Yeterli miktarda yenildiğinde insan ya da hayvan sağlığını olumlu yönde etkileyen mikroorganizmalara probiyotik denir.
Bağırsaktaki bazı mikroorganizmaların çoğalmasını artıran ve/veya aktivitesini uyaran ve insan ya da hayvan sağlığını olumlu yönde etkileyen maddelere (besinsel lifler gibi) prebiyotik denir
Probiyotiklerin tarihi
Kitab-ı Mukaddesin Farsça bir versiyonunda Hazreti İbrahimin uzun yaşaması(yüzlerce yıl!) fazla miktarda fermante süt ürünleri (yoğurt, süt, peynir vb) yemesine bağlanmıştır (Genesis, yaradılış, Tekvin”18:8)
MÖ 76 yılında Roma tarihçisi Plinius ishal tedavisinde fermante süt ürünlerinin kullanılmasını salık vermiştir.
Probiyotik- Metchnikoff
1912 Nobel Tıp Ödülünü kazanan Rus bilim adamı Élie Metchnikoff bilim dünyasında probiyotiklerin kaşifi sayılabilir.
Metchnikoff yoğurt, kefir ve peynir gibi süt ürünlerinde bulunan asit yapan mikroorganizmaların bağırsaktaki hastalık yapan mikroorganizmaları nötralize ettiğini saptamıştır.
Metchnikoff Bulgaristan ve Kafkasya’da yaşayan insanların ederek uzun ömürlü olması probiyotiklerden zengin gıdaların fazla tüketilmesiyle açıklamıştır.
Kefirin tarihi
Türklerin Orta Asya’dan göçlerinde ve Avrupa’ya yaptıkları akınlarda kefir’den sıkça söz edilmektedir. Göç eden topluluklar, atlarını ve keçilerini de yanlarında taşırlar ve onların sütünden yararlanırlarmış. At sütünden kımız, keçi sütünden kefir yaparak tamamen süt ürünleri ile beslenirlermiş.
Bu yüzden Avrupalılar Türklere ‘’LAKTAFAGÜS’’ “Sütobur” adını vermişler. Bu dönemde Türkler beyinsel ve fiziksel gücü yüksek, protein beslenmesi fazla, çok güçlü ve sağlıklı vücut yapıları ile Avrupalıların dikkatini çekmişlerdir.
Kefir-Kafkasya
Kafkas halklarının uzun yaşam öyküleri sık sık söz edilen önemli bir konudur. Bir asrı devirmiş 120-140 yaşındaki Kafkaslılar, yapılan röportajlarda su ihtiyaçlarını tamamen kefir içerek karşıladıklarını belirtmişlerdir.
Kafkasya kanser vakalarına az rastlanılann bir bölgedir.
Probiyotikler = yararlı bağırsak mikropları
Erişkin bir insan bağırsağında 100 trilyon (1,5 kg) faydalı bakteri ve mantar bulunur.
Bu rakam insan hücre sayısının 10 katı kadardır.
Sayıları 500’ün üzerinde olan bu bakteriler ve mantarlar normal bağırsak florasını oluştururlar.
Bu bakteriler ve mantarlar 300 m2 büyüklüğünde bir yüzey oluşturan bağırsak sümüksü zarını koruyucu bir tabaka şeklinde döşer.
Probiyotiklerin görevleri I
Bağışıklık sistemini güçlendirmek
Yiyeceklerin hazmını kalaylaştırmak.
Vitamin sentezi yapmak.
Bağırsak duvarını zararlı maddelerden korumak ve bağırsak geçirgenliğini azaltmak.
Zararlı maddelerin (toksinler) kan dolaşımına geçmesini engellemek.
Probiyotikler K2, B1, B2, B3, B6, B12, folik asit ve pantotenik asit ve bazı amino asitler ve bazı amino asitler.
Bu vitaminlerin hemen hepsi depolanmayan ve sürekli alınması gereken vitaminlerdir.
Yani bağırsak florasının bozulması bir taraftan sentezledikleri vitaminlerde eksikliklere yol açarken emilimlerinde de azalmaya yol açar.
Probiyotikler-yağ ve protein sindirimi
Süt ürünlerinin içindeki probiyotikler bağırsakta bulunan proteinlerin ve yağların sindirilmesini sağlarlar yani yiyeceklerin hazmını kolaylaştırırlar.
Proteinlerin en küçük birimlerine (amino asitler)kadar indirgenmesi (protein hidrolizi) alerjik olayların oluşumunu azaltabilir.
İyi bağırsak bakterileri
Bağırsakta bulunan bakterilerin %85’i iyi bakterilerdir (probiyotikler). Bunların en önemlileri lactobacillus acidophilus ve lactobacillus bifidustur.
Mide asitinin varlığı nedeni ile midede canlı bakteri sayısı çok azdır.
Lactobacillus acidopholuslar ince bağırsağın üst bölümünde, lactobacillus bifiduslar ise ince bağırsağın alt bölümünde ve kalın bağırsakta mekan tutarlar.
Bağırsakta bulunan oksijen miktarı düşük olduğundan anaerob bakterilerin sayısı daha fazladır.
Probiyotikler (mavi) patojen bakterileri (beyaz) ve toksinleri (kırmızı yuvarlak) bağlıyor.
Bunların en önemlileri pamukçuk mantarı (Candida) ve Clostridium bakterileridir.
Diğerleri: Blastocystis, Klebsiella, Bacillus türleri, ve Staphylococcus aureus
İyi bakteriler bağırsak duvarına yerleşirler ve sayı üstünlüğü ile hastalık yapabilecek bakterilerin fazla üremesine izin vermezler.
Disbiyozis
Bağırsak florası bozulduğu yani probiyotikler azaldığı zaman patojen mikroorganizmalar hızla ürer.
Bu mikroorganizmaların kendileri ve/veya toksinleri hastalık yapmaya başlarlar (disbiyozis).
Disbiyoz bağırsak duvarını tahrip eder ve bağırsağın geçirgenliğinin artmasına neden olur. ‘leaky gut syndrom’.
Bazen kültürde üremeyen mikroorganizmaların metabolitleri organik asit analizlerinde görülmektedir.
Bağırsak sızdırmazlığı
Normalde bağırsak hücreleri bağırsaktaki her maddenin (özellikle sindirilmemiş gıdalar ve toksik maddeler) kana geçişine izin vermez; yani bir güvenlik duvarı oluşturur (bağırsak sızdırmazlığı).
Normal bağırsak florasını bozarak zararlı bakterilerin ve mantarların üremesine yol açarlar.
Probiyotiklerin bağırsak mukozası üzerinde oluşturduğu koruyucu tabakanın ortadan kalkması bağırsak geçirgenliğini artırır.
Bağırsak florasının bozulmasının sonuçları II
Bağırsak hücrelerindeki hasar nedeni ile sindirim yapıcı enzimler (amilaz, laktaz, lipaz vb) azalır, yiyecek parçacıkları iyi sindirilemez.
İlk bakışta bağırsak geçirgenliği arttığı için birçok vitamin ve mineral ve aminoasitin bağırsaktan kana geçmesin kolaylaşmış olacağı akla gelirse de durum tam tersidir.
Birçok vitamin ve mineral ve aminoasitin bağırsaktan kana geçmesi bağırsak hücrelerinde bulunan taşıyıcı proteinlerin sayesinde olur.
Bunlar olmadan taşınma çok az olacağından bir yığın besleyici maddelerin kana geçmesi de azalır.
Bağırsak florasının bozulmasının sonuçları III
Yeteri kadar sindirilmemiş yiyecek maddeleri ve nötralize edilmemiş toksinler kan dolaşımına geçer.
Bağışıklık sistemi yeteri kadar sindirilmemiş protein parçacıklarına karşı aşırı bir şekilde uyarılır.
Bu yabancı protein parçacıklarının bazıları vücudun kendi proteinlerine çok benzer.
Bağışıklık sistemi aşırı uyarıldığı zaman kendinden olanı yabancıdan ayıramaz. Onu tahrip ederken kendinden olanı da tahrip eder. Bunlara otoimmün hastalıklar denir.
Bağırsak geçirgenliği-Toksinler
Yabancı maddelerin sayısı o kadar fazladır ki bağırsaktaki bağışıklık sistemi bunların tümü ile başa çıkamaz. Bu maddeler kana geçerek karaciğere ulaşırlar.
Karaciğer temizleyebildiğini temizler. Fakat kapasitesinin üzerine çıkan miktarı tekrar kana verir ve bu toksik maddeler başta beyin, kas ve eklemler olmak üzere bütün organlara dağılarak onları tahrip ederler.
Bağırsak florası-Kronik hastalıklar
Sonuçta astım, egzema, otizm, mültipl skleroz, tiroidit, romatizmal hastalıklar, pankreas yetersizliği, Crohn hastalığı, fibromiyalji, otizm, mültipl skleroz, şizofreni ve çeşitli otoimmün hastalıklar oluşur.
Candida albicans
Normalde pamukçuk mantarı (candida albicans)
ağızdan anüse kadar bütün sindirim
borusu ve vajinanın mukozasında küçük koloniler halinde bulunur.
Probiyotikler – onlarla rekabet ederek- mantarların aşırı üremesini engellerler.
Mantarlar ya da bağırsakta bulunan diğer patojen bakteriler, bağırsakta var olmalarına rağmen dışkı kültürlerinde üremeyebilirler.
Bu durum teşhisin atlanmasına neden olur.
Bereket ki bu mikroorganizmaların kana geçen yan ürünlerini ve toksinlerini idrarda organik asit testi gibi hassas testler ile saptayabilmek mümkün olabilmektedir.
İdrar organik asit incelemelerinde saptanan mantar ve bakteri metabolitleri
Mukozal immün sistem
Antibiyotikler-bağırsak florası
Antibiyotikler kullanıldığında bağırsaktaki probiyotik bakteriler 1000 kat azalarak, 100 trilyondan, 100 milyara kadar inebilirler.
Antibiyotikler faydalı bakterileri öldürünce mantar ve mayaların üremesi de hızlanır; normalin 130 kat kadarına çıkabilirler.
Antibiyotikler kötü bakteriler ve mantarlar üzerine etki etmezler, tam tersine onların üremelerine yardımcı olurlar.
Normal bağırsak florası antibiyotik kullandıktan ancak 1-2 ay sonra normalleşebilir.
Sezaryen doğum-probiyotikler
Bebek doğum sırasında vajenden gelen probiyotikler (laktobasiller ve bifidobakterler) ile karşılaşır.
Bebek anne sütü ile beslendikçe normal flora gelişir.
Sezaryen ile doğan bebekler dış ortamda bulunan mikroplar ile karşılaşır ve normal flora oluşamaz.
Doğum sonrası ilk kolonize olan floradan sağlıklı floraya geçiş uygun beslenme ortamı yaratılsa bile oldukça zordur.
Yardımcı T hücrelerini fonksiyonları
Th1 hücreleri interferon salgılar ve hücresel bağışıklıkta yaşamsal bir önemi vardır.
Diğer taraftan Th2 hücreleri IL-4, IL-5 ve IL-13 salgılayarak hümoral bağışıklığı uyarır; IgE ve eozinofilleri artırır.
Th1 ve Th2 cevapları birbirinin zıttıdır. Örneğin Th1 tarafından üretilen sitokinler Th2 işlevlerini bozar.
Sağlıklı bir bağışıklık sistemi için her iki hücre de gereklidir ve dengede olması gerekir.
Hijyen teorisi- Mikroflora hipotezi
Hayatın erken dönemlerinde başta virüsler olmak üzere çeşitli mikroorganizmalara maruz kalma mukozal bağışıklık sisteminin olgunlaşması ve immün toleransın sağlanması için önemlidir.
Sadece bazı patojen mikropların varlığı değil, bağırsak mukozasında bulunan normal flora mikroplarının varlığı da mukozadaki normal immün toleransın sağlanmasında ve şekillenmesinde önemli roller oynarlar.
Enfeksiyonlar-Alerjik hastalıklar
Bazı enfeksiyonların olmaması ve floranın bozulması T2 yardımcı hücrelerinin, T1 yardımcı hücrelerine olan hakimiyetini artırarak mukozal bağışıklığı etkiler.
Sonuçta immün tolerans yeteri kadar gelişemez bozar ve birçok alerjik hastalığın ve astımın sıklığını artırır.
Bunun tersine bazı enfeksiyonların olması ve bağırsak florasının bozulmaması başta astım olmak üzere çeşitli alerjik hastalıklardan korur.
Düzenleyici T hücreleri- immün tolerans
Mikroflorası sağlıklı olan kişilerde, mükerrer olarak alerjenlere maruz kalma reaktiviteyi artırmaz; tam tersine reaktiviteyi azaltarak immün toleransın gelişmesini sağlar.
Düzenleyici (regulatuar) T hücreleri (Treg) salgıladıkları antienflamatuar maddeler (IL-10 ve transforme edici büyüme faktörü-β) ile immün toleransının gelişmesini sağlayan en önemli ögelerdir.
Tedavisi ya da önlenmesinde probiyotiklerin kullanıldığı çeşitli hastalıklar
Tedavisi ya da önlenmesinde probiyotiklerin kullanıldığı çeşitli hastalıklar
Probiyotikler-İshal
Yapılan çok sayıda çalışma probiyotik yiyeceklerin ishal tedavisinde son derece başarılı olduğunu göstermiştir.
Geleneksel halk tıbbında ishalli kişilere yoğurt verilmesi yaygın bir uygulamadır.
Probiyotikler virüs ishallerinde daha etkili olmakta, dizanteri şeklinde ishalleri fazla etkilememektedir.
Isolauri E, Juntunen M, Rautanen T, Sillanaukee P, Koivula T. A human Lactobacillus strain (Lactobacillus casei sp strain GG) promotes recovery from acute diarrhea in children. Pediatrics 1991; 88:90–7.
Isolauri E, Juntunen M, Rautanen T, Sillanaukee P, Koivula T. A human Lactobacillus strain (Lactobacillus casei sp strain GG) promotes recovery from acute diarrhea in children. Pediatrics 1991; 88:90–7.
Kaila M, Isolauri E, Soppi E, Virtanen E, Laine S, Arvilommi H. Enhancement of the circulating antibody secreting cell response in human diarrhea by a human Lactobacillus strain. Pediatr Res 1992; 32:141–4.
Majamaa H, Isolauri E, Saxelin M, Vesikari T. Lactic acid bacteria in the treatment of acute rotavirus gastroenteritis. J Pediatr Gastroenterol Nutr 1995;20:333–8.
Isolauri E, Kaila M, Mykkanen H, Ling WH, Salminen S. Oral bacteriotherapy for viral gastroenteritis. Dig Dis Sci 1994;39:2595–600.
Sugita T, Togawa M. Efficacy of lactobacillus preparation biolactis powder in children with rotavirus enteritis. Jpn Pediatr 1994;47: 2755–62 (in Japanese).
Raza S, Graham SM, Allen SJ, Sultana S, Cuevas L, Hart CA. Lactobacillus GG promotes recovery from acute nonbloody diarrhea in Pakistan. Pediatr Infect Dis J 1995;14:107–11.
Pant AR, Graham SM, Allen SJ, et al. Lactobacillus GG and acute diarrhea in young children in the tropics. J Trop Pediatr 1996; 42:162–5.
Guarino A, Canani RB, Spagnuolo MI, Albano F, Di Benedetto L. Oral bacterial therapy reduces the duration of symptoms and of viral excretion in children with mild diarrhea. J Pediatr Gastroenterol Nutr 1997;25:516–9.
Shornikova AV, Isolauri E, Burkanova L, Lukovnikova S, Vesikari T. A trial in the Karelian Republic of oral rehydration and Lactobacillus GG for treatment of acute diarrhoea. Acta Paediatr 1997;86:460–5.
Guandalini S, Pensabene L, Zikri MA, et al. Lactobacillus GG administered in oral rehydration solution to children with acute diarrhea: a multicenter European trial. J Pediatr Gastroenterol Nutr 2000;30:54–60.
Bellomo G, Mangiagle A, Nicastro L, et al. A controlled double blind study of SF68 strain as a new biological preparation for the treatment of diarrhea in pediatrics. Curr Ther Res 1980;28:927–6.
Camarri E, Belvisi A, Guidoni G, Marini G, Frigerio G. A double blind comparison of two different treatments for acute enteritis in adults. Chemotherapy 1981;27:466–70.
Buydens P, Debeuckelaere S. Efficacy of SF 68 in the treatment of acute diarrhea. A placebo-controlled trial. Scand J Gastroenterol 1996;31:887–91.
Shornikova AV, Casas IA, Mykkanen H, Salo E, Vesikari T. Bacteriotherapy with Lactobacillus reuteri in rotavirus gastroenteritis. Pediatr Infect Dis J 1997;16:1103–7.
Saavedra JM, Bauman NA, Oung I, Perman JA, Yolken RH. Feeding of Bifidobacterium bifidum and Streptococcus thermophilus to infants in hospital for prevention of diahrroea and shedding of rotavirus. Lancet 1994;344:1046–9.
Saavedra JM. Microbes to fight microbes: a not so novel approach to controlling diarrheal disease. J Pediatr Gastroenterol Nutr 1995;21:125–19.
Ahmad A, Widjala L, Firmansyah A et al. Effect of combined probiotic ,pebiotic and micronutrient supplementation in reducing duration of acute infantile diarrhoea. J Pediatr Gastroenterol Nutr 2000;31:984-6
Antibiyotik ishali-Probiyotikler
Oral antibiyotik kullananların yaklaşık %20’sinde bağırsak florasının bozulmasına bağlı olarak ishal geliş-mektedir(Etkenler daha çok C. difficile ve K. oxytoca’dır)
Probiyotikler antibiyotik ishallerinin önlenmesi ve tedavisinde oldukça başarılıdırlar.
İrritabl bağırsak sendromu 6 ay-4 yaş arasındaki çocuklarda görülen günde 4-10 kez müküslü ve sulu ishal ile özellenen bir bağırsak hareket bozukluğudur.
Crohn hastalığı ve ülseratif kolitin temel nedeninin bağırsakta sağlıklı mikroorganizma dengesinin hastalık yapan mikroorganizma lehine bozulması sonucu gelişen bir reaksiyon olduğu düşünülmektedir.
Probiyotikler bağırsakta sağlıklı mikroorganizma dengesini kurarak Crohn hastalığı ve ülseröz kolit bulgularını hafifletebilirler.
Probiyotikler-kanser
Yaygın olarak kullanılan bir probiyotik kaynağı olan yoğurdun antikanserojenik (kanseri tedavi edici) etkilerinin olabileceği gösterilmiştir.
Meme kanseri-probiyotik
Göğüs kanseri kadında en çok görülen kanser çeşididir.
Çok güçlü deliller olmamasına rağmen yoğurt ve kefir gibi fermante süt ürünlerinin kullanılmasının göğüs kanserini azalttığını çeşitli çalışmalar ile gösterilmiştir.
Kalın bağırsak kanseri-probiyotik
Kalın bağırsak (kolon) kanseri gelişmiş ülkelerde en çok görülen tümörler arasında ikinci ya da üçüncü sıradadır.
Deneysel ve epidemiyoloik çalışmaların birçoğu probiyotiklerin kolon kanserinden korunmada önemli bir rolü olduğunu göstermektedir.
Kalın bağırsak kanseri-probiyotik
Epidemiyoloik çalışmaların birçoğu probiyotiklerin kolon kanserinden korunmada önemli bir rolü olduğunu göstermektedir.
Bir bölüm çalışmada ise böyle bir etki gösterilememiştir.
Kanser oluşumuna yataklık eden enzimlerin (ß-glukuronidaz, nitroredüktaz, azoredüktaz) aktivitelerinin azalması
Kanser yapan maddelerin (mutajen) etkisizleştirilmesi
Kısa zincirli yağ asitlerinin üretiminin artması ve asiditenin artması
Kanserli hücre intiharının (apopitoz) hızlanması
Probiyotikler-İdrar yolu hastalıkları
Probiyotikler genital ve üriner sistem enfeksiyonlarını azaltırlar. Probiyotikler bu özelliklerini aşağıdaki mekanizmalar ile sağlarlar;
a) Vajina pH’sının düşürülmesi
b) Salgıladıklar H2O2 ve bakteriyosinlerin bakterileri etkisizleştirmesi
c) Hastalık yapan bakterilerin mukozaya yapışmasının engellenmesi (yarışmalı inhibisyon).
Romatoid artrit-probiyotik
Floranın bozularak bağırsak geçirgenliğinde meydana gelen artışın sadece bağırsakta değil bağırsak dışı birçok organda da iltihabi hastalıklara yol açtığı düşünülmektedir.
Yeni tanı almış romatoid artritli hastaların bağırsak florasının normal olmadığı saptanmıştır.
Probiyotiklerden zengin bir diyetin antiromatizmal ilaç ihtiyacını azalttığı, klinik bulguları hafiflettiği gözlenmiştir.
Alerji-probiyotikler
Probiyotikler inek sütü allerjisi, atopik ekzema ve diğer alerjik hastalıkların proflaksi (korunma) ve tedavisinde başarı ile kullanılmaktadır.
Mikroflorası bozuk olan (I. grup) ve sağlıklı bir mikrofloraya sahip (II. grup) farelere hayatlarında ilk kez bir alerjene maruz bırakılmıştır.
I. Grup farede hava yolu reaksiyonu gelişmiş, fakat sağlıklı bir mikrofloraya sahip farelerde böyle bir reaksiyon görülmemiştir.
Mikroflora bozukluğu-Atopi
Yapılan çeşitli araştırmalar atopik kişilerin bağırsaklarındaki mikrofloranın normalden farklı olduğunu göstermiştir.
Bu kişilerin mikrofloralarında aerobik mikroplar artmış, anerobik mikroplar (başta laktobasiluslar olmak üzere) ise azalmıştır.
Probiyotik kullanımı-atopik hastalıklar
Çok sayıda çalışma probiyotik kullanımının atopik hastalıkları riskini önemli ölçüde azalttığını göstermiştir.
Bu araştımalardan birinde (Kirjavainen) erken yaşta probiyotik kullanımının etkisi erişkin yaşa kadar devam ettiği belirlenmiştir(4). Bu çalışma bebek beslenmesinde doğal ve probiyotik içeren besinlerin ne kadar önemli olduğunu altını çizmektedir.
Hamilelik- probiyotik-atopi
Hamileliklerinde probiyotik verilen ve atopik hastalığı olan annelerin bebeklerinde atopi oranının belirgin azaldığı görülmüştür.
Probiyotikler sekretuvar IgA (antikor) yapımını artırarak mukoza bağışıklığını artırırlar
Probiyotikler salgıladıkları proteazlarla intestinal protein sindirimini kolaylaştırarak antijenik uyarıyı azaltırlar.
Astım-antibiyotik
Alerjik hastalıkların altında yatan önemli bir faktör antibiyotiklerdir.
Çeşitli epidemiyolojik araştırmalar erken yaşta antibiyotik kullanılması ile astım arasında güçlü bir bağın olduğunu göstermiştir.
Çölyak-Bağırsak florası
İlginç bir teoriye göre bağırsak boşluğuna bakan hücre yüzeyinde bulunan ‘deamide glüten’ bazı glüten seven bakteriler tarafından besin kaynağı olarak kullanılırlar. Normal koşullarda bunların sayısı çok azdır.
Eğer glüten seven bu zararlı bakteriler aşırı ürerlerse spesifik bağırsak hücreleri alarma geçerler ve bağırsak boşluğuna ulaşarak bu zararlı bakterileri yutarak bertaraf etmeye çalışırlar.
Fakat glüten polipeptidlerini parçalayamazlar. Bakteri ölse bile bağışıklık hücreleri, parçalanmamış glüten peptitlerini bakteri olarak kabul edip onlarla savaşa girerler.
Bu savaş bitmek tükenmek bilmez ve sonuçta bağırsakta kronik iltihabi bir süreç oluşur; bağırsak villüsleri körelerek emilimi ileri derecede bozarlar.
Eğer bu bakteriler kontrol altına alınabilir ve üremeleri engellenirse, yani normal bağırsak florası korunursa glüten entoleransı belki de tümüyle düzelebilir.
Otistik çocuklarda bağırsak florası
Otistik çocukların çoğunda bağırsak florası bozulmuştur.
Bu kişilerde patojen bakteriler, mantarlar ve parazitler aşırı şekilde ürer.
Bu patojen mikroorganizmalar yiyeceklerin sindirimini bozarlar ve çeşitli toksinlerin oluşmasına yol açarlar.
Depresyon-probiyotik
Kefir hafif bir sinir yatıştırıcı ve depresyon azaltıcıdır.
Kefir hafif bir gevşeme ve uyku hali verir.
Kefirin depresyonu azaltıcı etkisi triptofan, magnezyum ve kalsiyum içeriğinin yüksek olmasına bağlanmaktadır.
Benzer özellikler yoğurtta da mevcuttur.
Okzalat taşı-probiyotik
Bağırsaktan emilen okzalat oranının artmasının (>%5) üriner sistemde okzalat taşı oluşmasının temel nedeni olarak düşünülmektedir.
Oxalobacter formigenes bağırsakta bulunan okzalatı parçalayarak emilen miktarı azaltırlar.
Probiyotik verilen taşlı hastalarda idrardan okzalat atılımının azaldığı gösterilmiştir.
Kefir/interferon
Kefirin içinde bulunan sfingomiyelin niteliğinde bir madde beta-interferon miktarını 3-15 kat artırır.
Kefir interferon tedavisinin kullanıldığı hastalıklarda (kronik hepatit, mültipl skleroz vb) ucuz ve doğal bir seçenektir.
Bağırsak florasının düzeltilmesi
Bağısak florasının bozulmasının başlıca nedenleri
Karbohidrattan zengin gıdalar
Rafine gıdalar
Çeşitli toksinler
Antibiyotikler
Sezaryen doğumlar
Diyet ile normal bağırsak florası nasıl sağlanır?
Un ve şekerden fakir, sebze, meyve, et ve yumurta gibi doğal gıdalardan zengin bir diyet bağırsak florasının koruyuculuğunu artırır.
Fermantasyon ürünleri (turşu, yoğurt, peynir, şarap, boza, sirke, tuzlama yiyecekler, bira mayası) bağırsak florasında bulunan probiyotikleri artırırlar.
Pastörizasyon gıdalardaki probiyotikleri büyük ölçüde tahrip eder!!
Probiyotikten en zengin gıdalar anne sütü, yoğurt ve Orta-Asya Türklerinin milli içeceği olan kefirdir.
Süt ve yoğurt tüketirken dikkat edilecek noktalar
Mümkünse pastörize edilmemiş, fakat temiz günlük mandra sütü tüketilmelidir.
Güveniyorsanız (!) sokak sütçüsünden de süt alabilirsiniz.
Şehirdekiler için en iyi olabilecek seçenek günlük pastörize şişe sütleridir.
Uzun ömürlü homojenize kutu sütlerini kesinlikle kullanmayınız.
Sadece ekşiyen ve/veya kesilen süt ve yoğurtları yiyiniz (bulursanız!!!). Bulamazsanız kendiniz yapın hem daha ucuz hem de çok daha sağlıklıdır
Kefir bir probiyotiktir.
Kefir bir probiyotiktir.
Barsak florasının yeniden düzenlenmesini
sağlar.
Th2/Th1 dengesinin sağlanmasında
immün modülatördür.
TGF-β ve IL-10 düzeyini artırır.
Barsakta düşük pH sağlar
Sekretuar IgA nın sentezini artırır.
Doğal mantar ilaçları
Sarımsak etkin bir mantar ilacıdır. Günde en az 2-4 diş kullanılmalıdır. Sarımsak tabletleri de kullanılabilirse de doğal olan daha çok tercih edilmelidir.
Diğer doğal mantar ilaçları arasında zeytin yaprağı hülasası (3x500mg), çekilmiş kara üzüm çekirdeği (2x1-2 çay kaşığı), kaprilik asit (3x300mg) ve greyfrut çekirdeği sayılabilir. Biocidin birçok doğal maddeyi içeren etkin bir preparattır.
Biyotin isimli vitamin (ki bağırsaktaki iyi bakteriler tarafından da üretilebilirler) mantarların maya şeklinden istilacı şekillere dönmesini engeller.
Geçirgenliği azaltan ve ve bağırsak hücrelerinin onarılmasına yardım eden takviyeler
L-glutamin bağ
N-asetil-D-glukozamin
Gamma-linoleik asid
Balık yağı
Fosfatidil kolin
Antimikrobik tedavi
İyi bir diyet tedavisine rağmen bağırsaktaki mantar ve bakteriler hala kontrol altına alınamayabilirler.
Bu durumda mantar (nistatin, triflucan, nizoral, ketokonasol) ve bakterilere (metronidazol, vankomisin) karşı antimikrobik tedavi uygulanmalıdır.
“Bütün hastalıklar bağırsaktan başlar.
Bağırsak hasta ise ise vücudun geri kısmı da hastadır.”