bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə99/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   95   96   97   98   99   100   101   102   ...   114
vocabularyy


1801) offensive; (sıfat)










saldıran, saldırgan, kırıcı










Your comments are deeply offensive. (Yorumların oldukça kırıcı.)



















1802) offer; (isim, fiil)










i.; teklif, öneri, sunma, arz     f.; teklif etmek, önermek, sunmak, arz etmek

They decided to offer him a job. (Ona bir iş teklif etmeye karar verdiler.)



















1803) office; (isim)













ofis, büro, iş yeri, makam odası







Are you going to office today? (Bugün ofise gidiyor musun?)



















1804) officer; (isim)













memur, görevli, polis memuru, subay







The police officer arrested the thief. (Polis memuru hırsızı tutukladı.)





































1804) official; (isim, sıfat)










i.; memur, resmi yetkili, görevli   s.; resmi




The president made an official visit to Berlin in April. (Başkan, nisan ayında Berlin’e resmi bir gezi yaptı.)





































1805) often; (zarf)













sık sık, genellikle, çok kez










How often do you go to the cinema? (Ne sıklıkla sinemaya gidersin?)



















1806) oh; (ünlem)













ha, ah
















Oh, how gorgeous! (Ah, ne kadar muhteşem!)






















1807) oil; (isim, fiil)













i.; yağ, sıvıyağ, petrol   f.; yağlamak







Put some oil in the salad. (Salataya biraz yağ koy.)






















1808) ok; (isim, sıfat, fiil, ünlem)







i.; izin, kabul, onay    s.; iyi      f.; onaylamak, kabul etmek   ünl.; olur, tamam

OK, let’s go. (Tamam, gidelim.)

























1809) okay; (ünlem, isim, sıfat)







ünl.; tamam   i.; tasdik, onay   s.; iyi, uygun




Okay, I accept my mistake. (Tamam, hatamı kabul ediyorum.)



















1810) old; (sıfat)













eski, yaşlı, ihtiyar, modası geçmiş







The baby is only a few months old. (Bebek yalnızca birkaç aylık.)



















1811) Olympic; (sıfat)










olimpik, olimpiyat













He is an olympic champion. (O, bir olimpiyat şampiyonudur.)



















1812) on; (edat, sıfat, zarf)










ed.; üstünde, üzerinde, -de/-da   s.;  açık, devrede, hazır, devam etmekte olan   zf.; konusunda, hakkında, aralıksız

The car keys are on the table. (Araba anahtarları masanın üzerinde.)



















1813) once; (zarf)













bir kez, bir kere, bir keresinde, eskiden, bir zamanlar

This song was famous once, but nobody listens it today. (Bu şarkı bir zamanlar meşhurdu ancak artık kimse dinlemiyor.)



















1814) one; (isim, sıfat, zamir)










i.; bir, birisi   s.; tek, bir tane   zm.; biri







Do you want one or two? (Bir tane mi istersin iki tane mi?)



















1815) ongoing; (sıfat)










süregelen, devam eden










There is an ongoing discussion between two countries. (İki ülke arasında devam eden bir müzakere var.)



















1816) onion; (isim)













soğan
















Chop the onions finely. (Soğanları ince ince doğra.)






















1817) online; (sıfat, zarf)










s.; bağlantılı, online    zf.; online olarak







Online shopping has become a trend. (Online alışveriş bir trend haline geldi.)



















1818) only; (sıfat, zarf)










s.; tek , bir, biricik, eşsiz, yalnız     zf.; yalnızca, sadece

Jane is their only daughter. (Jane onların tek kızı.)











Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   95   96   97   98   99   100   101   102   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin