Dental fobi ve ailede dental fobi öyküsü:
Dental fobisi olan kişilerin 14’ünde (%18,4) yakın akrabalarında dental fobi
öyküsü bulundu, 54’ünde (%71,1) ise aile öyküsü yoktu. Diğer grupta ise 6 (%7,2)
kişide ailede dental fobi öyküsü bulundu, 76 (%51,6) kişide ise aile öyküsü
saptanmadı (Tablo-8). Fobi tanısı konulacak düzeyde dental anksiyete yaşıyanlarda
ailede dental fobi görülme oranı daha fazla bulunmuştur. Diş tedavisi Bu bulgular
dental fobinin genetik yönünün olabileceği gibi sosyal öğrenme yoluyla da gelişmiş
olabileceğini düşündürtmektedir.
Çocuklar üzerinde yapılan bir çok çalışma da bu görüşü destekler sonuçlar
bildirmiştir. Ebeveynlerinden birinde, özelliklede annede dental anksiyete ve fobi olan
çocukların diş hekimine gitmekten korktuğu ve ağız ve diş sağlıklarının bozulduğu
bulunmuştur (98,99,100,101).
Dental fobi ve travmatik diş tedavi deneyimleri:
Dental fobinin etyolojisi ile ilgili çalışmalarda en önemli etkenlerden biri diş
tedavisi
sırasında
yaşanan
travmatik
deneyimlerdir
(47,48,49,50,65,97).
Çalışmamızda dental fobisi olan hastaların 28’inde (%36,8) diş hekimliği ile ilgili
travma öyküsü bulundu. 48 (%63,2) hastada ise herhangi bir diş hekimliği travması
yoktu. Dental fobisi olmayan deneklerin 9’unda (%10,8) diş hekimliği travma öyküsü
82
bulundu, 122 (%89,2) kişide ise herhengi bir diş hekimliği travma öyküsü bulunmadı
(Tablo-9). Dental fobisi olan kişilerde daha önce yaşanan travmatik diş tedavileri
daha fazlaydı. Bu dental fobinin gelişmesinde travmatik diş tedavilerinin önemli bir
neden olduğu, hastaların takip ve tedavileri açısından da üzerinde durulması gereken
noktalardan biri olduğunu göstermektedir.
Dental fobi ve eştanı:
Çalışmamızda dental fobi yaşayan kişiler ciddi düzeyde eştanı almışlardır.
Örneğin anksiyete bozuklukları açısından; dental fobisi olan kişilerin 63 (%82,9)’unda
başka bir anksiyete bozukluğuna rastlandı. Dental fobisi olan kişilerde, dental fobisi
olmayan kişilere göre başka anksiyete bozukluğu tanısı alma oranı belirgin olarak
daha fazlaydı.
Eş tanı olarak anksiyete bozukluklarının dağılımına bakıldığında (Tablo-10.1 ve
Tablo-10.2). Dental fobisi olan kişilerde en sık özgül fobi (kan-enjeksiyon-yara tipi)
anksiyete bozukluğu saptandı. Azalan sıklıkta sırayla, özgül fobi (hayvan tipi), özgül
fobi (doğal-çevre tipi), özgül fobi (durumsal tip), yaygın anksiyete bozukluğu, panik
bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu, panik bozukluğu olmadan agorafobi,
agorafobi ile birlikte panik bozukluk, posttravmatik stres bozukluğu ve obsesif
kompulsif bozukluk eştanısı saptandı.
Dental fobisi olmayan kişilerin 40 (%48,2)’sinde başka bir anksiyete
bozukluğuna rastlandı (Tablo-10.1 ve Tablo-10.2). En sık özgül fobi (hayvan tipi)
saptandı. Azalan sıklıkta sırayla, özgül fobi (doğal-çevre tipi), özgül fobi (kan-
enjeksiyon-yara tipi), yaygın anksiyete bozukluğu, özgül fobi (durumsal tip), panik
bozukluk, agorafobi ile birlikte panik bozukluk ve sosyal anksiyete bozukluğu eştanısı
saptandı.
Uguz S. ve arkadaşlarının panik bozukluğu ile birlikte dental anksiyetesi olan
hastalarda antidepresanların tedavi etkisinin araştırıldığı çalışmalarında; panik
bozukluğu olan hastaların 10’u (%9,8) dental fobi, 31’i (%30,4) dental anksiyete tanı
kriterlerini karşıladığını, kontrol grubunda ise dental fobinin tespit edilmediği, dental
83
anksiyete oranının ise 7 (%13,5) olarak bulunduğunu bildirdiler. Yapılan bu
çalışmada antidepresan tedavisi ile dental anksiyeteli kişilerde dental anksiyete
düzeylerinde azalma olduğu fakat dental fobisi olanlarda etkisinin görülmediğini
bildirdiler (102).
Bizim çalışmamız da dental fobisi olan kişilerde panik bozukluk görülme
sıklığının dental fobisi olmayan kontrol grubuna göre daha sık görüldüğünü bulduk
(Tablo-11). Çalışmamıza aldığımız dental fobi hastalarının hastaneye başvuran
görece daha düşük şiddette fobik hastalar olduğu düşünülürse, dental fobi ve panik
bozukluk birlikteliği gerçekte olduğundan daha yüksek oranlara ulaşıyor olabilir.
Locker D. ve arkadaşlarının dental anksiyetesi olan genç erişkinlerde
psikiyatrik bozuklukları araştırdıkları bir çalışmada; DAS skorları yüksek olan kişilerin
DAS skorları düşük olan kişilere göre psikiyatrik bozukluk görülme oranlarının daha
fazla bulunduğu (DAS>13: %55, DAS<13: %42,3), sıklıkla özgül fobi, alkol
bağımlılığı, sosyal fobi, davranım bozukluğu ve agorafobi gibi psikiyatrik
bozuklukların daha sık görüldüğünü bildirdiler (69).
Dental anksiyetesi yüksek olanlarda durumluk-sürekli kaygı envanterinden
yüksek puan aldıkları, durumluk-sürekli anksiyete puanları yüksek olanlarda ise böyle
bir ilşkinin olmadığı görülmüştür (66). Başka bir çalışmada ise durumluk-sürekli
anksiyetesi yüksek olanlarda dental anksiyete düzeyleri daha yüksek bulunmuştur
(67). Moore R. ve Brodsgaard I. ‘nın 1995 yılında yaptıkları bir çalışmada; dental
anksiyetesi olan 80 diş hastasının 30’unda (%35) yaygın anksiyete bozukluğu
belirtilerinin görüldüğünü bildirmişlerdir (103). Bizim çalışmamızda da dental fobisi
olan grupta 21 (%27,6) hastada, dental fobisi olmayan grupta ise 6 (%7,2) hastada
yaygın anksiyete bozukluğu tanısı kondu (Tablo-12).
Dental fobik kişilerde yaygın anksiyete bozukluğunun anlamlı olarak daha fazla
bulunması literatür verileri ile uyumludur. Dental fobisi olan kişilerde yaygın anksiyete
bozukluğunun daha sık rastlanması dental fobisi olan kişilerin bir kısmında anksiyete
düzeyinin genel olarak yüksek olduğu ve bu kişilerin dental fobinin bir alt grubu olarak
sınıflandırılabileceğini düşündürtmektedir.
84
Bogojevic G. ve Starcevic V. tarafından 1997 yılında 90 agorafobili panik
bozukluğu hastasında özgül fobi komorbiditesi araştırması yapılmış ve araştırma
sonucunda; %65,6 kişide özgül fobi bulunduğu, en sık durumsal fobilerin ve dental
fobinin olduğu bildirilmiştir. Çalışmacılar dental fobik hastaları kan-enjeksiyon-yara
fobisi, hastane fobisi ve ölümle ilişkili fobilerle birlikte mutilasyon fobisi başlığı altında
gruplamışlardır (104).
Toplum içinde yapılan bir çalışmada dental fobisi olan olguların yalnızca
%16’sında kan-yaralanma fobisi bulunduğu saptanmıştır. Bir başka çalışmada 81
primer kan fobili hastanın %10’undan daha azının ve injeksiyon fobisi bulunan 59
hastanın %20’den daha azının aynı zamanda dental fobisinin olduğu saptanmıştır
(27).
Dental fobisi olan hastalarda bulunmayanlara göre kan-enjeksiyon-yaralanma
fobisi alt türü bulunma olasılığı daha fazladır. Dental fobisi olan hastaların %57’sinde
kan-enjeksiyon-yaralanma fobisinin birlikte görüldüğünü bildirmişlerdir (76). Diş
hekimi fobisi ve farklı kan-yaralanma-enjeksiyon fobileri alt türleri arasında yüksek
derecede örtüşme görülmesine karşın, diş hekimi fobisinin DSM-IV içindeki yerinin
bağımsız özgül bir fobi olarak değerlendirilmesinin uygun olduğu görüşü ağır
basmaktadır (75).
Bizim çalışmamızda dental fobisi olan kişilerde dental fobisi olmayan kişilere
göre kan-enjeksiyon-yaralanma fobisi daha fazlaydı. Bulgumuz literatür verileri ile
uyumluydu. Çalışmamızda dental fobisi olan kişilerde en sık saptanan anksiyete
bozukluğu kan-enjeksiyon-yaralanma fobisi olarak bulundu (Tablo-20). Her iki tür
fobinin eşzamanlı ortaya çıkma olasılığının yüksek olmasının nedenlerinden biri diş
tedavisi sırasında sıklıkla girişimsel işlemlerin uygulanması ile ilgili olabilir. Hastaların
yaklaşık yarısında kan-enjeksiyon-yaralanma fobisinin eşlik etmemesi ise diş
hastalarının başlıca kan, yaralanma veya enjeksiyonlar dışında özgül diş işlemlerine
veya uyaranlarına (ağrı, diş oymanın görüntüsü ve sesi) ve diş tedavisi durumunun
daha genel özelliklerine (kontrol kaybı) karşı korku geliştirdikleri şeklinde
düşünülebilir.
85
Norveç’te Vika M. ve arkadaşları tarafından 1385 üniversite öğrencisi arasında
yapılan bir çalışmada %11 oranında dental anksiyete ve kan-enjeksiyon-yaralanma
fobisi birlikteliğinin olduğunu bildirmişlerdir (105).
Dental fobisi olan 76 hastadan 4 erkek, 28 kadın olmak üzere toplam 32’sinde
(%42,1) major depresyon tanısı kondu. Dental fobisi olmayan grupta ise 4 erkek,10
kadın olmak üzere toplam 14 hastada (%16,9) major depresyon tanısı kondu
( Tablo 22.1). Dental fobisi olan kadın hastalarda major depresyon tanısı dental fobisi
olmayan kadın hastalardan daha fazlaydı.
Dental fobi ve major depresyon ilişkisini araştıran literatür sayısı yetersizdir. Kılıç
C; Özgül fobisi olan kişilerde %28,6 oranında major depresyonun eşlik ettiğini
bildirmiştir (20). Bizim çalışmamızda bu oran daha yüksek bulunmuştur. Bu yüksek
eştanı oranlarına, dental fobisi olan hastaların geçmişte yaşadıkları travmatik diş
tedavilerinin ve genel anksiyete düzeylerinin yüksek olmasının katkısı olabilir. Yeni
yapılacak çalışmalarla iki hastalık arasındaki ilişki araştırılmalıdır.
Dental fobisi olan erkek hastalar ile dental fobisi olmayan erkek hastalarda ise
major
depresyon
tanısı
açısından
istatistiki
olarak
anlamlı
bir
sonuç
bulunmadı(p>0,05). Erkeklerde anlamlı olarak fark çıkmamasının nedeni olgu
sayısının yetersizliği olarak değerlendirildi. Anlamlılığa ulaşmamış sonuçlara rağmen,
yeterli sayıda vakayla yapılan bir araştırma, daha tatmin edici sonuçlar verebilir.
Araştırma gruplarında anksiyete ve depresyon puanları açısından karşılaştırma
yapıldığında; depresyon puanları için istatistiksel olarak düşük anlamlılık
bulunmakta(p:0,021), anksiyete puanları için ise yüksek anlamlı farklılık
bulunmaktadır(p:0,002) (Tablo-24). Bu bulgu literatür verileri ile uyumludur (66,67).
Bizim çalışmamızın sonuçları dental fobi ile genel anksiyete arasında bir ilişki
olduğunu göstermektedir. Dental anksiyete ya da fobinin, dental duruma özel veya
anksiyetenin çok daha genel bir durumunu ortaya koyduğu kabul edilebilir. Genel
anksiyete düzeyini arttıran muhtemel faktörlerin belirlenerek ortadan kaldırılmasının
hastaların
dental
anksiyeteye
yatkınlıklarını
önlemede
faydalı
olabileceği
düşünülebilir.
86
9. ÖZET
Dental fobi; Hastaların diş tedavisinden faydalanmalarına engel teşkil edeceği
düşünülen, DSM-IV-TR’de özgül fobi olarak sınıflandırılan bir anksiyete
bozukluğudur. Bazı çalışmalarda diş tedavisinden korkan ya da anksiyete hisseden
kişilerde anksiyete bozukluklarına hassasiyet olduğu ileri sürülmüştür.
Bizim çalışmamızın amacı; Diş tedavisi için başvuran hastalarda dental
anksiyete
düzeylerinin
ve
dental
fobinin
belirlenmesi,
dental
fobinin
etyopatogenezinde sosyodemografik değişkenlerin rolünün incelenmesi ve dental
fobisi olan kişilerde komorbid diğer anksiyete bozukluklarının sıklığını kontrol grubu
ile karşılaştırmaktır.
Bizim çalışmamızda, ağız ve diş sağlığına başvuran 600 diş hastasının
82’sinde(%13,7) dental anksiyete düzeyi yüksek bulundu. Dental anksiyetesi yüksek
olan bu grupta 76 (%12,4) hasta ise dental fobi tanısı aldı.
Dental fobisi olan hastalar ile dental fobisi olmayan bireyler arasında; Eğitim,
medeni durum ve ekonomik düzey bakımından bir ilişki saptanmadı (Tablo-5,6,7).
Çalışmamızda 45 yaş ve altında olan kişilerde dental fobi daha fazlaydı ancak
gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (Tablo-4). Cinsiyet bakımından
karşılaştırıldığında ise kadınlarda dental fobi daha fazlaydı (Tablo-3).
Dental fobisi olan hastalarda ailede dental fobi görülme sıklığı ve daha önce
yaşanan travmatik diş tadavi deneyimleri yüksek bulundu (Tablo-8 ve 9). Bu sonuçlar
daha önceki literatür bilgileriyle uyumludur. Bizim çalışmamız, ailede dental
anksiyete ya da dental fobi olması ve daha önce yaşanan travmatik diş tedavi
deneyimlerinin, birey için ileriki yıllarda dental fobi gelişme riskini arttırdığını
düşündürtmektedir.
87
Çalışmamızda dental fobi yaşayan kişiler ciddi düzeyde eştanı almışlardır.
Örneğin anksiyete bozuklukları açısından; dental fobisi olan kişilerin 63 (%82,9)’unda
başka bir anksiyete bozukluğuna rastlandı. Dental fobisi olan kişilerde, dental fobisi
olmayan kişilere göre başka anksiyete bozukluğu tanısı alma oranı belirgin olarak
daha fazlaydı.
Eş tanı olarak anksiyete bozukluklarının dağılımı (Tablo-10.1 veTablo-10.2).
Dental fobisi olan kişilerde en sık özgül fobi (kan-enjeksiyon-yara tipi) anksiyete
bozukluğu saptandı. Azalan sıklıkta sırayla, özgül fobi (hayvan tipi), özgül fobi (doğal-
çevre tipi), özgül fobi (durumsal tip), yaygın anksiyete bozukluğu, panik bozukluğu,
sosyal anksiyete bozukluğu, panik bozukluğu olmadan agorafobi, agorafobi ile birlikte
panik bozukluk, posttravmatik stres bozukluğu ve obsesif kompulsif bozukluk eştanısı
saptandı.
Dental fobisi olmayan kişilerin 40 (%48,2)’sinde başka bir anksiyete bozukluğuna
rastlandı (Tablo-10.1 ve 10.2). En sık özgül fobi (hayvan tipi) saptandı. Azalan
sıklıkta sırayla, özgül fobi (doğal-çevre tipi), özgül fobi (kan-enjeksiyon-yara tipi),
yaygın anksiyete bozukluğu, özgül fobi (durumsal tip), panik bozukluk, agorafobi ile
birlikte panik bozukluk ve sosyal anksiyete bozukluğu eştanısı saptandı.
Dental fobisi olan 76 hastadan 4 erkek, 28 kadın olmak üzere toplam 32’sinde
(%42,1) major depresyon tanısı kondu. Dental fobisi olmayan grupta ise 4 erkek,10
kadın olmak üzere toplam 14 hastada (%16,9) major depresyon tanısı kondu
( Tablo 22.1). Kadın ve erkek olarak tabakalı istatistiksel analiz yapıldığında; erkek
tabakası için p>0,05 anlamlı olarak fark bulunmadı, kadın tabakası için p:0,018
anlamlı olarak fark bulundu. Dental fobisi olan kadın hastalarda major depresyon
tanısı dental fobisi olmayan kadın hastalardan daha fazlaydı.
Dental fobisi olan erkek hastalar ile dental fobisi olmayan erkek hastalarda ise
major
depresyon
tanısı
açısından
istatistiki
olarak
anlamlı
bir
sonuç
bulunmadı(p>0,05). Erkeklerde anlamlı olarak fark çıkmamasının nedeni olgu
sayısının yetersizliği olarak değerlendirildi. Dental fobik grupta 2 hastada, fobik
olmayan grupta ise 1 hastada Distimi saptandı (Tablo-23). Gruplar arasında anlamlı
fark bulunmadı(p>0,05).
88
Dental fobi bir özgül fobidir. Daha önceki çalışmalarda dental anksiyetesi ya da
dental fobisi olan kişilerde anksiyete bozukluklarının, özelliklede diğer özgül fobilerin
birlikteliğinin daha sık olduğu bildirilmiştir. Bizim çalışmamızda da dental fobik
hastalarda diğer anksiyete bozukluklarının daha sık eşlik ettiği bulunmuştur. Bu
nedenle diş tedavisi için başvuran dental fobik bireylerde başka özgül fobi ve farklı
anksiyete bozukluklarının olabileceği araştırılmalıdır.
Ağız ve diş sağlığını kötü yönde etkileyen dental fobinin, diş hekimlerince
tanınması ve bir psikiyatri hekimi tarafından değerlendirilmesi kişi ve toplum sağlığı
açısından önemlidir.
Ülkemizde dental anksiyete ve dental fobiye yaklaşım daha çok bireysel
seviyede kalmakta, diş hekimleri ilgileri ve karakter yapıları doğrultusunda konuya
yaklaşıp bireysel çözümler üretmektedir.
Ülkemizde bazı üniversite ve hastanelerde aşırı korkan hastaların genel anestezi
altında tedavisi yapılmakta ancak olguyu bir bütün olarak ele alabilecek ve tedavileri
yürütebilecek bir merkez bulunmamaktadır.
Dental anksiyetesi ve fobisi olan hastaların belirlenmesi ve bu hastaların
sorunlarını yenmelerine yardımcı olmak diş hekimlerinin öncelikli görevi ve etik
sorumluluğu olmalıdır.
89
10. SUMMARY
Dental fobia is an anxiety disorder classified as a specific phobia in DSM-IV-TR,
considered to form an obstacle to the patients’ benefit from odontotherapy. Some
studies indicated that the patients who was afraid of odontotherapy or felt anxiety had
sensitivity to anxiety disorders.
The objective of our study is to determine dental anxiety levels in the patients
presenting for odontotherapy, examine the role of socio-demographic variables in
etiopathogenesis of dental phobia and compare the frequency of the other comorbid
anxiety disorders with that of the control group in the persons with dental phobia.
Dental anxiety level was found to be higher in 82 (13,7%) of 600 dental patients
who presented to department of orthodontics in our study. In this group with high
dental anxieties, 76 (12.4%) patients were diagnosed with dental phobia.
In terms of training, marital status and economical situations, there was no
correlation between the patients with dental phobia and those with no dental phobia
(Tables 5, 6,7).
In our study, the persons at and below 45 years of age had greater dental
phobia, but there was no statistically significant difference amongst the groups (Table
4). When compared in terms of gender, dental phobia was found to be higher in
females (Table 3).
The frequency of familial dental phobia and previous traumatic odontotherapy
experiences were found to be higher in the patients with dental phobia (Tables 8 to
9). These results are in compliance to the previous literature information. Our study
set us thinking that familial dental anxiety or dental phobia and the previous traumatic
odontotherapy experiences increase the risk of dental phobia development for the
individual in the next years.
The individuals with dental phobia were diagnosed with comorbidity. For
example; in terms of anxiety disorders, another anxiety disorder was found in 63
(82.9%) of the patients with dental phobia. The persons with dental phobia had
90
specifically more ratios of being diagnosed with another anxiety, compared with
those with no history of dental phobia.
Distribution of anxiety disorders as comorbidity is presented in Table-10.1 and
Table-10.2. The patients with dental phobia were the most frequently diagnosed with
specific phobia (blood-injection-wound), anxiety disorder. Furthermore, in descending
frequency, these individuals were diagnosed with specific phobia (animal type),
specific phobia (natural-environmental type), specific phobia (situational type),
common anxiety disorder, panic disorder, social anxiety disorder, agoraphobia with
no panic disorder, panic disorder along with agoraphobia, posttraumatic stress
disorder ad obsessive compulsive disorder comorbidity, respectively.
Another anxiety disorder was encountered in 40 (48.2%) of the persons without
dental phobia (Tables -10.1 and 10.2). The patients with dental phobia were the most
frequently diagnosed with specific phobia (animal type). Furthermore, in descending
frequency, these individuals were diagnosed with specific phobia (natural-
environmental type), specific phobia (blood-injection-wound type), specific phobia
(situational type), panic disorder, social anxiety disorder, agoraphobia with no panic
disorder, panic disorder along with agoraphobia and social anxiety disorder,
respectively.
Of 76 patients with dental phobia, totally 32 (42.1%) consisting of 4 males and
28 females were diagnosed with major depression. In the group without history of
dental phobia, a total of 14 patients (16.9%) composed of 4 males and 10 females
were diagnosed with major depression (Table 22.1). When a stratified statistical
analysis was conducted as females and males, there was no significant difference for
male layer (p>0.05), and there was significant difference for female layer (p:0.018).
Major depression diagnosis in female patients with history of dental phobia was more
than those with no history of dental phobia.
No statistically significant outcome was found in the male patients with history of
dental phobia and those with no history of dental phobia in terms of major depression
diagnosis (p>0,05). The reason why there was no significant difference for the male
patients was considered as inefficiency of number of the cases. In the dentally phobic
group, 2 patients were diagnosed with dysthymia, whereas 1 patient was diagnosed
91
with dysthymia in dentally non-phobic group (Table-23). There was no significant
difference between the groups (p>0,05).
Dental phobia is a specific phobia. The previous studies reported that the
persons with history of dental anxiety or dental phobia had more frequent anxiety
disorders, especially associations of the other specific phobias. It has been found in
our study that dentally phobic patients were more frequently accompanied by the
other anxiety disorders. Therefore, it should be investigated that individuals who
present for odontotherapy may have other specific phobia and different anxiety
disorders.
With regard to individual and community health, It is important that dental
phobia negatively affecting oral and dental health should be recognized by dentists
and evaluated by a psychiatrist.
In our country, approach to dental anxiety and dental phobia mostly remains at
an individual level and dentists create individual solutions for the matter according to
their interests and personality.
The patients freighting to death of odontotherapy are being treated with general
anesthesia at some universities and hospitals in our country, but there is no center to
consider the case as a whole and manage the treatments.
Preliminary duty and ethical responsibility of the dentists should be
determination of the patients with history of dental anxiety and phobia and helping
such patients to overcome their problems.
Dostları ilə paylaş: |