bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə96/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   92   93   94   95   96   97   98   99   ...   114
vocabularyy











Banks open at nine o’clock. (Bankalar saat dokuzda açılıyor.)



















1754) no; (ünlem, isim, sıfat)










ünl.; hayır    i.; ret    s.;  yasak, hiçbir







She said “No” to his propasal. (Evlilik teklifine “Hayır” dedi.)



















1755) nobody; (zamir, isim)










zm.; hiç kimse   i.; hiç










Nobody knew what to say. (Hiç kimse ne diyeceğini bilmiyordu.)



















1756) nod; (fiil, isim)










f.; kafa sallamak, başıyla selam vermek, başı ile onaylamak   i.; kafa sallama

I asked her if he would come to us and she nodded. (Ona bize gelecek misin diye sordum ve o da başıyla onayladı.)



















1757) noise; (isim)













gürültü, ses













You are making too much noise. (Çok fazla gürültü yapıyorsunuz.)



















1758) nomination; (isim)










aday gösterme, atama










He has had five Oscar nominations. (Onun beş Oscar adaylığı var.)



















1759) none; (zamir, zarf)










zm.; hiçbirisi, hiç kimse     zf.; asla, hiçbir zaman




None of you will leave this area. (Hiçbiriniz bu bölgeden ayrılmayacaksınız.)



















1760) nonetheless; (zarf)










bununla birlikte, her şeye rağmen, yine de




The exam won’t be hard. Nonetheless, we need to study. (Sınav çok zor olmayacak. Yine de biz çalışmalıyız.)



















1761) nor; (bağlaç)













ne de, ne













Not a building nor a tree was left standing. (Geride ne bir bina ne bir ağaç kaldı.)



















1762) normal; (sıfat)













normal, olağan, standart










I hope things could get back normal. (Umarım her şey normale döner.)



















1763) normally; (zarf)










normalde, genelde













She doesn’t normally eat meat. (O normalde et yemez.)



















1764) north; (isim, sıfat, zarf)










i.; kuzey  s.; kuzeydeki, kuzeyden gelen   zf.; kuzeye doğru, kuzeyd

We changed our direction to the north. (Yönümüzü kuzeye çevirdik.)



















1765) northern; (sıfat)










kuzeyli, kuzey, kuzeye ait










More people live in the northern part of the town. (Birçok insan kasabanın kuzeyinde yaşıyor.)



















1766) nose; (isim)













burun, koklama duyusu










Your nose is running. (Burnun akıyor.)

























1767) not; (zarf)













değil, yok













I am not an artist, don’t expect me to draw well. (Ben sanatçı değilim, benden iyi çizim yapmamı bekleme.)



















1768) note; (fiil, isim)










i.; not, nota, fatura, senet    f.; not etmek, kaydetmek, işaretlemek , farkına varmak

His notes weren’t enough to pass this lesson. (Notları bu dersi geçmek için yeterli değildi.)



















1769) nothing; (isim)










hiç, hiçbir şey, yok













There is nothing to worry about. (Endişelenecek bir şey yok.)



















1770) notice; (isim, fiil)










i.; bildiri, ihbar, duyuru, ihtar, dikkat, farketme    f.; farketmek, gözünden kaçmamak

Did you notice how sad John was? (John’un ne kadar üzgün olduğunu farkettin mi?)



















1771) notion; (isim)













kavram, nosyon, düşünce, fikir







Our political system is based on the notions of equality and liberty. (Siyasi sistemimiz eşitlik ve özgürlük kavramları üzerine kuruludur.)



















1772) novel; (isim)














Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   92   93   94   95   96   97   98   99   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin