Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 9 Sayı: 42 Volume: 9 Issue: 42


THC’nin etkisinde bilinç dışına ait çeşitli bastırılmış motifler, imajlar ortaya çıkar. Güçlü halüsinojenler olan  LSD



Yüklə 224,07 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə3/3
tarix09.04.2020
ölçüsü224,07 Kb.
#30806
1   2   3
dimdikemeksiz pelin


THC’nin etkisinde bilinç dışına ait çeşitli bastırılmış motifler, imajlar ortaya çıkar. Güçlü halüsinojenler olan 

LSDMDASTPMescalinPCPİbogain algılanmakta olan her şeyin distorsiyona uğramasına, renklerin, 

seslerin veya bilinç dışından gelen her türlü düşüncenin değişmesine yol açar. Bu gibi diğer ilaçlarla bir kült 

içinde  insanı  trans  haline  sokmak  ve  istenilen  amaçlar  doğrultusunda  kullanmak  mümkündür.  Sodyum 

pentotal,  kemo-hipnoz  yapmaktadır  ve  bunu  insanları  konuşturmak  için  kullanmışlardır.  Gerçekten 

kimyasal  ajanlar  kullanılarak  yapay  anksiyete,  hipnoz,  rüya  görme  hali,  ağrıya  duyarlılığın  artması  veya 

azalması,  hafıza  kaybı  veya  hatırlatma,  sersemlik,  psikoz,  yaratıcı  düşünce  veya  aşırı  duyarlılık 

oluşturulabilir.” (Sayın, 2007: 54) 

En bilindik halüsinojenlerin başında LSD gelmektedir.(Sayın, 2007: 69) LSD ilk defa 1938’de sentetik 

olarak elde edilmiş, sonra çavdar mahmuzu taneciklerinden doğal olarak bulunmuştur.(Özkaya, 2013: 176; 

Mashour,  2009:  68)  1960’lı  yıllarda  kullanımı  serbest  bırakılmıştır.(Sayın,  2007:  69)  Bu  ilaç  insanlarda 

anormal,  beklenmedik  davranışlar  yaratarak  onları  gülünç,  kötü  duruma  düşürmek  için  kullanılabilir. 

Örneğin  çayına  200  mikrogram  LSD  damlatılan  bir  kişi,  bu  maddeyi  bilmiyorsa  verdiği  bir  konferans 

esnasında,  kahkahalarla  gülmeye  başlayabilir  ya  da  sıvı  THC  de  buna  benzer,  uyumsuz  sayılabilecek 

davranışlara  yol  açabilir.(Sayın,  2007:  154)  “İçkisine  LSD  veya  uyuşturucu  katılan  kişilerin  kolay  intihar 

ettikleri  ve  kolay  insan  öldürdükleri  bilinen  bir  gerçektir.”(Şimşek,  2005:  103)  “LSD’nin  sinir  sistemince 

emilmesi  hızlıdır  ve  kişi  sırayla  üç  değişik  etki  duyar:  1.Kalp  atışının  hızlanması,  atardamar  basıncının 

yükselmesi,  sindirim  bozuklukları.  2.Algılama  etkileri:  Görsel  ve  işitsel  belirtiler.  3.Ruhsal  etkiler:  Zaman 

kavramının  bozulması,  düşünce  akışında  bozukluklar,  uyanıkken  düş  görme  hali,  kişilik  kaybı  duygusu, 


 

- 1097 - 

şiddetli  değişmeler,  kendilerine  ya  da  başkalarına  saldırganlık  hali.”  Uyuşturucunun  etkisindeyken 

paranoya belirtileri gösterenler de mevcuttur.(Özkaya, 2013: 175-176) “Amfetamin gibi kimi kimyasallar (10-

30 mg) alındığında (…) problem çözme ve öğrenme yeteneği hızlanır. Doz artınca (50-70 mg) biraz paronaya 

başlar,  kişinin  alt  yapısında  psikoz  varsa  o  tetiklenir.  100mg  civarında  ise  bu  uyarıcı  bir  halüsinojene 

dönüşür,  halüsinasyonlar  görülmeye  başlanır.”(Sayın,  2007:  69)“Kimyasal  savaş  için  sentezlenmiş  olan 

MDMA  isimli  uyarıcı,  insana  barış  ve  uyum  hissi  verdiğinden  istihbarat  örgütleri  tarafından  düşman 

askerlerinin  yiyeceklerine  katılmak  suretiyle  kullanılmış.  Bu  ilaç  daha  sonra  depresyon  tedavisinde  etkili 

olmuştur.”(Sayın,  2007:  69)  “EA  1729’un  potansiyel  olarak  tehlikeli  bir  uyuşturucu  olduğu  belirlenmiştir. 

Ayrıca  kronik  bir  şekilde  psikoz,  ruhsal  bozukluk  oluşturma  olasılığı  özellikle  deneğin  şizofren  eğilimli 

olması  durumunda  mevcuttur.”(Özkaya,  2013:  177-178)  “Peyote  kaktüsünden  elde  edilen  ve  yine 

Kızılderililerin 

kullandığı 

mescalin 

halüsinojen 

bir 

maddedir. 



Mescaline

şahsiyet 

parçalanmasına(depersonalizasyon)  sebep  olur;  en  ufak  şeylerin  bile  şahıs  tarafından  önemsenmesine  yol 

açar.”(Brown,  2012:  192) “Cinsel  davranışlarda  değişiklik  ve  aberran(değişik,  sapmış)  bir  yapı  oluşturmak, 

bu  amaçla  yüksek  doz  metamfetamin(80-100mg)  insanlara  gizlice  verilerek,  afrodizyak  etkileri 

incelenmiştir.  Metamfetamin  beyinde  dopamine  ve  norepinefrini  arttırarak,  limbik  sistemde  korkunç  bir 

cinsel fırtına yaratabilir. Aberran davranışlara eğilimli kişilerde bu davranışları ortaya çıkarır.”(Sayın, 2007: 

155)  Çok  kuvvetli  bir  halüsinojen  olan  BZ  askerlerin  daha  saldırgan  olmasını  sağlar.  (Sayın,  2007:  72)  “BZ 

kod  adlı  madde  40  saat  ile  4  gün  arasında  etkili,  insanda  delirium(delirme  hali)  yaratan  bir  drogtur.  BZ 

kulanan  kişi,  çevresinden  tamamen  izole  olur,  bir  zombi  gibi  dolaşıp  söyleneni  yapar.  Aşırı  saldırganlık, 

paranoya,  süreğen  psikoz  bu  ilacın  etkileri  arasındadır.”(Sayın,  2007:  146)  “Skopolamin  gibi  bazı 

halüsinojenlerin  de  benzer  etkileri  vardır.”(Sayın,  2007:  200)  “İbogain  bir  halüsinojen  olup  insan  beyninde 

yaklaşık  2  gün  süren  psikedelik  (bilinci  değiştirip,  genişleten)bir  yolculuk  yaşatan  çok  güçlü  bir 

halüsinojendir  ve  eroin,  kokain  bağımlılığında  kullanılmaktadır.  İbogain  kişide  çok  farklı  bilinç  halleri 

yarattığı,  geçmişe  ait  tüm  anıları  bir  film  şeridi  gibi  hatırlattığı,  bilinçli  rüya  görme  hali  sağladığı  için 

psikiyatırların, nörobilimcilerin ve kaçınılmaz olarak da istihbarat örgütlerinin ilgisini, aynı LSD gibi çekmiş 

bir ilaçtır.”(Sayın, 2007: 149) Sodyum  pentothal  iğnesi: Bu ilacın tesirinde kalanlar, sorulan sorulara yalan 

cevaplar verememektedirler. Batı’daki polislerin bu ilacı kullanmalarına rağmen mahkemelerde delil olarak 

kullanılmamaktadır. 

Ancak 


kanıtların 

yeri 


ilacın 

etkisiyle 

söylenirse 

mahkemede 

delil 

sayılmaktadır.(Özkaya, 2013: 63) “Normal insanlara yüksek doz antipsikotik ilacın verilmesi, aşırı sersemlik, 



huzursuzluk  yaratabilir  veya  bazı  NMDA  reseptör  antagonisleri  insanlarda  deliriumlar  (delirme  hali) 

oluşturabilir  ve  tıp  bu  tarz  maddeleri  istihbarat  örgütlerinin  emrine  ‘hipokrat  yeminini  çiğneyerek’ 

sunmaktadır.”(Sayın, 2007: 149) “Yüksek doz atropine unutkanlık yapabildiği gibi, uzun süreli hafıza kaybı 

yapan daha güçlü bazı maddeler de mevcuttur, bu ilaçların “sıcak ve soğuk savaşlarda” kullanıldığına dair 

pek  çok  delil  vardır.  Örneğin  ibotonik  asit  veya  kainik  asit,  beynin  hafıza  ve üç  boyutlu  uzay  algısından 

sorumlu  hipokampus  denen  bölgesinde  veya  limbik  sistemde  geri  dönüşsüz  nöron  ölümüne,  aşırı 

unutkanlığa,  psikoza  ve  sara  nöbetlerine  neden  olabilir.  Bu  gibi  kimyasal  maddeler  ‘geri  dönüşümsüz 

etkilerine  ragmen’  bazı  istihbarat  örgütlerinin  cellat  psikiyatrları  tarafından  insanlar  üzerinde 

denenmektedir.”(Sayın,  2007:  149-150)  “Son  yıllarda  özellikle  öne  çıkan  ilaç  Haloperidol’dür.  Bu  ilaç  tipik 

bir  antipsikotiktir  ve  butyrophenone  sınıfından  kabul  edilir.  Farmakolojik  etkileri  fenotiyazinlere  benzer. 



Haloperidol 1960’dan sonra şizofreni tedavisinde kullanılmaktadır. Ancak daha çok siyasi amaçla kullanılan 

sabıkalı bir üründür.”(Çebi, 2012: 80-81) 



Beynin Elektriksel Uyarımı, Elektromanyetik Dalgalar, Mikroçipler, Zihin Bulandıran Gazlar 

Dünyanın en geri kalmış ülkelerinde dahi zihin kontrolü deneyleri ve uygulamaları yapılmaktadır. 

Sinema veya TV yoluyla alt beyni programlamak, zihin bulandıran gazlar, beyne ya da vücuda yerleştirilen 

mikroçipler, elektromanyetik dalgalar, psikotronik silahlar (sessiz silahlar) kullanmak uzaktan zihin kontrol 

yöntemlerinden bazılarıdır. (Şimşek, 2005: 49,51)  

Önceki  başlıklarda  bahsettiğimiz  sinema  veya  TV’nin  dışında  beyni  etkilemek  için  gaz  da 

kullanılmaktadır.  Örneğin;  bir  kediye  ilaçlı  gaz  püskürtülüp  büyük  bir  kavanoza  konmuştur.  Sonrasında 

yanına  bir  fare  bırakılmıştır.  Kedi  fareyi  görünce  çok  korkmuş,  panik  halindeki  hayvan  camı  tırmalayıp 

kaçmaya  çalışmıştır.  Bu  deney,  beyindeki  ‘korku’  bölgesini,  amigdala  bezesini  gaz  yoluyla  etkilemek 

suretiyle gerçekleştirilen bir deneydir. Kedi-fare örneğinde olduğu gibi insanları etkilemeye yönelik olarak 

tasarlanmış  bir  gaz,  fark  ettirmeden  şehirlere,  ordulara,  yöneticilere  püskürtülürse  panik,  teslimiyet,  her 

şeye boş verme gibi türlü davranışlara sebep olacaktır. Bunlara ‘psiko-motor’ ilaçlar denmektedir.(Özkaya, 

2013: 65)  

İlk küçük adımları 1786 tarihine kadar götürülebilecek olan ve günümüze kadar yapılan çalışmalar 

neticesinde insan davranışlarının; tehlikesiz doku ısınması oluşturulması, işitsel korteksin uyarılması, beyin 


 

- 1098 - 

ritminin  modifike  edilmesi  ve  mikrodalgaların  çok  çeşitli  biyolojik  uygulamalarıyla  değiştirilebileceği  ve 

istenilen şekilde yönlendirilebileceği tespit edilmiştir.(Victorian, 2007: 174) Deneysel psikolog  Dr. Delgado, 

boğaya,  televizyon  kumandasına  benzeyen  bir  araç  ve  daha  önce  derisinin  altına  yerleştirilmiş  çipler 

vasıtasıyla,  beyninin  öfke  ve  huzur  bölgelerine  elektirik  akımı  vererek  istenilen  davranışı 

yaptırmıştır.(Şimşek,  2005:  28)  Delgado’nun  yaptığı  deneyler  göstermektedir  ki;  hareket,  heyecan,  neşe, 

keder  gibi  duygular  ve  davranışlar,  elektirik  akımı  kullanılarak  yönlendirilebilmekte  ve  canlılar  tıpkı 

robotlar gibi düğmeye basılarak kontrol edilebilmektedir. (Victorian, 2007: 154)  

Kişileri  uzaktan  hipnoz  etmek  üzerine  de  çeşitli  çalışmalar  yapılmıştır.  Örneğin  Radyo  Hipnotik 

Beyinlerarası  Kontrol  Projesi  (RHIC),  CİA’in  resmen  hiçbir  zaman  kabul  etmediği  gizli  projelerden  biridir. 

İnsanda hipnotizma etkisi oluşturmak için yapılması gereken tek şey, hedef olarak şeçilmiş kişinin belirlenen 

bir kasına stimociever(mikro küçültülmüş elektronik cihaz)’ın enjekte edilmesidir. Bu işlem için yaygınlıkla 

kullanılan  yerler  burun  ve  kulak  delikleridir.  Bu  yöntemin  yanında  yani  RHIC’nin  yeni  bir  şekli  olarak 

Hafızanın  Elektirikle  Eritilmesi(EDOM),  ortaya  çıkmıştır.  EDOM  hedef  kişide  ‘kayıp  zaman’  duygusu 

meydana  getirmek  ve  hafızanın  kısmi  olarak  silinmesi  maksadıyla  uygulanmaktadır.  Aynı  etkiyi,  aşırı 

dozda  ‘acetochaline’  ile  beyin  hücrelerinden  bazılarının  basit  bir  şekilde  engellenmesiyle  veya  elektronik 

‘kitleme’  yoluyla  oluşturmak  mümkündür.  Ayrıca  bu  kimyasal  tekniğin  dışında  ‘kayıp  zaman’  etkisi 

yaratmak  için  elektromanyetizma  ve  mikrodalgalar  da  kullanılabilmektedir.  Ve  yine  EDOM,  uzaktan 

hipnotizma etkisi meydana getirmek maksadıyla kullanılan araçlardan biridir. Kaynağı CİA olan bir belgeye 

göre, insanlar bu şekilde sistemli telkinlerle intihar emirlerine bile itaat edebilirler.(Victorian, 2007: 168-171) 

 Sinir  cerrahı  W.  Penfield  elektrik  akımını,  beyin  ameliyatları  sırasında  beyin  dışındaki  bölgeyi 

uyarmak amacıyla kullanmıştır. Bu yöntemin uygulandığı epilepsi hastaları, geçmiş yaşantılarının tümünü 

yeniden hissetmişlerdir. Allan H. Frey, 1961’de baş bölgesine düşük güç yoğunluklu UHF elektromanyetik 

enerji  gönderilmesinin,  radyo  dalgalarına  benzeyen  ışınlar  yayarak  kişide  ses  algılaması  meydana 

getirdiğini  kanıtlarla  ortaya  koymuştur.  Yine  Frey  ve  diğer  bilim  insanlarının  ilgili  alanlarda  yaptığı 

çalışmalar  neticesinde  mikrodalga  enerjinin  taşikardi  veya  bradikardiye  neden  olabilecek  gücü  olduğu  da 

açığa  çıkmıştır.  S.M.  Bawin  ise  1973  yılında,  beyin  dalgalarının  düşük  güçte  üretilmiş  VFH  enerjisi 

aracılığıyla artırılabilir veya durdurulabilir olduğunu kanıtlamıştır. Ordu için çok geniş uygulama sahası ve 

yeni  bir  haberleşme  şekli  olan  radyo  dalgaları  vasıtasıyla  beyinle  doğrudan  haberleşme  keşfedilmiştir. 

“Nabız sayısına ayarlı sinyal gönderici cihazların, gönderilen sinyalle istenen bilgiyi nakletmeleri artık hayal 

olmayacaktır. Hatta beyne herhangi bir kelimeyi göndermek mümkün olabilecektir. (…) Uzaktan hipnozla 

programlanabilecek  ve  hipnoz  esnasında  bilinçlerini  aşan  emirlerle  yönlendirilecek  istihbarat  elemanları, 

verilen  görevleri  yerine  getirebileceklerdir.  Hedefin  itaat  ettiği  herhangi  bir  hipnotik  komut,  hedefin 

görünürde kendi beyni içinde doğan kendi fikri olarak kabul edilebilir.” (Victorian, 2007: 174-179) 

 Ses  konusunda  en  büyük  sorun  sesin  havada  çok  fazla  dağılması  ve  tek  bir  noktaya 

odaklanmamasıdır.  Ancak  Amerikalı  ses  mühendisi  Joe  Pompei,  sesi  tek  bir  noktaya  göndermeyi 

başarmıştır.  Pompei  bu  icadına  “Audio  Spotlight”  adını  vermiştir.  Bu  tekniğin  temel  prensibi  ultrasonik 

dalgaların  lazer  ışınına  benzer  bir  şekilde  dağılmadan  tek  bir  noktaya  odaklanabilmesidir.  Bu  cihaz 

yardımıyla  kalabalık  içerisindeki  bir  kişiye  sadece  onun  duyabileceği  şekilde  ses  göndermek  mümkün 

olmaktadır. Başka bir yöntem ise iç kulakta bulunan bezelye büyüklüğündeki sakkula organının ultrasonik 

ses  dalgaları  vasıtasıyla  uyarılmasıdır.(Şimşek,  2005:  45-46)  “Özellikle  iç  kulağa  yerleştirilen  elektronik 

devre,  mikrodalga  silah  endüstrisi  açısından  insan  beyninin  yüzde  yüz  kontrolünü  mümkün 

kılmaktadır.”(Özkaya, 2013: 94) Deride ya da damarlarda ve kemiklerde oluşturulan saf titreşimler de kişi 

tarafından  ses  olarak  algılanabilmektedir.  Infrasound  denilen  duyum  eşiğinin  altındaki  sesler  vasıtasıyla 

uzaktan  kişinin  derisi  üzerinde  saf  titreşimler  meydana  getirmek  mümkün  olabilmektedir.  “Eğer  uzaktan 

gönderilen sesler insan kulağının duyum eşiklerine çok yakın frekanslarda ise kişi konuşulanları şuurlu bir 

şekilde  duymayabilir,  fakat  beyin  tarafından  verilen  mesaj  alınır  böylelikle  gizli  telkin  gerçekleşmiş 

olur.”(Yörükoğlu, 2012: 155) Ümit Sayın, ses dalgalarının ve duyulmayan eşik altı seslerin insanlarda strese, 

anksiyeteye veya psikolojik rahatsızlıklara yol açabileceğini ifade etmiştir.(Sayın, 2007: 220) 

Kişileri izlemek ve onların beyinlerindeki işitsel-görsel bilgileri denetlemek amacıyla kullanılan çift 

yönlü  geniş  bir  Uzaktan  Nöral  Denetim  Sistemi  mevcuttur.  Bu  işlemlerin  hepsi,  kişiyle  fiziksel  bir  temas 

olmaksızın yapılır. Uzaktan Nöral Denetim tekniği, gözetim ve yurt içi istihbarata yönelik esas yöntemdir. 

Bu  yolla  konuşma,  üç  boyutlu  ses  ve  şuuraltı  ses,  kulaklar  devre  dışı  bırakılarak  kişinin  beyninin  işitme 

korteksine  gönderilebilir.  Bu  metodun,  paranoid  şizofreninin  karakteristiği  olan  işitsel  halüsinasyonların 

taklit  edilmesiyle  kurbanlara  fark  ettirmeden  onların  gücünü  ve  azmini  kırmak  için  kullanılabileceği  de 

bildirilmiştir.  Uzaktan  Nöral  Denetim  Sistemi  gözleri  ve  optik  sinirleri  atlayıp  devre  dışı  bırakarak 

doğrudan doğruya görsel kortekse görüntü gönderebilir. Ajanlar beyni programlamak maksadıyla gözetim 



 

- 1099 - 

altındaki  kişi  REM  uykusundayken,  onun  beynine  gizlice  görüntü  yollamak  için  bu  teknolojiyi 

kullanabilmektedirler.(Şimşek, 2005. 115-116; Yılmaz, 2006: 632; Yılmaz, 2014: 186)  

Gaibten  sesler  duyduklarını  ifade  eden  zihin  kontrolü  programlarının  tüm  kurbanları,  psikiyatrik 

destek  almaları  önerisiyle  ile  oyalanmıştır.  Fakat  elde  edilen  kanıtlar  zihinde  sesler  üretebilen  teknolojinin 

mevcut  olduğunu  göstermektedir.  Örneğin  ABD  Patent  Dairesi,  Psiko-Akustik  Projektör’ün  ayrıntılarını 

şöyle tarif etmektedir: “Bu silahın amacı, hedefi hareketsiz kılarak, yoğun işitsel ve psikolojik rahatsızlıklar 

oluşturmaktır.” Yine bu konudaki çeşitli araştırmaların verileri şöyledir: “İnsan zihninin yapısını değiştirme 

sistemi,  tercihen  ses  gibi  farklı  frekans  ve  dalga  şekilleri  olan  çeşitli  uyarıcıların  eş  zamanlı  olarak 

kullanılmasını  içeriyor.  (…)  Araştırmalar,  beynin  özel  dalga  ritimlerini  ortaya  koyarak  bireyin  bilinç 

durumunu değiştirmek için beyni uyaran farklı sistemler geliştirmişlerdir. (…) Suni korku oluşturulması ve 

zihin  kontrol  teknolojisinin  son  aşaması,  seçilmiş  herhangi  bir  kurban  veya  bir  gerçek  grubun  beyin 

dalgalarının  veya  insan  EEG’sinin  kopyalanmasıdır.  Kuvvetli  bilgisayarların  kullanımıyla,  öfke,  acı,  kaygı, 

küçümseme,  umutsuzluk,  şiddet,  sıkıntı,  kıskançlık,  hayal  kırıklığı,  üzüntü,  suçluluk,  nefret,  pişmanlık, 

dargınlık, utanç, aldırışsızlık, kızgınlık, acıma, hiddet, özlem, kin, ve şiddet gibi insan duyguları belirlenip 

EEG  sinyalleri  içinde  “duygu  ifade  grupları”  olarak  ayrılmışlardır.  İlgili  frekans  ve  genişlikleri  ölçülmüş, 

uygun ve ayrı bir şekilde etiketlendikten sonra, frekans/genişlik grupları birleştirilip başka bir bilgisayarda 

saklanmıştır.  Sonuç  olarak,  bu  duygu  kalıpları  alçak  ses  taşıyıcı  frekansların  içine  yerleştirilip,  başka  bir 

insanın  zihninde  aynı  duyguların  oluşturulması  için  kullanılabilecek  aşamaya  gelmiştir.”(Victorian,  2007: 

212-214)  

 İnsan  beyninde  görüntü  algısını  uzaktan  bir  etkiyle  oluşturulması,  özel  ilaçların  tesiriyle  veya 

beynin elektriksel uyarımı ile mümkün olabilmektedir. Beynin frontotemporal bölgesinin elektriksel uyarımı 

denekte halüsinasyonlara neden olmaktadır. Bazı hastalarda ise temporal lobun uyarımı müzik duyuyormuş 

hissi yaratmaktadır. (Şimşek, 2005: 47-48) Bir kadın hastanın beyninin thalamus bölgesi uyarılıyor. İlk önce 

kadının  yüzünde  belirgin  bir  korku  ifadesi  meydana  geliyor.  Sonrasında  sağa  sola  dönmeye  başlıyor  ve 

arkasını  gözleyerek  kontrol  ediyor.  Kendisine  ne  yapmaya  çalıştığı  sorulduğnda  bir  tehlike  hissettiğini  ve 

kötü bir şeyler olacağını sezinlediğini söylüyor. “Pallidum bölgeleri saniyede 8 devrin üzerinde bir frekansta 

uyarılan  bazı  hastalar,  endişe  ve  rahatsızlık  gösteriyorlar  ve  ayrıca  göğüslerinde  kasılma  ve  sıcaklık 

hissediyorlar. Bazı hastalar sol göğüsünde huzursuzluk olduğunu bildiriyorlar ve uyarım tekrarlandığında 

endişeli bir şekilde çığlık atmaya başlıyorlar. Korku hissi herhangi bir acı olmaksızın temporal lobun ‘beynin 

elektriksel  uyarımı’  ile  uyarılması  ile  de  oluşturulabiliyor.  (…)  Amygdaloid’in  uyarılmasının  şiddet 

hareketlerini  doğurduğu  başka  araştırmacılar  tarafından  da  ispatlanmıştır.  (…)  İnsanlar  üzerinde  ‘beynin 

elektriksel  uyarımının  haz  uyandırıcı  etkilerine  yönelik  deneyler  de  en  az  diğerleri  kadar  ilgi  çekici.  (…) 

Beynin elektiriksel uyarımının haz etkisinin en iyi gözlemlendiği bir örnek de, üzgün ve sıkkın görünen bir 

hastanın  beyninin  rastlar  bölgesi  uyarıldığında  hemen  gülmeye  başlaması,  uyarım  kesildiğinde  ise  eski 

üzgün 

haline 


dönmesi 

ve 


uyarım 

tekrar 


uygulanır 

uygulanmaz 

yeniden 

gülümsemeye 

başlaması.”(Yörükoğlu, 2012: 126-128) 

Mikrodalga aracılığıyla kişide uzaktan görüntü hissi yaratmak mümkündür. “Çok düşük frekansta, 

iyonlamanın olmadığı bir radyoaktivite ile baş ağrısı, çınlama, sinirlilik, depresyon, hafıza kaybı hatta panik 

duygusu  oluşturulabilir.”(Şimşek,  2005:  104)  Pandora  Harekatı’nda  da  kullanılmış  olan  mikrodalga 

radyasyonun  insan  üzerindeki    belirtileri;  “aşırı  yorgunluk,  devamlı  veya  ara  sıra  olan  baş  ağrıları,  sinir, 

uykusuzluk,  hafıza  güçlükleri,  fiziksel  stresin  ardından  kalp  bölgesindeki  görülen  ağrılar,  nefes  darlığı, 

istahsızlık,  kalbin  büyümesi  ve  kalple  ilgili  diğer  sorunlardır.”  ABD  devlet  bakanlığı  raporunda  uzaktan 

hedef 


kişiye 

yönlendirilen 

bir 

radarın, 



hedefin 

kalp 


krizi 

geçirmesini 

sağlayacağını 

bildirilmektedir.(Victorian,  2007:  180)  V.P.  Kaznacheyev  adındaki  bir  bilim  adamı,  1974  yılında  uzak  bir 

mesafeden ultraviyole ışınlarının nakledilmesinin insanı öldürebileceğini, Çek mühendis Robert Pavlita da 

‘psikotronik’  cihazlar  vasıtasıyla  uzak  mesafeden  böceklerin  öldürülebileceğini  kanıtlamıştır.  “CİA’in 

Pavlita’nın  çalışmalarıyla  ilgili  raporuna  göre,  bu  bilim  adamı  insanda  güçlü  psikolojik  rahatsızlıklara, 

şiddetli  ve  kontrol  edilemez  duygulara  felç  veya  ölüme  neden  olacak  kapasiteye  sahip  olan,  biri  320km, 

diğeri daha uzun mesafeden etkili olan iki ‘psikotronik’ silah geliştirmiştir.”(Özkaya, 2013: 52)  

“Medikal  mühendislik,  beyni  1-50Hz  frekans  aralığında  ve  0-200  mikro  volt  genliğinde  çalışan 

elektronik  bir  cihaz  olarak  tanımlamaktadır.  Belirli  bir  ritmi  ve  şekli  olan  beyin  dalgaları,  gün  boyunca 

insanın  aktivitelerine  bağlı  olarak  alfa,  beta,  teta,  delta  gibi  farklı  frekans  aralıklarında  değişir.  Beynin 

çalışma frekansı dış uyarıcılar yardımıyla değiştirilebilir. Bir insanın beynini alfa durumuna sokarak o kişiyi 

sakinleştirmek  mümkündür.  (…)  Gevşeme,  rahatlama,  hayal  kurma  ve  yaratıcılık  bu  beyin  durumunda 

kendini belli eder. Pasif ve sakin mizaçlı kişilerde beynin alfa aktivitelerinin belirgin olduğu, diğer yandan 

agresif  kişilerin  beyinlerinin  alfa  aktivitelerinin  minimum  olduğu  söylenmektedir.  Gerginlik,  korku  ve 



 

- 1100 - 

endişe  alfa  aktivitesini  düşürmektedir.”  (…)  Endişe  ve  korku  ya  da  dikkat  ve  konsantrasyon  anlarında, 

beynin  çalışma  frekansı  betadır.  Beta  dalgaları  13Hz’den  hızlı  olan  dalgalardır.  Beta  yoğunluklu 

programların  tedavisiyle  kişinin  sınavlardaki  başarısı  arttırılabilmekte,  bilgiyi  organize  ve  analiz  etme 

istidadı  geliştirilebilmektedir.  Delta  dalgaları  genellikle  derin  uyku  esnasında  açığa  çıkmaktadır.  Delta 

dalgaları  bilinç  dışına  tekabül  eder  ve  bu  alana  yönelik  araştırmalarda  kullanılabilir.  Teta  dalgalarının, 

“algının ve sezginin artması, unutulan hatıraların veya rüyaların hatırlanması ve ilhama açık oluş gibi genel 

psikolojik etkileri” mevcuttur. Bununla beraber “süper öğrenme, zihni yeniden programlama ve otohipnoz 

için en uygun beyin durumudur”. Görsel veya işitsel materyal ile veya elektromanyetik dalgalar ile beyin bu 

frekans aralıklarından birine sürüklenebilir.(Yörükoğlu, 2012: 133-135) 

Düzen  tarafından  istenmeyen,  tehlikeli  olarak  nitelendirilen  insan  ya  da  insan  grupları  olabileceği 

gibi  herhangi  bir  birey  de  istihbarat  ajanlarının  uzaktan  beyin  kontrolü  deneylerinde  kobay  olarak 

kullanılabilir.  Bu  hedefler  içinde  etnik  azınlıklar,  yabancılar,  psikolojik  olarak  sağlıksız  kişiler,  cinsel 

sapmaları  olanlar,  uyuşturucu  bağımlıları,  mahkumlar,  suçlular  ve  ölümcül  hastalar  da  vardır.  Suikast 

girişimlerinde  bu  sessiz  silahlar,  mevcut  düzenin  statükosunu  bozmaya,  değiştirmeye  çalışan  ya  da 

çalışabilecek  herhangi  bir  kişiye  veya  kişilere  karşı  kullanılmaktadır.  Aynı  zamanda  hassas  alanlardaki 

bilgilere erişen ve bunları açıklayan bireylere yönelik bir tehdit olarak da karşımıza çıkmaktadır. Asker ve 

polis  kökenli  istihbarat  personeli  ile  karanlık  devlet  görevlerinde  çalışıp  bu  yapıların  gerçek  niyetini 

anlayarak  hareketi  sorgulamaya  başlayan  kişiler  de  suikast  listesinde  yer  alır.  İstihbarat  ajanları  sessiz 

silahların  varlığını  artık  gizlememelerine  karşın  bu  silahların  sürekli  ve  giderek  artan  bir  şekilde  toplum 

üzerinde, uzaktan beyin kontrolü deneyi, davranış manipülasyonu ve suikast amacıyla kullanıldığını inkar 

etmektedirler. İstihbarat ajanları, bu gerçeği açıklamak isteyen kişilerin saygınlığını yok etmek için de çaba 

sarf etmektedir.”(Özkaya, 2013: 113-114) 



SONUÇ 

Bu  makalede  tarikat,  cemaat,  ideolojik  grup,  siyasi  parti  ya  da  ajanların  insan  yahut  insan 

topluluklarını  yönetmek  maksadıyla  kullandıkları  bazı  zihin  kontrol  yöntemleri  anlatılmaktadır.  Birçok 

araştırmacının  da  ifade  ettiği  gibi  iktidar  özü  itibarıyla  baskıcı  ve  kıstlayıcıdır.  Aynı  zamanda  kaostan 

beslenir.  Düzeni  sağlama  maskesi  altında  toplumunsal  zihin,  iktidar  tarafından  sürekli  olarak  dil,  din,  ırk, 

örf,  âdet  ve  bunun  gibi  birçok  kavram  kullanılarak  dejenere  edilir.  Çünkü  bu  kavramların  aşılandığı 

bireylerin yönetilmesi çok daha kolaydır. Beyni belli kodlarla yıkanmış bireylerin oluşturduğu toplumlarda 

dönemlere  göre  farklılık  göstermek  kaydıyla,  spesifik  bir  grubun  çıkarı  bireysel  çıkarlardan  üstün  tutulur. 

Oysaki  genel  anlamda  bireylerin  tek  tek  ihtiyacı,  ki  bu  insan  hakları  kavramına  denk  düşmektedir,  tüm 

toplumun  güven  ve  hürriyetinin  teminatıdır.  Özgür  bireylerden  oluşan  bir  toplumda  bir  grubun  iktidarı 

olmaz.  Çünkü  evrensel  hukuku  içselleştirmiş  ve  insan  hayatına  saygının  gereklerini  yerine  getiren  bu 

bireylerin  oluşturduğu  toplumlarda  gruplaşmalar  yaşanmaz,  bir  bütünlük  ve  düzen  meydana  çıkar.  Bu 

toplumlardaki tek iktidar hürriyetin sembolü niteliğindeki hukuktur.  

Düşmanını  tanımadan  onunla  mücadeleye  girişmek  güçtür.  Bu  bakımdan  insanlar,  bireysel 

özgürlüklerini tehdit hatta yok eden sistemi iyi tanımalıdır. Bu maksatla eğitim ve öğrenim hayatı boyunca 

teferruatıyla hukuk, psikiyatri, teknoloji, zihin kontrol konulu derslere ağırlık verilmeli, eğitimin esas amacı 

bilimsel düşünüp sorgulayan, birbirlerinin hak ve özgürlüklerini gözeten, ruhen sağlıklı bireyler yetiştirmek 

olmalıdır. 

 

KAYNAKÇA 

BAHAR, İlhan (2009). İstihbarat Örgütlerinde Beyin Yıkama, İstanbul: Kumsaati Yayın Dağıtım Ltd. Şti. 

BROWN, J.A.C (2012). Beyin Yıkama, Çev. Behzat Tanç, İstanbul: Boğaziçi Yayınları A.Ş. 

 

Çebi, H. Yılmaz (2012). “Zihinlere Tecavüz Edenler”, Zihin Kontrol Operasyonları, Ed. Cem Küçük, s.63-93, İstanbul: Profil Yayıncılık. 



KARAKUŞ, Cahit (2013). Beyin, Sınırsız Güç Davranış Analizi ve Kontrolü

http://www.ichs.com.tr/yayin/Davranışların%20Uzaktan%20Yönlendirilmesi.pdf 

KEITH, Jim (2006). Amerikan Derin Devleti ve Beyin Yıkama Operasyonları, Ankara: Nokta Kitap. 

KOŞAN, Ümit (2000). Sessiz Ölüm Tabutluklar, Beyin Yıkama ve Tecrit Hücreleri, İstanbul: Belge Uluslararası Yayıncılık. 

MASHOUR, G. Alexander (2009). “Altered States: LSD and the Anesthesia Laboratory of Henry Knowles Beecher”, CSA Bulletin, S. 69, 

s.68-74. 

ÖZKAYA, Ömer (2013). Zihin Kontrol İnsan Beynini Kontrol Altına Alma Yöntemleri, İstanbul: Pegasus Yayıncılık Tic. San. Ltd. Şti. 

SAYIN, Ümit (2007). Derin Devletler Gizli Projeler ve Kirli Gerçekler, İstanbul: Neden Kitap Yayıncılık Hizmetleri. 

ŞİMŞEK, Erdal (2005). İstihbarat Servislerinde Beyin Yıkama Operasyonları, İstanbul: Kum Saati Yayıncılık. 

VICTORIAN, Armen (2007). İstihbaratta Beyin Yıkama Beyin Kontrolü, Çev. Mustafa Mencütekin, İstanbul: Timaş Yayınları. 

YILMAZ, Sait (2006). 21. Yüzyılda Güvenlik ve İstihbarat, İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti. 

YILMAZ, Sait (2014). ABD İstihbaratı 1947-2014, 2.bs., Ankara: Kripto Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti. 



YÖRÜKOĞLU, Tahir (2012). İstihbarat Servislerinde Beyin Yıkama Operasyonları, İstanbul: Kumsaati Yayın Dağıtım Ltd. Şti. 

Yüklə 224,07 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin