yapardınız? Aslında söyleyecek fazla bir şeyi yoktu. Plânları
bir anda değişmişti.
Röportajı dinlerken bir yandan da düşünüyordum.
Evet
başımıza ne geldiği değil, ona nasıl tepki gösterdiğimizdi
önemli olan. Hayatın sorunlarını nasıl karşılamaliyız? Karşı
laştığımız problemlerden ders alıyor muyuz? Hepsinden
önemlisi, Tanrı'ya ve kendimize güvenimizi oluşturmaya yar
dımcı oluyorlar mı? İşler yolunda gitmediği zamanlar kendi
kendime şu telkinde bulunurum. Bu her duruma uyar.
İçim
deki çok güçlü Tanrı'nın Mükemmellik derecesinde doğru ka
rarlarına engel olabilecek hiç kimse, hiçbir yer, hiçbir şart ve
durum yoktur.
Kay Stevens biliyordu ki gerçek benliğini ortaya koyma
sını engelleyebilecek hiçbir şey yoktu. Sahneye çıktı, orkest
ra şefine gitti ve "İşte numaralarım" dedi ve üzerinde numa
ralar yazılı kahverengi kesekâğıdını uzattı. Programa baş
ladılar. Birkaç parçadan sonra piyanistin yanına oturdu ve o
çalarken şarkı söylemeye başladı; bu arada kuaför de saçın-
daki bigudileri çıkarmaya başladı. Kay de sonunda hepsini
birden seyircilere doğru fırlattı. Orada dokuz yüz kişi oldu
ğunu ve hiçbirinin parasını geri istemediğini söylüyordu rö
portajda. Herkes m e m n u n kalmıştı. Neden? Farklıydı, alışıl
mışın dışındaydı; gerçek benliğinin ifadesiydi, insanlar işin
gösterişini değil özünü hissettiler ve bu cesur şarkıcıyla iş
birliği yaptılar. Onu sevdiler.
Dostları ilə paylaş: