səhifə 10/36 tarix 29.03.2017 ölçüsü 3,33 Mb. #12849
Türkçe Transcript (*)
Lâ yesme’ûne h asîsehâ(s) vehum fî mâ-ştehet enfusuhum ḣâlidûn(e)
Ali Bulaç Meali
Onun uğultusunu bile duymazlar. Nefislerinin arzuladığı (sayısız nimet) içinde ebedi kalıcıdırlar.
Edip Yüksel Meali
Onun uğultusunu işitmezler. Canlarının istediği şeyler içinde ebedi kalırlar.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Bunlar onun (cehennemin) uğultusunu bile duymazlar. Canlarının istediği şeyler içinde temelli kalırlar.
Süleyman Ateş Meali
Onun uğultusunu duymazlar. Ve canlarının çektiği (ni'metler) içinde ebedi kalırlar.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Onun uğultusunu duymazlar. Onlar, gönüllerinin istediği şeyler içinde sürekli yaşayacaklardır.
Yusuf Ali (English)
Not the slightest sound will they hear of Hell: what their souls desired, in that will they dwell.
M. Pickthall (English)
They will not hear the slightest sound thereof, while they abide in that which their souls desire.
Enbiyâ Suresi
103
لَا يَحْزُنُهُمُ
onları asla tasalandırmaz
الْفَزَعُ
korku
الْأَكْبَرُ
en büyük
وَتَتَلَقَّاهُمُ
onları şöyle karşılar
الْمَلَائِكَةُ
melekler
هَٰذَا
işte bu
يَوْمُكُمُ
gününüzdür
الَّذِي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ
size va'dedilen
Türkçe Transcript (*)
Lâ yah zunuhumu-lfeze’u-l-ekberu vetetelakk âhumu-lmelâ-iketu hâżâ yevmukumu-lleżî kuntum tû’adûn(e)
Ali Bulaç Meali
Onları, o en büyük korku hüzne kaptırmaz ve: 'İşte bu sizin gününüzdür, size va'dedilmişti' diye melekler onları karşılayacaklardır.
Edip Yüksel Meali
O en büyük korku onları üzmez. Kendilerini melekler, "İşte bu, size söz verilen gününüzdür!," diye karşılar.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
O en büyük korku bunları üzmez; kendilerini melekler: "Size söz verilen gün işte bugündür" diye karşılarlar.
Süleyman Ateş Meali
O en büyük korku, onları asla tasalandırmaz. Melekler onları şöyle karşılar: "İşte bu, size va'dedilen gününüzdür!"
Yaşar Nuri Öztürk Meali
O en büyük korku onları tasalandırmaz. Melekler onları şöyle karşılarlar: "Bu size o vaat edilen gününüzdür!"
Yusuf Ali (English)
The Great Terror will(2757) bring them no grief: but the angels will meet them (with mutual greetings): "This is your Day,- (the Day) that ye were promised." *
M. Pickthall (English)
The Supreme Horror will not grieve them , and the angels will welcome them, (saying): This is your Day which ye were promised;
Enfâl Suresi
4
أُولَٰئِكَ
işte
هُمُ
onlardır
الْمُؤْمِنُونَ
mü'minler
حَقًّاۚ
gerçek
لَهُمْ
onlara vardır
دَرَجَاتٌ
dereceler
عِنْدَ
katında
رَبِّهِمْ
Rablerinin
وَمَغْفِرَةٌ
bağışlanma
وَرِزْقٌ
ve rızık
كَرِيمٌ
tükenmez
Türkçe Transcript (*)
Ulâ-ike humu-lmu/minûne h akk â(an) (c) lehum deracâtun ‘inde rabbihim vemaġfiratun verizk un kerîm(un)
Ali Bulaç Meali
İşte gerçek mü'minler bunlardır. Rableri katında onlar için dereceler, bağışlanma ve üstün bir rızık vardır.
Edip Yüksel Meali
Böyleleri gerçek inananlardır. Onlar için Rab'leri yanında dereceler, bağışlanma ve tükenmez rızık vardır.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
İşte gerçekten mümin olanlar onlardır. Onlara Rablerinin katında dereceler vardır, bağışlanma ve değerli rızık vardır.
Süleyman Ateş Meali
İşte gerçek mü'minler onlardır. Onlara Rablerinin katında dereceler, bağışlanma ve tükenmez rızık var.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Gerçek anlamda müminler, işte bunlardır. Rableri katında dereceler, bağışlanma ve bol bir rızık var onlar için.
Yusuf Ali (English)
Such in truth are the believers: they have grades of dignity with their Lord, and forgiveness, and generous sustenance:
M. Pickthall (English)
Those are they who are in truth believers. For them are grades (of honour) with their Lord, and pardon, and a bountiful provision.
Fecr Suresi
27
يَٓا اَيَّتُهَا
ey
النَّفْسُ
nefis
الْمُطْمَئِنَّةُۗ
huzura eren
Türkçe Transcript (*)
Yâ eyyetuhâ-nnefsu-lmut me-inne(tu)
Ali Bulaç Meali
Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis,
Edip Yüksel Meali
Ey doygunluğa ermiş kişi,
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Ey, Rabbine, itaat edip huzura eren nefis!
Süleyman Ateş Meali
Ey huzura eren nefis!
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Ey sükûna kavuşmuş benlik!
Yusuf Ali (English)
(To the righteous soul will be said:) "O (thou) soul,(6127) in (complete) rest and satisfaction! *
M. Pickthall (English)
But ah! thou soul at peace!
Fecr Suresi
28
اِرْجِع۪ٓي
dön
اِلٰى رَبِّكِ
Rabbine
رَاضِيَةً
razı olarak
مَرْضِيَّةًۚ
rızasını kazanarak
Türkçe Transcript (*)
İrci’î ilâ rabbiki râd iyeten merd iyye(ten)
Ali Bulaç Meali
Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön.
Edip Yüksel Meali
Hoşnut olarak ve hoşnut olunarak Rabbine dön.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Hem hoşnut edici, hem de hoşnut edilmiş olarak Rabbine dön.
Süleyman Ateş Meali
Razı edici ve razı edilmiş olarak Rabbine dön! *
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Dön Rabbine, razı etmiş ve razı edilmiş olarak!
Yusuf Ali (English)
"Come back thou to thy Lord,-(6128) well pleased (thyself), and well-pleasing unto Him! *
M. Pickthall (English)
Return unto thy Lord, content in His good pleasure!
Fecr Suresi
29
فَادْخُل۪ي
ve gir
ف۪ي
arasına
عِبَاد۪يۙ
kullarım
Türkçe Transcript (*)
Fedḣulî fî‘ibâdî
Ali Bulaç Meali
Artık kullarımın arasına gir.
Edip Yüksel Meali
Kullarımın arasına hoşgeldin.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Kullarımın arasına gir.
Süleyman Ateş Meali
(İyi) Kullarım arasına gir!
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Gir kullarımın arasına!
Yusuf Ali (English)
"Enter thou, then, among My devotees!
M. Pickthall (English)
Enter thou among My bondmen!
Fecr Suresi
30
وَادْخُل۪ي
ve gir
جَنَّت۪ي
cennetime
Türkçe Transcript (*)
Vedḣulî cennetî
Ali Bulaç Meali
Ve cennetime gir.
Edip Yüksel Meali
Cennetime hoşgeldin.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Cennetime gir.
Süleyman Ateş Meali
Cennetime gir!
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Gir cennetime!
Yusuf Ali (English)
"Yea, enter thou My Heaven!(6129) *
M. Pickthall (English)
Enter thou My Garden!
Furkân Suresi
15
قُلْ
de ki
أَذَٰلِكَ
bu mu
خَيْرٌ
daha iyi
أَمْ جَنَّةُ
yoksa cennet mi?
الْخُلْدِ
ebedi
الَّتِي وُعِدَ
va'dedilen
الْمُتَّقُونَۚ
muttakilere
كَانَتْ لَهُمْ
onlar için
جَزَاءً
mükafat
وَمَصِيرًا
ve varış yeridir
Türkçe Transcript (*)
K ul eżâlike ḣayrun em cennetu-lḣuldi-lletî vu’ide-lmuttek ûn(e) (c) kânet lehum cezâen ve mas îrâ(n)
Ali Bulaç Meali
De ki: 'Bu mu daha hayırlı, yoksa takva sahiplerine va'dedilen ebedi cennet mi? Ki onlar için bir mükafaat ve son duraktır.'
Edip Yüksel Meali
De ki, "Bu mu, yoksa erdemlilere bir karşılık ve dönüş yeri olarak söz verilmiş ebedi cennet mi daha iyi?"
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takva sahiplerine vaad olunan ebedilik cenneti mi? Çünkü orası, onlar için bir mükafattır ve bir varış yeridir.
Süleyman Ateş Meali
De ki: "Bu mu iyi, yoksa korunanlara va'dedilen ebedi cennet mi? O da onların mükafat ve sonucudur!"
Yaşar Nuri Öztürk Meali
De ki: "Bu mu daha iyi, yoksa korunanlara vaat edilen o sürekli cennet mi? O cennet de bu korunanların ödülü ve dönüş yeridir."
Yusuf Ali (English)
Say: "Is that best, or the eternal garden, promised(3069) to the righteous? for them, that is a reward as well as a goal (of attainment).(3070) *
M. Pickthall (English)
Say: Is that (doom) better or the Garden of Immortality which is promised unto those who ward off (evil)? It will be their reward and journey's end.
Furkân Suresi
16
لَهُمْ
bulurlar
فِيهَا
orada
مَا يَشَاءُونَ
istediklerini
خَالِدِينَۚ
ve sürekli kalırlar
كَانَ
bu
عَلَىٰ
üzerine
رَبِّكَ
Rabbinin
وَعْدًا
bir va'didir
مَسْئُولًا
sorumluluk gerektiren
Türkçe Transcript (*)
Lehum fîhâ mâ yeşâûne ḣâlidîn(e) (c) kâne ‘alâ rabbike va’den mes-ûlâ(n)
Ali Bulaç Meali
'İçinde ebedi kalıcılar olarak, orada her istedikleri onlarındır; bu, Rabbinin üzerine aldığı, istenen bir vaaddir.'
Edip Yüksel Meali
Onlar orada ebedi olarak dilediklerini elde ederler. Bu, Rabbin'in mutlak surette gerçekleşecek sözüdür.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Onlar için orada ne isterlerse var, hem orada ebedî kalacaklar. Çünkü bu Rabbinden yerine getirilmesi istenen bir vaaddir.
Süleyman Ateş Meali
Orada istediklerini bulurlar ve sürekli kalırlar. Bu, Rabbinin, istenen, arzu edilen bir va'didir.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Onlar için orada , diledikleri her şey sürekli vardır. Bu, Rabbin üzerinde sorumluluğu üstlenilen bir vaattir.
Yusuf Ali (English)
"For them there will be therein all that they wish for: they will dwell (there) for aye: A promise to be prayed for from thy Lord."(3071) *
M. Pickthall (English)
Therein abiding, they have all that they desire. It is for thy Lord a promise that must be fulfilled.
Furkân Suresi
24
أَصْحَابُ
halkının
الْجَنَّةِ
cennet
يَوْمَئِذٍ
o gün
خَيْرٌ
daha iyi
مُسْتَقَرًّا
kalacakları yer
وَأَحْسَنُ
ve daha güzeldir
مَقِيلًا
dinlenecekleri yer
Dostları ilə paylaş: