Nobel Sorunu
J.
Pierpoint
Morgan'ın
St.
George
kilisesindeki cenaze törenine katılan insanlar
bir dönemin kapanışına da tanık oluyorlardı.
Tesla'ya da galerideki yerini belirten bilet, daha
iyi bir yer ayarlanamadığı için özür dilenerek
ulaştırılmıştı.
Törenden bir ay sonra Tesla, Morgan
Ailesi'nin varisi J. P. Morgan ile bir görüşme
ayarlayacaktı. Genç banker ve yatırımcı Tesla
ile yeni türbininin ticari olanakları üzerine
konuşacaktı daha çok. Altı gün sonra şirketten
Tesla'nın türbini için dokuz ay için yüzde altı
faizle 15 bin dolarlık bir kredi açılacaktı.
Tesla
görüşmelerinden
sonra
genç
işadamına en son icadının özelliğini ve gücünü
etkileyici sözcüklerle anlatan bir mektup
yazmıştı: "Bir uzman olarak değil ama bir kahin
olarak bunun gücünü, dünyanın geleceği için
ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Beni sizin
gibi güvenilir ve güçlü adamlara bağlamasından
büyük bir heyecan duyuyorum... "
Ne
var
ki
bu
kadarıyla
kalmayı
beceremeyecekti. Genç Morgan'a babasının,
kendisini
herkesin
yüzüstü
bıraktığı
Wardenclyffe projesi için de 150 bin dolarlık bir
kredi açmış olduğunu anlatacaktı. Hemen
arkasından da bir tanesi radyo yayını diğeri de
türbin üretimi için iki şirket kurmayı önerecekti.
Genç Morgan ise buna karşılık iki firmanın
kurulmasında kendisinin ortak olamayacağını
ama Tesla'nın bir an önce bu iki şirketi kurup
kar etmeye başlaması halinde 150 bin doların
geri
ödenmesine
başlamasını
beklediğini
bildiren bir mektup gönderecekti mucide.
Aralarındaki
diyalog
bununla
nihayet
bulmayacaktı ama konuşulan sözcüklerin
zenginliği de bir hayli azalacaktı.
Bu arada Tesla da türbinin Avrupa lisans
haklarını almaya başlamıştı. Prens Albert'in
araya girmesi ile Belçika hakları için 10 bin
dolar alabilmeyi başarabilmişti. İtalya'daki
imtiyaz haklarından da 20 bin dolar gelir elde
etmeyi bekliyordu. Amerika'da otomobil ve
trenlerin aydınlatılması için birkaç kontrat
imzalamıştı ve birkaç pratik düzenleme üzerine
çalışmaktaydı. Bununla birlikte ihtiyaç duyduğu
sermayeye
ulaşmaktan
uzaktı.
Hayal
kırıklıklarını
felsefi
bir
yaklaşımla
savuşturmaya çalışıyordu ve kendi zamanı için
-belki de kendi zamanının da ötesinde-
eksiksiz bir fikir geliştirmişti.
"Evrenin ortasındaki dişlilerden başka bir
şey değiliz" diye yazıyordu Morgan'a "ve şu
kaçınılmaz bir sonuçtur ki kendi zamanının
ötesinde olan yol gösterici anlaşılamayacak ve
hayal kırıklığına uğrayacak, acı çekecektir;
gelecek nesillerin daha yüksek takdiri ile
memnun olacaktır."
Morgan Noel'den hemen önce Amerika'ya
döndüğünde
yine
Tesla'nın
önerileri
ile
karşılaşacaktı. Yine çaresiz kalmıştı. "Bu
gidişat neredeyse tüm ümidimi yitirmeme yol
açacak. Paraya çok ihtiyacım var ve bu hayati
anda bir türlü para bulamıyorum. Siz yardım
için başvurabileceğim neredeyse yegane
insansınız..." Mektubuna milyarder işadamına
mutlu Noeller dileyerek son veriyordu. Morgan
ise buna zaten verilmiş olan kredilerin faizini
içeren bir fatura ve yine yeni yıl için iyi
dileklerle mukabele edecekti.
1914 yılının Ocak ayında Tesla, Dünya
Savaşı tehlikesine karşın Alman hükümetine
teslim edilmek üzere yollanacak bir türbin için
Morgan'dan 5 bin dolar isteyecekti. Yurduna
sadakat konusunda vicdanı rahattı çünkü
Birleşik Devletler hükümetine de bir teklif
götürmüş ama Savaş Dairesi'nin icadı hakkı
ndaki olumlu değerlendirmelerine karşı n bir
yanı t alamamı ştı . Bu sefer Morgan
yumuşayacak ve Tesla'ya biraz daha kredi
açacaktı. İki ay sonra Tesla,
Morgan'a bir otomobil hızölçerini finanse
etmesini ve yeni bir şirketin hisselerinin üçte
ikisini almayı önerecekti. Acı bir şekilde yeni
türbinle ilgili bazı sorunlar yaşadığı ortaya
çıkıyordu;
uzun
süre
yüksek
hıza
dayanabilecek bir metal henüz üretilmemişti ve
bu
da
en
azından
geliştirilmesinin
ilk
safhalarında hiç de ucuza getirilebilecek bir iş
değildi. Daha çok zamana ihtiyacı vardı ve bu
da daha uzun süreli mali desteğe ihtiyaç
duyacağı anlamına geliyordu.
Ama Morgan'ın sekreteri bu defa tüm yolları
kapayacak ve genç işadamının artık yeni
icatlarla
ilgilenmediğini
söyleyecekti.
Kış
boyunca Tesla tekrar tekrar arayacaktı
Morgan'ı. "Lütfen bunu bir diğer yardım çağrısı
olarak kabul etmeyin" diyordu ama aslında
umarsız bir çağrıydı bu. Bu arada ofisini de
ihtişamlı
Manhattan
kulelerinden
daha
mütevazı Woolworfh binasına taşımıştı. Kasım
ayında Morgan kredilerin süresini uzatacağını
ama buna yeni bir miktar eklemeyeceğini
bildirdi Tesla'ya.
Herkes katılaşmaya başlamış gibiydi.
Scherff
patronuna
ödenmemiş
maaşların
karşılığında maddi teminat işlevi görecek
belgelerin imzalanması için bir not göndermişti
ve en azından bir miktar ödeme yapılacağını
umduğunu bildirmişti. Ama Tesla belgeleri
imzalamış ve cevap olarak da yeni türbini
hakkındaki projelerini anlatan bir not yollamıştı.
Kişisel sorunlarının arasında arkadaşlarına
yardım edecek zaman bulabiliyordu yine de.
Dört yıl önce Century'nin editörlüğüne terfi
ettirilen Johnson mevkisini tehdit eden bir
skandal konusunda Tesla'nın sırdaşlığına
sığınıyordu. Mr Anthony'den gelen, "Ofisin yeni
durumu hakkında hiçbir bilgi sahibi olunmadan
yazılmış bir yazı. Acaba kendisine yeni
durumdan bahsettiğimde ne söyleyecek, Tanrı
bilir... " diyen bir mektuptan söz ediyordu.
Bu gizemli meselede araya giren Tesla,
sorunu halletmek için elinden geleni yaptığını
bildiriyor ve "Ama o denli yoğun bir direnme ve
korku ile karşılaştım ki dişe dokunur bir sonuç
elde
edemedim...
Bu
işin
peşini
bırakmayacağım. Bu küçük utancın zihninde
büyük bir yük oluşturmayacağını umuyorum..."
diye cevaplıyordu Johnson'u. (Çok önceleri,
Johnson'dan önce, Century'nin editörlüğünü
yapan R. Watson Güder Tesla ile yakın
dosttular ancak Mrs Gilder bir süre sonra
kocasının Tesla ile olan yakın ilişkisinden
rahatsız olmaya başlamıştı.)
Fakat bu küçük utanç -bu utancın kaynağı
ve içeriği çok sıkı korunan bir sırdı- Johson'un
istifa
etmesine
yol
açacaktı.
Lexington
Aveneu'daki meşhur evleri bir daha asla eskisi
gibi huzurlu olamayacaktı bu olaydan sonra.
Gerçi Robert bir süre sonra Akademi
Sekreterliği işini bulacaktı ama ekonomik
durumu
nedeniyle
belini
bir
türlü
doğrultamayacaktı. Johnsonlar hala alıştıkları o
partilerle, hizmetçilerle ve Avrupa tatilleriyle
süslü hayat tarzından vazgeçemiyorlardı ama
borç bataklığına da gittikçe daha fazla
gömülüyorlardı. İki dost sürekli lükslerini
karşılayabilmek için birbirlerinden borç para
almaya başlamışlardı. Diğerinin kefaletini
ödeyen kişi, ne kadar şaşırtıcı olsa da,
genellikle Tesla oluyordu.
Birleşik Devletler için Almanya'ya karşı
savaşa girmek kaçınılmaz olmaya başlamıştı.
Tesla ve genç John Hays Hammond, genellikle
Hammond'un etkisi ile, geliştirdikleri robot
teknolojisi ile bu durumdan çıkar sağlamayı
planlıyorlardı.
Hammond,
Tesla'nın
prensiplerini uygulayarak nereye giderse gitsin
kendisini
takip
eden,
motoru
gözlerinin
arkasına yerleştirilen ışık dalgalarına bağımlı
çalışan robot bir köpek geliştirmişti. Robot
köpek fikri amiralleri ve generalleri pek cezp
edeceğe
benzemiyordu
ama
Hammond,
Boston limanında mürettebatsız bir yatı
yönetebilmeyi de başarmıştı ve iki mucit
ortaklaşa bir teleotomatik şirketi kurmayı
tasarlıyorlardı. Hammond otomatik bir seçici
sistem geliştirmeye çalışıyordu ve Tesla da
birkaç yıl önce geliştirdiği yönlendirilebilir
torpidonun Savaş Dairesi'nin ilgisini çekeceğini
düşünüyordu. Fakat birlikte hareket etme
planlarını uygulayamayacaklardı.
Kariyerinde ulaştığı yere karşın Tesla hala
vatandaşlığı ile ilgili olarak kamuoyunun
kafasında oluşan soru işaretlerinin yükünü
hissediyordu omuzlarında. Washington Post'ta
yayınlanan bir yazıda, sık tekrarlanan bir
yanlışlık yapılıyor, kendisinden Balkanlar'in
ünlü bilim insanı olarak söz ediliyordu.
Washington'daki bürokratlar arasında hayli
yaygın olan sözlerle "Burada icat edilmemiş"
durumuyla da sık sık karşılaşıyordu. Yaptığı
işin kalitesi ne olursa olsun ve toplumun bu
çalışmalardan elde edeceği kazanç ne olursa
olsun, bu etmen belirleyici olabiliyordu.
Ama hiçbir şey Tesla'ya yeniliklere direnen
geleneksel düşmanları -atalet ve çıkar ilişkileri-
kadar zarar vermiyordu. Bir gazeteci donanma
mensuplarından birine Tesla türbinine destek
fonu
açmayı
düşünüp
düşünmediklerini
sormuştu. Donanma Araştırma Bürosu'nun
temsilcisi kendisine şu cevabı verecekti: "Sık
sık bu yönde telkinler alıyoruz. Ama samimi
olmak gerekirse, şu anda endüstri Parson
türbinine uyumlu olarak inşa edilmiş durumda,
bu durumu değiştirmenin maliyeti ve takvimi hiç
de azımsanacak gibi değil... "
Bazen
Tesla'nın
icatları
yurtdışında
Amerika'da
olduğundan
daha
çok
ses
getiriyordu. 1915 yılında telsiz patentlerini
kullanma lisansına sahip bir Alman şirketi
Birleşik Devletler Donanma Radyo İletişim
Servisi için bir radyo istasyonu kurmuştu.
İstasyonda
kullanılan
ekipmanın
telif
haklarından da Tesla bin dolara yakın bir gelir
sağlamıştı.
İstasyonun baş mühendisi 20 bin kilometre
uzaklıktan gönderilen mesajları algılayabildiğim
söylediğinde bunu sakinlikle karşılamıştı çünkü
o bunun olanaklı olduğunu çok önceden
biliyordu. "Böylece benim 1899 ile 1900 yılları
arasında
gerçekleştirdiğim
deneylerin
geçerliliğini ispatlamış oluyorsunuz" diye cevap
verecekti. Ne yazık ki patlak veren savaş
nedeniyle telif haklarından elde ettiği gelir de
kesilecekti; istasyon da Amerika'nın savaşa
girdiği 1917 yılında kapatılacaktı.
New York Times, 6 Kasım 1915 tarihinde,
Londra Reuters haber ajansına dayanarak
birinci sayfadan verdiği bir haberle Tesla ve
Edison'un Nobel fizik ödülünü paylaşacaklarını
duyuruyordu. Ertesi gün Times'dan gelen bir
muhabire kendisine bu konuda hiçbir resmi bilgi
ulaştırılmadığını
anlatacaktı
Tesla.
Ama,
ödülün kendisine veriliş sebebinin telsiz enerji
nakli konusundaki çalışmaları olabileceği
konusunda fikir yürütüyordu. Bunun sadece
dünyevi değil "yarattığı kozmik çaptaki
etkilerle"
evrensel
bir
değeri
olduğunu
söylüyordu.
Muhabire daha sonra patlayıcıların değil
elektrik dalgalarının silah olarak kullanılacağı
bir
geleceğin
savaşlarını
anlatmaya
başlayacaktı. Daha sonra ise yapıcı bir
yaklaşımla,
"Göklerin
aydınlatılabileceği,
okyanusların
evcilleştirileceği;
denizlerin
sulama için, toprağın gübreleme için, güneşin
de enerji elde etmek için kullanılacağı" bir
gelecekten de bahsedecekti.
Edison'un hangi sebeple Nobel ödülüne
layık görüldüğü kendisine sorulduğunda da
incelikle bu beyefendinin bir düzine Nobel
ödülünü hak ettiğini söyleyecekti. Edison ise,
kendisine bu konuda fikri sorulduğunda, resmi
bir tebligat almadığını söyleyecek ve bu
konuda
daha
fazla
yorum
yapmaktan
kaçınacaktı.
Robert ve Katharine bu habere şaşılmamış,
çok sevinmişlerdi. Hemen kendisine bir tebrik
mesajı yollayacaklardı. Her zamankinden
ağırbaşlı bir tavır takınmaya başlayan Tesla
da, "Aslında birçok kişi bu ödüle layık. Ama
teknik literatüre benim adımla geçen en az dört
düzine buluşla ben de bu onura daha az layık
değilim. Bu, hata yapmaya eğilimli bir grup
insanın değil, pek nadiren hata yapan tüm
insanlığın bahşettiği gerçek ve kalıcı bir
şereftir. Bana kalsa buluşlarımın herhangi
birine gelecek bin yılın Nobel ödüllerini
verirdim."
Bundan sonraki gelişmeler biraz daha
karmaşıktı. Batı basını bu haberi almış ve
gerçekliğini kontrol etmeden tüm ülkeye
yaymıştı. Times'da bir kere daha Tesla ile
Nobel ödülünün sahibi sıfatıyla yapılan bir
röportaj yayımlanacaktı.
Muhabire anlattığı hikayeler tipik Tesla
tarzıydı. Dünyanın ses nakli konusundaki
fikirlerini hala anlayamayışına hayret ettiğini
söylüyor, New York'tan telefon eden her hangi
birinin, hiçbir ara teçhizata gerek duymadan
dünyanın istediği yeri ile konuşabileceği,
Avrupa'daki savaş manzaralarının beş dakika
içerisinde Amerika'dan seyredilebileceği bir
teknolojinin geliştirileceğinden söz ediyordu.
Dünyadan geçecek olan akım, verici
istasyonundan sonsuz bir hızla yayılacak, 12
bin kilometre gibi bir mesafe sonrasında ışık
hızına doğru yavaşlamaya başlayacak, daha
sonra bu bölgede tekrar hızlanarak alıcı
istasyonuna sonsuz bir hızla ulaşacaktı. "Bu
mucizevi bir olay. Telsiz insanlık tarihine bir
kasırga gibi girmek üzere. Bir gün dünya
çapında kurulacak, sözgelimi, altı istasyon
sayesinde tüm dünya insanları birbirleri ile salt
ses yolu ile değil, görüntü aracılığı ile de
haberleşebilecekler."
Fizik bilgisindeki eksikliğe karşın (Tesla
ışıktan daha hızlı seyahat edecek bir varlık
olamayacağı fikrine karşı çıkıyordu) kehaneti
kusursuzdu. Elbette ki bugünün eşzamanlı-
mikrodalga
yayan
televizyon
uydularını
öngörebilecek bir zamanda yaşamıyordu ama
buna yakın bir şeyler zihnini meşgul ediyordu;
ne
de
olsa
daha
gençken
ekvatorun
çevresinde dünya ile eşzamanlı dönecek bir
çember kurma projesi hayallerini süslüyordu.
Televizyonu icat edemedi ama hayal
edebiliyordu. Dört yıl sonra Johnson, Tesla'ya,
futbol maçlarını evden seyredilebilecek bir
şekilde ekrana yansıtabilecek bir icat olup
olamayacağını
soracaktı.
Tesla,
"Şov
dünyasına girmeden de zengin olabileceğimi
düşünüyorum" diye cevap verecekti. Literary
Digest ve The Electrical World of New York 14
Kasım baskılarına Edison ve Tesla'nın Nobel
ödülünü paylaşmaları üzerine bir haberle
girmeye hazırlanıyorlardı ki Reuters'in bu defa
Stockholm'den geçtiği bir haber bomba etkisi
yaratacaktı.
Nobel
Komitesi,
ödülün,
X
ışınlarını kristalin yapısını anlamak amacıyla
kullandıkları çalışmaları vesilesiyle İngiliz bilim
insanı Profesör W. H. Bragg ve oğluna layık
görüldüğünü duyurmuştu.
Ne olmuştu? Nobel Ödülü Vakfı bir
açıklama yapmaktan kaçınıyordu. Bir biyografi
yazarı yıllar sonra Tesla'nın, önemli keşiflerde
bulunan bir bilim insanı olarak ödülü basit bir
mucit olan Edison'la paylaşmayı reddettiğini
öne sürecekti. Bir diğer biyografi yazarı bu
teoriyi daha da ileri götürecek,
Edison'un sadistçe ve şeytanca bir tavırla
paraya acilen ihtiyaç duyduğunu bildiği Tesla'yı
20 bin dolardan mahrum etmek için ödülü
almayı reddettiğini yazacaktı.
Ama ne Tesla'nın, ne de Edison'un ödülü
reddettiğine dair somut herhangi bir delil vardır.
Nobel Vakfı, "Bir kimsenin ödülü almayı
reddetme eğiliminde olduğuna dair bir söylenti
nedeniyle ödülün verilmekten vazgeçilmesi fikri
akla yakın bir açıklama olamaz" yorumunda
bulunacaktı basitçe. Ama vakıf Edison ve
Tesla'nın ilk tercihleri olduğu görüşünü de
reddetmiyordu.
Edison yeterince üne ve servete sahipti,
böyle bir onura da ihtiyaç duymuyordu belki de.
Ama Tesla'nın hayal kırıklıklarına bir yenisi
daha eklenmişti. Ve şurası muhakkak ki bu
olay hiç de iyi bir reklam olmamıştı onun için.
|