Yeme bozukluklarinda biLİŞsel davranişÇi tedavi The cognitive behavioral therapy in eating disorders



Yüklə 289,5 Kb.
tarix09.02.2017
ölçüsü289,5 Kb.
#8173

YEME BOZUKLUKLARINDA BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TEDAVİ



The cognitive behavioral therapy in eating disorders
Fulya MANER*, Agah AYDIN**

Bakırköy Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi; Klinik Şef Yrd., Doç. Dr., **4. Psikiyatri, Dr.





Yazışma adresi:

Fulya MANER*

Fırıldak sok. NO:20-22/2

Moda-İSTANBUL

Tlf: 0532 2414102

Fax:0212 5729595

e-mail: fmaner@ttnet.net.tr
Agah AYDIN**

Tlf : 0505 5827535



e-mail: agahaydin@hotmail.com

YEME BOZUKLUKLARINDA BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TEDAVİ



ÖZET
Bilişsel davranışçı tedavi bir durumu değerlendirme biçimine bağlı olarak farklı duygular
ve davranışlar yaşanacağı kuramına dayanır. Yeme bozukluklarında yeme davranışı, biçim ve
ağırlık ile aşırı zihinsel uğraşı söz konusudur.
Anoreksiya nervosa (AN), vücut ağırlığının sağlıklı normlardan %85’inin altına
düşmesine yol açacak kilo kaybı, büyüme devam ederken uygun ağırlığa erişmeyi reddetme, kilo
almaktan ve zayıf olmasına rağmen şişmanlamaktan yoğun korku, beden imgesinde, beden
biçimini algılamakta bozukluk ve kadınlarda üç ardışık menstruel siklusun kaybı ile belirgindir.
Bulimiya nervosa (BN), yineleyen tıkınırcasına yeme epizodları, tıkınma sırasında yemeyi
kontrol edememe duygusu, kilo almayı önlemek için uygunsuz telafi davranışları (örn: kusma,
laksatif, diüretik kullanımı, aşırı diyet yapma, oruç tutma, yoğun egzersiz ), beden ağırlığı, biçimi
ile sürekli zihinsel uğraşı ve üç ay içinde haftada ortalama iki tıkınma epizodu ile belirgindir.
Bu gözden geçirme makalesinde yeme bozukluklarında Fairburn’un ve Cooper’ın
geliştirdiği bilişsel davranışçı tedavi yaklaşımları anlatılacaktır. Fairburn’ın tedavisinin üç
aşaması vardır. Bulimianın bilişsel bakış açısının taslağı çizilir ve yeme kontrolünü yeniden
kazanmaya yardımcı olmak üzere davranışçı yöntemler kullanılır. Sorun olan düşünceler ve
tutumlar incelenir ve değiştirilir. Bunlara ek olarak, hem diyet yapma eğilimini azaltmak, hem de
biçim ve ağırlığa ilişkin düşünceleri değiştirmek için davranışçı yöntemler uygulanır. Değişikliğin
devam etmesine odaklanılır.
Cooper’ın kuramına göre bulimiya nervozanın gelişimine ilişkin ve devam ettirici
etmenler belirlenerek etyolojide bilişsel davranışçı yaklaşım daha da geliştirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Yeme bozuklukları, anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza, bilişsel
davranışçı tedavi


ABSTRACT



The cognitive behavioral therapy in eating disorders
Cognitive behavioral therapy is based on the theory that the affect and behaviors can be
modified by changes in thinking and evaluating certain situations. Eating behaviors, shape and
weight are excessively preoccupied in eating disorders.
Anorexia nervosa is a disorder characterised by refusal to maintain body weight at or
above a minimally normal weight for age and height, intense fear of gaining weight though
underweight, disturbance in body image, amenorrhea.
Bulimia nervosa is characterized as recurrent episodes of binge eating, a sense of lack of
control over eating during the episode, recurrent inappropriate compensatory behavior in order to
prevent weight gain, such as self-induced vomiting, misuse of laxatives, diuretics, fasting,
excessive exercise. The binge eating and inappropriate compensatory behaviors occur at least
twice a week for three months.
In this review article cognitive behavior therapy in eating disorders theories developed by
Fairburn and Cooper have been explained. There are three stages of Fairburn’s therapy. The
cognitive aspect of bulimia has been drawn and behavioral methods that help to regain eating
control have been used. Problematic thoughts and attitudes have been identified and modified.
Additionally behavioral techniques have been used both to decrease the tendency to make diet
and change the thoughts about shape and weight. The maintenance of change have been focused.
Cooper’s model provides the factors related to the maintenance and development of
bulimia nervosa, so the cognitive behavioral approaches have been improved in the etiology.
Keywords: Eating disorders, anorexia nervosa, bulimia nervosa, cognitive behavioral therapy

Anoreksia nervosa (AN) ve bulimia nervosa (BN) görüntü (biçim), ağırlık ile aşırı


ilgilenme ile karakterizedir. Bu ilgi AN ve BN için tanı açısından büyük önem taşır (Fairburn
1984, Garner 1993). Marazi şişmanlık korkusu (Garner 1982), zayıflığı kovalama (Andersen
2005) ve ağırlık fobisi (Andersen 2005) gibi çeşitli terimlerle tanımlanmıştır. Temel
psikopatolojide bu hastalar kendilik değerlerini, biçimleri ve ağırlıkları açısından değerlendirirler.
Sonuç olarak biçim ve ağırlıklarına ilişkin düşüncelerle zihinsel meşguliyet içinde olurlar. Sürekli
şişmanlık ve kilo almaktan sakınırlar. Ağırlığı kontrol etmek için çeşitli davranışlar AN ve BN
için tipiktir (Aşırı diyet, zorlayarak kusma, purgatif-diüretik kullanma, aşırı egzersizler). AN’da
sonuç aşırı zayıflıktır. BN’da hastanın diyet girişimleri aşırı yeme epizodları ile kesintiye uğradığı
için zayıflama olması gerekmez (Fairburn 1997). Her iki bozukluğun psikopatolojisine ilişkin üç
nokta önemlidir ki, bunlar tedavinin gidişini belirler (Fairburn 1989).
1- AN ve BN’da birçok özellik, hastanın biçime ve ağırlığına ilişkin aşırı anlam
yüklenmesine ikincil olarak gelişme eğilimindedir.
2- AN’da bazı özellikler açlığa bağlıdır (Yiyecek ve yeme ile zihinsel meşguliyet, aşırı yeme
epizodu, çökkün mizaç ve irritabilite, obsesyon belirtileri, konsantrasyon bozukluğu, ilgi
azalması, cinsel istek kaybı, sosyal geri çekilme). Bir hasta alt grubunda ise ağırlık
düzeltilmesine rağmen depresif özelliklerde sorun devam etmekte olabilir, bunlarda depresif
bozukluk beraber bulunmaktadır.
3- BN ve bulimia epizodları olan AN’da birçok özellik yemek yemedeki kontrol kaybına karşı
sekonder psikolojik yanıttır. Bu özellikler depresyon ve anksiyete belirtileri, sosyal geri
çekilme ve konsantrasyon bozukluğudur.

BN TEDAVİSİ
Çoğu hasta ayaktan tedavi edilebilir. Ancak çok depresif, intihar riski, ciddi elektrolit
bozukluğu gibi tıbbi sorunlarda veya dışarıda tedavi zedeleyici olduğunda hastaneye yatırmak
gerekir. Böyle olgular %5’ten azdır. Bilişsel davranışçı tedavi, üç-altı ay süreyle on-yirmi tedavi
oturumu şeklindedir (Goodsitt 1985). Şu prosedürler uygulanır:
1- Bilişsel yeniden planlama (restructuring)
2- Düşünce ve davranışların hastanın kendisi tarafından kendinin tuttuğu kağıtlarla
gözlemlenmesi (self-monitoring)
3- Eğitim
4- Düzenli yeme biçimi (patern) oluşturmak üzere kendilik-kontrol önlemlerinin kullanımı
5- Diyet yapmayı yok etmek için düzenlenen çeşitli diğer önlemler
Bunlara ek olarak:
1- Nüks önleme yöntemleri
2- Sorun çözme eğitimi
3- Yanıt önleme ile yüzleştirme

Fairburn’un bilişsel davranışçı tedavisi (Fairburn 1997, Fairburn 1989) : Bu tedavi
programı 5 ay devam eder, yarı yapılandırılmıştır, soruna yöneliktir ve geçmişten ziyade güncel
ve geleceğe odaklanır.
Tedavinin üç fazı vardır:
1- Bulimianın bilişsel bakış açısının taslağı çizilir ve yeme kontrolünü yeniden kazanmaya
yardımcı olmak üzere davranışçı yöntemler kullanılır.
2- Sorun olan düşünceler ve tutumlar incelenir ve değiştirilir. Bunlara ek olarak, hem diyet yapma
eğilimini azaltmak, hem de biçim ve ağırlığa ilişkin düşünceleri değiştirmek için davranışçı
yöntemler uygulanır.
3- Değişikliğin devam etmesine odaklanılır.

Bu tedavi tanımlanmasında hastanın kadın olduğu düşünüldü, çünkü çoğunluk BN’da kadındır.


1. Faz
Birinci faz dört hafta sürer, görüşmeler haftada iki kere yapılır. Eğer yeme alışkanlığı ileri
derecede bozulmuşsa, hastayı haftada üç veya daha fazla görmek gerekebilir.
1. görüşme;
Hastanın öyküsü öğrenilir ve tedavinin yapısı, stili, hedefleri tanımlanır. Hastanın güncel
durumunu değerlendirirken şu temel noktalar ele alınır:
1. Hasta tarafından düşünülen sorunun kesin tanımı
2. Özgün psikopatoloji
a- Biçim ve ağırlığa ilişkin tutumlar
Biçim ve ağırlığın önem derecesi
Ağırlıktaki değişikliklere tepki
Görünüme ait yorumlara tepki
İstenilen ağırlık
b- Yeme alışkanlığı
Diyet yapma çabaları
Aşırı yeme epizodları
Yemek yemeyi kontrol etme
c- Ağırlık kontrolü yöntemleri
Diyet yapma
Zorlayarak kusma
Purgatif ve diüretik kullanma
Egzersiz yapma
3- Genel Patoloji
a- Nörotik semptomatoloji, özellikle depresif semptomlar ve intihar riski
b- Kişiler arası ilişkiler
c- Self-esteem (özgüven), assertiveness (girişkenlik), perfectionism (mükemmeliyetçilik)
4- Sosyal koşullar
5- Fizik sağlık
Ağırlık ve ağırlık öyküsü
BN’ya bilişsel bakış açısı: Burada dört önemli nokta vurgulanmalıdır (Tablo-1)
1- Diyet yapma şüphesiz tıkınırcasına yemeye bir yanıt olmasına rağmen psikolojik ve fizyolojik
mekanizmalarla tıkınırcasına yemeyi devam ettirir.
2- Zorlayarak kusma ve daha az olmak üzere purgatif ve diüretik kötüye kullanımı tıkınırcasına
yemeyi arttırır, çünkü kalori emiliminin azaldığına inanılır.
3- Biçim ve ağırlıkla aşırı ilgilenme özellikle kendine verilen değeri biçim ve ağırlık açısından
düşünme, aşırı diyet yapmaya neden olur ve böylece yeme sorunu devam eder.
4- Biçim ve ağırlığa ilişkin aşırı ilgi sıklıkla uzun süre devam eden yetersizlik ve değersizlik
hisleriyle birliktedir.
Fairburn’nun düzeltilmiş modeli : İlk modele mükemmeliyetçilik ve dikotom
düşünmenin diyet yapma ve tıkınırcasına yemede önemi ve olumsuz duygulanımın telafi
davranışlarındaki rolü eklenmiştir (Fairburn 1997) (Tablo-2).
Gözlem ve kayıt tutma (monitoring) : Hastaya yemek yemesini nasıl gözlemleyeceği
gösterilmelidir. Mantığı açıklanmalıdır. Gözlem hem terapiste hem de hastaya yemek
alışkanlığını ve sorunların hangi koşullarda ortaya çıktığını açıklamaya yardımcı olur, hastanın
yeme alışkanlıkları ve sorun olan düşünce ve duygularını değiştirmesine katkıda bulunur.
Gözlemenin amacı, yeme alışkanlıklarına ilişkin ayrıntılı bilgi sağlamaktır. Bu tedavi için
önemlidir. Başlangıçta yenilen herşeyi yazmak sıkıcı gelebilir veya anlamsız bulunabilir. Herbir
gün için ayrı kağıt kullanılmalı ve tarih üstte belirtilmelidir.
Kolon 1: Yiyecek veya sıvının alındığı zaman kaydedilir (saat olarak).
Kolon 2: Gün boyunca alınan bütün yiyecek ve içecekler kaydedilir. Her bir item (madde)
mümkün olduğunca alınır alınmaz kaydedilmelidir. Birkaç saat sonra ne yediğini hatırlamak
uygun değildir. Kaloriler yazılmamalıdır. Öğünler tırnak işareti kullanılarak ayrıştırılmalıdır.
Kolon 3: Yemek yenilen yer.
Kolon 4: Yemenin aşırı olduğu düşünüldüğünde yanlarına yıldız konulur. Tıkınma dönemlerinde
bütün yedikleri kaydedilmelidir.
Kolon 5: Kusma, laksatif, diüretik alınan epizodlar kaydedilir.
Kolon 6: Yeme davranışı etkilediği düşünülen düşünce ve duyguların kaydedildiği bir günlük
olarak kullanılır. Örneğin bir tartışma tıkınmayı başlatıcı bir etki oluşturmuşsa, bu tartışma
beraberinde hissedilen duygular ve düşüncelerle birlikte kaydedilmelidir. Yemede etkili olmasa
bile, diğer olaylar da kaydedilmelidir. Kilo da 6. kolona kaydedilebilir.
Her tedavi görüşmesi bu gözlem kağıtlarının gözden geçirilmesini içerdiği için görüşmeye
getirilmelidir.
2. Görüşme:
Gözlem kağıtlarının gözden geçirilmesi: Terapist hastanın bilişsel süreçleriyle
davranışlarının ilişkisini kurma çabasında şu soruyu sorabilir: “Bunu yemeden hemen önce
aklınızdan ne gibi düşünceler geçiyordu?”. Sorun olan düşünceler tanımlanır, belirlenir. Haftada
bir tartılması önerilir. Bazı hastalar günde birçok kez tartılabilir, bu durum dereceli olarak
azaltılır. Sıvı alımına bağlı olarak vücut ağırlığı günden güne farklılık (dalgalanma) gösterebilir.
Bu da gerçek ağırlığı göstermez.
3.-8. Görüşmeler:
Bu görüşmelerin her birinde hastanın gözlem kağıtları yeniden gözden geçirilir. Her
görüşmenin sonunda sınırlı sayıda ödevler planlanır ve bir sonraki görüşmede terapist ve hasta bu
ödevleri yerine getirme çabalarını gözden geçirir ve daha ileri ödevler planlanır. BN hastaları
kendilerini aşırı eleştirdikleri için küçük başarıları bile önemle vurgulanmalıdır. Buna ek olarak
görüşmeler şu özellikleri içermelidir:
1- BN’nın bilişsel bakış açısının belirlenmesi: Bu bakış açısını pekiştiren deliller ortaya
çıktığında vurgulanmalıdır. Örneğin aşırı yeme epizodu diyet kurallarının bozulması (örneğin
çikolata yeme ile) ile presipite olmuşsa bu, çok önemli bir nokta olan katı diyet kurallarının aşırı
yeme epizodlarını kolaylaştıracağını göstermek için kullanılabilir. Amaç hastaya yeme sorununu
ortaya çıkaran mekanizmalarını anlamaya çalışmasına ve bilişsel/davranış değişikliğine
gereksinimi olduğunu kabul etmesine yardımcı olmaktır.
2- Eğitim: Hastaya şu konularda bilgi verilmelidir.
a- Vücut ağırlığı ve dengelenmesi : Hastalara yaş ve boya göre ortalama ağırlık (standart ağırlık)
hakkında bilgi verilir. Kesin istenilen ağırlık yerine yaklaşık 2-3 kg.’lık bir ağırlık aralığını
(range) kabullenmeleri önerilir. Bu ağırlık standart kilolarının %85’inin altına inmemelidir. Aksi
takdirde açlığın fizyolojik ve psikolojik sekelleri ortaya çıkabilir. Hastaların yeme kontrolünü
sağlayana kadar belirli bir ağırlık aralığına karar vermelerini ertelemeleri uygundur.
b- Tıkınırcasına yeme, zorlayarak kusma ve purgatif kötü kullanımının fizik sonuçları (Elektrolit
dengesizliği, tükürük bezlerinin büyümesi, ön dişlerin iç yüzeylerinde aşınma, intermitant ödem,
mensturasyon düzensizlikleri) .
c- Kiloyu kontrol etmek için kusma ve purgatif kullanmanın göreceli etkisizliği.
d- Diyet yapmanın yan etkileri.
Üç şekilde diyet yapılır:
- Belirli zaman yemek yememe
- Bazı yiyecekleri yemekten kaçınma
- Tüm alınan yiyecek miktarının kısıtlanması
Bulimikler bütün bu tür diyetleri katı bir şekilde uygular ve bozunca (diyet kurallarının yanlış
olduğunu düşünmek yerine) kendi kontrol zayıflığı olarak düşünür. Diyeti bozunca bolca yer,
ertesi gün yine diyet yapmaya karar verirler. Bir kere zayıflayınca aşırı yemeyi kolaylaştıran diğer
faktörlerin etkisi görülür. Bunlar yemek yemekten hoşnutluk, güncel sorunlardan uzaklaşma,
depresyon ve anksiyetenin geçici olarak hafiflemesidir. Terapist hastaya diyet yapmanın aşırı
yemeyi kolaylaştıracağını önemle belirtmelidir. Amaç hastanın diyet yapmamayı öğrenmesidir.
3- Yeme, kusma ve purgatif kullanımına ilişkin öğüt verme:

a- Düzenli yeme kalıbının (patern) önerilmesi: Hastadan günde 3-4 planlanmış öğün ve 1-2
planlanmış öğün arası yemesi istenir. Yeme zamanları arasında genellikle 3 saatlik bir aralık
bulunmalı ve hasta bir sonraki öğünün ne zaman olduğunu bilmelidir. Bu yeme kalıbına diğer
aktivitelerden öncelik tanınmalıdır. Bu zamanlar arasında hasta yememek için elinden geleni
yapmalıdır. Yeme alışkanlığı ileri derecede bozulmuş olan hastalar öğün ve ara öğünleri yavaş
yavaş uygulamalıdır. İlk önce yemelerinin en bozulmuş olduğu günün bölümüne (örneğin sabah)
yoğunlaşmalı, sonra yavaş yavaş bütün günü kapsayana kadar yeme kalıbını yaymalıdır. Düşük
kalorili yiyecekleri seçmelerine karışılmamalıdır.

b- Uyarı kontrol yöntemleri:
1-Yerken başka hiçbir aktivite ile uğraşmama. Yeme “saf” bir deneyim olmalıdır. TV
seyrederken, okurken, telefonla konuşurken yemek yememek gerekir. Bu şekilde “otomatik
yeme”den kaçınmış olacaklar ve daha az yiyeceklerdir.
2-Evde bir odada ve bu odada belirli bir yerde yemek yemelidir. Bu yer mümkünse başka hiçbir
amaç için kullanılmamalıdır. Çalıştığı yerde asla yememelidir.
3- Yemek yerken yiyecek kaynağının sınırlandırılması. Örneğin ekmek için istediği sayıda dilim
kesip ekmeğin kalanını saklandığı yere koymalı; bir başka dilim istiyorsa, bütün yiyeceklerini
bitirdikten sonra almalı ve gerçekten yemeye devam edip etmemek istediğini dikkatle düşünmeli,
yiyecek malzemeleri hastanın yediği masada bulundurulmamalıdır. Asla kutulardan direkt
yememek gerekir, çünkü yenilen yemeğin miktarını takip etmek güçleşir.
4- Tabakta yemek bırakmayı deneme. Yiyecek boşa gidecek diye suçluluk duyabilirler, ancak
istemedikleri halde yedikleri yiyeceklerle karşılaştırıldığında bu boşa gitme çok azdır.
5- Bırakılan yiyeceğin atılması.
6- “Tehlikeli” yiyeceklerle yüzyüze gelmeyi sınırlama. Evlerinde sorun olan yiyecekleri mümkün
olduğu kadar az bulundurma.
7- Alışverişi planlama ve listeye sadık kalma. Bu liste hasta açken değil, tokken yapılmalıdır.
Alışveriş için listedekilere yetecek kadar para almalı, kontrolünün zayıf olduğu zamanlarda
mümkün olduğunca az para taşımalı, hemen yenebilecek yiyecekler yerine hazırlanma gerektiren
yiyecekleri seçmeğe eğilim göstermelidir.
8- Mümkünse yiyecekleri başkaları için idare eden kimse olarak görev yapmamalı, örneğin
çocuklar için yiyecek paketlenecek ise ya bunu çocuklar kendileri yapmalı ya da ailede başka bir
üye yardım etmelidir.
c- Alternatif davranış: Hastadan tıkınırcasına yemesinin yerine geçebilecek hoş aktivitelerin
listesini yapması istenir. Bu aktiviteler arkadaş ziyareti ya da arkadaşa telefon etme, egzersiz
yapma, müzik çalma, banyo yapma şeklinde olabilir.
d- Kusmaya ilişkin öğüt verme: Kusmanın durdurulmasından ziyade yeme alışkanlığının
değiştirilmesine çaba harcanmalıdır. Kognitif bakış açısından hasta aşırı yemeği bırakırsa, kusma
devam etmeyecektir. Bununla birlikte, hasta kusma sıklığını azaltma becerisi içerisinde ise bunu
yapabilir. Ardından kusabileceği varsayımı ile ne yiyeceğine asla karar vermemelidir.
e- Purgatif ve diüretiklere ilişkin öğüt verme.
f- Hastanın arkadaşları ve akrabaları ile görüşme: Sorunu açık hale getirme ve uygun sosyal
destek sağlamak için gerekir.
g- Hafta sonunda hastanın yeme alışkanlığı değişmemişse, bu tedavi yaklaşımı bırakılmalıdır.
2. Faz
Sekiz hafta sürer ve haftada iki görüşme yapılır.
A. Diyet yapmanın bırakılması: Terapist şişmanlatıcı etkisinden dolayı hastanın yemek istemediği
yiyeceklerin listesini yaptırır, bunları dört gruba ayırmasını ister. Her görüşmede bu dört gruptan
birinden yiyecek seçerek yemesini ister. En kolaydan başlanır, en zora doğru devam edilir.
Yiyecekler planlanmış öğün ve öğün aralarının bir parçası olarak yenmelidir ve yemeği kontrol
ettiklerini hissettikleri zamanlarda yenmelidir. Başlangıçta yiyeceğin miktarı önemli değildir,
bununla birlikte son hedef hastanın rahatsızlık duymadan normal miktarlarda yeme becerisi
kazanmasıdır. Bu davranışçı yönergelere az sayıda hasta uyamayabilir. Bunlara terapistin
yardımcı olduğu yüzleştirme uygulanır. Hasta kaçınılan yiyecekleri terapi oturumunda yer,
hastanın aşırı yeme ve kusma isteği ile mücadele edilir. Bu oturumlar dikkatle planlanmalı, hasta
önerilen planın mantığı ve ne olduğuna ilişkin bilgilendirilmelidir. Yenilen yiyecek görüşmenin
başlangıcında yenilmeli, görüşmenin kalan zamanı hastanın sonuç olarak ortaya çıkan
duygularıyla başa çıkmasına yardımcı olmak ve bununla ilişkili düşüncelerini tanımlama ve
sorgulamaya ayrılmalıdır. Genellikle bu oturumları seriler şeklinde ve farklı yiyecek tipleri ile
denemek gerekir. Oturumlar arasında hasta, bu yiyeceklerin ardından aşırı yeme ve kusma
olmadan yemeği denemeli ve düzenli yeme kalıpları bozulmaksızın denemelidir. Hastalar farklı
ortamlarda (örneğin restoran, piknik, yemek davetleri) yemeyi denemeli ve mümkün olduğunca
değişik besinleri almaya çalışmalıdır.
B. Kognitif yeniden yapılandırma:
Tedavinin ikinci fazının başlamasıyla hasta sorun olan düşüncelerini nasıl sorgulayacağını
öğrenmeye hazır olmalıdır. AN ve BN olan hastaların kognitif distorsiyonları şunlardır:
a- Selektif abstraksiyon ;
İzole ayrıntılara dayanarak sonuç çıkarma ve bu arada daha göze çarpan ve zıt delilleri görmezden
gelme.
Örnekler:
- Kendimi bir türlü kontrol edemiyorum. Dün akşam restoranda yemek yerken bana verilen
herşeyi yedim, oysa çok dikkatli olacağıma dair başta karar vermiştim. Çok güçsüzüm.
- Zayıf olursam özgün, değerli olurum.
- Kontrolde olabildiğim tek alan yemek yemektir.
b- Overgeneralizasyon
Bir olaya dayanarak kural geliştirme ve bu kuralı diğer benzer olmayan durumlara uygulama.
Örnekler:
- Karbonhidrat yerken şişmandım, bu nedenle şimdi bunlardan sakınmalıyım ki şişman
olmayayım.
- Normal ağırlıkta olduğumda mutlu değildim. Yani biliyorum ki kilo alma kendimi daha iyi
hissetmemi sağlamayacak.
c- Magnifikasyon
İstenmeyen sonuçları olan olayların anlamını aşırı büyütme.
Örnekler:
- 2 kg almam mahvolmama yol açar .
- Başkaları kilo almama ilişkin yorum yaparlarsa buna dayanamam.
- 1,5 kg aldım yani bir daha şort giyemeyeceğim.
d- Dikoton veya ya hep ya hiç düşünme:
Uçlarda ve kesin sözlerle düşünme. Olaylar sadece ya siyah ya beyaz olabilir, ya doğru ya da
yanlış, iyi veya kötü olabilir.
Örnekler:
- Tam bir kontrol içinde olmazsam bütün kontrolümü kaybedeceğim. Hayatımın bu alanında
başarılı olmazsam herşeyi kaybedeceğim.
- Eğer bir kilo alırsam kilo almaya devam edip onlarca kilo alacağım.
-Günlük rutin oluşturmazsam, herşey kaotik olacak ve hiçbir şeyi başaramayacağım.
e- Personalizasyon ve self-referans:
Kişisel olmayan olayların ego-sintonik yorumlanması veya kendisine ilişkin olayların aşırı
yorumlanması.
Örnekler:
- İki kişi güldü, birbirlerine birşeyler fısıldadı, yanlarından ben geçerken. Muhtemelen çekici
görünmediğimi söylüyorlardı. 2 kg almıştım.
- Başka kişiler beni yerken gördüklerinde sıkılıyorum.
- Şişman bir kişiyi gördüğümde ona benzeyeceğim diye endişeleniyorum.
f- Batıl itikatlı (superstitious) düşünme:
Belli sebeplere dayanan olayların arasında sebep sonuç ilişkisi olduğuna inanma.
Örnekler:
- Hiçbirşeyden hoşlanmıyorum çünkü o alıp götürülecektir.
- Bir parça şeker yersem anında midemde yağa dönüştürülecektir.

AN ve BN’daki kognitif distorsiyonlar görece olarak stereotipiktir.


Sorun olan düşünceleri ortaya çıkarmak için şu üç prosedür kullanılabilir:
I- Hastanın sorun olan düşüncelerinin provoke edilebileceği ev ödevleri verilebilir. Ev ödevleri
haftada bir tartılma, yasaklanmış yiyecek yeme, kalori içeriği bilinmeyen yiyecek yeme, büyük bir
aynadan bütün vücudunu seyretme, diğer kadınlarla kendi görünüşünü karşılaştırma, vücut
biçimini açığa çıkaran giysiler giyme (ör: leopar deseni ya da mayo), mağazalarda giysi deneme
şeklinde olabilir. Bu ev ödevlerini yaparken aklından geçen gerçek düşüncelerini gözlem kağıdına
kaydetmeleri istenir.
II- Hastalardan, doğal olarak ortaya çıkan bazı durumlarda düşüncelerini kaydetmeleri istenir.
Sorun olan düşüncelerle sıklıkla ilişkili durumlar aşırı yeme (gözlem kağıtlarında asteriks ile
işaretlenir), görüntüsünü seyretme, görüntüsü hakkında insanların yorumlarını duyma
durumlarıdır.
III- Terapi oturumlarında düşünceler provoke edilebilir. Örneğin hastalardan daha sağlıklı
göründüğünü veya iştahının düzeldiğini hayal etmesi istenir veya kendisine dar gelen ve kilo
aldığını gösteren giysileri giydiğini hayal etmesi istenir. Sorun olan düşünce tanımlandıktan sonra
bu düşünce incelenmelidir. Bu süreç dört basamakta olur.
1. Düşüncenin aslı belirlenir. Örneğin “şişman hissediyorum” düşüncesinin birkaç farklı anlamı
olabilir.
- Kilom normalin üstünde.
- Kendime şişman görünüyorum.
- Başkaları beni şişman görüyor.
- Hastanın kendisinin çekici olmadığını hissetmesine yol açan hoş olmayan duygu durumlarını
ifade edebilir.
2. Düşünceyi destekleyen tartışmalar ve deliller sıraya konulmalı, tanzim edilmelidir. Örneğin
eğer hasta kilo almışsa, özellikle geçmişte kilo alma şişmanlığa neden olmuşsa, bu gerçek
“şişmanlıyorum” düşüncesini desteklemek için söylenebilir.
3. Düşünce üzerinde kuşku yaratan tartışma ve deliller belirlenmelidir. Örneğin hasta bir iki kilo
almışsa bu hemen şişmanlama ile eşit olamaz. “Şişmanlama” fikri incelenmeli ve çalışılmalıdır.
Sokratik sorgulama kullanılarak hasta şu konuları düşünmeye teşvik edilmelidir:
- Kişi hangi safhada şişman olur.
- “Şişmanlık” belli bir biçim veya ağırlığa (ör: beden numarası) sınırlandırılabilir mi? ve “eğer
öyle ise ben gerçekten bu biçim ve ağırlığa yaklaşıyor muyum?”
Karşıt tartışmalar oluşturarak hasta diğer insanların özel durum örneklerinde neler düşüneceğini
aklına getirmelidir (Başkaları 1-2 kg aldıklarında şişmanladıkları mı sonucunu çıkaracaklar?).
Hasta subjektif izlenimi (ör: şişman hissetme) ile objektif gerçekliğe (ağırlığın fazla olması)
ilişkin karmaşa içinde olmadığına dikkat etmelidir. Bu şekilde düşünmesine neden olan hataları
araştırmalıdır. Örnek: kilo alma aşırı yemekten ziyade premenstruel sıvı birikmesine bağlı olabilir
mi? Buna ek olarak düşünce hataları (Ör: dikoton düşünme, seçici soyutlama, aşırı genelleme)
olup olmadığına dikkat edilmelidir.
4- Hasta mantıklı bir sonuca erişmeyi hedeflemelidir, ki bu mantıklı sonuç davranışını kontrol
etmek için sonradan kullanılmalıdır. Bu sonuç problematik düşüncesine bir tepki sağlamalıdır.
Bazı hastalar düşüncenin her ortaya çıktığı zaman bu tepkiyi ezberden anlatabilir. Bazı hastaların
güvendikleri kadın arkadaşlarına vücut şekilleri ile ilgili soru sormaları önerilir. Ayrıca bazı
hastalar bazı günlerde kendilerini “şişman” bazı günlerde “daha az şişman” hissederler. Bunu
incelemek için bir iki hafta süre ile hastadan her sabah “şişman” olup olmadığına karar vermesi
ve sonra bu izlenimini gerçek ağırlığı ile karşılaştırması önerilir.
Hasta görüşmelerde artık sorun olan düşüncelerini inceleme becerisini kazandıktan sonra bu
yöntemi kendi kendisine denemelidir ve günlük gözlem kağıdının arkasına aşamaları
kaydetmelidir.
AN ve BN olan hastalara tipik olan problematik tutumlara örnekler şunlardır:
- İnce olmalıyım çünkü ince olmak başarılı, çekici ve mutlu olmak demektir.
-Şişman olmaktan sakınmalıyım çünkü şişman olmak başarısızlık, çekici olmamak ve mutsuz
olmak demektir.
- Kendini hoş görme kötüdür çünkü zayıflık işaretidir.
- Kendini kontrol etme iyidir çünkü güçlülük ve disiplin işaretidir.
- Tamamen başarılı olamamak bütünüyle başarısızlıktır.

Bu tutumları incelerken terapist hastaya bunları uygulamasıyla ne kazandığını


düşünmesini ister. Kendine verdiği değeri, biçim ve ağırlık bağlamında düşünen bir hastaya,

biçimi ve ağırlığını kendisinin etkileyebileceği gösterilerek, hayatını kontrol edebilme yeteneği


olduğu anlatılır. Hastanın biçim ve ağırlığın önemli olduğu inanış ve değer sistemi sürüyorsa,
kendisinden hoşnut olmayacağı büyük bir olasılıktır. Biçim ve ağırlık ile zihinsel meşguliyeti olan
hastalar daha temel sorunlarını (girişkenlik (asertivite) yetersizliği, düşük benlik saygısı, ilişki
zorlukları) görmeyi beceremezler (Johnson 1987, Stice 1994). Çoğu olguda hastanın inanış ve
değerlerinin kaynağını araştırmak yararlı olabilir, bu hastanın sorununun gelişmesi ve devam
etmesini anlamasına yardım eder, böylece geçmişteki sorununu yendiği duygusunu yaşar ve
gelecekte sorunun ortaya çıkmayacağına ilişkin güven kazanır. Hasta ailesi ve akranlarının
etkisini ve ince olmak için sosyal baskıların rolünü düşünmelidir. Sorunun gelişmesine ait
faktörlerle sorunu devam ettiren faktörleri birbirinden ayırmalıdır.

C. Diğer kognitif distorsiyonları belirleme:
Bazı olgularda yeme sorununun özgün psikopatolojisi ile ilişkili olmayan kognitif distorsiyonları
tanımlamak gerekir. En sık olanı kendini olumsuz değerlendirmedir. Assertivite eksikliği ve aşırı
mükemmeliyetçilik diğer karşılaşılan distorsiyonlardır (Gilbert 1996, Steiger 1990).

D. Sorun çözme eğitimi:
Düzenli değil de aralıklı aşırı yemesi olan hastada hangi durumlarda bu epizodların ortaya çıktığı
belirlenmelidir. Sorun çözme eğitimi ile hastanın bu durumlarda tıkınırcasına yemeyle
sonuçlanması yerine güçlüklerle uğraşma yöntemleri öğretilerek başedebilmesine yardımcı olmak
amaçlanır. Gözlem kağıtlarından terapist, yeme kontrolünün zayıf olduğu bir epizodu ve
presipitanlarını belirlemelidir. Sonra bu örneği kullanarak hastaya sorun çözme ilkelerini
öğretmelidir. Sorun çözme bir mantık süreci olup şu aşamaları izler:
1- Sorun kesin bir şekilde belirlenmelidir.
2- Sorunla alternatif başa çıkma yolları belirlenmelidir. Hasta mümkün olduğunca çok çözüm
üretmelidir (başlangıçta saçma veya uygulanamaz gibi görünmesine karşın).
3- Her çözümün etkinlik ve uygulanabilirlik olasılığı değerlendirilmelidir.
4- Bir alternatif seçilmelidir. Bazen çözümlerin bileşimi en iyisidir.
5- Seçilen çözümü uygulamak için aşamalar tanımlanmalıdır.
6- Çözüm üzerinde çalışılmalıdır.
7- Tüm sorun çözme süreci ertesi gün birbirini takip eden olayların ışığında değerlendirilmelidir.
Hasta her fırsat çıktığında sorun çözmeyi denemelidir. Zorluk çıkarsa gözlem kağıdının 6.
kolonuna “sorunu” yazmalı, sonra da arkasına sorun çözmeye ilişkin her bir aşamayı yazmalıdır.
Hastaya sorun çözme becerisinin pratik yaptıkça gelişeceği söylenmelidir.

E. Beden imajını hatalı algılama ve bedenini kötüleme, küçük düşürme:
Hastalar bedenlerini görmekten kaçınır. Örneğin karanlıkta giyinir, soyunur, aynalardan kaçınır,
vücudunu belli etmeyen giysiler giyer. Tedavi olarak “yüzleştirme” uygulanır. Kendini görmekten
kaçınmak yerine, bedenini ortaya koymak ve görmek için fırsatlar aramalıdır. Ör: aynaya bakmak,
aerobik gruplarına katılmak, yüzme havuzları ve saunaya gitmek.

3. Faz
İki haftalık aralarla üç görüşme yapılır. Bu fazın hedefi tedavinin bitişini takiben düzelmenin
devam edeceğine ilişkin güvence vermektir.

Hastayı gelecekteki zorluklar için hazırlama (relaps önleme):


Hastanın beklentilerinin gerçekçi olduğundan emin olunmalıdır. Çoğu hasta hiç aşırı yemeyeceği,
kusmayacağı, purgatif kullanmayacağını umar. Bu beklenti tartışılmalıdır çünkü herhangi bir hata
karşısında katastrofik şekilde tepki verebilir ve semptomlarının geri dönüşünü tam bir nüks delili
olarak düşünebilir. Hastalara, çoğu kişilerin bazı zamanlarda aşırı yediğini ve bunun anormal
olmadığı veya yeme kontrolünün bozulduğu anlamına gelmediği hatırlatılmalıdır. Hastalar
normal aşırı yemeği tıkınırcasına yeme olarak düşünmeye eğilimlidir. Hastalar bazen kendilerine
aşırı yemeğe izin verebilmelidir ve bunu olumsuz olarak değerlendirmemelidir. Hastalar
gelecekte yemelerinin sorun olduğu duygusunu hissettikleri zamanlarda mücadele etmek için bir
yazılı plan hazırlamalıdırlar. Bu plan görüşme sırasında ayrıntılı olarak tartışılmalı ve bu tartışma
temelinde hasta ve terapist bir “idame plan” hazırlamalıdır. Gelecek tartışılırken hastaya zaman
zaman aksilikler beklemesi söylenmelidir. Yeme sorunu hastanın strese tepki vermesi ile
ilişkilidir. Hastaya tedavisi sırasında yeme sorunu ile uğraşmak için beceriler geliştirdiği ve
bunları tekrar kullanabileceği hatırlatılmalıdır. Ek olarak hasta, neden herhangi bir aksilik
çıktığını yeniden gözden geçirmeye ve gelecekte ortaya çıkmasını nasıl önleyebileceğini
düşünmeye cesaretlendirilmelidir. Diyet yapmanın riskleri yeniden vurgulanmalıdır. Diyet
yapmanın mantıklı indikasyonları (medikal neden, açıkça aşırı kilolu olma) tartışılmalıdır.
BN da grup terapi ekonomik kolaylıktan başka hastaların utanma duygusu ve
izolasyonunu azaltmaya yardımcı olabilir. Bazı terapi prosedürleri standart bir şekilde
kullanılabilir (Örneğin eğitim, düzenli yemek yeme, diyet yapmanın üstesinden gelme
prosedürleri). Grup terapisinde temel sorun sürtüşme oranının yüksek olmasıdır, grup terapisi
BN’lı hastalar tarafından iyi tolere edilemez.
Hastaların yemelerini kontrol etmek için hastaneye yatışları seyrektir, çıkışta relaps oranı
yüksektir. Geçici bir süre için gündüz hastanesi yararlı olabilir, çünkü hastalar hastanede kendi
ortamlarında yavaş yavaş yemeyi kontrol edebilmeyi becerirken, aynı zamanda günlük
yaşamlarındaki güçlüklerle de yüzleşirler. BN’da antidepresanların yararlı olduğu görülmüştür.
Çalışmalar belirgin depresyonu olmayan hastalarda bile plaseboya üstün olduğunu göstermiştir.
Bununla birlikte az sayıda hasta düzelmektedir, biçim ve ağırlıkla ilgili bozuk tutumlar devam
etmeye eğilimlidir.
Bulimiya nervoza gelişiminde ilk bilişsel kuramlar diyet yapmanın tıkınma ve ardından
çıkarmaya neden olduğunu vurgular (kısıtlama kuramı). Kendilikteki yetersizlik, öz güvende
sorunlar kişinin biçim ve ağırlığı ile zihinsel aşırı uğraşmasına, bunun sonucu diyete başlamasına
yol açmaktadır. Diyet yapma aşırı yemeye ve ardından da çıkarma, laksatif, diüretik gibi telafi
yöntemlerine neden olmaktadır.
Son yıllardaki veriler diyetin bulimiya nervoza gelişmesinde rol oynayabileceğini, ancak
tıkınmanın devam etmesinde öneminin az olduğunu göstermiştir. Daha kapsamlı bir bilişsel
kuram Cooper tarafından geliştirilmiştir (Cooper 2003). Bu kurama göre bulimiya nervozanın
gelişimine ilişkin ve devam ettirici etmenler belirlenmiştir. Gelişimine ilişkin etmenler olarak
erken yaşlardaki olumsuz deneyimler olumsuz kendilik inanışlarına yol açmakta, bu olumsuz
inanışlarla baş etmek amacıyla şema telafi süreçleri gelişmektedir. Şemaları telafi etmek üzere
diyet yapılmaya başlanır. Diyet yapma başkaları (kilo verirsem benden daha çok hoşlanacaklar),
ya da kendisi (kilo vermem başarılı olduğumu gösterir) tarafından kabullenilişi ifade eder.
Şemalar altta yatan değişik tipteki varsayımları (yemezsem, daha değerli olurum; yersem
başarısızım demektir) aktive eder. Devam ettirici etmenler ise yemek yeme ile ilgili olumlu
inanışlar, vücudun ağırlığı ve biçimiyle ilgili olumsuz inanışlar, izin verici düşünceler, kontrol
edememe ile ilgili düşüncelerdir. Tetikleyici olaylar yeme, ağırlık ve biçimle ilişkili (kişinin
kilosu ve ne kadar yediğine ilişkin başkalarının düşüncelerinden etkilenmesi, aynada kendi
görüntüsünü görmesi) ya da ilişkisiz (eşi ile tartışma, işyerinde bir sorun yaşama) olabilir. Sosyal
anksiyete de tetikleyici etmen olabilir. Bu tetikleyici olaylar olumsuz kendilik inanışlarını
(beğenilmiyorum, sevilmiyorum, değerli değilim, başarısızım) aktive eder. Olumsuz kendilik
değerleri aktive olduğunda, olumsuz otomatik düşünceler (başkaları ya da kendisi tarafından
kabulleniliş ile ilgili) ve emosyonlardan da (anksiyete, depresyon, suçluluk duygusu) etkilenir.
“Kabul edilebilir” olma ile ilgili olumsuz kendilik inanışlarının aktive olması tıkınma epizoduna
yol açar, çünkü yeme bozukluğu olan kişiler olumsuz emosyonlarını yemek yiyerek
halledebileceklerini öğrenmişlerdir. Yeme ve yiyecekle ilgili düşünsel uğraşı olumsuz
emosyonlardan uzaklaşmaya yarar. Böylece yeme olumlu inanışlarla ilişkilendirilmiş olur. Diğer
taraftan yeme davranışı olumsuz kendilik inanışlarının yeniden yapılandırılmasına etkili olan
bilgileri sağlamaz. Olumsuz kendilik inanışları ile mantıklı olarak başa çıkmada yemek yeme
etkili değildir. Buna bağlı olarak kişi yeme ile ilişkili hem olumsuz hem de olumlu inanışların
birlikte olduğu bir çatışma durumu yaşar. Bu şekilde gelişen çatışma rahatsızlık verici
olduğundan yeni inanış ve değerler oluşturarak çözümlenir. Bu yeni inanışlar ve düşünceler;
yemeye izin verme, yemenin ihtiyari, keyfi olduğunu yorumlama, yemenin “kontrol
edilemez”liğini ileri sürerek kişisel sorumluluktan vazgeçmedir. İzin verici inanışların aktive
olması yemeye ilişkin olumlu inanışların baskın çıkması, bu sırada da olumsuz inanışların yok
olması anlamına gelir. Olumlu inanışlar; yemenin olumsuz düşünce ve duygularla baş etmeye
yardımcı olacağı düşüncesi ve yememe sonucu oluşacak rahatsızlıkla başa çıkamayacağı
korkusudur. Olumsuz inanışlar genellikle ağırlık ve biçimle (şişmanlayacağım, kilo alacağım)
ilgilidir. Birbiriyle çatışan bu iki inanış izin verici düşünceler ve/veya kontrol edememe
düşünceleri ile çözümlenir. Bunların sonucunda aşırı yemek yeme gerçekleşmiştir. Ardından
olumsuz kendilik değerleri ve bunlara eşlik eden olumsuz duygular ortaya çıkar. Bunlar da yeme
hakkında olumsuz inanışları bir kere daha aktive eder ve kısır döngü tamamlanır. Yemeye ilişkin
olumsuz inanışlar olumlu inanışlara baskın çıkmıştır ve kişi artık yemek yemekten çıkarma ve
diğer telafi edici davranışlara yönelir. Tıkınmanın bilişsel etkileri ile birlikte fizyolojik etkileri
(şişkinlik, midede doluluk hissi) çıkarmaya neden olmaktadır. (Tablo-3)

AN TEDAVİSİ

A. AN da hastaneye yatış şu endikasyonlarla olur:
1. Kilo kaybı ağır ise; yaş, cinsiyet ve boya göre ortalamanın %30’undan düşük beden ağırlığı.
2. Kaybedilen kilo hızlı olmuşsa.
3. Yaşamı tehdit eden fizik komplikasyonlar, ör: ağır hipokalemi varsa.
4. Suisid riski olan hastalar.
5. Sosyal koşulları dışarıdan takibe uygun olmayan hastalar.
6. Dışarda hasta tedavisine yanıt vermeyenler yatışı gerektirir.

B. Tedavi Modalitesi:
Hastanede tedavinin en önemli parçası hemşirelik bakımıdır. Genellikle böyle bir bakım
kilo kazanma ve hastaların yeme alışkanlıklarının değişmesinde yeterli bir düzelme sağlayacaktır.
Hemşirelik bakımı yetersiz kaldığında, operan davranışçı yöntemler endikedir. Çoğu hastada
ailelerin tedaviye katılması uygundur. Son yıllarda kognitif davranışçı yaklaşımların da
kullanımına önem verildi (Garner 1982). BN’da olduğu gibi burada da temel hedef hastanın
biçimi ve ağırlığına ilişkin düşüncelerini değiştirmektir. AN için ayrıntılı olarak hiçbir BDT
belirlenmemiş olup, ancak başlıca işlenecek alanlar belirlenmiş ve terapötik yaklaşımlar
tanımlanmıştır. Yaklaşım henüz değerlendirilmemiştir, bu nedenle BN da BDT gibi aynı güvenle
önerilemez. Ancak bu iki bozukluk ortak psikopatalojiyi paylaştığı için bilişsel yaklaşımın değeri
olduğunun varsayıldığı dayanak noktaları vardır.
İlaçların belirgin klinik yararı bulunamamıştır (Goodsitt 1985).

C. Kilo Restorasyonu:
Tedavide ilk aşamalardan biri hastanın kilosunun sağlıklı bir düzeye gelmesi
gereksinimine hastayı inandırmaktır. Bu sıklıkla zor bir iştir çünkü kendi istekleri ile tedaviye
gelmez ve kilo almayı gereksiz bulur. Bu gibi durumlarda hastanın rahatsızlık hissettiği, açlığa
ikincil olması muhtemel ve dolayısıyla kilo alma ile geri dönüşümü olabilen olaylar üzerinde
tartışmak yararlıdır. Bu yaklaşım AN’nın özellikleri ve bilişsel faktörlerin önemi hakkında
hastaların kapsamlı bir şekilde eğitimi sırasında ortaya koyulmalıdır. Hastalara onları zayıf
olmakta ısrar etmelerine motive eden temel sorular sorulmalıdır. Bunlara rağmen bazı hastalar
tedavi gereksinimleri olmadıklarında ısrar ederler. Bu hastalar fizik ve psikolojik sağlıklarının
genel gözlenmesi için dahiliyeye havale edilir (gönderilir). Bazen hastalar davranışlarının altında
yatan nedenler anlaşılana ve çözülene kadar normal yiyip kilo almaya başlamanın beklenmesini
uygun bulmadıklarını düşünür. Bu görüş önemli olmasına rağmen açlığın düşünme ve emosyonel
tepkiler üzerine etkileri hastalara hatırlatılmalıdır. Kilo restorasyonunun, tedavinin küçük bir
kısmı olmasına rağmen fizik sağlığını kazanması ve psikolojik tedavilerden etkin bir şekilde
yararlanması açısından gerekli olduğu açıklanmalıdır.
Hastanede yatarak kilo restorayonu: Hastanede kilo restorasyonunda hemşireler başlıca
terapist durumundadır. Başvurudan birkaç gün içinde hastalara düzenli yemek ve yemek araları
verilmeye başlanır, eğer mümkünse iki haftanın sonunda 2000 kcal/gün içeren normal miktarda
yiyecek verilir. Haftada 1,5 kg.’lık ağırlık artışı şeklinde hedef belirlenir. Her sabah hasta tartılır.
Ortalama miktarlardaki yiyecekler bu kilo alma oranı için yetersizdir, çünkü günde 3000-5000
kcal gerekmektedir. Hastalar fazla miktarda ya da sık yeme yerine, hastaların “ilaç” olarak
düşünebileceği enerjiden zengin içecekler şeklinde ek kalori almalıdır. Hastalara, kusmak,
egzersiz yapmak ve purgatif almak için şiddetli istekleri olabileceği, bunların kilo almaktan
korkuları ile bağlantılı olduğu açıklanmalıdır. Bu isteklerine direnmek için hemşirelerin yardımını
istemelidirler. Yemek yedikten sonra hastalara yakından süpervizyon yapılmalıdır. Hastaların kilo
restorasyonuna ilişkin ilgileri tanımlanmalı ve tartışılmalıdır. Bireysel terapide sıkıntı, rahatsızlık
oluşturan düşünceler ve kilo alımına direnç tanımlanmalı ve sorgulanmalıdır.

Uygun, tatminkar kabul edilebilen hedef ağırlığın ne olması kararı sorun olabilir.


Genelllikle hedef ağırlık hastanın, yaşı boyu ve cinsiyeti için ortalama ağırlığın en az %90’ı
olmalıdır. Hedef ağırlık, açlığın fizik ve psikolojik etkilerinin artık mevcut olmadığı, normal
hormonal işlevlerin yeniden oluştuğu ve diyet yapmadan yemek yemenin mümkün olduğu bir
ağırlıktır. Hedef ağırlığın 2,5 kg civarında bir ağırlık aralığı olması önemlidir çünkü ağırlığın
günden güne dalgalanma göstermesi normaldir. Hastalar hedef ağırlık aralığına erişince, yüksek
kalorili yiyecekler bırakılıp normal diyete geçilir.
Eğer hemşire bakımı mümkün olmazsa veya istenilen kilo alma hızını sağlayamamışsa,
operan davranış programı endikedir. Bir dönem önerilen katı ve karmaşık operan programların
daha basit, daha yumuşak yaklaşımlardan daha çok etkisi olduğu saptanmamıştır. Örneğin her
dört günde en az 0,75 kg’lık artış olması hastalarla hedeflenir. Bütün haklara (izinlere) sahiptirler
ve koğuş aktivitelerini paylaşırlar. Ancak hedef kilo alma oranı olmamışsa, sonraki dört günü
yataklarında dinlenerek geçirirler, böylece yeme ve egzersiz dirençleri de daha yakından gözetim
altında tutulur (Başka kısıtlamalar olmamalıdır). Eğer dört günlük yatakta dinlenme en az 0,75
kg. ağırlık artışı ile sonuçlanırsa hasta normal koğuş aktivitelerine yeniden başlar. Bu şekildeki
basit sistemlerin bir çok faydası vardır. Bunları, personel ve hastalar kolayca anlar ve uygular.
Personelin zamanı açısından ekonomiktir, otonomi hissini güçlendirir ve bazı “geleneksel”
programlardan daha az haysiyet kırıcıdır, en az onlar kadar da etkilidir. Çoğu hasta az sayıda
yatak istirahati periyodlarını yaşar.
Bu şekilde tanımlanan hastanedeki ağırlık restorasyonu ile vücut ağrılığı genellikle 2-3 ay
içinde sağlıklı ağırlık aralığına geri döner ve hasta 2-4 hafta sonra evine gönderilir. Hastayı
hasteneden dışarıya çıkarırken dikkatli bir şekilde yönlendirme yapılmalı, dışarıdan psikoterapi
sürdürülmelidir.
Ayaktan ağırlık restorasyonu:
Çoğu hasta için ağrılık restorasyonu ayaktan uygulanır. Bazen sık görüşmeler
programlanarak başlangıçta kilo almanın başlaması sağlanır. Örneğin 2-3 hafta süre ile haftada iki
görüşme. Hastalar yedikleri besinleri gözlemlemelidir (monitor) ve düzenli öğün ve öğün
aralıkları şeklinde yemeleri istenir. Beklenilen ağırlık artışı oranı hastanede tedavidekinden az
olmalıdır. Haftada 0,5 kg. en uygun minimum artıştır. Kilo alma terapist tarafından gözlemlenir.
Her tedavi görüşmesinin başlangıcında hastalar tartılır. Yine enerjiden yoğun ilave yiyecekler
gerekebilir. Tedavinin başlangıcında istenilen kilo artışı oranını başarmak için gereken kalori
gereksinimi ampirik olarak belirlenir. Tedavi süreci bilişsel yaklaşım çerçevesinde
yürütülmelidir.

D. Fizik komplikasyonların idaresi (management):
Çoğu fizik komplikasyon, sağlıklı beden ağırlığı ve normal yeme alışkanlığı geri dönünce
düzelir.Sıklıkla düzenli menstruel periyodların geri dönüşü gecikir. Hasta bundan rahatsız ise
Clomifen veya LHRH (Luteinizan Hormon Releasing Hormon) kullanılarak mensturasyon
sağlanması uygundur.

E. Yeme alışkanlıklarının normale döndürülmesi:
Hastaneye başvuran hastalara vakit kaybetmeden hemen düzenli öğün ve öğün araları
önerilir. Hastanedeki ilk birkaç haftada günde yaklaşık 2000 kcal. alacak miktarda yiyeceğe
ulaşılır. Sıklıkla hastalar beslenmelerinden (diyet) çoğu yiyeceği dışarıda bırakmıştır çünkü bu
yiyecekler “şişmanlatan” olarak algılanır. Bu kaçınılan yiyeceklerden başlanarak ve dolayısıyla
diyetlerini genişleterek, düzenli davranışçı yaklaşımlar uygulanır. Bireysel görüşmelerde bu
yiyeceklerin yenmesiyle provake olan düşünceler tanımlanır ve sorgulanır. Yeni yiyeceklerin
diyete dahil edilmesi bir diyetisyen tarafından süpervize edilirse yararlı olur, çünkü hastaların
diyet ve sağlık hakkında katı ve hatalı görüşleri vardır. Hastalar ayrıca normal sosyal koşullar
altında yemeğe teşvik edilmelidir. Başlangıçta koğuştaki diğer hastalarla beraber yemeleri istenir,
sonra arkadaşları, akrabaları ile ve restoranlarda denemelidir. Hastalar hedef ağrılık aralığına
yaklaşırken yemeleri üzerine dış kontroller yavaş yavaş geri çekilmelidir. Hastaların, yedikleri
yemeğin içeriği ve miktarı hakkında kendilerinin karar vermesine izin verilmeli ve hafta sonları
arkadaşları ve ailesi ile yemelidir. Tedavinin idame fazına yeterli ilgi gösterilmezse çıkıştan sonra
relaps riski yüksektir.
Ayaktan takip edilen hastalar yediklerini gözlemlemeli ve bu gözlem kağıtlarını terapi
oturumları sırasında hasta ve terapist dikkatle incelemelidir. Her görüşmede belirli ödevler
saptanarak bitirilmeli ve bir sonraki görüşmede yeniden gözden geçirilmelidir. Tedavinin ilk
safhalarında, yeme alışkanlıklarının yakından gözlemlenmesi ve tamamen yapılandırılmış özgün
planların önerilmesi önemlidir. Sağlıklı vücut ağırlığı sürdürülüyorsa, bu sınırlamalar yavaş yavaş
gevşetilir.
Yeme alışkanlıklarının normalleştirilmesi süresince aile üyelerinin bulimiadan daha aktif
bir şekilde işe karışması yararlıdır. Aile üyeleri hastaların başarmaya çalıştıkları belirli hedefler
konusunda bilgilendirilebilir, çünkü bu bilgilendirme motivasyonu kuvvetlendirmeye yarayabilir.
Sıklıkla hastanın yemesi aile içinde önemli bir çatışma alanı olacaktır. Genç hastalarla aile
oturumları yapılarak hastaların yeme sorumluluğu ebeveynlerine emanet edilir. Yaşça daha büyük
hastalarda değişme sorumluluğu hastalardadır ve başkalarından ne kadar yardım isteyeceklerine
kendileri ve terapistleri karar verir. Hastalara diyet yapmamayı öğrenmelerini sürekli hatırlatmak
önemlidir. Bu bütün hastalara uygulanmasına rağmen aşırı yeme epizodları olan hastalara
özellikle uygundur. Bu hastalara, bulimia için oluşturulan program kilo restorasyonunu ayarlamak
için uygun modifikasyon yapılarak uygulanmalıdır.

F. Ağırlık kontrolü tedbirlerinin değiştirilmesi:
Kusma, purgatif, diüretik kullanmanın yan etkileri eğitim sırasında vurgulanmalıdır.
Dereceli ödevler vererek, hastalar sonradan kusmadan yemeyi öğrenmelidir. Purgatif, diüretikler
için hasta ile önce işbirlikçi bir terapödik ilişki kurmalı ve hastaya bu ilaçları almaması
söylenmelidir. Çoğunluk hemen bırakabilir, kalan azınlığa dereceli geri çekilme programı verilir.
Hastaneye yatan hastalara tedavinin başlangıç fazlarında aşırı egzersiz yapmalarına izin verilmez.
Hastaların egzersizin kilo kontrol aracı olduğunu bilmeleri ve yapacakları egzersizin miktarı ve
tipini tespit etmeleri önemlidir. Egzersiz yapma dürtülerini incelemeli ve sadece keyif için, biçim
ve ağırlığı değiştirme amacı olmadan egzersiz yapılmalıdır. Ayaktan takip edilen hastalara da
benzer yaklaşım uygulanır.

G. Sorun olan tutumların değiştirilmesi:
Hastanın eğitimi, kilo almayı sağlama, yeme alışkanlıklarının normale döndürülmesi
kognitif yaklaşımla en iyi şekilde yürütülür. Hastaların bozuk davranışlarını motive eden ve
değişimi zorlaştıran tutum ve düşüncelerini incelemesine ve açıkça söylemesine yardım
edilmelidir. Tedavinin başlangıç fazlarında hastalar biçim ve ağırlık ile ilgili düşüncelerini
tamamen söyler ve gözlem kağıtlarına kaybeder. Daha sonra belirli miktar ağırlık artışı olduğunda
ve açlığın psikolojik etkileri dağılmaya başlayınca kognitif yeniden yapılandırma mümkün olur,
bu yapılandırma bulimia nervosada tanımlanan çizgiler çerçevesinde yapılır.
Arada AN’da bilişsel çarpıtmaların analizi Beck ve ark.’ın tanımladığı “mantık
hataları” açısından incelenmelidir. Bilişsel yeniden yapılandırma prosedürleri kullanılarak
düşünceler, tutumlar ve bunlarla ilişkili mantık hataları tanımlanabilir ve sorgulanabilir. Sorun
çözme eğitimi verilmesi bazen yararlıdır çünkü sadece gündelik yaşamda karşı karşıya geldikleri
birçok seçim ve kararlarla uğraşmalarına yardımcı olmaktan başka, genel kendini kontrol etme
duygusunu da arttırır.

H. Diğer kognitif distorsiyonları tanımlama:
Genellikle hastalar kendilerine daha az değer verirler. Değerlerini ölçecekleri tek yol
biçim ve ağırlıklarıdır. Bu şekilde kendini değerlendirmeyi sorgulamak için kognitif teknikler
kullanılabilir. Ayrıca kendilerini yetersiz ve etkisiz görme eğilimlerini de tanımlamak için
kullanılmalıdır.

I. Beden imajının hatalı algılanması

J. Genel psikopatoloji:
Hastalarda depresif, anksiyöz ve obsesyonel özellikler mevcut olabilir. Bunların çoğu kilo
sağlıklı bir düzeye erişince kaybolur veya hafifler.

K. Aile ve sosyal ilişkilerinin düzenlenmesi:
Hastaların ebeveynleri ile ilişkisi yiyecek ve yeme bağlamında sürekli çatışma durumunda
ise ailenin terapide yeri olması özellikle önemlidir. Genellikle hastaneden çıktıktan sonra 12-18
ay tedaviye ayaktan devam edilir.
Genellikle hastaneye yatış, hayat tehdit altında ise endikedir Hastanın ağırlığı endikasyonu
belirlemez. Yatışın amacı kiloyu medikal olarak arzu edilen seviyeye çıkarmak olmamalı,
hastanın optimal işlev yapabildiği noktaya erişmesidir. Ayaktan hasta tedavisi destekleyici olmalı
ve mümkün olduğunca doyurucu bir hayat yaşamasına yardımcı olunmalıdır. Yeme
alışkanlıklarını katı bir şekilde değiştirme çabaları ve kilo alma için kandırma taktikleri uygun
değildir, hastayı demoralize eder, intihar riskini artırabilir. Uygun terapötik yaklaşım tehdit edici
olmamalı, ve hastanın kendine saygısı ve değerini yükseltmeyi amaçlamalıdır.


KAYNAKLAR
Andersen AE, Yager J: Eating Disorders. In Sadock BJ, Sadock VA (editors). Comprehensive
Textbook of Psychiatry Vol. 1. Eighth Edition. Lippincot Williams&Wilkins. Philadelphia, 2005:
2002-2021
Cooper M: The Psychology of Bulimia Nervosa. A Cognitive Perspective. Oxford University
Press. New York, 2003
Fairburn CG: Eating disorders. In Science and Practice of Cognitive Behaviour Therapy. D.M.
Clark & C.G. Fairburn (eds). Oxford: Oxford University Press, 1997
Fairburn CG & Cooper PJ: Eating disorders. In Cognitive Behaviour Therapy for Psychiatric
Problems (K. Hawton, P.M. Salkovskis, J. Kirk & D.M. Clark, ed.). Oxford: Oxford University
Press, 1989
Fairburn CG& Cooper PJ: The clinical features of bulimia nervosa. British Journal of
Psychiatry, 1984: 144, 238-246
Garner DM & Bemis KM: A cognitive-behavioural approach to anorexia nervosa. Cognitive
Therapy and Research, 1982: 6, 123-150
Garner DM, Rockert W, Davis R, Garner MV, Olmsted MP& Eagle M: Comparison of
cognitive behavioural and supportive expressive therapy for bulimia nervosa. American Journal
of Psychiatry, 1993: 150, 37-46
Gilbert S & Thompson JK: Feminist explanations of the development of eating disorders:
common themes, research findings and methodological issues. Clinical Psychology: Science and
Practice, 1996: 3, 183-202
Goodsitt A: Self Psychology. In Handbook of Psychotherapy for Anorexia Nervosa and
Bulimia (D.M. Garner & P.E. Garfinkel, ed.) New York: guilford, 1985

Johnson CL & Connors M: The Aetiology and Treatment of Bulimia Nervosa: A


Biopsychosocial Perspective. New York: Basic Books, 1987
Steiger H, Goldsetein C, Mongrain M, & van der Feen J: Description of eating disordered,
psyhiatric, and normal women along cognitive and psychodynamic dimensions. International
Journal of Eating Disorders, 1990: 9, 129-140

Stice E: A review of the evidence for a sociocultural model of bulimia nervosa and an


exploration of the mechanisms of action. Clinical Psychology Review, 1994: 14, 633-661

Tablo-1- Fairburn ve ark. BN modeli – 1989

Düşük kendilik saygısı


Biçim ve kilo ile aşırı ilgilenme


Aşırı diyet
Tıkınırcasına yeme
Telafi yolları (kusma,laksatif, diüretik)

Tablo-2-Fairburn’nun düzeltilmiş modeli-1997 (Clark Fairburn)

Olumsuz kendilik değerlendirmesi






Biçim ve kilo hakkında karakteristik aşırı ilgiler



Mükemmeliyetçilik ve dikotom düşünme





Yoğun ve katı diyet yapma

Mükemmeliyetçilik ve dikotom düşünme




Tıkınırca yeme



Olumsuz affekt



Kendisini kusturma/laksatif kk

Tablo-3-Cooper ve ark. modeli

Tetikleyici


Olumsuz kendilik inanışlarının aktive olması

Olumsuz otomatik düşünceler


Tıkınırca

emosyon


Yeme davranışı
a


Çıkarma

Yeme hakkında olumlu inanışlar

Yeme hakkında olumsuz inanışlar




a : Duygusal yoğunluk üzerinde yemenin uzaklaştırıcı etkileri, duygu durumları/ interosepsion üzerinde direkt fizyolojik etkiler.






Yüklə 289,5 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin