4-Anestezi eğitimine katkısı: Düşük akımlı anestezi tekniklerinin kuramsal temeli ve
klinik özellikleri bağlamında inhalasyon anestezisine ilişkin bilgilerin daha iyi kavranması
gereklidir. Eğitimin erken döneminde bu teknikle ilk deneyimler kazanılırken, hem hastanın
hem de makinenin daha dikkatli gözlenmesi gerekir. Dikkatli inceleme ile hastaya yönelik
riskler azalmaktadır. Baum’un görüşüyle, anestezist düşük akım teknikleriyle çalışırken hem
hasta, hem de anestezi makinesi hakkında daha pek çok bilgi edinmektedir. Anestezi ile ilgili
istenmeyen olayların % 4-11’i araç ve gereçteki işlem bozukluğundan kaynaklanır. % 70-80’i
insan kaynaklı yanlışlıklara bağlıdır. Komplikasyonlar genellikle araç-gerecin bakımı, test
edilme yetersizliği, makine ve anestezi yönetemi konusunda bilgi ve deneyim eksikliği ve
ayarların yanlış yapılması ile orantılıdır. Đnhalasyon anestezisi sırasındaki teknik ve fizyolojik
süreçlerin daha iyi anlaşılması, hasta güvenliğine önemli katkı sağlar.
79
Hasta izlem ve makine işlevleri konusundaki bilgide artma; düşük taze gaz akımları ile
anestezi uygulaması ve kapalı sistemle anestezinin benimsenmesi, anestezistin hem hastayı,
hem de anestezi makinesini daha iyi anlamasını sağlar.
Eldeki teknik araç-gereç kapalı sistemle kantitatif anestezi uygulamasına izin veriyorsa;
oksijen tüketimi, volatil anesteziklerin alınımı ve CO
2
üretimi
kesin bir doğrulukla
saptanabilir ve sürekli olarak izlenebilir. Böylece, hastanın metabolizma, solunum ve dolaşımı
daha iyi değerlendirilir.
33
5.3.Düş ük akımlı anestezi tekniklerinin riskleri:
1.Hipoksi: Eski anestezi makinelerinde ince iğne valflerin performansı iyi olmadığı için
akım miktarlarının kesin bir doğrulukla ayarlanamaması, inspire edilen oksijen
konsantrasyonunda beklenmedik değişikliklere ve hipoksiye neden olabilir.
Ulusal ve uluslararası standartların çoğundaki koşullara göre inhalasyon anestezi
uygulamasında oksijen konsantrasyonunun sürekli izlemi zorunludur. Alt alarm sınırı doğru
ayarlandığında hasta bakımından düşük akımlı anesteziye özgü risk yoktur.
2.Hipoventilasyon: Kaçaklar nedeniyle önemli düzeyde kayıp olursa, solutma sistemi
içindeki gaz hacmi eksilir, solutulan dakika hacmi azalır ve solutma yönteminde değişikliğe
yol açar. Bu sebeple düşük akımlı anestezi uygulanacaksa önce anestezi makinesi, solutma
sistemi ve ventilatöre yönelik kaçak testi yapılmalıdır. Avrupa ortak standardında kaçağa
bağlı gaz kaybı için izin verilen en yüksek miktar 3kPa (30 cmH
2
O ) basınçta 150 mlt/ dk
olarak belirlenmiştir.
Taze gaz akımını kompanse etme özelliği olmayan konvansiyonel anestezi
makinelerinde tidal hacmin taze gaz hacmiyle bağlantılı olması önemli bir kusurdur.
Kaçaklardan olan gaz kaybı, düşük taze akımları kullanıldığında sistem içinde dolaşan gaz
hacmini daha da azaltır; buna bağlı hipoventilasyona ve değişken basınçlı solutmaya yol
açabilir. Havayolu basınçlarının izlenmesi zorunlu olduğundan erken tespit edilebilir.
Bağlantı ayrılma alarmı tepe basınç değerinin 5 mbar altına ayarlanmalıdır, böylece gaz hacmi
eksikliğine bağlı bir hipoventilasyonun ortaya çıkması alarmı başlatacaktır.
Düşük taze gaz akımları ile kullanmak için anestezik gaz rezervuarı bulunan anestezi
makineleri çok daha uygundur. Rezervuar yeterince dolu olduğu sürece belirtilen sorunlar
ortaya çıkmayacaktır. Kaçağa bağlı gaz kayıplarından kaynaklanan tüm sorunlar anestezi
makinelerinin uygun şekilde bakımı, hazırlanması ve kullanımı ile en aza indirilebilir.
3.Solutma sistemi içinde karbondioksit birikimi: Düşük taze gaz akımlı anestezi
uygulamasında karbondioksitin etkili biçimde temizlenmesi çok önemlidir. Çünkü yüksek
akımlı anestezinin tersine, yeniden solutulan hacim büyük olduğu için absorbanın
tükenmesiyle solutma sistemi içinde CO
2
konsantrasyonu önemli derecede yükselir. CO
2
izleme olanağı varsa, sodalaym bütünüyle tükenene kadar kullanılmalı ve haftada bir
değiştirilmelidir. CO
2
ölçüm olanağı olmayan anestezi makinelerinde çift kanister ya da tek
büyük kanister kullanılmalıdır. Sodalaym rutin olarak daha kısa aralıklarla, en azından
tükenme başlangıcını gösteren renk değişikliği oldukça değiştirilmelidir.
4.Kazayla havayolu basıncı artış ı: Gaz rezervuarı olmayan ve körüğün ekspiratuvar
doluşu etkin şekilde desteklenen bazı eski tip anestezi ventilatörlerinde gaz sızdırmazlığını
34
arttırabilmek için taze gaz akımı düşürüleceği zaman PEEP uygulaması önerilmiştir.
Tıkanıklık alarmının doğru ayarlanması durumunda ve daha eski ventilatörlerdeki PEEP
ayarının her koşulda en yüksek 15 mbar ile sınırlı olması nedeniyle, hastanın yaşamını tehdit
eden bir sorun olmayacaktır. Barotravmayı önlemek için bir başka güvenlik özelliği de
solutma sistemi içinde ayarlanan pozitif basınç değerine ulaşıldığı zaman otomatik olarak
açılan ve havayolu basıncını sınırlayan APL-valfidir.
5.Kazayla volatil anestezik aş ırı dozu: Devre-dışı yüksek basınç vaporizatörlerinde,
çok yanlış bir ayarlama yapılsa bile düşük akımlı anestezi sırasında hızla bir aşırı doz
durumunun ortaya çıkması gerçekten olanaksızdır. Düşük akımlı anestezide, uzun zaman
sabitesine bağlı olarak solutma sisteminin ajan konsantrasyonu çok yavaş değişir. Kaza ile
yanlış bir doz ayarlanması durumunda volatil ajan konsantrasyonundaki değişiklikler
hastanın dikkatli izlenmesi ile erken fark edilir.
Solutma sistemi içindeki anestezik konsantrasyonunun çok hızlı değişebildiği ve
tehlikeli düzeye ulaşabildiği yüksek taze gaz akımlı anestezi ile kıyaslandığında, düşük taze
gaz akımlı anestezi daha güvenlidir. Bu sebeple düşük akımdan yüksek akıma geri
dönüldüğünde vaporizatör ayarı yüksek akıma göre ayarlanmalıdır. Solutma istemi içindeki
anestezik gaz konsantrasyonu sürekli izlenemiyorsa, 1 lt/dk’dan daha düşük akımlarla
anestezi uygulanmamalıdır. Ortak Avrupa Standardı EN 740 kapsamında inhalasyon
anesteziği konsantrasyonunun sürekli izlenmesi zorunludur.
6.Uzun zaman sabitesi: Düşük taze gaz akımlı anestezi sırasında gerektiği zaman gaz
bileşiminde hızlı bir değişiklik yapılamadığı için uzun zaman sabitesi özel bir risk taşımaz.
Düşük taze gaz akımı sürdürülürken sistemdeki volatil anestezik konsantrasyonunun hızla
düşürülebilmesi, odun kömürü tozu (charcoal) filtresi bulunan anestezi makinelerinde
mümkündür.
7.Yabancı gaz birikimi:
Nitrojen; Normal vücut ağırlığındaki hastada vücutta depolanmış durumda ve
akciğerlerde bulunan toplam nitrojen miktarı 2,7 litredir. Yüksek taze gaz akımı ile 15-20
dakika süren denitrojenasyon yapılırsa, bu sürede tüm kompartımanlardan yaklaşık 2 litre
hacminde nitrojen atılımı sağlanır. Kalan 0,7 litre daha az kanlanan dokulardan yavaş olarak
salınan miktardır. Solutma sistemi içerisinde arzu edilmeyen nitrojen konsantrasyonuna
ulaşıldığında 2-5 dk yüksek taze gaz akımı ile yıkama yapılarak nitrojen atılımı sağlanabilir.
Aseton; Serbest yağ asitlerinin oksidatif metabolizması ile oluşur. Açlık, dekompanse
diabetes mellitus ve anti-insulin hormonlarının arttığı durumlarda aseton oluşumu artar.
Sudaki ve yağdaki yüksek çözünürlüğü nedeni ile yüksek akım ile yıkama yapılarak aseton
35
konsantrasyonu düşürülemez. Güvenlik sebebi ile dekompanze diabetes mellitusu olan, kan
aseton düzeyi yüksek olan hastalarda 1 lt/dk’dan daha düşük taze gaz akımı kullanılmaması
önerilir. Yağ asidi metabolizmasını ve aseton oluşumunu azaltmanın fizyolojik yolu, düşük
konsatrasyonda glukoz içeren serumlar vermektir.
Etanol; Etanolün gaz-su çözünürlük katsayısı 1200’dür. Kapalı sistem içinde asetona
benzer olarak birikir. Alkollü bir hastaya acil bir girişim yapılması gerektiğinde, etanolün
ekzalasyon ile atılması kapalı sistem anestezide olanaksızdır. Yeterli yıkama etkisi
sağlayabilmek için taze gaz akımının 1lt/dk altına düşürülmemesi akılcı olur.
Karbonmonoksit(CO); Olağan koşullarda oluşan CO hacmi çok küçüktür. Aşırı sigara
içenlerde, hemoliz, anemi, porfiria, özellikle sigara içen verici kaynaklı kan transfüzyonu
durumlarında klinik olarak anlamlı değerlere ulaşabilir. CO’in hemoglobine ilgisi yüksektir.
Yüksek taze gaz akımı ile kısa süreli ve aralıklı yıkamalar yalnızca gaz içeren mesafelerdeki
(akciğerler ve solutma sistemi) CO’i temizleyeceğinden yetersiz kalacaktır. Akım
düşürüldüğünde, parsiyel basınç farkını dengelemek için CO konsantrasyonu en kısa sürede
belli bir düzeye ulaşacaktır. CO oluşumunu absorbanın yeterince su içermesi önlemektedir.
NaOH ve KOH içermeyen absorban kullanımı CO oluşum tehlikesini azaltmak için etkili bir
önlemdir. Düşük akımlı anestezi teknikleri uygulanırken, kazayla CO zehirlenmesi riskinde
tekniğe özgü artış söz konusu değildir. CO oluşumunu engellemek için sürekli düşük taze
gaz akımlarının kullanılması temel önlem niteliğindedir.
Argon; Oksijen yoğunlaştırıcı, molekülsel elekler kullanılarak bir absorbsiyon işlemi ile
oda havasındaki nitrojeni ayırır. Çıkış kısmında, solutmaya uygun nitelik kazanan oksijenden
zenginleştirilmiş gazın en yüksek oksijen oranı yaklaşık % 95 olur ve kalan kısım büyük
ölçüde argon gazından oluşur. Argon gazı birikimi anestezik gaz izlemini etkilemez ve tıbbi
açıdan zararsızdır. Her 90 dk’da bir aralıklı yüksek akımlı kısa süreli yıkama yapılırsa, argon
gazı birikimi engellenebilir.
Metan; Barsaklarda yıkım işlemleri ile oluşan fizyolojik barsak gazıdır.. Kapalı sistemle
anestezi sırasında anestezik gaz içinde metan birikebilir. Metan, toksik olmayan yabancı
gazdır ve tek önemi oksijen yada azotprotoksit ile karıştığı zaman patlayıcı olabilmesidir. Bu
düzeyde metan konsantrasyonlarına uzun süreli kapalı sistemle anestezide bile ulaşılamaz.
Hidrojen; Kapalı sistemle anestezi sırasında akciğerler yolu ile 0,6 ml/dk hacimde
atılan hidrojen de anestezik gaz içinde birikebilir. Hidrojen konsatrasyonu saatte ortalama 200
ppm yükselir. Ancak oksijen ve azotprotoksit içinde patlama yapabilecek hidrojen
konsantrasyonlarına kapalı sistemlerle uzun süreli anestezide bile ulaşılamaz.
36
Haloalkenler; Bazı volatil anestezikler, CO
2
absorbanları ile kimyasal etkileşime
girerek düşük akımlı anestezi sırasında solutma sistemi içinde volatil haloalkenleri oluşturur.
Halotanın gaz şeklindeki yıkım ürünü 2-Bromo-2-kloro-1,1-difloroetilen kapalı sistemde 4-5
ppm konsantrasyonlarına ulaşılabilir. Sharp ve ark.,
80
kapalı sistemde 250 ppm toksik sınır
olsada kapalı devre halotan uygulamasına yönelik kaygıların olmaması gerektiğini
bildirmişlerdir.
Sevofluran, CO
2
absorbanları ile etkileşerek Compound A-E adını alan yıkım ürünlerini
meydana getirir. Compound A, klinik olarak anlamlı konsantrasyonlara ulaşır. Baralaym
kullanımında ve KOH içeren absorbanlarla oluşumu artmaktadır.
5.4. Düş ük akımlı anestezi tekniklerinin kontrendikasyonları:
1. Göreceli kontrendikasyonlar:
10-15 dakikadan daha kısa süren inhalasyon anestezisinde taze gaz akımının
düşürülmesi uygun değildir. Bunun nedeni:
*Yetersiz denitrojenasyon ,
* Yetersiz anestezi derinliği,
* Gaz hacmi eksikliği azotprotoksit kullanıldığında risklidir.
Kullanılan araç ve gerecin teknik ön koşulları karşılamıyorsa, taze gaz akımını
düşürmek zordur. Teknik ön koşulların sağlanamadığı durumlarda oluşabilecek göreceli
kontrendikasyonlar:
* Solutma sistemi yada ventilatörün gaz sızdırmazlığının yeterli olmaması,
* Gaz akım ayarlarının düşük akım aralıklarından duyarlı yapılamaması,
* Yüz maskesi ile anestezi uygulaması,
* Rijid bronkoskopi işlemi,
* Kafsız endotrakeal tüp kullanımı (tüp kenarından çok kaçak olması durumunda),
* Yeniden solutmasız sistemlerin kullanımı,
* Akut bronkospazmlı hastalarda, gaz rezervuarı bulunmayan ve körüğün ekspiratuvar
dolumu ek bir güçle desteklenmeyen anestezi makinelerinin kullanımı.
Olası tehlikeli eser gaz birikimi riskinde bir artış varsa, sürekli yıkama etkisini güvence
altına almak için taze gaz akımı en az 1 lt/dk olmalıdır. Aşırı derecede düşük taze gaz akımı
(minimal akımlı ya da kapalı sistemle anestezi) kullanımının kontrendike olduğu durumlar:
* Dekompanse diabetes mellitus,
* Uzun süreli açlık durumu,
* Kronik alkoliklerde anestezi uygulaması,
* Akut alkol zehirlenmesi olan hastalarda anestezi uygulaması,
37
* Bölgesel kanlanması ileri derecede azalmış ve yoğun transfüzyon yapılan aşırı sigara
içicisi hastalar,
* Kalsiyumhidroksitlime veya uygun anestezi cihazı kullanılmayan 3 saati aşan
sevofluran kullanımıdır.
2. Mutlak kontrendikasyonlar:
Zehirli gazların sistemden sürekli uzaklaştırılması gereken veya hastaya özgü gaz
alınımının aşırı derecede yüksek olması beklenen;
* Duman veya gaz zehirlenmesi,
* Malign hipertermi,
* Septisemi varlığında kesin kontraendikedir.
Yeniden solutmalı tekniklerin araç-gerecin hasta güvenliğine yönelik temel gereksinimleri
karşılamadığı durumlarda;
*Sodalaym tükenmesi,
* Oksijen monitörü yetersizliği,
*Anestezik ajan monitörü yetersizliğinde kontrendikedir.
81
5.5.Düş ük akımlı anestezi uygulamasında sevofluran ve desfluran:
Yeni inhalasyon ajanları olan sevofluran ve desfluranın düşük çözünürlükleri ve bu
nedenle hasta tarafından alınımlarının düşük oluşu, indüksiyon süresinin kısalmasını sağlar.
Đndüksiyondan sonra daha kısa süre içinde istenen anestezik konsantrasyona ulaşılır. Düşük
ve minimal akımlı anestezide çözünürlüğü düşük olan bu ajanlardan biri kullanıldığı zaman,
başlangıçtaki yüksek akım dönemi göreceli olarak daha kısa tutulabilir ve yaklaşık 10 dk
yeterli olur. Çoğu modern vaporizatörde en yüksek çıkış ayarı, güvenlik nedeniyle inhalasyon
anesteziklerinin 3-5 x MAK değeri ile sınırlıdır. Bu nedenle sevofluran vaporizatöründe en
yüksek çıkış ayarı %8 volüm, desfluran vaporizatöründe ise %18 volüm’dür. Bu yüksek ayar
sınırları, 0,5 lt/dk gibi ileri derecede düşük taze gaz akımı kullanıldığında bile sistem içine
verilen ajan miktarının önemli düzeyde arttırılabileceği anlamına gelir. Solutma sistemi içine
verilen ajan miktarı sevofluran kullanıldığında 43,5 ml/dk'ya, desfluran kullanıldığında ise
110 ml/dk'ya çıkarılabilir. Bu iki ajanın da hasta tarafından alınımı göreceli olarak düşüktür,
böylece daha kısa bir zaman sabitesi oluşur.
Desfluran ve sevofluran, eter yapısında ve florin ile halojenlenmiştir. Bu ajanların
molekül yapısı, düşük çözünürlüğe ve anestezik gücün düşük olmasına yol açar. Yeterli
anestezi derinliği sağlamak için solutma sistemi ve alveol alanı içinde göreceli yüksek
parsiyel basınç oluşturulması ve sürdürülmesi gerekir. Bu ajanlarla yüksek akım anestezi
uygulanırsa, eksale edilen hava ile atmosfere bol miktarda anestezik verilir. Küçük bir miktar
38
hasta tarafından alınır. Sistem içine verilmek zorunda kalınan yüksek ajan konsantrasyonu,
gerekli alveoler konsantrasyonu yeniden oluşturabilmek içindir.
Anestezik ajanın gücü ne kadar düşük ise boşa giden miktar o kadar fazladır. Düşük
akımlı anestezi ile atılan miktar ciddi biçimde azalır. Anestezik ajanların tüketiminden önemli
ölçüde tasarruf sağlanır. Sevofluran ve desfluranın hasta tarafından düşük miktarda alınması ,
anestezik taze gaz konsantrasyonunun daha erken azaltılmasına olanak tanır.
82
6.REMĐFENTANĐL:
Remifentanil analjezik potansiyeli fentanile benzeyen, ester bağı ile onlardan ayrılan
güçlü µ (mü) opioid reseptör agonistidir. Remifentanil kolinesterazlarla G1-90291’e
metabolize olur. Bu metabolit remifentanilin 1/2000- 1/4000 kadar etkiye sahiptir.
Remifentanil α (alfa), κ (kappa)’dan daha çok µ (mü) reseptörlerine afinite göstermektedir.
Hızlı eliminasyona sahiptir. Đndüksiyonda remifentanil dozu 1-2 mcg/kg’dır.Yarı ömrü 8-10
dakikadır. Bolus uygulamadan 1,5 dakika sonra pik yapar. Volüm distribüsyonu 33 lt,
klirensi yaşla bağımsız olarak 2,9 lt/dk’dır. Uzun süreli infüzyonlar ve tekrarlayan
uygulamalarda birikiminin olmaması ile karakterizedir.
83-84
Etkisi infüzyon sonlandırıldıktan
kısa bir süre sonra ortadan kalkar. Remifentanilin formülünde glisin bulunduğu için epidural
ve spinal yolla uygulanmaz. Glisin inhibitör nörotransmitter olarak, naloksana duyarsız
reversıbl motor disfonksiyona neden olabilir. Remifentanil diğer opioidler gibi kas rijiditesi
insidansı ve şiddetinde doza bağımlı artış yapar.
7.VEKURONYUM:
Histamin serbestleşmesine veya kardiyovasküler yan etkilere yol açmayan, aminosteroid
yapılı, orta etki süreli bir nondepolarizan kas gevşeticidir. Pankuronyum molekülünün
demetilasyonu sonucunda oluşan monokuarterner bir amonyum bileşiğidir. Demetilasyon,
molekülün asetilkolin benzeri özelliklerini azaltır, karaciğerde tutulumunu güçlendiren yağda
çözünürlüğünü arttırır. Vekuronyum kendiliğinden deasetilasyona uğrar. Çıkan metabolitlerin
en güçlüsü olan 3-OH vekuronyum % 60 aktiviteye sahiptir. Böbrek yoluyla atılır, uzayan
paraliziye neden olabilir. Kardiyovasküler sisteme yan etkilerinin olmaması ve orta etki süreli
kas gevşeticiler grubuna girmesi, vekuronyumun kalp hastalığı olanlarda veya kısa süreli
cerrahi girişimlerde kullanımını avantajlı kılar.
39
GEREÇ VE YÖNTEM
Bakırköy Dr.Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi etik kurul izni (Tarih:
01.06.2005, Sayı: 22) alındıktan sonra, A Blok ameliyathanesinde beyin cerrahisi kliniği
tarafından lumbal herni diskal sebebi ile opere olacak 40 hasta çalışma kapsamına alındı.
Diabetes mellitus, hipertansiyon, akut ve kronik böbrek yetmezliği, uzun süreli açlık durumu,
akut alkol kullanım öyküsü olan, nefrotoksik kronik ilaç kullanan ve bir hafta öncesine kadar
nefrotoksik ilaç alan hastalar çalışma kapsamına alınmadı.
Yaşları 20-65 yaş arasında değişen ve ASA skoru I-II olan hastalara premedikasyon
uygulanmadı. Açlık süreleri sekiz saat olacak şekilde planlandı. Ameliyathaneye alınan
hastalar monitörize edildi. Elektrokardiyografi (EKG), non-invaziv kan basıncı ve oksijen
satürasyonu monitörizasyonunu takiben, tüm hastalara 20 gauge (G) kanül ile damar yolu
açılarak ringer laktat ile 500 cc hidrasyona başlandı. Ardından 4 ml/kg/st sıvı replasmanına
devam edildi.
Đndüksiyonda 5-7 mg/kg tiopental sodyum, 1-2 mcg/kg fentanil ve 0.1 mg/kg
vekuronyum ile % 100 O
2
kullanılarak 4 lt/dk’dan maske ile oksijenize edildi. Đki dakika
kontrollü ventilasyon uygulandıktan sonra yaş ve kiloya uygun entübasyon tüpü ile orotrakeal
entübe edildi. Anestezik previsitte yapılan Allen testi sonrası uygun ekstremiteden 20 gauge
(G) kanül ile radiyal artere arteriyel kanül yerleştirildi. Hastanın yaşına ve anatomisine uygun
boyutta airway konularak içinden özefagiyal ısı probu ( Temp Sensor Skin 2,75 M, Dräger,
Medizintechnik, Germany) yerleştirildi. Anestezi idamesi için %50 O
2
, %50 hava karışımı ile
sevofluran grubunda yüksek akımda vaporizatör ayarı %2, düşük akımda vaporizatör ayarı
%3 volüm; desfluran grubunda vaporizatör ayarı %6 sabit volüm ile kullanıldı. 0.2 mcg/kg/dk
remifentanil infüzyonuna indüksiyon sonrası başlanıldı, operasyon süresince devam edildi.
Tidal volüm 8-10 ml/kg, frekans 12/dk olacak şekilde Julian (Dräger, Medizintechnik,
Germany) anestezi cihazı ile ventilasyona başlanıldı. CO
2
absorbanı olarak, Drager sorb 800
plus (Dräger, Medizintechnik, Germany) ve Drager sorb free (Dräger, Medizintechnik,
Germany) kullanıldı.
Ameliyat öncesi, ekstübasyondan hemen sonra ve 24. saatte kan üre ve kreatininin tayini
için 3 cc kan alındı. Eş zamanlarda idrarlar alınarak idrar üre, kreatinin ve N-Asetil-β-D-
Glukozaminidaz (NAG) değerleri tayin edildi. NAG ölçümleri için FARS.r.I (NAG,
kolorometrik
assay,
invitro)
kiti
kullanıldı.
SHIMADZU
UV-1208,
UV-VIS
spectrophotometer ile kolorometrik assay yöntemi ile Đstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp
40
Fakültesi Merkez Laboratuvarı’nda, idrarda NAG enzimi bakıldı. Normal NAG değerleri
3.8-7.6 U/L kabul edildi.
Entübasyondan sonra; 4 lt/dk ile %100 O
2
kullanılarak 10 dakika denitrojenasyon
uygulaması yapıldı, 4 lt/dk (2 lt/dk O
2
, 2 lt/dk hava) ile yüksek akım ventilasyon cerrahi
başlangıcına kadar devam edildi. Cerrahi başladıktan 10 dk sonra 1 lt/dk (0.5 lt/dk O
2
, 0.5
lt/dk hava) akım ile ventilasyona geçildi.
Arter kan gazı analizleri için 4 lt/dk akım ile supine pozisyonunda, hastaya pozisyon
verildikten sonra prone pozisyonda, 1 lt /dk ventilasyonun 10.dk, 30.dk, 60.dk ve devam eden
her saat başı, 1lt/dk ventilasyon sonu, ekstübasyon sonrası heparinli enjektöre kan örnekleri
alındı.
Tüm bu işlemler sırasında Julian (Dräger, Medizintechnik, Germany) anestezi cihazı ve
Vitara PM 8060 (Dräger, Medizintechnik, Germany) monitörlerinden; kalp atım hızı (KAH),
sistolik, diyastolik, ortalama arter kan basınçları (OAB), periferik O
2
satürasyonu (SpO
2
),
inspire edilen dk volümü (MV), inspire ve ekspire edilen O
2
konsantrasyonları (FiO
2
, FeO
2
)
,
inspire ve ekspire edilen CO
2
konsantrasyonları, inspire ve ekspire edilen anestezik gaz
konsantrasyonları, inspiryum tepe basıncı (PIP), inspiryum plato basıncı (P
plato
), ekspiryum
sonu pozitif basınç (PEEP), akciğer kompliyansı (Cdyn), özefagus ısısı sürekli izlendi.
Kanister içine yerleştirilen elektronik nem ve ısı ölçen termohigrometre (Oregon Scientific,
EMR 812 HGN, Oregon USA) ile sodalaymın ısı ve nemi ölçüldü. Daha sonra 5 dk aralıklarla
kaydedilen ölçümlerin ortalamaları alındı.
Tahmini cerrahi bitim süresine 10 dk kaldığında akım tekrar 4lt/dk’ya çıkarıldı,
remifentanil infüzyonu sonlandırıldı. Son cilt sütürü atılırken inhalasyon ajanı kapatıldı. %100
O
2
ile elle ventilasyona geçildi. Bu dönemde tüm parametrelerin ölçümleri alındı. Spontan
solunum başladıktan sonra 0.01 mg/kg atropin, 0.03 mg/kg neostigmin ile nöromuskuler
antagonizasyon yapıldı.
Ekstübasyon yapıldıktan sonra Modifiye Aldrete skoru ile derlenme süresi
değerlendirildi.
Dostları ilə paylaş: |