ÇİTEM ‘7-nci’
TOUTOM ‘4-üncü’
TVİREM ‘2-nci’
YEHTEM ‘5-inci’
VEÇEM ‘3-ncü’
?
?
ÂLEM ‘1-inci’
?
ALTOM ‘6-ncı’
Orta Asya Türkçesinde yapıları sözdizimsel olarak normal atributif Num. Ord. /
Adj. +
Nom., Bulgar listesinde de Nom. + Num. Ord. / Adj. olduklarını göz önünde bu-
lundurursak, Bulgar Türkçesinde aşağıdaki şemayı elde ederiz:
T u n a B u l g a r T ü r k l e r i n i n D i l i v e K ü l t ü r ü Ü z e r i n e
| 171
Orta Asya takviminden farklı olarak burada yeni ay ve dolunayı tam ortadan ye-
ni ay öncesi / sonrası hilalleri ve dolunay öncesi / sonrası hilalleri ayırmaktadır. Bu 5
ve 6 yerde geçmektedir. Ayrıca yehtem “beşinci” kelimesinin köken bilgisi de böylece
netleşmiş oluyor. Karşılaştırınız. Eski Japonca itu- “beş” ve belki, Türk. *elliɣ “elli” <
*et-liɣ. Aynı Çağatay Türkçesinde ittik (ESTYA, s. 267) gibi kelime kökünde *-t- ko-
runmuştur. х ise bu durumda, aynı behti kelimesinde olduğu gibidir.
Geleneksel Doğu (Japon, Kore, Moğol) takviminde 60 yıllık döngü oluşturulur-
ken 10 işaret değil de 5 işaret kullanılmıştır. 5 yıllık döngünün her işareti, 12 yıllık
hayvan takviminin birbirini takip eden iki işareti ile kombine edilir. Onlar rakamı
değil de unsuru veya rengi anlatır: ağaç 木, ateş 火, toprak 土, metal 金, su 水, lacivert
青, kırmızı 赤, sarı 黃, beyaz 白, siyah 黑. Ancak Çin geleneğinde bu karakterlerin
tarihsel dizisi oldukça farklıdır. Shujing’e göre (gerçek tarih MÖ 178-97 yılları, efsa-
nelere göre MÖ IV. yüzyıl) “birinci başlangıç - su 水, ikinci - ateş 火, üçüncü - ağaç
木, dördüncü - metal 金, beşinci - toprak 土" (DF, s. 105). Su normalde kuzeyi temsil
eder 北 (kışı 冬, siyah rengi 黑), ateş - güneyi 南 (yazı 夏, kırmızı rengi 赤), ağaç -
doğuyu 東 (ilkbaharı 春, lacivert rengini 青), metal - batıyı 西 (sonbaharı 秋, beyaz
rengi 白), toprak - merkezi 中 (bütün mevsimleri, 年, sarı rengi 黃).
Ay evreleri ile ilgili olan 10 yıllık Bulgar / Türk döngüsünü Çin ve Altay halkla-
rındaki beş unsur / renk işaretlerinin sıralaması ile karşılaştırabiliriz. 10 yıllık Çin
döngüsünün adının “semavi”, 12 yıllık döngünün adının da “yeryüzü” olduğunu
belirtelim. Ay evreleri ile ilgili olan ve Orta Asya Türklerinin yılın 10 ayını işaretle-
yen 10 yıllık takvimi, birinci döngünün gökyüzündeki hadiselerle bağlı olduğunu
göstermektedir. “Yeryüzü” işaretleri ise Orta Asya’nın bütün geleneklerinde hayvan-
ların adları olarak yorumlanmaktadır. Köken bilgisi verilmeyen 12 işaretin bu şekilde
anlaşılması Çin’de Hun işgali sonrası MS I. yüzyıllarda ortaya çıkar. Ayrıca 5 unsu-
run Altay ve Çin sıralaması arasındaki uyumsuzluğunu da açıklamak gerekir. Her
birini takip eden sayı çiftini belirli çift numarası ile karşılaştırırsak, karşımıza şöyle
bir tablo çıkar: 1-2 > 1, 3-4 > 2, 5-6 > 3, 7-8 > 4, 9-0 > 5. Döngü işaretlerini (Shujing’e
göre) yerleştirdikten sonra Bulgar Türklerine göre Ayın döngüleri şöyledir:
172 |
O . A . Mud ra k / G a z i T ü rk i y a t , G üz 2 0 1 4 / 1 5 : 1 5 5 - 1 7 4
Doğal sayılar ve yönler arasındaki uyumluluğu tespit ettikten ve işaretleri doğal
sıralamaya göre yerleştirdikten sonra şu sonucu elde ederiz:
Sonuçta elde ettiğimiz şey, yönlerin coğrafî konumudur. Mevsim sıralamasında -
ilkbahar, yaz, tam yıl, sonbahar, kış olarak ayrılması; unsurlarda ağaç, ateş, toprak,
metal, su; yani unsurların Çin’deki geleneksel “doğuş sıralaması” (bk. DF, s. 25);
renklerde - lacivert, kırmızı, sarı, beyaz ve siyah (Moğollarda geleneksel olarak kabul
edilen yıl renklerinin sıralaması). Takvimsel Bulgar sayı sıralamasında, Ay evreleri
ile ilgili olan 5 unsurun anlaşılmayan geleneksel sıralamasının versiyonunu, Ay
evrelerini sayılarla işaretleyen Bulgar sisteminin arkaikliğini ve de onun Çin gelene-
ği, belki de Doğu Asya geleneği ile bağlantısını kanıtlamaktadır. Ayrıca, yönler ve
Altay dillerinde yıllık mevsim döngüsü ile ilişkilendirilen unsurların semantik yo-
rumlanması ve Çincede 10 yıllık ve 12 yıllık döngüdeki adların köken bilgisine in-
menin imkânsızlığı, Çinceye geçen ve Altay dillerinde (bunlar için üçüncü kaynaktan
paralel alıntı söz konusu olabilir) korunmuş olan özel takvim geleneğine işaret et-
mektedir. Her-hâlükârda sayıların özel “takvimsel sırası” yeni değildir, MS I. bin
yılın sonunda Bulgarlar tarafından Balkanlara getirilen Doğu Asya geleneğinin bir
parçasıdır. İşbu bölgede ve de Türk göçmenlerinin Orta Asya’dan Avrupa’ya ilk göç
dalgası sırasında izlenen yolda bu geleneğin parçalarının bulunma olasılığı vardır.
Öte yandan çift ve tek sayıların geleneksel Çin yorumlanması dikkat çekmekte-
dir: Burada çift sayılar koyu renkte olup kadınsılığı temsil eder, tek sayılar ise açık
renkte olup erkeksiliği temsil eder. Türk takvimindeki 5-6 çiftini alırsak, 5 dolunaydır,
buna karşılık 6 yeni aydır. Kalan çiftlerde, Çin geleneğine uygun olarak çift rakamları
“ikincil” sayarsak, Ay evrelerinin ilginç dağılımını görebiliriz: Türk geleneğine göre
(çoğu Asya ülkelerinde olduğu gibi) ay ince bir hilalle başlar. Sıralaması ise şöyledir:
1. Ay yaklaşık yedi gün sonra yarım ay biçiminde görülmektedir, bu da Türk takvi-
minde 7’ye denktir (ilk çeyrek). Devamındaki 8 gün sonra; yani ayın başından 15 gün
sonra yeni ay doğar, bu da Türk takviminde 5’tir. Sayıların ilk onunun oluşumunda
“beş onuncu” olduğunu hesaba katarsak, o zaman 15 için kullanılan örtmece
(~euphemism) anlaşılır. Bundan yaklaşık 7 gün sonra son çeyrek olur, Türk takvimi-
T u n a B u l g a r T ü r k l e r i n i n D i l i v e K ü l t ü r ü Ü z e r i n e
| 173
ne göre bu 9’dur. Yani 29.53 günü teşkil eden döngünün sonuna kadar 9 gün kala.
Ay’ın son hilali onun tamamen kaybolmasına kadar; yani 2-3 gün süren “ay arasına”
kadar görülmektedir. Ay’ın son evresini Türkler 3 ile işaret ederler. Belki de rakam-
sal Türk işaretlerinin seçimi bununla ilişkilidir. Ancak bu Çin kronolojisi ve felsefesi-
nin evrenselliği ile ilgili değildir. “Unsurlar”ın farklı geçişlerinin yorumlanması,
“çiftlik-teklik” kurallarının veya karanlık ve aydınlık başlangıcın benimsenmesi Türk
geleneğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Türk (veya geniş olarak Kuzey Avrasya) sayı
sisteminin benzersizliği tipolojik olarak Çin sisteminde olmayan bu sistemin birincil-
liğine işaret eder. “Unsur” sistemi ve “onların doğuş” sistemi de Türklerin takvimsel
algısından ileri gelmektedir.
MS I. bin yılın sonuna ait Tuna havzasındaki Türk-Bulgar Yazıtları birinci olarak
İdil Bulgaryasının mirasçılarından biri olan çağdaş Çuvaş Türkçesi ile yakından
ilgilidir. İkinci olarak oluşmakta olan Balkan dil birliğinin dillerine has spesifik yeni-
leşmelere sahiptir. Üçüncü olarak takvim kronolojisinde Doğu Asya geleneğini de-
vam ettirir. Bu da “geleneksel 60 yıllık doğu takvimi”nin Avrupa’ya girişinin en
erken ve tek kanıtıdır. Saklı kalan Bulgar verileri yer yer bu takvimin yapısının asli
unsurlarını ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca, yazıtların imlâsı Balkanlarda o zaman
yazısı olmayan diller için Grek harfleri yardımı ile Hıristiyan-Grek geleneğinin yay-
gınlığını göstermektedir. Bir de o zaman artık yeni ligatürler aracılığı ile özel sesleri
yansıtan bir sistem mevcuttur. Slav Kiril Alfabesinin kaynağı da muhtemelen ora-
dandır. Muhtemelen, diğer “uzun” yazıtların filolojik tahlili Bulgarların kültürüne ve
diline dair ek verileri çıkartabilir. Bulgar Türklerine ait malzemeler sadece Bulgar
Türkçesinin diğer Türkistan lehçeleri ile karşılaştırmasını sağlayan bilgiyi verme-
mekte, ayrıca MS I. bin yılın sonunda Tuna havzasındaki kültürel yapı ve dil duru-
munu belirlemede de yardımcı olmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |