Diabetes mellitus hastalığı,çeşitleri,belirti ve bulgularını tanımlamak
Diabetes mellitus hastalığı,çeşitleri,belirti ve bulgularını tanımlamak
Hastane öncesi tedavi protokolleri ve uygulama hakkında bilgi vermek
Yenilerek ve içilerek dışarıdan alınan besin maddeleri ile karbonhidrat, protein ve yağlar vücutta dönüşüme uğrayarak hücreler için enerji haline dönüştürülürler.
Yenilerek ve içilerek dışarıdan alınan besin maddeleri ile karbonhidrat, protein ve yağlar vücutta dönüşüme uğrayarak hücreler için enerji haline dönüştürülürler.
Hücreler tarafından kullanılan temel enerji kaynağı basit şeker olarak adlandırılan glukozdur.
Hücreler büyümek ve fonksiyonlarını yürütmek için gerekli enerjiyi glukozu kullanarak üretirler.
Hücreler büyümek ve fonksiyonlarını yürütmek için gerekli enerjiyi glukozu kullanarak üretirler.
Hücrelerin enerji kaynağı olan kandaki glukozun hücrelere geçebilmesini ve hücrelerin bunu yakarak fonksiyonlarını ve ürünlerini yapabilmesini İnsülin hormunu sağlamaktadır.
Besinler→ Glukoz → Enerji → İnsülin
Besinler→ Glukoz → Enerji → İnsülin
İnsülin kan dolaşımı boyunca glukoza eşlik eder ve hücrelerin içine glukozun girmesini sağlar.
İnsülin kan dolaşımı boyunca glukoza eşlik eder ve hücrelerin içine glukozun girmesini sağlar.
Eğer vücutta insülin yoksa veya yeterli insülin üretilmez ise; hücreler kanda dolaşmakta olan glukozu alamadığından fonksiyonlarını yerine getirmede ve yaşamlarını sürdürmede yetersiz kalırlar.
Bununla birlikte kanda dolaşan ve kullanılamayan glukoz kanda yüksek seviyelere ulaşır.
Bununla birlikte kanda dolaşan ve kullanılamayan glukoz kanda yüksek seviyelere ulaşır.
Diabetlilerde insülinle ilgili problem yüzünden glukoz hücrelere giremediğinden kullanılamayan glukoz kanda birikerek “hiperglisemi” olarak adlandırılan tablo gelişir.
Diabet insülin yapımı veya salınımından kaynaklanan bir hastalıktır.
Diabet insülin yapımı veya salınımından kaynaklanan bir hastalıktır.
Hastalıkta sorun vücudun hiç insülin üretmemesi, yeterli düzeyde insülin üretememesi veya insülini tam anlamıyla kullanamamasından kaynaklanmaktadır.
Belirgin morbidite ve mortaliteye yol açar.
Hastaların yaşam kalitelerini düşürür.
Temel olarak Tip 1 ve Tip 2 olmak üzere iki tür diabet tanımlanmaktadır.
Çocuklarda ve gençlerde görülür.
Çocuklarda ve gençlerde görülür.
Tip 1 diabetlilerin vücutlarında insülin salgılayan pankreas bezinin (beta) hücrelerinde bozukluk vardır bu yüzden vücutta yeterli insülin yoktur,
Tip 1 diabetin genetik yatkınlığı olan kişilerde çevresel bir faktörün etkisiyle başladığını göstermektedir.
Vücut insülin üreten kendi adacık hücrelerini düşman olarak görmekte ve onları yok etmeye uğraşmaktadır (otoimmün hastalık-Bağışıklık sistemi bozukluğu hastalığıdır).
Vücut insülin üreten kendi adacık hücrelerini düşman olarak görmekte ve onları yok etmeye uğraşmaktadır (otoimmün hastalık-Bağışıklık sistemi bozukluğu hastalığıdır).
Diabetin kesin ve kalıcı tedavisi için çalışmalar (Adacık hücre nakli, immün sistemi süprese eden ilaçlar) sürdürülmektedir.
Tip 1 diabet tedavisi esas olarak vücut tarafından üretilemeyen insülin hormonunun yeterli miktarda ve uygun zamanda yerine konmasına dayanmaktadır.
Tip 1 diabet tedavisi esas olarak vücut tarafından üretilemeyen insülin hormonunun yeterli miktarda ve uygun zamanda yerine konmasına dayanmaktadır.
Beslenme planlanması, egzersiz ve kendi kendine bakım tedavinin diğer yönlerini oluşturur.
İleri yaşlarda ve şişmanlarda daha sık görülür.
İleri yaşlarda ve şişmanlarda daha sık görülür.
Bunlarda insülin yetersizliğinden daha çok, insülinin hücreler üzerinde gerekli etkiyi gösterememesi söz konusudur yani insülinin varlığına rağmen hücrelerde insüline direnç vardır.
En sık görülen diabet formudur. Tüm diabetiklerin % 90'ını oluşturur.
Diyet, programlanmış egzersizler, oral antidiyabetik ilaçlarla kan şekeri kontrol altına alınmaya çalışılır.
Diyet, programlanmış egzersizler, oral antidiyabetik ilaçlarla kan şekeri kontrol altına alınmaya çalışılır.
Tip 2 diyabetin başlangıcı yavaştır. İnsanların % 30-40'ında hiç belirtisi bulunmaz.
Bu ara dönem 7-10 yıl olabilir. Bu dönemde diyabetin yaptığı hasarlar başlamış, hatta ilerlemiş olabilir.
Tip 2 diyabetin belirtileri Tip 1 diabete benzer.
Sedadif hayat,
Sedadif hayat,
Ailede diabet öyküsü,
Sık gebelik ve iri bebek doğurma,
Gebelikte diabet öyküsü,
Stres,
Yaşlanma nedeni ile koroner arterlerde veya beyin damarlarında aterosklerotik oluşumlar meydana gelmekte diabetlilerde damar sertliği daha yaygın ve şiddetli olmaktadır.
Bu nedenle kalp krizi, felç gibi damarsal hastalıkların sıklığı artar. Diabetik insanlarda aynı yaştaki diabetli olmayan insanlara oranla bu tür tabloların görülme sıklığı daha da fazladır.
Retinopati
Retinopati
Nefropati
Nöropati
Genel anlamda diabetin hastane öncesinde neden
Genel anlamda diabetin hastane öncesinde neden
olabileceği iki acil tablo vardır.
Kan şekerinin aşırı yükselerek “Diabetik Ketoasidoz Komasının” gelişmesi yada
Kan glukozunun aniden aşırı düşmesi ile ortaya çıkan “Hipoglisemi Koması”dır
Daha çok, insüline bağımlı Tip I diyabet hastalarında gelişir.
Daha çok, insüline bağımlı Tip I diyabet hastalarında gelişir.
Burada en önemli faktör insülin eksikliğidir. İnsülin eksikliğinde glikoz hücre içine giremez ve enerji kaynağı olarak kullanılamaz.
Vücuda gereken enerji alternatif kaynaklardan elde edilmeye çalışılır.Alternatif kaynak olarak protein ve yağların yakılması-kullanılması sonucu atık olarak keton cisimcikleri açığa çıkar.
Bunun sonucunda vücudumuzda keton üretimi artar ve ketonlar "zehir" etkisi yaparlar.
Bunun sonucunda vücudumuzda keton üretimi artar ve ketonlar "zehir" etkisi yaparlar.
Hastanın bilinci bozulur ve tedavi edilmezse diabetik katoasidoz koma tablosu gelişir.
Kan şekeri düzeyi 400-700 mg/dl olur.
Kan şekeri düzeyi 400-700 mg/dl olur.
Keton birikimine bağlı kusma, bulantı, yorgunluk, karın ağrısı, zor ve hızlı nefes alma, nefeste aseton kokusu, bilinç bozuklukları ve diyabet koması gibi bulgular görülür.
Bu bulgular acil tedaviyi gerektirir.
Düşük kan şekeri beklenmedik bir anda karşımıza çıkabilmekte, hastanın yaşamını çok kısa süre içinde tehdit edebilmektedir.
Düşük kan şekeri beklenmedik bir anda karşımıza çıkabilmekte, hastanın yaşamını çok kısa süre içinde tehdit edebilmektedir.
İnsülin yapımına bağlı oluşan hipoglisemiler daha sık görülmektedir.
Çok fazla insulin veya şeker düşürücü ilaçlar almak,
Yemekleri veya ara öğünleri yanlış zamanlarda yemek, kaçırmak veya bitirmemek,kusmak
Her zamankinden daha fazla egzersiz yapmak,
Alkol alınması,
Yeni insulin şişesinin kullanılması,
Sinirlilik,
Sinirlilik,
Titreme,
Yorgunluk,
Terleme,
Açlık hissi,
Baş ağrısı,
Bulanık görme,
Çarpıntı hissi,
Dikkat dağılması,
Diabetes mellitus’un tip 1 ve tip 2 olmak üzere iki çeşidi vardır.
Diabetes mellitus’un tip 1 ve tip 2 olmak üzere iki çeşidi vardır.
Tip 1 diabet daha çok çocuklarda ve gençlerde ortaya çıkar.
Tip 2 diabet’de yetişkinler ve obezler risk altındadır.
Tip 1 diabet’de yeterli insülin salınımı yoktur,Tip 2 diabet’te insülin salınır fakat hücreler üzerinde gerekli etkiyi gösteremez
Hastane öncesinde görülebilecek iki acil tablo vardır, Diabetik ketoasidoz koması ve hipoglisemi koması
Diabetik Ketoasidoz Komasında hastanın damar yolu açılarak kan şekeri ölçümü yapılmalı ve protokole uygun olarak 300 mg/dl ve üzerindeyse IV olarak SF uygulamasına başlanır.
Diabetik Ketoasidoz Komasında hastanın damar yolu açılarak kan şekeri ölçümü yapılmalı ve protokole uygun olarak 300 mg/dl ve üzerindeyse IV olarak SF uygulamasına başlanır.
Hipoglisemi durumunda damar yolu açılarak kan şekeri ölçümü yapılmalı, 60 mg/dl ve altındaysa bilinç düzeyine göre hipoglisemi protokolü uygulanır.