemesi gerektiğini ve 1L/dk’dan daha az akım hızlarının
önerilmediğini belirtmiştir. AB ülkelerinde, sevofluran için herhangi
bir akım kısıtlaması olmaksızın izin verilmiştir(94). Bileşik A’nın
insanlarda olası böbrek, karaciğer ve hatta sinir dokusuna toksik
30
etkileri konusundaki tartışmalar sonuçlanmadığına göre,
anestezistlerin FDA önerilerine uymaları gerekmektedir. Aşırı
derecede düşük taze gaz akımları uygulanacaksa, potasyum içermeyen
sodalaym ya da en iyi seçenek olarak görülen kalsiyumhidroksit-laym
kullanılmalıdır(94,95,96).
Dostları ilə paylaş: |