YAŞLILIKTA ENDOKRİNOLOJİK HASTALIKLARIN TEDAVİ KILAVUZU
23. Tanriverdi F, Schneider HJ, Aimaretti G, Masel BE, Casanueva FF, Kelestimur F. Pituitary dysfunction after trauma-
tic brain injury: a clinical and pathophysiological approach. Endocr Rev 2015;36:305-42.
24. Hannon MJ, Sherlock M, Thompson CJ. Pituitary dysfunction following traumatic brain injury or subarachnoid
haemorrhage - in “Endocrine Management in the Intensive Care Unit”. Best Pract Res Clin Endocrinol Metab
2011;25:783-98.
25. Persani L. Clinical review: Central hypothyroidism: pathogenic, diagnostic, and therapeutic challenges. J Clin En-
docrinol Metab 2012;97:3068-78.
26. Higham CE, Johannsson G, Shalet SM. Hypopituitarism. Lancet 2016.
27. Borst SE, Mulligan T. Testosterone replacement therapy for older men. Clin Interv Aging 2007;2:561-6.
28. Antonopoulou M, Sharma R, Farag A, Banerji MA, Karam JG. Hypopituitarism in the elderly. Maturitas
2012;72:277-85.
29. Jankowski CM, Gozansky WS, Schwartz RS, Dahl DJ, Kittelson JM, Scott SM, et al. Effects of dehydroepiandroste-
rone replacement therapy on bone mineral density in older adults: a randomized, controlled trial. J Clin Endocrinol
Metab 2006;91:2986-93.
30. Jankowski CM, Gozansky WS, Van Pelt RE, Wolfe P, Schwartz RS, Kohrt WM. Oral dehydroepiandrosterone rep-
lacement in older adults: effects on central adiposity, glucose metabolism and blood lipids. Clin Endocrinol (Oxf )
2011;75:456-63.
31. Villareal DT, Holloszy JO. Effect of DHEA on abdominal fat and insulin action in elderly women and men: a
randomized controlled trial. JAMA 2004;292:2243-8.
32. Kokshoorn NE, Biermasz NR, Roelfsema F, Smit JW, Pereira AM, Romijn JA. GH replacement therapy in elderly
GH-deficient patients: a systematic review. Eur J Endocrinol 2011;164:657-65.
Bölüm
93
11
YAŞLILIKTA HİPOFİZ TÜMÖRLERİNİN TANI VE
TEDAVİSİ, 65 YAŞ ÖNCESİNDE TANI ALMIŞ HASTALARIN
YAŞLILIKTA İZLEMİ
Hipofizer tümörler her yaşta saptanabilir. Genellikle, belirli yaş dağılımı göstermemektedir. Bir
çalışmada 80 yaş üstü hastalarda otopsi serilerinde %13 oranında saptandığı, bu tümörlerin
%53’ünün immün histokimya boyasında PRL boyandığı, %41’inin boyama negatif olduğu bil-
dirilmiştir (1). Muhtemelen GH ve ACTH üreten tümörler daha genç yaşlarda tanı almakta ve
tedavi edilmektedir. Otopsi serilerinden farklı olarak klinik serilerde 70 yaş ve üstü hastalarda
tümörlerin büyük kısmının non-fonksiyone olduğu, prolaktinomanın ise %4,5 gibi küçük bir
oranda saptandığı ve bunlarında büyük oranda makroadenom olduğu görülmüştür. %13,6 has-
tada GH boyanan tümör, 1 hastada ise Cushing hastalığı saptanmıştır. En yaygın klinik bulgu ise
görme defekti olarak saptanmıştır (2).
Başka bir seride ise hipofiz adenomları içinde en sık gözlenen non-fonksiyone adenom olarak
bulunmuştur. Fonksiyone adenomlar arasında ise en sık prolaktinoma gözlenmektedir (3,4).
Klinikte genellikle kitle etkisine bağlı semptomlar gelişir. Görme bozuklukları en sık görülen
semptomlardır. Değişik vaka gruplarında görme defektleri %60-89 arasında bulunmuştur (3-4).
Yaşlı hastalarda prolaktinomalar mikroadenomdan daha fazla makroadenom olarak saptanmak-
tadırlar. Yaşlı hastalarda akromegali gençlere göre daha hafif seyretmektedir. Bunun nedeni daha
düşük BH düzeyleri ve daha küçük tümör nedeniyle oluyor görünmektedir. Cushing hastalığı
da yaşlı hastalarda daha hafif seyretmektedir, bunun nedeni de daha az tanı alıyor olması ve yaşlı
grupta demans ve depresyon durumunda kortizol aksının değerlendrilmesinde güçlükler olabilir.
65 yaş ve üstü popülasyonda hipofizer tümörlere eşlik eden komorbidite oranı genç hastalardan
daha fazla bulunmuştur. Hastaların farklı serilerde sadece %18,4-%19,2’sinde komorbid patoloji
saptanmamıştır. Bu durum hastaların klinik takip ve tedavilerinde önem taşır. Ameliyat sonrası
komplikasyon hastane yatış sürelerinin uzun olması gibi farklılıklar gençlerden farklı yaklaşım
gerekliliği doğurabilir. Yaşlı hastalarda hipofiz cerrahisi sonrası kalıcı diabetes insipidus ve görme
defisitinde düzelmeme gençlerden daha fazla olmaktadır (4,5).
Yaşlı hastalarda makroprolaktinomalara yaklaşım tartışmalıdır. Yaşlı prolaktinomalarda cerrahi
çok daha az kullanılmakta, daha çok medikal yaklaşım tercih edilmektedir (4). Prolaktinomalarda
cerrahi uygulama yaşları ortalama 48 ve 56 yaş olarak bulunmuştur (6,7). Dopamin agonistleri-
nin dizzines gibi yan etkilerinin yaşlı popülasyonda tolere edilmesi daha zorlaşmakta, polifarmasi
olması nedeniyle özellikle parkinson, demans, alzheimer ilaçları ile etkileşimlerinin göz önün-
de bulundurulmasını gerektirmektedir. Ayrıca prolaktinoma takip ve tedavisinde özellikle genç
grupta önem taşıyan menstruel siklus düzeninin ve fertilitenin sağlanması yaşlı grupta tedavi
hedefleri arasında yer almamaktadır. Kitlenin boyutu, bası etkisi, görme alanı defektleri gibi
faktörler nedeniyle tedavi ve takip yaklaşımları belirlenmelidir.
|