bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə94/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   90   91   92   93   94   95   96   97   ...   114
vocabularyy




1719) naked; (sıfat)













çıplak
















The little children ran naked through the beach. (Küçük çocuklar plajda çıplak halde koştular.)



















1720) name; (isim, fiil)










i.; isim, ad   f.; adını koymak, ad vermek, söylemek, ismiyle çağırmak

We found the name ‘Max’ for our dog. (Köpeğimiz için Max ismini bulduk.)



















1721)narrative; (isim, sıfat)










i.; anlatı, hikaye, öykü   s.; öyküsel, hikaye tarzında




The story contains more narrative than dialogue. (Hikaye, diyalogdan çok anlatı içeriyor.)



















1722) narrow; (sıfat)













dar, sıkı
















The road is too narrow for two car go together. (Bu yol iki arabanın yanyana gitmesi için çok dar.)



















1723) nation; (isim)













millet, halk, ulus













The African nations fought for their independence. (Afrika halkları özgürlükleri için savaştı.)



















1724) national; (sıfat)










milli, ulusal













Our national anthem consists of ten verses. (Bizim ulusal marşımız on kıtadan oluşur.)



















1725) native; (sıfat)













yerli
















This island is mostly populated by native Americans. (Bu adada çoğunlukla yerli Amerikalılar yaşıyor.)



















1726) natural; (sıfat)













doğal, doğuştan, natürel ,olağan







Wild animals should live in their natural habitats. (Vahşi hayvanlar, doğal habitatlarında yaşamalıdır.)



















1727) naturally; (zarf)










doğal olarak, haliyle, tabii










Naturally, I get upset when things go wrong. (Doğal olarak bir şeyler kötü gidince üzülürüm.)





































1728) nature; (isim)













doğa, tabiat, mizaç, yaradılış










We must preserve the nature. (Doğayı korumalıyız.)



















1729) near; (zarf, sıfat)










zf.; yakın, yakınında, civarında   s.; sıkı, samimi




As far as i know, he must be near here. (Bildiğim kadarıyla buraya yakın olmalı.)



















1730) nearby; (zarf)













yakında
















The car is parked nearby. (Araba yakında park edili.)



















1731) nearly; (zarf)













neredeyse, yaklaşık olarak, hemen hemen, takriben

I was nearly falling into the well. (Neredeyse kuyuya düşüyordum.)



















1732) necessarily; (zarf)










ister istemez, muhakkak, ille de







The weather forecast is not necessarily reliabe. (Hava durumu tahminleri ille de güvenilir değildir.)



















1733) necessary; (sıfat)










gerekli, gereken, lazım, zprunlu







All the necessary precautions must be taken. (Bütün gerekli önlemler alınmalı.)



















1734) neck; (isim)













boyun, elbise yakası










Giraffes have very long neck. (Zürafaların çok uzun boyunları vardır.)



















1735) need; (fiil, isim)










f.; ihtiyaç duymak, gerek duymak , gerekli olmak   i.; ihtiyaç, gereksinim

Do you need any help? (Yardıma ihtiyacın var mı?)






















1736) negative; (sıfat)










olumsuz, negatif













The crisis had a negative effect on economy. (Krizin ekonomi üzerinde olumsuz etkisi oldu.)



















1737) negotiate; (fiil)










Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   90   91   92   93   94   95   96   97   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin