TC
SAĞLIK BAKANLIĞI
OKMEYDANI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON KLİNİĞİ
KLİNİK ŞEFİ: DOÇ. DR.AYSEL ALTAN
SEZARYEN OPERASYONLARINDA FARKLI DOZLARDA
BUPİVAKAİNİN OPİOİD İLAVELİ/İLAVESİZ ETKİNLİĞİ
Dr.İbrahim BAYKAL
UZMANLIK TEZİ
İSTANBUL-2009
TC
SAĞLIK BAKANLIĞI
OKMEYDANI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON KLİNİĞİ
KLİNİK ŞEFİ: DOÇ. DR.AYSEL ALTAN
SEZARYEN OPERASYONLARINDA FARKLI DOZLARDA
BUPİVAKAİNİN OPİOİD İLAVELİ/İLAVESİZ ETKİNLİĞİ
Dr.İbrahim BAYKAL
UZMANLIK TEZİ
TEZ YÖNETİCİSİ
Uzm. Dr. Namigar TURGUT
İSTANBUL-2009
2
İÇİNDEKİLER
1-
ÖZET……………………………………………………………………… i-ii
2-
SUMMARY:………………………………………………………………. iii-iv
3-
GİRİŞ……………………………………………………………………… 1-53
4-
GEREÇ VE YÖNTEM…………………………………………………….54-55
5-
BULGULAR……………………………………………………………….. 56-66
6-
TARTIŞMA VE SONUÇ…………………………………………………. 67-72
7-
KAYNAKLAR…………………………………………………………..… 73-79
8-
TEŞEKKÜRLER…………………………………………………………..80
9-
ÖZGEÇMİŞ………………………………………………………………..81
3
ÖZET
Amaç: Sezeryan operasyonlarında spinal anestezi sık kullanılan bir tekniktir. Biz
çalışmamızda, spinal anestezide kullanılan bupivakaine eklediğimiz opioid ile
ihtiyaç duyulan bupivakain miktarını, motor blok geri dönüş süresini, postop
analjezik ihtiyacını , ve yan etki görülme sıklığını araştırmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Hastanemiz etik kurul onayı alındıktan sonra prospektif,
randomize planlanan çalışmaya toplam 80 olgu dahil edildi ve hastalar 4 gruba
ayrıldılar.
Tüm olgulara oturur pozisyonda, L3-4 veya L4-5 aralığından girilerek yapılan
subaraknoid blok ile Grup I’e; 20 μ fentanil + 7,5 mg bupivakain, Grup II’ye; 15 μ
fentanil + 10 mg bupivakain, GrupIII’e; 10 μ fentanil + 12 mg bupivakain, Grup IV
için 12 mg bupivakain yapıldı. Sensoriyal blok T4 dermatomuna ulaştığında
cerrahi başlatıldı. Sistolik arter basıncı (SAB), diyastolik arter basıncı (DAB), kalp
atım hızları (KAH) perioperatif 5 dakika ara ile kaydedildi. Sensoriyal bloğun T4
dermatomuna ulaşma süresi ‘’pinprick’’ testi ile değerlendirildi. KAH bazal
değerlerinden %20 düşüş göstermesi bradikardi olarak değerlendirip 0,5 mg
atropin i.v. verilirken, SAB bazal değerlerinden % 25 düşüş göstermesi
hipotansiyon olarak değerlendirildi ve i.v. sıvı infüzyonu hızlandırıldı ve 5 mg
efedrin bolus olarak yapıldı.
Motor blok değerlendirmesi, Bromage Skalası (BS), ağrıları ise Visual Analog
Skalası (VAS) kullanılarak değerlendirildi. Postoperatif dönemde,15 dakika
arayla VAS değerleri, motor bloğun ortadan kalkma zamanı, postoperatif ilk
analjezik gereksinim zamanı, peroperatif gelişen yan etkiler (bulantı, kusma,
kaşıntı v.b) ile yenidoğanın umblikal kan gazı değerleri, 1. ve 5. dakika APGAR
skorları değerlendirilerek kaydedildi. VAS skoru 5 ve üzeri olan hastalara i.m 75
mg diklofenak sodyum uygulandı.
İstatistiksel analizler için one way Anova testi, X
2
testi kullanıldı. P <0.05 anlamlı
kabul edildi.
4
Bulgular: KTA arasında 15 dk., 20 dk.25 dk., 30 dk.’da Grup I-IV arasında Grup
IV ve Grup III-IV arasında Grup IV lehine anlamlı derecede daha yüksek bulundu
(p<0.01 ). Grup I-III, Grup I-IV, Grup II-III ve Grup II-IV karşılaştırıldığın da
sırasıyla Grup III, IV, III, IV lehine anlamlı derecede yüksekti (p <0.001).
Blok başlama süreleri ise Grup I-II, Grup I-III, Grup I-IV karşılaştırıldığında Grup I
(p<0.001) ve Grup III-IV karşılaştırıldığında Grup IV hastalarında daha yüksek
bulundu ( p<0.05).
Ağrıya duyarlılık Grup II ‘de Grup I hastalarından daha yüksekti ( p<0.05 ).
Maksimum sensoriyal blok süreleri Grup I-II, Grup II-IV Grup III-IV
karşılaştırıldığında sırayla Grup II, II, III lehine anlamlı derecede daha yüksek
bulundu (p<0.001 ).
Ek analjezik gereksinim zamanları ise sadece Grup II hastalarında Grup IV
hastalarından daha uzundu (p<0.001 ).
Birinci dakikada APGAR skorları açısından Grup I-II, Grup I-IV ve Grup III-IV
arasında istatiksel olarak anlamlı fark bulunurken (p<0.001), beşinci dakika
APGAR, umblikal arter PH, umblikal arter pO2, umblikal arter pPCO2 değerleri
arasında anlamlı bir farklılık bulunamadı.
Sonuç: Spinal anestezide kullanılan bupivakainin ve bupivakaine eklenen
fentanilin sezaryan operasyonlarında yeterli spinal anestezi konforu sağladığını,
postoperatif analjezi süresini uzattığını, lokal anestezik dozunu azaltığını, bulantı
kusma insidansını düşürdüğünü ve daha az hipotansiyona neden olduğu gördük.
Bunun yanı sıra yeterli cerrahi kas gevşemesi ve hasta memnuniyeti açısından
bakıldığında 10 mg bupivakain + 15 mcg fentanil uygulamasının sezaryenlerde
spinal anestezide önerilebileceği sonucuna vardık.
(Anahtar kelimeler: sezaryen, spinal anestezi, bupivakain, fentanil)
5
SUMMARY
Purpose: Spinal anesthesia is a technique frequently used for caesarean
operations.In our study by adding an opioid to bupivacaine which is an agent
used in spinal anaesthesia , we aimed to search the required amount of
bupivacaine, the time duration for motor block return, the post operative
anesthesia requirement, and the frequency of adverse effects.
Material and Method: Planned as prospective and randomized, the study
included total 80 patients and they were divided into four groups. With the patient
in a seated position, subarachnoid space was entered from L3-L4 or L4-L5
intervertebral foramen by using a 22 G spinal injector for all cases. By seeing CSF
in the needle, the following drugs were administered to the groups: 20 μ fentanyl
+ 7.5 mg bupivacaine for Group I; 15 μ fentanyl + 10 mg bupivacaine for Group
II; 10 μ fentanyl + 12 mg bupivacaine for Group III, and only 12 mg bupivacaine
for Group IV. When sensorial block reached T4 dermatome, the surgery was
started. All the patients were taken to the supine position after spinal anesthesia
and the operation table was rotated 10º to left. During operation, oxygen at a flow
rate of 6 L/min was breathed through mask. After performing spinal anesthesia,
systolic artery pressure (SAP), diastolic artery pressure (DAP), and heart rates
(HR) were recorded in five minute intervals. The time duration for sensorial block
to reach T4 dermatome was evaluated using “pinprick” test. 20% decrease in HR
basal values was considered as bradycardia and 0.5 mg of atropine I.V. was
administered. 25% decrease in SAP basal values was considered as
hypotension and, I.V. liquid infusion was accelerated and 5 mg of ephedrine was
administered as a bolus. Motor block assessment was performed using Bromage
Scale (BS). For pain assessment, Visual Analog Scale (VAS) was used. VAS
was assessed and recorded postoperatively in 15 minutes intervals. Patients
having a VAS score of 5 and above were administered i.m 75 mg diclofenac
sodium. Time to recovery of motor block, time to first analgesic requirement,
postoperative adverse effects (nausea, vomiting, itching etc.) and, umbilical
blood gas values and APGAR scores of neonatesat 1
st
and 5
th
minutes were
assessed and recorded. One way Anova test, x
2
tests were used for statistical
analysis. p<0.05 was accepted as significant.
Findings: With respect to HR, Group IV was found statistically significant at 15
th
6
min., 20
th
min., 25
th
min and 30
th
min, in comparing to Group I and Group III
(p<0.01). With respect to the duration of motor block among groups, Group III
was statistically significant when comparing to Group I; Group IV was statistically
significant when comparing to Group I; Group III was statistically significant when
comparing to Group II, and, Group IV was statistically significant when comparing
to Group II (p<0.001). With respect to the onset time to block, time for Group I
patients was significantly higher than that of Group II, Group III, and Group IV
patients statistically (p<0.001). In comparing time for Group III and IV, it was
significantly higher statistically in Group IV patients (p<0.05).
Pain sensitivity was statistically higher significantly in Group II patients in
comparing to Group I patients (p<0.05).
With respect to the duration of maximum motor block, it was statistically higher
significantly in favor of Group II comparing to Group I and Group IV, and it was
statistically higher significantly in favor of Group III, comparing to Group IV
(p<0.001).Time for additional analgesic was statistically higher significantly in
Group II patients comparing to Group IV patients (p<0.001).
The first minute APGAR scores of Group II and Group IV were higher than those
of Group I. In comparing Group I and IV, the APGAR scores were statistically
higher significantly in favor of Group IV. Between Group III and IV, the scores of
Group IV were statistically higher significantly (p<0.001).
There were no statistically significant differences among groups in values of fifth
minute APGAR, umbilical artery PH, umbilical artery pO2, and, umbilical artery
pCO2.
Conclusion: We found that, bupivacaine which is used in spinal anesthesia, and
fentanyl added to bupivacaine provide adequate spinal anesthesia comfort in
caesarian operations, extend the time for postoperative analgesia, reduce the
required dose of local anesthetic, decrease nausea and vomiting incidence and
cause less hypotension.
When we compared our study groups regarding adequate surgical muscle
relaxation and patient satisfaction, we determined that 10 mg bupivacaine+15
mcg fentanyl group was superior to other groups. We conclude that, this dose of
drug combination could be recommended for spinal anesthesia in caesarians.
(Key words: cesarean, spinal anaesthesia, bupivacaine, fentanyl)
7
KISALTMALAR
ASA: American Society of Anaesthesia
SSS: Santral Sinir Sistemi
KVS: Kardiyovasküler Sistem
EEG: Elektroensefalografi
SSPE: Statistikal Package For Social Sciences
MBS: Modifiye Bromage Skalası
KAH: Kalp Atım Hızı
VAS: Vizuel Analog Scala
KSE: Kombine Spinal Epidural
MAX: Maksimum
MİN: Minimum
APGAR: Activity (Aktivite), Pulse (Nabız),Grimace(Yüz buruşturma), Appearance
(Cilt
Rengi), Respiration (Solunum).
SAB: Sistolik Arter Basıncı
DAB: Diastolik Arter Basıncı
BOS: Beyin Omurilik Sıvısı
S: Sakral
L: Lumbar
T: Torakal
8
GİRİŞ
Türkiye’deki yıllık doğum sayısının bir milyon civarında olduğu bilinmektedir.
1998’deki Sağlık ve Demografi araştırmasına göre; batı bölgelerindeki kadınların
% 71’i, doğu bölgelerinde % 42’si doğum kontrolüne başvurmaktadır.
Elde edilen sonuçlara göre ülkemizde, sezaryende büyük çoğunlukla genel
anestezi uygulanmaktadır. Üniversitelerde sezaryende rejyonal anestezi
yöntemleri içinde, spinal anestezi % 43, epidural % 40 ve KSE % 17 oranında
kullanılmıştır. Sezaryende rejyonal anestezinin yaklaşık % 10 oranında
kullanıldığı Devlet hastaneleri ve özel hastanelerde en sık olarak epidural
anestezi verilmektedir. Doğum evlerindeki sezaryenlerin ise sadece % 2’sinde
rejyonal anestezi uygulanmıştır(1).
Sezaryenle doğumlarda maternal mortalitenin yüksek olduğu bilinmektedir.
Literatürde 100000 olguda 0 -105 arasında oranlar verilmektedir. Günümüzde
rejyonal anestezi ve analjezi yöntemleri, cerrahi operasyonlarda daha az yan etki
profili olduğundan dolayı sıkça kullanılmaya başlanmıştır.
Spinal anestezi uygulama olarak basit, ekonomik olarak ucuz olmasına karşın
anestezi
süresinin sabit olması, hipotansiyona yol açması ve dural perforasyonu
ile yüksek baş
ağrısı insidansı gibi dezavantajlara sahiptir(2).
Anestezi süresinin uzatılabilmesi hipotansiyon insidansının daha az olması ve
başağrısına neden olmaması gibi avantajları nedeniyle epidural anestezi, spinal
anesteziye göre tercih edilebilmektedir (2,3). Buna karşı etkinin başlaması için
beklenen zamanın uzun olması yetersiz veya yüzeyel blok riski ve yüksek lokal
anestezik dozlarına rağmen yeterli blok oluşturmaması gibi devavantajları
taşımaktadır (2,3).
9
Bu iki tekniğin avantajlarına sahip olmak ve dezavantajlarını azaltmak icin ilk kez
1981 yılında Brownridge (4,5) tarafından önerilen kombine Spinal-Epidural (KSE)
anestezi
günümüzde yaygın olarak tercih edilir hale gelmiştir.KSE anestezi,
spinal anestezinin hızlı etki başlangıcı ile epidural anestezinin segmental
yayılımını birleştiren bir yöntemidir.
Bu teknik ile sensoriyel ve motor blok minimal lokal anestezik ajan ile elde
edilebildiğinden toksik reaksiyon ve komplikasyon oranı diğer rejyonal anestezi
tekniklerine göre daha azdır (2-5).
Sezaryen olgularının 1970’lerden sonra giderek artmasına karşılık, anestezi
alanındaki gelişmelere bağlı olarak maternal mortalite giderek azalmaktadır.Bu
azalmalardaki en önemli etkenlerden biri genel anestezi yerine rejyonal
anestezinin tercih edilmesidir(6).
Gebelerde subaraknoid opioidler, otonomik ve motor fonksiyonda belirgin
değişikliklere neden olmadan doza bağımlı analjezi sağlar(7).Fentanil, meperidin,
sufentanil gibi yağda çözünen opioidler subaraknoid doğum analjezisinde
kullanılmaktadır.Bu ilaçlar kullanılarak yapılan spinal anestezide etki kısa sürede
başlar 90-120 dakika sürer, yan etki insidansı azdır.Bu amaçla en sık kullanılan
opiod fentanildir.Sezaryenlerde lokal anesteziklere narkotiklerin ilavesi; kullanılan
lokal anesteziklerin dozlarında azalmaya, yan etki insidansında azalmaya ve etki
başlangıç süresinin kısalmasına neden olur (8-9).
Spinal anestezide düşük doz lokal anesteziğe eklenen adjuvanın (fentanil,
sufentanil) minimal motor blok ile hipotansiyona neden olmaksızın, etkisi hızlı
başlayan ve uzun süren etkili bir analjezi sağladığı tespit edilmiştir (10).
Çalışmamıza bupivakainin elektif sezaryen operasyon planlanan hastalarda
giderek azalan lokal anestezik dozuna, fentanil eklenmesi ile yapılan sezaryen
seksiyolarda spinal anestezinin maternal etkileri, hemodinamik etkileri, motor
blok üzerine etkileri, ilk analjezik gereksinimi , yan etkileri, hasta memnuniyeti,
cerrah memnuniyeti, apgar skorlaması ve intraoperatif ve postoperatif
gelişebilecek komplikasyonlarını araştırmayı planladık.
10
GENEL BİLGİLER
OBSTETRİK ANATOMİ Ağrı
Yolları
Doğum ağrısı akut bir ağrıdır ve diğer ağrılı durumlarda olduğu gibi periferik
sistem, spinal kord, çıkan yollar, lateral ve medial sistemler ile korteks ağrı
nörofizyolojisinde rol oynamaktadır. Pelvik organlar hem sinirsel hem de
hormonal kontrol altındadır.Doğum ağrısı, ağrılı uyaranların başlangıç yerinden
beyne kadar olan seyri sırasında sinir aksiyon potansiyelinin herhangi bir noktada
kesilmesi ile ortadan kaldırılabilir.Sinirsel kontrol, formasio retikularıs yolu ile
hipotalamus tarafından yönetilir. Hipotalamus, strese karşı nöroendokrin cevabı
ve otonom sinir sistemi fonksiyonlarını regüle eder.Ayrıca visseral ve somatik
reaksiyon paternlerini düzenler.(11-12)
Doğumun ilk evresindeki ağrı, uterin kontraksiyonlar ve servikal dilatasyon
sonucudur.Uterus kontraksiyonun başlamasından serviksin 3 cm açılmasına
kadar geçen süre aktif faz eylemin 1.dönemini gösterir ve sempatik liflerle, latent
faz T11-12, aktif faz ise T10-L1 segmentlerle iletilir.Doğum ağrısının çoğu
serviksin ve alt uterin segmentin dilatasyonundan oluşsa da, serviks ve perineum
karşısında miyometriumun rezistansı da major rol oynar.Doğum ağrısından
sorumlu visseral afferent lifler sempatik sinir lifleriyle seyrederek önce uterin ve
servikal pleksuslarda daha sonra T10-L1 sinir kökleriyle spinal korda gider. İlk
evrenin sonunda perineal ağrının başlaması, fetal inişi ve doğumun ikinci evresini
gösterir.Pelvik ve perineal yapıların gerilmesi ve kompresyonu ağrıyı
yoğunlaştırır.Perinenin duyusal innervasyonu pudental sinirdedir (S2-S4).Bu
nedenle doğumun ikinci evresindeki ağrı
T10-S4 dermatomlarını
tutar.Plasantanın çıkışı ise 3. dönemi oluşturur.
Doğumun ikinci evresindeki ağrılar, pelvisin ağrıya hassas yapılarının giderek
artan bir basınç ile karşı karşıya kalması ve perinenin distansiyonundan
kaynaklanmaktadır.Perinenin hem duyusal hem de motor lifleri pudental sinir
aracılığı ( S2-S3-S4 kökler) ile spinal korda iletilir.Vaginadan kalkan duyusal
yollar ise ilioinguinal ve genitofemoral sinirlerin terminal dallarıdır.Bu evrede
birinci evredeki ağrı devam ederken buna ek olarak iyi lokalize edilen, keskin
11
nitelikli ağrılar söz konusudur.Bu yapılardan arka boynuza, daha sonra spinal
kordun diğer bölümlerine ve beyine yükselen sistemlere çıkan nosiseptif
bilginin tanınması tahminen diğer akut ağrıların iletimine benzemektedir.
Ağrının; serviks ve perinede hasara uğrayan dokularda ortaya çıkan uyarının
A-delta ve C sinir lifleri ile arka boynuza taşınması sonucu oluştuğu
düşünülmektedir (11,12,13).
Sezaryen operasyonları esnasındaki ağrının iletiminde fazladan nosiseptif
yollar vardır.Sezaryendeki kesi genellikle horizontal kesi olup infraumbilikal
T11-T12 dermatomları içermektedir.Cerrahi esnasında, derinin çekilmesi
dermatomların iki ile dört düzey daha yüksek olmasını gerektirebilir.
İntraoperitonal manipülasyonlar ve disseksiyonlar zayıf biçimde bölgesel
visseral ağrıyı ağrı yollarına iletir.
GEBELİKTE SANTRAL BLOKLARLA İLGİLİ ANATOMİ
Santral blokların başarılı bir şekilde yapabilmesi için, blokların yapıldığı
bölgelerin anatomik yapılarının iyi bilinmesi gerekir.
SPİNAL ANATOMİ
Yüzeyel Anatomi
Santral blokların emniyetli bir şekilde uygulanabilmesi için vertebral kolondaki
segmental farklılıkların bilinmesi gerekir.
En çok kullanılanlardan birisi olan Tuffier hattı her iki iliak çıkıntının tepesini
birleştiren çizgidir.Bu çizgi vertebral kolonun L4 spinoz çıkıntısı hizasındadır.
Spinal, kord yetişkinde genellikle L1, bazen de L2 düzeyinde sonlandığı için,
santral bloklar, kord travmasından kaçınmak amacıyla, Tuffier hattının en fazla
iki aralık üzerinden yapılırlar.
Vertebral kolon, 7 servikal, 12 torasik, 5 lomber, 5 sakral ve 4 koksigeal olmak
üzere 33 vertebradan oluşur (14) (Şekil1).
12
Şekil 1
Normalde supin pozisyondaki lomber omurlar, L4 en yüksekte ve T8 de en
aşağıda olmak üzere bir eğim yaparlar.Torasik vertebra bu noktadan 23 derece
açı ile aşağıya doğru bir eğim yapar.Gebelik ayakta duran hastada lomber
lordozun daha da artmasına neden olursa da, bu etki hasta supin yattığı zaman
kaybolur.Gebeliğin geç dönemlerinde uterusun ağırlığı, spinal ligamentlerdeki
gevşemenin etkisi ile birleşerek supin pozisyondaki lomber lordoz ve torasik
kifozda değişmelere neden olur.Vertebranın apeksi aşağıya L5 vertebrasına
doğru yer değiştirirken en alt seviyesi de yukarıya T6-T7 vertebral düzeylerine
çıkar.Torasik kifozun üst eğimi 16 dereceye düşer.Bu değişiklikler gebelikte
hiperbarik spinal ilaçların sefale doğru yayılımının artmasına yol açar(14).
Spinöz çıkıntılar özellikle lumbar bölgede genişler.Burada angulasyon
yapmadıklarından supraspinöz ligamanın tam ortasından girmek mümkündür.
Spinöz çıkıntının alt kenarı interlaminer boşluğun en geniş yerinde bulunur.
Lamina ve artiküler çıkıntılar interlaminer foramenin sınırlarını oluşturur.Lumbar
13
bölgede foramen üçgen biçimindedir.Tabanı alttaki vertebranın laminasının üst
kenarları tarafından yanlar da ise inferior artiküler çıkıntılar ve vertebra tarafından
yapılır.Lumbar bölgede fleksiyonda inferior artiküler çıkıntılar yukarıya çıkarak
interlaminer foramenin açılmasını sağlarlar.Lamina aşağıya doğru giderek arka
yüzeyi kaplar.Yüzeye yakın veya derinde iğne ile temasa gelebilir.Pediküller
laminaları vertebra korpuslarına bağlar.Kemik spinal kanalı tamamlayarak spinal
kordun korunmasını sağlar.Pediküller çentiklidir.Her komşu pedikül birleşerek
intervertebral foramenleri oluşturur. İntervertebral foramenler artiküler çıkıntıları
saran kapsüllerle çevrilidir.Önde ise intervertebral disk vardır.
Dostları ilə paylaş: |