bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə38/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   114
vocabularyy












711) degree; (isim)













derece, rütbe













He was  graduated from university with a degree. (Üniversiteden derece ile mezun oldu.)



















712) delay; (fiil, isim)










f.; ertelemek, gecikmek     i.; erteleme, gecikme




We are sorry for the delay. (Gecikme için özür dileriz.)



















713)deliver; (fiil)













teslim etmek, dağıtmak










The postman delivered the letters to the houses. (Postacı, mektupları evlere dağıtı.)



















714) delivery; (isim)













dağıtım, teslim, sevkiyat










The cargo company has not postal delivery on Sundays. (Kargo şirketinin paar günleri posta dağıtımı yok.)



















715) demand; (fiil, isim)










f.; talep etmek , istemek    i.; talep, istek, rağbet




She demanded for higher pay from her boss. (Patronun daha yüksek ücret talep etti.)



















716) democracy; (isim)










demokrasi













Turkey is ruled by democracy. (Türkiye demokrasi ile yönetilir.)



















717) Democrat; (isim)










demokrat, halkçı













Democrats are against Republican’s ideas. ( Demokratlar, Cumhuriyetçiler’in görüşlerine karşılar.)



















718) democratic; (sıfat)










demokratik













Crime rates are relatively less in democratic societies. (Demokratik toplumlarda suç oranı nispeten daha azdır.)



















719) demonstrate; (fiil)










göstermek, gösteri yapmak, ispat etmek







I will demonstrate how it works. (Size bunun nasıl çalıştığını göstereceğim.)



















720) demonstration; (isim)










gösteri, gösterim, ispat










She went on a demonstration to support human rights. (İnsan haklarını desteklemek üzere bir gösteriye katıldı.)



















721) deny; (fiil)













reddetmek, inkar etmek










He denies attempting to murder his friend. (Arkadaşını öldürme girişiminde bulunduğunu inkar etti.)



















722)department; (isim)










departman, daire, bölüm, şube







The police department has received new personnel. (Polis departmanı yeni personel aldı.)



















723) depend; (fiil)













bağlı olmak,bel bağlamak,  güvenmek







I don’t know when  I can get there. It depends on the traffic. (Oraya ne zaman varırım bilmiyorum. Trafiğe bağlı.)



















724) dependent; (isim, sıfat)










i.; bağımlı kimse     s.; bağımlı, muhtaç







A child’s development is dependent on family and many other factors. (Bir çocuğun gelişimi ailesi ve diğer birçok faktöre bağlıdır.)



















725) depending; (isim, zarf)










i.; güveniş     zf.; bağlı olarak










Depending on others is an indicate of the lack self-confident. (Başkalarına bağlılık özgüven eksikliğinin bir göstergesidir.)



















726) depict; (fiil, isim)










f.; tasvir etmek, betimlemek, anlatmak, göstermek  i.; tasvir, tanımlama

Can you depict the house in your dream? (Hayalindeki evi tasvir eder misin?)



















727) depression; (isim)










bunalım, depresyon, durgunluk







He fell into depression after fired. (İşten kovulduktan sonra depresyona girdi.)



















728) depth; (isim)













derinlik, derin yer













The depth of the pool is about 3 metres. (Havuzun derinliği yaklaşık 3 metre.)



















729) deputy; (isim)













millet vekili, delege










He was appointed as deputy from İzmir. (İzmir’den delege olarak atandı.)




Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin