corporel)
cevher, insanda tensel, şeylerde cisimsel anlamına gelir.
TANRI HAKKINDA 45
bir cevherden başka hiçbir şeyin anlaşılamamasıdır; cevher ve sonlu bir
arada uzlaştırılamayacaklar, çünkü (önerme 8) her cevher zorunlu ola
rak sonsuz olduğu için bu da çelişikliği gerektirecektir.
Önerme XIV
Tanrıdan başka cevher olamaz ve tasarlanamaz.
Kanıtlama
Tanrı mutlak olarak sonsuz bir varlık olduğu, bir cevherin özünü ifa
de eden bütün sıfatlara sahip bulunduğu (tanım 6) ve zorunlu bir varlığı
olduğu için (önerme 11), Tanrıdan başka bir cevher olmuş olsaydı, bu
cevherin ancak Tanrının sıfatlarından biri yardımıyla açıklanabilecek
çeşitte olması gerekirdi. Böylece bu cevher Tanrı ile aynı sıfata sahip
olacak ve bunun sonucunda aynı sıfata sahip iki cevher bulunacaktı ki,
bu da saçmadır (önerme 5), bundan dolayı bu iki cevher ne aynı olacak
olan sıfatlarıyla, ne de cevherin tabiatını asla değiştirmeyen tavırları ve
duygulanışlarıyla birbirlerinden ayrılamazlar, öyle ise Tanrıdan başka
cevherin olmayacağı ve bunun sonucunda ondan başkasının tasarlana
mayacağı doğrudur. Zira eğer başkası tasarlansaydı, zorunlu olarak onu
var gibi tasarlamak gerekecekti; çünkü cevher fikri varlığın zorunluluğu
nu gerektirir, halbuki Tanrıdan başka bir cevher -bu kanıtlamanın bi
rinci bölümüne göre- var diye tasarlanamaz. Demek ki bu saçmadır. Öyle
ise Tanrıdan başka bir cevherin olmayacağı ve tasarlanamayacağı doğru
dur.
Önermenin sonucu I
Buradan çok açık olarak şu sonuç çıkar ki, tek bir Tanrı vardır, yani
(tanım 6) 10’uncu önermenin scolie’sinde söylemiş olduğumuz gibi tek
bir cevher vardır (önerme 10), âlemde mutlak olarak sonsuz tek bir cev
her vardır.
Önermenin sonucu II
Yine buradan şu sonuç çıkar ki, uzamlı şey ile düşünen şey Tanrının
ya sıfatları, ya da Tanrının sıfatlarının duygulanışlarıdır: Çünkü var olan
her şey (Aksiyom 1) kendi başına ya da bir başkasında vardır, yani ya bir
cevherin sıfatı ya da duygulanışıdır.
46 ETİKA
Önerme XV
Var olan her şey Tanrıda vardır ve Tanrı olmadan hiçbir şey var ola
maz ve tasarlanamaz.
Kanıtlama
On dördüncü önermeye göre, Tanrıdan başka cevher yoktur ve ta
sarlanamaz, cevher denince (tanım 3), kendi başına var olan ve kendi
kendisiyle tasarlanan şeyi anlıyorum. Başka bir yönden, cevherin tavır
ları ve duygulanışları cevhersiz var olamaz ve tasarlanamaz, çünkü (tanım
5) onlar ancak cevherde vardırlar; buradan şu sonuç çıkar ki, hiçbir ta
vır Tanrının tabiatı dışında var olamaz ve tasarlanamaz ve her biri yalnız
Tanrının tabiatında olabilir ve onunla tasarlanabilir. Tanrı var olan biri
cik cevher olduğu ve var olduğunu gördüğümüz hiçbir şey asla cevher
olmadığı için, öyle ise bu şeyler zorunlu olarak tavırdırlar ve her tavır,
kendi cevherinde vardır; buradan şu sonuç çıkar ki, var olan her şey
Tanrısız ne var olabilir ne tasarlanabilir.
Scolie
Tanrının insan gibi can ve tenden, ruh ve bedenden birleşik olduğunu,
onun gibi pasif hallere, edilgilere konu olduğunu tasarlayan kimseler vardır.
Fakat şimdiye kadar söylemiş olduğum şeyler bu türlü kimselerin ne değin
aldandıklarını ve Tanrının tabiatı üzerinde doğru bir fikre sahip olmaktan
uzak bulunduklarını yeteri kadar öğretmiştir. Kaldı ki, bu çeşit filozofların
üzerinde durmayacağım. Çünkü, gerçekten Tanrının tabiatı üzerinde biraz
düşünmüş olanların hepsi, Tanrının asla cisimsel, tensel olmadığını kabul
ederler ve bunu çok haklı olarak cisim ve ten için edindiğimiz kavramlarla
kanıtlarlar. Çünkü cisim deyince uzun, geniş ve derin bir nicelik ve her
yönden sınırlanmış olan bir şekilden başka ne anlıyoruz? Halbuki saçmalı
ğa düşmeden, bu fikirler mutlak olarak sonsuz bir varlık olan Tanrıya
tatbik edilebilir mi? Bununla birlikte, Tanrının asla cisimsel olmadığını
kanıtlamak için kullandıkları başka sebeplerle, bir yönden cisimsel ya da
uzamlı cevhere Tanrının tabiatı ile asla uzlaştırılamaz gibi baktıklarını
gösterdikleri gibi, öte yandan bu cisimsel, tensel cevheri yaratanın Tanrı
olduğunu kabul ederler. Fakat ileri sürülen bu yaratmanın nasıl ve hangi
güçle meydana gelebileceğini asla bilmezler, bu da açıkça gösterir ki yarat
madan söz ettikleri zaman, ne söylediklerini kendileri de bilmiyorlar.
TANRI HAKKINDA
47
Haklarında hüküm verebildiğim kadar, oldukça açık kanıtladım ki,
başka bir varlıkla meydana getirilebilmiş ya da yaratılabilmiş cevher yok
tur. (bak: önerme 6’nın önerme sonucu ve önerme VIII’in scolie si). Bun
dan başka göstermiş olduğum gibi (önerme 14) Tanrıdan başka hiçbir
cevher var olamaz ve tasarlanamaz. Buradan da şu sonucu çıkardık ki,
uzamlı cevher Tanrının sonsuz sıfatlarından biridir: bununla birlikte daha
tam bir açıklama yapmak için, aşağıdaki usavurmalara indirilebilen başlıca
itirazlara cevap vermek zorunda olduğumu sanıyorum.
Önce diyorlar ki, cisimsel, tensel cevher, cevher olmak bakımından,
parçalardan meydana gelmiştir ve buradan da şu sonuç çıkar ki, o sonsuz
olamaz ve bundan dolayı Tanrıya ait olmaz; birçok örneklerle temellen
dirmeye çalıştıkları şey budur. İşte birkaç örnek:
Eğer cisimsel, tensel cevherin sonsuz olduğu doğru ise, diyorlar, ka
bul etmelidir ki onu iki bölüme ayırınca, ayrılan iki parçadan her biri ya
sonlu ya sonsuz olacaktır. Bölünen parçalardan her birinin sonlu olduğu
söylenirse, bundan iki sonlu parçadan meydana gelen bir sonsuz olduğu
sonucu çıkacaktır ki, bu da saçmadır; tersine, bölünen iki kısımdan her
birinin sonsuz olacağı söylenirse, bundan şu sonuç çıkar ki, başka bir
sonsuzdan iki kere daha büyük olan bir sonsuzun olabilmesi gerekir, bu
da ötekinden daha az saçma değildir.
Nitekim sonsuz bir niceliği bir ayakla (foot) ölçerseniz, orada sonsuz
ayak bulursunuz; eğer onu bir pus’la ölçerseniz, orada sonsuz pus bulur
sunuz ve bu ikinci sonsuz birincisinden iki defa daha büyük olacaktır.
Bir de şu biçim bir şekli varsayınız:
Varsayınız ki bu şekil, sonsuz bir nicelikte olsun ve A noktasından iki
AB ve AC doğrultuları çizmişsiniz, bu iki doğrultu önce birbirinden be
lirli uzaklıkta olacaklardır. Ancak, sonra onlar sonsuzca uzanacakları için,
48 ETİKA
kabul etmek gerekir ki B doğrultusu ile C doğrultusu arasındaki uzaklık
çok büyük bir derecede artacaktır ve sonunda bu iki doğrultunun
uzaklaşması belirli bir uzaklıktan belirlenemez bir uzaklığa ulaşacaktır.
İşte diyorlar, niceliğin sonsuz diye varsayıldığı bir sistemde çıkan saç
malıklar bundandır; ve bundan da şu sonuç çıkar ki, madde ya da cisim
sel cevher zorunlu olarak sonludur ve bundan dolayı asla Tanrının tabia
tına uygun değildir.
Tanrının üstün (souverain) yetkinliğinden çıkarılmış başka bir kanıt
daha ileri sürülüyor. Tanrı deniyor, üstün bir surette yetkin olduğu için,
edilgin (passif) olamaz. Halbuki cisimsel cevher bölünebildiği için edil
gin olabilir. Cisimsel cevher Tanrının özüne ait değildir.
İşte cisimsel cevherin Tanrının tabiatına elverişli olmadığını ve ona
ait olmayacağını kanıtlamak için filozofların yazdıkları şeyler aşağı yukarı
budur. Fakat buna biraz dikkat edilecek olursa, bütün bu usavurmalara
cevap vermiş olduğum görülecektir.
Gerçekten, bu usavurmalar yanlış bir varsayım üzerine, yani cisimsel
cevherin parçalardan meydana gelmiş olduğunu varsaymak üzerine kurul
muştur. Cevherin bölünemez olduğunu kanıtlayarak bu varsayımın yanlış
lığını (önerme 12 ve önerme sonucu, önerme 13) gösterdim.
Zaten buna dikkat edilecek olursa, onların ileri sürdükleri ve uzamlı
cevherin sonlu olduğunu kanıtlamak için kanıt diye gösterdikleri bütün
saçmalıklar, asla niceliğin sonsuzluğu üzerinde savunduğum tezden ileri
gelmiyor, ancak sırf sonsuz bir niceliğin ortak ölçülebilir ve sonlu parça
lardan meydana gelmiş diye varsayılmasından ileri geliyor. Böylece ileri
sürdükleri bütün saçmalıkları toplayarak çıkarabilecekleri sonuç şudur
ki, sonsuz bir nicelik ne bir ortak ölçülebilirdir, ne de parçalardan meydana
gelmiştir ve şüphesiz bölünebilir olduğu sonucu çıkarılabilen cevherde
hiçbir sıfat olmadığını söyleyerek kanıtladığım şey de (önerme 12) budur.
Öyle ise görülüyor ki, bana karşı ileri sürdükleri itirazlar gerçekte yine
kendilerine dönüyor.
Eğer bununla birlikte, ileri sürdükleri tezin saçmalıklarından, uzamlı
cevherin zorunlu olarak sonlu olduğu sonucunu çıkarmakta direnecek
olurlarsa, ben onlardan, bu bakımdan bir dairede dörtgen hassaları oldu
ğunu söyledikten sonra, dairede çevreye doğru çizilmiş çizgileri birbirine
eşit hiçbir merkezin bulunmadığı sonucunu çıkaran bir adama benzedik
lerine dikkat etmelerini rica ederim. Gerçekten, cisimsel cevher bir son
TANRI HAKKINDA 49
suz ve bölünmez olarak tasarlanabildiği halde (önerme 5, 8 ve 12), onun
sonlu olduğunu kanıtlamak için çok ve bölünebilir olduğunu söylemeye
kalkarlar; bir doğrultunun noktalardan meydana gelmiş olduğunu söy
leyerek işe başlayanların ve buradan yola çıkarak bir doğrultunun son
suzca bölünemeyeceğini kanıtlamak için pek çok kanıtlar bulanların söy
ledikleri de budur.
Gerçekten, cisimsel cevherin cisimler ya da parçalardan meydana gel
miş olduğunu varsaymakta, bir cismin düzlemlerden, her düzlemin doğ
rultulardan ve her doğrultunun noktalardan meydana gelmiş olduğunu
söylemekten daha az saçmalık yoktur. Aklı olan herkes, hele boşluğu
reddedenler bunu kabul edecektir. Zira cisimsel cevherin kendi parça
larının gerçekten birbirinden seçik olacak gibi bölünebileceği doğruysa,
başka parçalar birleşmiş kaldıkları halde, bu parçalardan birisi niçin yok
olmasın? Neden bu parçalar, aralarında boşluk olmasına engel olacak
gibi birbirleriyle sıkışık olmasınlar? Zira, en sonra, iki şey gerçekten bir
birinden seçik olduğu zaman, kendi varlığı hiçbir bozulmaya uğramaksızın
biri öteki olmadan var olabilir. Halbuki tabiatta asla boşluk olmadığı sa
bit olduğu için ve başka yerde göstereceğim gibi tersine olarak, evrenin
bütün bölümleri aralarında hiçbir boşluk olmayacak şekilde sıkıdan sıkı
ya bağlandıkları için, bundan şu sonuç çıkar ki, parçalar gerçekten seçik
olamazlar, yani cevher olmak bakımından cisimsel cevher bölünemez.
Eğer bana birisi şimdi neden dolayı böyle niceliğe bölünebilir gözüyle
bakmaya tabiatça eğilimli olduğumuzu sormuş olsa, ona insanların nice
liği iki farklı biçimde tasarladıkları şeklinde cevap verirdim: Bir kısmı
onu soyutlayarak, yani yüzünden hayal güçleriyle göz önüne alırlar; bir
kısmı ise onu kendi başına ve bir cevher gibi ele alırlar ki, bu da hayal
gücü ile değil, sırf akıl ile yapılır. Birincilerin yaptıkları gibi, eğer bir nice
liği ancak hayal gücümüzün bize çizdiği şekilde anlarsak -ki çoğu kere ve
daha kolay olan da budur- onu sonlu, bölünebilir ve parçalardan meyda
na gelmiş gibi görürüz. Eğer tersine biz onu aklın çabasıyla ele alırsak ve
cevher olmak üzere tasarlarsak ki, bu çok güçtür, göstermiş olduğum
gibi onu sonsuz, tek ve bölünemez gibi görürüz. Hayal gücüyle aklı ya da
zihni ayırt etmesini bilenler, söylediğim şeyi çok açık göreceklerdir ve
maddenin her yerde aynı olduğu, ancak birçok farklı değişiklikleri,
tavırlaşmaları var gibi tasarladığımız zaman kendisini parçalara ayırabi
leceğimizi, bundan dolayı da parçaların gerçekten ayrılmamış olduğu,
50 ETİKA
daha doğrusu aralarında sırf tavır bakımından modal bir fark olup ger
çekte bir fark olmadığı noktalarına dikkat edilecek olursa, bu daha iyi
görülecektir. Diyelim ki, suyun su olmak bakımından bölünebilir ve parça
larının birbirinden ayrı olduklarını tasarlarız da, cevher olmak bakımın
dan bu bölünebilmeyi tasarlayamayız; zira cevher olmak bakımından o,
bölünemez. Nitekim su olmak bakımından su birleşir ve dağılır, fakat
cevher olmak bakımından ne meydana getirilebilir ne bozulabilir.
Bütün bunlar, maddenin cevher olmak bakımından bölünebilir ve
parçaların birleşmesinden meydana gelmiş olduğu şeklindeki varsayım
üzerine kurulmuş olan öteki itiraza yeteri kadar cevap verir. Eğer bu
böyle ise maddenin neden dolayı Tanrının tabiatına elverişli olmayan bir
sıfat olacağını anlamıyorum, çünkü (önerme 14), Tanrıdan başka cevher
yoktur ve bundan dolayı da Tanrı başka bir cevherden edilgin olamaz,
her şey Tanrıdadır; tekrar ediyorum, her şey ancak onun sonsuz tabia
tının kanunlarına göre ve başka yerde göstereceğim gibi, tabiatın zorunlu
sonucu olarak meydana gelir. Böylece denilemez ki Tanrı başka bir var
lıktan edilgin olabilsin, ya da madde bölünebilir diye varsayıldığı zaman
da tabiatına uygun olmayan bir sıfat olsun; yeter ki Tanrı ezeli ve sonsuz
olsun. Fakat işte bu nokta üzerinde şimdiye kadar yeteri derecede söyle
dik.
Önerme XVI
Tanrının tabiatının zorunluluğundan, sonsuz tavırlar halinde sonsuz
şeyler, yani sonsuz bir aklın bütün tasarlayabileceği şeyler çıkmalıdır.
Kanıtlama
Eğer herhangi bir şeyin tanımından, zihin bu şeyin gerçekten zorunlu
sonuçları olan özeliklerini çıkarırsa (inférer ederse) ve şeyin tanımı özün
de ne kadar çok gerçeklik gösterirse; Tanrının tabiatının, her biri kendi
cinsinde sonsuz özü ifade eden mutlak sonsuz sıfatları olduğu (tanım 6)
için, sonsuz bir aklın bütün tasarlayabileceğinin zorunlu olarak bundan
çıkması gerekir.
Önermenin sonucu I
Buradan da şu sonuç çıkar ki, Tanrı sonsuz bir aklın kavrayabileceği
şeyin etker nedenidir (cause efficiente).
TANRI HAKKINDA 51
Önermenin sonucu II
ikinci olarak şu sonuç çıkar ki, Tanrı ilinekli olarak ( accidentel) değil,
kendisi ile nedendir (per se et non per accidens).
Önermenin sonucu III
Üçüncü olarak da şu sonuç çıkar ki, Tanrı mutlak surette ilk nedendir.
Önerme XVII
Tanrı hiçbir baskıya bağlanmadan, sırf kendi tabiatının kanunlarıyla
tesir eder, etkindir.
Kanıtlama
Kanıtladık ki (önerme 16), Tanrının yalnızca tabiatının zorunluluğun
dan, ya da aynı şey demek olan yalnızca kendi tabiatının kanunlarından
mutlak olarak sonsuz şeyler çıkabilir; başka bir yönden kanıtladık ki,
hiçbir şey Tanrısız olamaz ve Tanrısız tasarlanamaz; fakat tersine, her
şey Tanrıdadır. Buradan şu sonuç çıkar ki, onun dışında onun etkisini
zorlayan ve tesir etmesini gerektiren hiçbir şey olamaz; öyle ki, o hiçbir
baskıya uğramadan, sırf kendi tabiatının kanunlarıyla tesir eder.
Önermenin Sonucu I
Buradan ilk önce şu sonuç çıkar ki, Tanrının dışında ya da Tanrıda
onun etki yapmasına sebep olabilecek kendi tabiatının yetkinliğinden
başka hiçbir neden yoktur.
Önerme sonucu II
Buradan ikinci olarak şu sonuç çıkar ki, gerçekten hür neden olarak
yalnız Tanrı vardır (önerme 11 ve onun sonucu, önerme 14). Çünkü
kendi tabiatının zorunluluğu ile yalnız Tanrı vardır ve (önerme 17) yal
nız o kendi tabiatının zorunluluğuyla tesir eder; öyle ise (tanım 7) hür bir
neden olan yalnız odur.
Scolie
Tanrıya hür bir neden gibi bakan kimseler vardır; şu sebeple ki, onla
ra göre Tanrı kendi tabiatından doğan ya da kendi gücünde olan şeylerin
meydana gelmesini sağlayabilir, başka deyişle onlar meydana gelmeyebi
52 ETİKA
lir; fakat söylediğim gibi, her olan şey Tanrının tabiatının zorunlu sonu
cu ve eseri olduğu için, bu filozoflar Tanrının hürlüğünün filân ya da
filân şeyin var olmasına ya da doğmasına engel olmak gücünden ibaret
olduğunu söyledikleri zaman, tıpkı Tanrının bir üçgenin üç açısının iki
doğru açıya eşit olmasının o üçgenin tabiatından çıkmasına sebep olabi
leceğini söyledikleri kadar saçma düşünüyorlar. Halbuki bu tarzda, Tan
rıda tasarlanan bir hürlük fikrini yıkmak için, ben biraz sonra, hatta IV.
önermenin yardımı olmaksızın, ne akıl ne iradenin asla Tanrının tabiatı
na ait olmadığını göstereceğim.
Filozoflardan çoğunun, bir Yüce Aklın ve İrade hürlüğünün Tanrıya
ait özel sıfatlar olduğunu kanıtlayabiliriz sandıklarını bilmiyor değilim.
Bizde yetkin olarak tasarladıkları her şeyi Tanrıya vermeden daha yetkin
bir şey bilmediklerini söylüyorlar ve akıldan daha yetkin hiçbir şey tasar
lamıyorlar. Bununla birlikte, Tanrıyı fiilde üstün aklı olan bir varlık gibi
tasarlıyorlar da, yine de aktüel olarak (fiilde), Tanrının bildiği her şeyi
var kılabileceğine inanmıyorlar; zira bununla Tanrının evrensel gücünü
yıkacaklarını sanıyorlar. Bakın, bunu kanıtlamak için, nasıl bir düşünce
tarzı yürütüyorlar:
Eğer Tanrı, diyorlar, kendi üstün Aklında bulunan her şeyi yaratmış
olsaydı, ondan sonra artık hiçbir şey yaratamayacaktı; bu da Tanrının
evrensel gücüne
7
en aykırı diye tasarlanabilecek bir şeydir. Onlar öyle
ise, daha çok, her şeye karşı ilgisiz ve yalnız mutlak İradenin emriyle
yaratan bir Tanrı kabul etmeden hoşlanırlar.
Bence, yeteri kadar açık olarak gösterdiğimi sanıyorum ki (önerme
11), sonsuz tavırlardaki sonsuz şeyler yani her şey Tanrının sonsuz gücü
ya da onun sonsuz tabiatınca zorunluluklar ondan çıkmıştır. Yani var olan
her şey onun tabiatının zorunlu bir sonucudur. Nitekim üçgenin tabiatın
dan iç açılarının iki doğru açıya eşit olduğu sonucu, ezeli olarak çıkacak
tır. Böylece Tanrının evrensel gücü fiil ( actu) halindedir ve o ezeli olarak
fiil halinde olacaktır (in aetemum in eadem actualitate manebit) ve bana
öyle geliyor ki, Tanrının evrensel gücünü bu tarzda tasarlarken o, kendi
leriyle savaştığım kimselerin sisteminde olduğundan daha yetkili tasar
lanır. Hatta ben açıkça diyebilirim ki, onlar Tanrının evrensel gücünü
reddediyorlar, çünkü Tanrının kendi Aklında meydana gelmesi mümkün
7)
Dostları ilə paylaş: |