bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə52/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   48   49   50   51   52   53   54   55   ...   114
vocabularyy



He exhibited his paintings in an art gallery. (Resimlerini bir sanat galerisinde sergiledi.)



















969) exhibition; (isim)










sergi, sunma, gösterme, sunma







Have you seen the Van Gogh exhibition? (Van Gogh sergisini gördün mü?)



















970) exist; (fiil)













var olmak, yaşamak, mevcut olmak







Few of these animals still exist in the wild. (Bu hayvanların birkaçı vahşi doğada halen yaşıyor.)



















971)existence; (isim)










varoluş, yaşam, varlık










I was unaware of your existence until today.(Bugüne kadar varlığının farkında değildim.)



















972) existing; (sıfat, isim)










s.; varolan,  mevcut, şuanki     i.; var olma




New laws will replace existing legislation. (Mevcut mevzuatın yerine yeni yasalar getirilecek.)



















973) expand; (fiil)













genişlemek, genişletmek, büyütmek







Metals expand when they are heated. (Metaller ısıtıldığında genişler.)



















974)expansion; (isim)










genleşme, genişleme, büyüme







Economic expansion period is speeding up. (Ekonomik büyüme dönemi hızlanıyor.)



















975) expect; (fiil)













ümit etmek, ummak, beklemek, zannetmek




You can’t expect to learn the whole subject in two days. (Tüm konuyu iki gün içinde öğrenmeyi bekleyemezsin.)



















976) expectation; (isim)










beklenti, olasılık, ümit , umma










There was an expectation that he would win. (Onun kazancağına dair bir beklenti vardı.)



















977) expense; (isim)










gider, harcama













We must keep down expenses. (Giderleri kontrol altına almalıyız.)



















978) expensive; (sıfat)










pahalı, masraflı













Meat is very expensive these days. (Bugünlerde et çok pahalı.)



















979) experience; (isim)










tecrübe, deneyim, deneme










She has written a book about her experiences abroad. (Yurtdışı deneyimleri üzerine bir kitap yazdı.)



















980) experiment; (isim)










deney, test, tecrübe, deneyim










Many people do not like the idea of experiments on animals. (Birçok insan hayvanlar üzerinde deney yapma fikrini sevmiyor.)



















981) expert; (isim)













uzman, bilirkişi, üstat










The evidences were analyzed by an expert. (deliller bir uzman tarafından incelendi.)



















982) explain; (fiil)













açıklamak, izah etmek, ifade etmek







Can you explain the rules of the game? (Oyunun kurallarını açıklar mısın?)



















983) explanation; (isim)










açıklama, izah, tanımlama










She left the meeting without explanation. (Açıklama yapmadan toplantıdan ayrıldı.)



















984) explode; (fiil)













patlatmak, patlamak, aksini ispatlamak







Bombs were exploding all around the city. (Şehrin her yanında bombalar patlıyordu.)



















985) explore; (fiil)













keşfetmek, bulmak













We can’explore the whole city in three days. (Bütün bir şehri üç gün içerisinde keşfedemeyiz.)



















986) explosion; (isim)










patlama
















100 people were injured in the gas explosion. (Gaz patlamasında 100 kişi yaralandı.)



















987) expose; (fiil)













Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   48   49   50   51   52   53   54   55   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin