bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə49/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   114
vocabularyy













911) enter; (fiil)













girmek, içeriye girmek, kaydetmek







He entered the room before he knocked on the door. (Kapıyı çalmadan odaya girdi.)



















912) enterprise; (isim)










girişim, teşebbüs, yatırım, girişim







New law promotes raising the public enterprises. (Yeni yasa kamu yatırımlarını artımayı teşvik ediyor.)



















913) entertainment; (isim)










eğlence, gösteri, davet, alem










It was typical family entertainment. (Tipik bir aile eğlencesiydi.)



















914) entire; (sıfat)













bütün, tüm, tam













The entire village was destroyed by the hurricane. (Bütün köy, kasırga nedeniyle tahrip oldu.)



















915) entirely; (zarf)













bütünüyle, tamamen, tam olarak







I entirely agree with you. (Seninle tamamen aynı fikirdeyim.)



















916) entrance; (isim)










giriş, kapı, giriş yeri













Meet me at the main etrance. (Benimle ana girişte buluş.)



















917) entry; (isim)













giriş yeri,giriş, geçit, antre, kapı







I was surprised by the sudden entry of my mom. (Annemin ani girişiyle şaşırdım.)



















918) environment; (isim)










çevre, civar, ortam













We should tell our children to keep the environment clean. ( Çocuklarımıza çevreyi temiz tutmalarını söylemeliyiz.)



















919) environmental; (sıfat)










çevresel, çevre ile ilgili










We need to look for new solutions to environmental issues. (Çevresel sorunlara yeni çözümler aramalıyız.)



















920) episode; (isim)













bölüm, parça , olay













Did you watch the last episode of the series that I talked about . (Bahsettiğim dizinin son bölümünü izledin mi?)



















921) equal; (sıfat)













eşit, eş, denk, aynı düzeyde, akran







Each student has equal opportunities. (Her öğrenci eşit imkanlara sahiptir.)



















922) equally; (zarf)













eşit olarak, aynı ölçüde










Diet and exercise are equally important. (Diyet ve egzersiz aynı ölçüde öenmlidir.)



















923) equipment; (isim)










donanım, ekipman, takım, teçhizat







The equipment of the tennis is not very expensive. (Tenis ekipmanı çok pahalı değil.)



















924) era; (isim)













dönem, çağ, devir, asır










This church belongs to the Victorian era. (Bu kilise Victoria dönemine aittir.)



















925)error; (isim)













hata, yanlışlık,













There are many errors in your work. (Yaptığın işte bir çok hata var.)



















926)escape; (isim, fiil)










i.; kaçış, firar, kaçma    f.; kaçmak, sıvışmak, firar etmek

Three prisoners have escaped from jail. (Hapishaneden iki mahkum kaçtı)



















927) especially; (zarf)










özellikle
















I cooked it especially for you. (Bunu özellikle senin için pişirdim)



















928) essay; (fiil, isim)










f.; kalkışmak, denemek     i.; deneme, girişim, makale, yazı

I wrote an essay on the consequences of the First World War. (Birinci Dünya Savaşı’nın sonuçları üzerine bir makale yazdım.)



















929) essential; (sıfat)










asıl, esaslı, ana, gerekli







Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin