ÇEŞİTLİ ŞEKİLLERDE SERMAYEYE EKLENEN KAZANÇ VE KARLARIN ŞİRKETİN TASFİYESİ VEYA SERMAYE AZALTILMASI DURUMUNDA DOĞURACAĞI VERGİSEL SONUÇLAR
I. DAHA ÖNCE SERMAYEYE EKLENMİŞ GEÇMİŞ YIL KARLARININ SERMAYE AZALTILMASI VEYA TASFİYE DURUMUNDA DOĞURACAĞI VERGİSEL SONUÇLAR
A. KONUYA İLİŞKİN VERGİ KANUNLARINDA YER ALAN HÜKÜMLER
Geçmiş yıl kârlarının dağıtılması ve şirket bünyesinde tutulması durumları ile ilgili vergilendirmenin ne şekilde yapılacağı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun aşağıda sayılan maddelerinde açıklanmıştır.
-
Gelir Vergisi Kanunu Md.94/6-b ye göre;
i) (2006/10731 sayılı BKK nın 3 üncü maddesiyle değişen alt bent) (23.07.2006 tarihinden geçerli olmak üzere) Tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve gelir vergisinden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) (2009 /14592 sayılı BKK ile 03.02.2009 tarihinden geçerli olmak üzere) % 15,
ii) Tam mükellef kurumlar tarafından; dar mükellef gerçek kişilere ve gelir vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz) (2009 /14592 sayılı BKK ile 03.02.2009 tarhinden geçerli olmak üzere) % 15,"
iii) 75’inci maddenin ikinci fıkrasının (4) numaralı bendinde yazılı menkul sermaye iratlarının ana merkeze aktarılan tutarları üzerinden (2003/6577 sayılı BKK ile 01.01.2004 tarihinden geçerli olmak üzere %10
-
Kurumlar Vergisi Kanunu Md.15/2 ye göre;
“Vergiden muaf olan kurumlara dağıtılan (Kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerindeki kâr payları üzerinden, bu maddenin üçüncü fıkrası uyarınca vergi kesintisine tâbi tutulan kazançlar hariç olmak üzere % 15 oranında vergi kesintisi yapılır.”
-
Kurumlar Vergisi Kanunu Md.30/3 e göre;
“ Tam mükellef kurumlar tarafından, Türkiye'de bir iş yeri veya daimî temsilci aracılığıyla kâr payı elde edenler hariç olmak üzere dar mükellef kurumlara veya kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan (Kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz) ve Gelir Vergisi Kanununun 75’ inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde sayılan kâr payları üzerinden bu Kanunun 15 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca vergi kesintisine tâbi tutulan kazançlar hariç olmak üzere % 15 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılır.”
.
B- TASFİYE HALİNDE VE SERMAYE AZALTILMASI DURUMUNDA GEÇMİŞ YIL KÂRLARININ DURUMU
Tasfiye bir kurumun ticari faaliyetlerinin tamamen sona erdirilmesine yönelik olarak yapılan işlemler dizisidir. Bu işlemler kurumun malvarlığının elden çıkartılması, alacaklarının tahsili, borçların ödenmesi, sair mükellefiyetlerin yerine getirilmesi gerek ortaklarla gerek yönetici, personel, satıcılar, alıcılar, resmi daire ve kuruluşlar ve sair üçüncü kişilerle olan tüm ilişkilerin sona erdirilmesidir.
Bir şirketin tasfiye sürecinde geçmiş yıllarda elde ettiği kârlar bilançoda geçmiş yıl kârlarında gösterilmekte veya sermayeye eklenmiş olabilir. Bu durumda vergileme Gelir Vergisi Kanunu Md.94/6-b ile Kurumlar Vergisi Kanunu Md.30/3 ve Md. 15/2 hükümlerine göre yapılacaktır. Söz konusu kanun maddelerinin parantez içi hükümlerinde belirtildiği üzere kârın sermayeye ilavesi kâr dağıtımı sayılmamakta ve stopaja tabi olmamaktadır. Ancak Vergi İdaresi’nin son dönemde genellik kazanmış görüşlerine göre, önceki yıllarda şirket sermayesine eklenmiş olan geçmiş yıllara ait kârların, şirketin tasfiye edilmesi sebebiyle ortaklara dağıtılması durumunda, kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.
Tasfiye durumuyla benzer şekilde herhangi bir stopaja tabi tutulmaksızın sermaye eklenen geçmiş yıl kârlarının daha sonra sermayenin azaltılması ve ortaklara dağıtılması halinde de vergisel durumu ile ilgili Gelir İdaresinin görüşlerinde, kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulması gerektiği açıklanmıştır. Ayrıca bu görüşle paralel çeşitli muktezalar verilmiş ve söz konusu muktezalar aynı zamanda Gelir İdaresi Başkanlığından alınan görüşe dayandırılmıştır.
Aşağıda tasfiye halinde ve sermaye azaltılması durumlarında geçmiş yıl kârlarının durumu ile alakalı verilmiş özelge örnekleri ve bu konudaki görüşler yer almaktadır.
-
İzmir VDB'nın 24.08.2011 tarih ve 176300-413 sayılı Özelgesi
“..Bu hüküm ve açıklamalar uyarınca, tasfiye sonucunda düzenlenecek olan kesin bilançoda yer alan, ödenmiş sermaye dışındaki, öz sermaye hesaplarının (net tasfiye kârı dahil) ortaklara dağıtılması durumunda, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 15'inci ve 30'uncu maddeleri ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 94/6-b maddesi hükümleri uyarınca, Geçici 62'nci madde hükümleri de göz önünde bulundurularak, kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılması gerekmekte olup, ödenmiş sermayenin ortaklara dağıtılması durumunda ise, vergi kesintisi yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
-
Antalya VDB'nın 25.05.2011 tarih ve KVK 2010.41-122 sayılı Özelgesi
“..Bu düzenlemeler uyarınca, daha önceki yıllarda şirket sermayesine eklenmiş olan geçmiş yıl kârlarının, şirketin sermaye azaltımı yapması veya tasfiye edilmesi sebebiyle ortaklara dağıtılması durumunda, kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.
C- GEÇMİŞ YIL KÂRLARININ VERGİLENDİRMESİNDE MEVCUT SORUNLAR
Şirketler dönem sonunda oluşan kârlarını ya ortaklarına dağıtır ya da söz konusu kârı şirket bünyesinde tutarlar. Makalemizde ayrıntılı olarak açıkladığımız vergisel yükümlülükler, kârın dağıtılması veya öz sermayede saklanması hususunda şirket karar organlarının tercihlerini önemli ölçüde etkilemektedir.
İşletmelerin önceki dönemlerde elde ettikleri, ortaklara dağıtılmayan ve ilgili yedek hesaplarına alınmayan kârlar bir sonraki dönem bilançosunda “Geçmiş Yıl kârları” hesabında gösterilmekte ve şirket kâr edip bu kârı dağıtmadığı sürece yıllar itibariyle bu hesapta çoğalmaktadır. Uygulamada görülmektedir ki şirketler uzun yıllar söz konusu hesapta biriken geçmiş yıl kârlarını dağıtmamakta ve elde ettikleri kârları şirket bünyesinde tutmayı tercih etmektedirler. Hiç şüphesiz ki bu tercihlerinde kârın ortaklara dağıtılması halinde, yasal düzenleme gereği dağıtımı ön görülen tutar üzerinden vergi kesintisi yapılması zorunluluğu olması, ancak kârın sermayeye eklenmesinin veya geçmiş yıl kârları hesabında yıllar itibariyle biriktirilmesinin herhangi bir vergisel yükümlüğe tabi olmaması önemi bir etkendir. Daha açık bir ifadeyle şirketler kârı dağıtmamayı bir çeşit vergiden kaçınma yolu olarak görmektedir.
Dönem kârları dağıtılmayıp, ilgili hesapta bekletildiğinde ya da sermayeye eklenmesi halinde bu durum, kurumların öz kaynaklarının devamlı suretle bir artışına neden olmaktadır. Söz konusu kârların belli bir miktara kadar sermayeye aktarılması sermayenin güçlülüğü açısından olumlu gibi gözükse de belli bir seviyeden sonra öz kaynakların aşırı şişmesine neden olmaktadır.
İlgili kanunlarda geçmiş yıl kârlarının dağıtımı ile ilgili yıl bazında herhangi bir süre sınırlaması söz konusu değildir. Yani geçmiş yıllara ait kârların kaç yıl süreyle öz kaynaklarda ilgili hesapta tutulabileceği ya da ne zaman dağıtılması gerektiği hususunda herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Öyle ki ülkemizde şirketlerin (özellikle de kurumsallaşmamış olanların) on yıldan fazla süre kâr dağıtımı yapmadığı çok sık görülmektedir. Sermaye şirketlerinin kuruluşundaki temel amaç ticari faaliyetler sonucu belli bir kâr elde edip bu kârı ortaklarına dağıtmaktır. Bir bakıma ortaklarının servetlerini maksimize etmektir. Ancak uygulamada kârların dağıtılmayıp uzun yıllar bekletilmesi bu amaçla çelişmektedir. Bilançolar üzerinde yapılan incelemelerde yıllarca dağıtılmayan geçmiş yıl kârlarının çok yüksek tutarlara ulaştığı görülmektedir. Hatta geçmiş yıl kârlarının sermaye tutarına göre kat kat fazla hale geldiği bilançolar dikkat çekmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunun 3. Maddesinde; “Vergilemede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.” Hükmü mevcuttur. Vergi denetimi açısından durumun gerçek mahiyeti düşünülecek olursa; bir şirketin ortaklarına yıllar boyu herhangi bir şekilde kâr dağıtımı yapmadan faaliyetinde devam etmiş olması fiili durum açısından gerçekçilikten uzaktır. “Geçmiş Yıl kârları” hesabında gösterilen tutarların fiili durumda var olup olmadığı ve ya ortaklar tarafından kullanılıyor olup olmadığı şüphelidir. Ortaklara herhangi bir şekilde kâr dağıtılmayacaksa müteşebbislerin gerçekleştirdikleri faaliyetin, harcadıkları emeğin veya aldıkları riskin karşılığının ve yahut şirketin kuruluş amacının ne olduğu sorusu akla gelmektedir. Ülkemizde özellikle kurumsallaşmamış şirketlerde kâr dağıtma geleneği pek bulunmamaktadır. Ortaklar genellikle şirketin kasasından veya bankasından para çekerek hayatlarını idame ettirirler. Tabi ki bu durum, şirketin ortaktan ayrı bir tüzel kişiliği olduğu gerçeği ile çelişmektedir. Örneğin bir şirketin % 80 ortağı olan bir şahsın başkaca bir gelir kaynağı olmadığını farz edelim. 10 yıl boyuca ortağı olduğu şirket kâr payı dağıtmamışsa ortağın yıllarca şirketten herhangi bir şekilde menfaat sağlamamış olması ticari icaplara uymamaktadır. Bilanço üzerinde normal gözükebilen bu hal, fiili durumda gerçek mahiyeti yansıtmamaktadır. Bu ve buna benzer durumlarda tahmin edileceği üzere ortakların stopaj yüküne maruz kalmamak için yasal olarak kâr dağıtımı gerçekleştirmediği; ancak şirket tüzel kişiliğinden vergi kanunlarına aykırı olarak menfaat temin etmiş olduğu bir gerçektir. Çünkü kâr dağıtımı gerçekleştirse stopaj yükümlüğü doğacak ve elde edeceği kâr azalacaktır. İşte bu yüzden ortaklar kayıt dışına yönelmekte ve şirketten devamlı olarak para alışverişinde bulunarak bir nevi gizli kâr dağıtımı gerçekleştirilmiş olmaktadır.
Sonuç itibariyle vergi kanunlarımızda geçmiş yıl kârlarının sadece ortaklara dağıtılması durumunda vergiye tabi olması durumu, mükellefleri kâr dağıtımı yapmaktan caydırmaktadır. Ayrıca geçmiş yıl kârlarının tutarı ile ilgili ve ya kaç yıl boyunca dağıtılmadan öz kaynaklarda tutulabileceğine dair bir düzenleme olmamamsı da söz konusu durumun istismar edilmesine neden olmaktadır. Özellikle kurumsallaşmamış şirketlerde ortaklar kârı dağıtmak yerine öz kaynaklarda tutmayı tercih ederek vergi planlaması yapmaktadırlar. Ancak bilanço içerisinde bir kayıt olarak gözüken geçmiş yıl kârları hesabının gerçek mahiyeti önem arz etmektedir. Söz konusu hesapta gözüken tutarlar gizli olarak
dağıtılabilmekte ve bu durum kayıtlara yansıtılmamaktadır. Fiili durumda, normal ticari icaplar açısından ortakların şirketten bir şekilde menfaat sağlamak zorunda oldukları tabiidir. Dolayısıyla mükellefler gizli kâr dağıtımına gitmekte ve stopajdan kaçmaktadırlar. Yine ortaklar kârı dağıtmamak adına; geçmiş yıl kârlarını vergiye tabi olmadığı için devamlı olarak sermayeye ekleme yoluna da gidebilmektedirler. Bu da belli bir noktadan sonra sermayenin şirketin büyüklüğü ile orantısız hale gelmesine ve öz kaynakların aşırı şişmesine neden olmaktadır. Ortakların işletmeden sağladıkları menfaatlerin kayıt dışına çıkması vergi zıyaına yol açtığı gibi öz kaynakların fiili durumla paralellik göstermemesine ve şirketlerin bilançolarının yanıltıcı olmasına da yol açabilmektedir. Gerek Türk Ticaret Kanunu’nda gerekse vergi kanunlarında uzun yıllar dağıtılmayan, şirket bünyesinde tutulan geçmiş yıllara ait kârlarının akıbeti ile ilgili düzenlemelere önemli ölçüde ihtiyaç vardır.
II. DAHA ÖNCE SERMAYEYE EKLENMİŞ YENİDEN DEĞERLEME DEĞER ARTTIŞ FONLARININ PASİF KALEMLERE AİT ENFLASYON FARK HESAPLARININ ŞİRKETİN TASFİYESİ VEYA SERMAYE AZALTILMASI DURUMUNDA DOĞURACAĞI VERGİSEL SONUÇLAR,
Şirketler çeşitli nedenlerle sermayelerini azaltabilirler. Sermaye azaltılması nedenleri olarak, mevcut sermayenin işletme faaliyetlerine fazla gelmesi,geçmiş yıl zararlarının kapatılması,mevcut bir ortağın ortaklıktan çıkması, devir, bölünme ve birleşme halleri, veya vergi planlaması olarak geçmiş yıl karlarının sermaye azaltılması yolu ile dağıtılması gibi nedenler sayılabilir.
İDARENİN ÖZELGELERLE BELİRTMİŞ OLDUĞU GÖRÜŞLER :
İdare mevcut ödenmiş sermayenin yapısını yani nelerden oluştuğunu dikkate alarak değerlendirme yapmaktadır. Bu özelgelerden bazıları aşağıya çıkarılmıştır.
- 213 sayılı vuk mükerrer 298 maddesi (a) fıkrasının 5 no.lu bendinde “ Pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, herhangi bir sebeple başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazançları ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde vergiye tabi tutulur. Ancak öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farkları düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir, bu işlemler kar dağıtımı sayılmaz” hükmü yer almaktadır.
Buna göre daha önce şirket sermayesine eklenmiş pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplarının sermaye azaltılması suretiyle işletmeden çekilmiş sayılması ve işletmeden çekilen bu tutarın öncelikle kurumlar vergisine;vergi sonrası ortaklarınıza dağıtılan kazancın ise kar dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulması gerekir.( Adana Vergi dairesi başkanlığının 29.04.2010 tarih ve 2010-KV-7 sayılı özelgesi)
-Gaziantep vergi dairesi başkanlığı 30.12.2011 tarih ve 11-515-56-77 sayı özelgesinde özetle:VUK mükerrer 298 maddesi 2,4,7 nci bentlerine göre yeniden değerleme değer artış fonu sermayeye ilave dışında herhangi bir sebeple başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazançları ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde vergiye tabi tutulur hükmü yer almaktadır.Sermaye azaltılması ortaklar tarafından nakden ve aynen yapılan ödemelerden kaynaklanması halinde ortaklar işletmeye koydukları sermayeyi geri olmaları nedeniyle vergileme yapılmayacaktır.Yapılacak sermaye azaltılmasında öncelikle ydda fonu ve geçmiş yıl karlarının işletmeden çekildiğinin kabulü gerekir. Daha önce sermayeye eklenmiş yeniden değerleme değer artış fonunun sermaye azatlımı nedeniyle ortaklara dağıtılması halinde çekilen tutarların öncelikle kurumlar vergisine ve vergi sonrası dağıtılan tutarların kar dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulması
-Daha önce şirket sermayesine eklenen geçmiş yıl karlarının sermaye azaltılması yolu ile ortaklara dağıtılması halinde kar dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulması, sermaye eklenmiş eklenmiş pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplarının sermaye azaltılması suretiyle işletmeden çekilmiş sayılması ve işletmeden çekilen bu tutarın öncelikle kurumlar vergisine;vergi sonrası ortaklarınıza dağıtılan kazancın ise kar dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulması gerekir.Şirkete nakden ve aynen konan sermaye ticari kazancın bir unsuru olmadığından sermaye azaltılmasına konu edilen tutar üzerinden vergi hesaplanmaması ve stopaj yapılmaması. (İstanbul Vergi dairesi başkanlığının 31.01.2012 tarih ve GVK-94-338 sayılı özelgesi)
-Yapılacak olan sermaye azaltımında öncelikle yeniden değerleme değer artış fonu ve geçmiş yıl karlarının işletmeden çekildiğinin kabulü gerekmekte olup, azaltılan sermaye tutarı, yeniden değerleme değer artış fonu ve geçmiş yıl karları tutarından fazla ise, fazlalığın şirket ortakları tarafından nakit olarak konan sermayeden kaynaklandığı kabul edilecektir.(Ankara vergi dairesi başkanlığının 21.02.2012 tarih ve 120(94-11/5)-264 sayılı özelgesi)
III. DAHA ÖNCE SERMAYEYE EKLENMİŞ İSTİSNA UYGULANAN TAŞINMAZ VE İŞTİRAK HİSSELERİ SATIŞ KAZANÇLARI GİBİ ŞARTA BAĞLI OLAN KAZANÇLAR İLE ŞARTA BAĞLI OLMAYAN KAZANÇLARIN ŞİRKETİN TASFİYESİ VEYA SERMAYE AZALTILMASI DURUMUNDA DOĞURACAĞI VERGİSEL SONUÇLAR:
Sermayeye eklenen Taşınmaz ve iştirak hissesi satış kazançları satışın yapıldığı yılı takip eden yılın başından başlayarak 5 yıl fon hesabında tutulması şartı olduğundan, bu şart yerine getirilmezse yani bu 5 yıllık süre içerisinde şirket tasfiye olursa (Tasfiyenin tamamlandığı tarih anlamında) veya bu süre içerisinde sermaye azaıltımı yapılırsa hem kurum nezdinde kurumlar vergisi yönüyle, hem de elde edenin hukuki statüsüne göre kar dağıtımına bağlı tevkifat söz konusu olacaktır.
Azaltılan sermayenin kaynağını KVK 5/1-ç maddesindeki emisyon primi gibi şarta bağlı olmayan kurumlar vergisi istisna kazançlarından olması halinde sadece elde edenin hukuki statüsüne göre kar dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılacaktır.
IV.ŞİRKETİN GERÇEK MALİ DURUMUNUN İLGİLİ MALİ TABLOLARDA GÖRÜNMESİ AMAÇİYLE GEÇMİŞ YIL ZARARLARININ SERMAYE AZALTILMASI YOLU GİDERİLMESİ VE HİÇ BİR ORTAĞA ÖDEME YAPILMAMASI DURUMUNUN DOĞURACAĞI VERGİSEL SONUÇ VARMIDIR?
Bu konuda idare sermaye azatlımı yapılarak zararların kapatılmasını sermayeyi oluşturan unsurlara göre kurumlar vergisi hesaplanması gerektiği ancak hesaben ve nakden bir ödeme yapılmadığı varsayımından kar payı tevkifatı yapılmayacağı yönünde görüşler vermektedir.
Bir firmanın özelge isteğinde 2005 sonrası geçmiş yıl zararlarının 39.311.048 Tl olduğu geçmiş yıl zararlarının 17.000.000 TL’lık kısmının sermaye azaltılması yolu ile giderileceği ve hiçbir ortağa ödeme yapılmayacağı sermayenin 24.786.000 TL olduğu bunun 5.298.925 TL’si nakit karşılığı, ydd artış fonu 18.691.571 TL, 226.017 TL emisyon primi 226.017 iştirak değer artış fonu; 13.275 TL, olağanüstü yedekler 556.210 TL şeklinde olduğu ve bu mahsup işlemi sonucunun vergiye tabi olup olmadığını sormuş Kayseri vergi dairesi başkanlığı 21.02.2012 tarih ve KV-20-195-28 sayılı özelgesi ile ;
“Şirketiniz yaptığı sermaye azaltımı karşılığında daha önce sermayeye eklenmiş değer artış fonuna ilişkin kısma mahsup edildiği kabul edilecek 17.000.000 TL üzerinden VUK mükerrer 298 maddesindeki hükümlere göre kurumlar vergisi hesaplanarak ödenecektir. Bu işlemde nakden veya hesaben bir ödeme olmadığından kar dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılmayacaktır” şeklinde görüş bildirmiştir.
V GÖRÜŞÜMÜZE GÖRE:
Sermayenin bilançoda görülen zararları kapatmak ve ortadan kaldırmak üzere azaltılmasında hiçbir vergilemenin yapılmaması gerektiği yönünde görüşümüz vardır. Dönem zararı ve geçmiş yıl zararları öz kaynakları ve dolayısıyla sermayeyi azaltıcı bir unsur olarak öz kaynaklar içerisinde yer almaktadır. Hesaben olmasa bile fiilen sermaye zaten azalmış durumdadır. İşletmelerin devamlılığı esas olduğundan zararlar elde edilecek karlarla mahsup edilir. Ancak geçmiş yıl karları yoksa ve zararlar kapatılarak bilanço düzeltilmek isteniyorsa sermaye azatlımı yapılarak bu yapılabilir. Sermayeye eklenen tali unsurlardan yapılan azatlım yönüyle zararların kapatılmasında kurumlar vergisi yönüyle vergileme yapılması ve hiçbir ekonomik edimi olmayan kar payı verildiğinin kabulü biraz zorlama olmaktadır.Bu durumda vergileme ileri bir tarihte elde edilecek kar ve kar paylarından yapılmak üzere geleceğe bırakılmalıdır.Böylece işletmenin faaliyetini sürdürmesi teşvik edilebilir.
.Bu konudaki tartışmalar aşağıdaki yöntemler üzerinden yapılmaktadır.
-Vergisel sonucu olan kar ve kazançlara öncelik vermek,
-Vergisel sonuç doğurmayan ayni veya nakdi sermaye tahsisi gibi unsurlara öncelik vermek,
-Azaltılan sermayeyi oluşturan unsurlara göre orantılı dağıtmak gibi öneriler ileri sürülmektedir. İdare ise muvazaalı işlemlere mahal vermemek için azaltılan sermayenin öncelikle vergisel sonuç doğuran kar ve kazançlardan yapıldığı şeklinde görüş bildirmektedir. Örneğin geçmiş karını sermayeye ekleyen bir kurum sermaye azaltımına gittiğinde diğer önerilere göre daha az veya hiç vergi hesaplamamaktadır .
Bize göre, ortaklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak ayni veya nakdi tahsis edilen sermaye kurumun esas sermayesini oluşturur. Sonradan sermayeye ilave edilen kar ve kazanç unsurları tali unsurlar olarak değerlendirilmesi gerekir. Sermayeye eklenen tali unsurlar varken, ortaklar tarafından tahsis edilen esas sermayede azaltmaya gitmek faaliyetin devamlılığı esası dikkate alındığında basiretli ve uygun bir davranış olarak dikkate alınmaması gerekir. Sermaye azaltımının öncelikle sonradan eklenen tali unsurlardan olduğu kabul edilerek ve bunlar arasında orantı yapılması, tali unsurları aşan bir tutarda sermaye azaltımında ise aşan tutarın ortaklar tarafından tahsis edilen kısımlardan olduğunun kabulü gerekir. 27.12.2014
SAYGILARIMLA
YMM MEHMET BENZER
Dostları ilə paylaş: |