bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə54/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   ...   114
vocabularyy




1001) fabric; (isim)













kumaş, bez, dokuma










We prefer cotton fabric for our products. (Ürünlerimiz için pamuklu kumaş tercih ediyoruz.)



















1001) face; (fiil, isim)










f.; yüzleşmek, yüz yüze gelmek  i.; yüz, surat




Ther suspect has scar on his face. (Şüphelinin yüzünde bir yara izi var.)



















1002) facility; (isim)













tesis, imkan, vasıta,













The facility offers a lot activities for children and adults. (Tesis, çocuklar ve yetişkinler için çok sayıda aktivite sunuyor.)



















1003) fact; (isim)













vaka, olgu, gerçek, hakikat










I can’t ignore the fact that you lied to me. (Bana yalan söylediğin gerçeğini görmezden gelemem.)



















1004) factor; (isim)













faktör, etken, unsur, değişken







What is the determining factor in this case?  (Bu davadaki belirleyici etken nedir.)



















1005) factory; (isim)













fabrika, atölye













We ordered new machines for our factory. (Fabrikamız için yeni makineler sipariş ettik.)



















1006) faculty; (isim)













fakülte, yetenek, güç, yeti










He won the Faculty of Law in Oxford. (Oxford’da hukuk fakültesini kazandı.)



















1007) fade; (fiil, sıfat)










f.; solmak, rengi solmak ,boyası atmak    s.; soluk




The sun has faded my black tshirt. (Siyah tişörtüm güneşten soldu.)



















1008) fail; (fiil)













başarısız olmak, becerememek, yapamak,  sınavda kalmak

She failed to get into college. (O üniversiteyi kazanamadı.)



















1009) failure; (isim)













hata, arıza, bozukluk, başarısızlık







All my efforts ended in failure. (Bütün çabalarım başarısızlıkla sonuçlandı.)



















1010) fair; (isim, sıfat)










i.; fuar, kermes, panayır    s.; adil, adaletli







The employees demand fair wage. (Çalışanlar adil ücret tlep ediyor.)



















1011) fairly; (zarf)













oldukça, dürüstçe, adil bir şekilde







I go running  fairly regularly. (Oldukça düzenli koşuya çıkarım.)



















1012) faith; (isim)













iman, inanç, itikat, bağlılık, sadakat







I lost my faith in your words. (Senin sözlerine olan inancımı kaybettim.)



















1013) fall; (isim, fiil)













i.; sonbahar, düşüş    f.; düşmek , suratı asılmak ,mahvolmak

With the arrival of September, the leaves began to fall. (Eylülün gelişi ile yapraklar düşmeye başladı.)



















1014) false; (sıfat)













yanlış, sahte,yapmacık










Don’t deny that you gave me false information. (Bana yanlış bilgi verdiğini inkar etme.)



















1015) familiar; (sıfat, isim)










s.; tanıdık, bilinen, aşina    i.; yakın dost, arkadaş




Your face is very familiar to me. (Yüzün bana çok tanıdık geliyor.)



















1016) family; (isim)













aile, akrabalar, sülale










I wish you and your family a happy new year. (Size ve ailenize mutlu bir yıl dilerim)



















1017) famous; (sıfat)










meşhur, ünlü, şöhretli, tanınmış







 He is a famous singer in Germany. (O, Almanya’da meşhur bir şarkıcıdır.)



















1018) fan; (isim, fiil)













i.; vantilatör, fan, yelpaze, hayran, taraftar     f.; serinletmek, havalandırmak

His fans were wainting in front of the concert hall. (Hayranları konser salonunun önünde bekliyordu.)



















Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin