FAYDACILIK
“Nasıl davranmalıyım?”: Etik, bu soruyu sorar. Hedonistin
cevabı, “elbette hazzını azami düzeye çıkararak” olur.
Hıristiyanın cevabı “komşun için yaşayarak”tır. Faydacı ise
komşunun hazzı için yaşa der. Rand’ın faydacılığı
karikatürize edişi işin özünden o kadar da uzağa düşmüyor:
Harekete geçmeden önce hareketimin dünya üzerindeki
etkisini düşünmek zorundayımdır. Peter Singer gibi bazı
faydacılar, insan komşularımızla da yetinmeyip hayvanlar
âlemini, hatta gezegeni bile düşünmemiz
gerektiğini söylüyorlar.
Faydacılık, bir davranışın en yüksek sayıda insan için en
büyük miktarda iyiliği maksimize etmeyi hedeflemesi
gerektiğini savunur. Davranışın kendisine veya davranışta
bulunan özneye değil, davranışın sonunda ortaya çıkan
duruma baktığı için so-nuççu bir felsefedir. Modern
faydacılığı geliştiren, hayata haz ve acının damgasını
vurduğunu ve iyi yaşamanın haz arayışına ve acının asgari
düzeye indirilmesine dayandığını ileri süren Bent-ham’dır. Bu
yaklaşım hedonizme benzetilebilir, ama Bentham bir yenilik
getirmektedir: Ona göre, haz ve acı, “mutluluk hesabı” adı
verilen bir ölçüme tabi tutulabilir. Buna göre, her
hazzın yoğunluğu, süresi, verimliliği (yani başka hazları
uyarma kapasitesi), arılığı, kesinliği ve yakınlığı ölçülebilir.
Burada sorunlar başlar, ama biz faydacılığın pratikte ne
anlama geldiğine bakalım.
Hugo’nun Sefillerdi konulu bir oyun düşünelim: Marius tam
Cossette’i öpecekken, haz/acı hesabını yapar. Cossette’i
öperse bundan zevk duyacaktır, onun da zevk duyacağını
varsayar. Ama bu varsayıma güvenebilir mi? Cossette
öpülmek ister gibidir, ama belki de el ele tutuşmayı veya
birlikte yemek yemeyi tercih ediyordur. Acaba ona sorsa mı?
Sorarsa onun dürüstçe cevap vereceğinden emin olabilir mi?
Ote yandan, yeni bir kişi belirir: Eponine’in yüzü. Marius onu
düşününce Cossettc’i öpmesinin Eponine’in kalbini kırmak
anlamına geleceğini fark eder. Dolayısıyla, şimdi yeniden bir
hesap yapıp öpüşmeden gelecek faydanın Eponine’in acısına
ağır basıp basmayacağına karar vermesi gerekir. Peki,
Eponine için Cosscttc’ten vazgeçerse, acaba Epo-nine’in
mutluluğu, Cossette’in kendisini affetmekle birlikte duyacağı
hüzünden ve kendisinin duyacağı kasvetten daha mı güçlü
olacaktır? Eğer öyle olacaksa, o zaman Cossette’e sırtını
çevirmelidir.
Peki ama dürüstlük ve içtenlik? Anlaşılan bunlar faydacılık
için önemli değildir. Bazı faydacılara buradaki şaka ters
gelebilir; faydacı ahlak yasaların yapılışındaki tercihler
içindir, günlük hayatın sıradan sorunları için değil,
diyebilirler. Ne var ki, bu ricat yeterli değildir, çünkü o zaman
da sıradan sorunların hangi noktada önemli meselelere
dönüştüğünü açıklamak zorundadır faydacılık. Memleket
meseleleri içinde birçok sıradan sorun olduğu gibi, günlük
hayatta da sonuçları çok önemli olabilecek birtakım kararlar
olabilir. Sonuçların hesaplanması insan hayatının her
boyutundan önce gelmek zorundadır, hayatı işgal
eder. Burada davranışların kendi içinde doğruluğunu veya
yanlışlığını değerlendiren deontolojistin ve "böyle
davranırsam ne tür bir insan olurum?” sorusunu tercih eden
erdem teorisyeninin tutumlarına karşıt bir yaklaşım söz
konusudur.
Bentham’ın faydacılığının eşitlikçiliği kötü bir şöhrete
sahiptir. Bu, bazı davranışların içkin olarak diğerlerinden
daha iyi olduğuna inananlar için bir endişe kaynağıdır.
Bentham bilardoyu, aynı derecede haz verdiği takdirde şiire
eşit değerde görüyordu. Başka bazı faydacılar, örneğin Mili,
bundan pek memnun değildi. Faydacılık günümüzde davranış
faydacılığı ve kural faydacılığı olarak bilinen iki dala
bölündü. Davranış faydacılığı her davranışı haz uyarıcı
yararlan temelinde değerlendirmemiz gerektiğini söylerken,
kural faydacılığı zaman içinde deneyimin bizi belirli davranış
biçimlerinin yararlan konusunda aydınlatacağını, böylece
bunların kural haline gelmesi gerektiğini ileri sürer. Bu tür
kurallar yeni kuşaklara, kısa vadede pek bir yarar sağlamıyor
gibi görünseler de, uzun vadede toplam olarak yarar getirmiş
kurallar olarak öğretilebilir. Bu durumda Marius’ün Cos-sette
için duyduğu aşka sadık kalması gerektiği ortaya çıkar, çünkü
deneyim anlık yüzeysel bir kılı kırk yarmanın işe
yaramadığını, aşkla dolu yüreğin sesinin dinlenmesi
gerektiğini öğretir. Benzer biçimde, kural faydacıları, hakikati
gizlemenin dolaysız olarak algılanabilir yararlı sonuçlan ne
olursa olsun dürüstlüğün en iyi politika olduğunu da
vurgularlar.
Bir davranıştan doğacak haz ve acıyı ölçmenin birey için
güçlüğü yaygın kabul görür. Öyleyse, faydacılığın, insanların
duyduğu mutluluk ve ızdırabın aritmetik olarak toplanması
yolundaki ilkesini ne yapacağız? Marius, iki kadının
kendisine karşı duyduğu aşkı karşılaştırıp bundan hareketle
Cossette’i öpmekten elde edilecek kâr ve zararı ölçebilir mi?
Faydacılığın eleştiricileri, hazzın çok özel bir biçimde öznel
olduğunu ve her ne kadar sıraya dizilebilirse de (ben kırmızı
şarabı biraya, birayı ise beyaz şaraba tercih ederim) miktar
olarak ifade edilemeyeceğini, yani Bentham’ın önerdiği gibi
(fayda sözcüğünün İngilizce karşılığı olan ''utility'' den
türetilmiş) util diye bir birim cinsinden hesaplanamayacağını
ileri sürerler. Mesela şöyle bir şey yapılamaz: kırmızı şarap 40
util, bira 20 util, beyaz şarap 5 utiL Yani kırmızı şarabı beyaz
şaraptan sekiz kat fazla sevdiğim kesin olarak söylenebilir
mi? Peki bir öpüşme? Sevgilime bir öpüşmenin bana 230 util
haz sağladığım söylesem, onun tepkisi ne olurdu acaba? Eğer
haz katıksız biçimde öznelse ve eğer tercihler yalnızca sıraya
dizilebilirse, faydacı hesap başarısızlığa uğrayacaktır.
İkincisi, en yüksek sayıda insan için en büyük iyiliği sağlama
ilkesi hakkında ne diyebiliriz? Neden en yüksek sayıda
insan? Eğer bu en yüksek sayıda insan sizi mahvetmek
istiyorsa, onların sayısının çok olması bunu ahlaka uygun
kılar mıydı? Mili bunun içermelerini kavrayarak aynen 99
insanın tek bir kişi üzerinde bir hakka sahip olmadığı gibi bir
kişinin de 99 insan üzerinde bir hakkı olmadığını ileri
sürüyordu. Mili, Bentham’ın pek pişmemiş faydacı hesabını
daha yüksek entelektüel faaliyetlerden kaynaklanacak zevkli
yararları yücelterek dengelemeye çalışıyordu, çünkü
iğneleyici biçimde işaret ettiği gibi memnuniyetsiz bir
Sokrates olmak memnun bir budala olmaktan evladır.
Yöneltilen eleştiriler etkisini göstermiş ve faydacılara geri
adım attırarak daha geleneksel bir ahlak anlayışına
dönmelerine yol açmıştır. Ancak, Bentham’ın faydacılığının
bir başka öncülüne de değinmemiz gerekiyor: Hesap
yapılırken her insan bir sayılacak, birden fazla
hesaplanmayacaktır. Yasama faaliyeti söz konusu olduğunda
bu ilke, medeni bir düzende, sesi yüksek çıkan bir azınlığın
sesinin (ya da gürültüsünün) sessiz insanları yönetmesine izin
vermemek anlamına gelir. Bu gerçekten de radikal bir taleptir.
Çoğu zaman siyaset felsefesi akımları, bazılarının sesinin
(seçkinler, zenginler, yoksullar, dindarlar, eğitimliler, işçi
sınıfı, belirli ırksal tiplemeler, erkekler, kadınlar, aşiretler vb.)
diğerlerine göre daha büyük ağırlık taşıması gerekirmiş gibi
davranırlar. Bentham’ı izleyen faydacı bunu
onaylayamaz. Faydacılık, (kalabalığa veya tahta karşı) bireyin
hakları konusundaki vurgularıyla liberalizme bağlandığında,
faydacılığın tarihteki etkisini ve siyasi ayrıcalıkları ortadan
kaldırma yolundaki çabasını görürüz.
|