Klinik Gelişim
Giriş
Çocuklarda edinsel, inflamatuvar kas hastalıkları sey-
rek görülür ancak tedavi edilebilir özellikleri nedeniyle
tanınmaları önemlidir. Hem çocuk hem erişkinlerde
rastlanan inflamatuvar miyopatiler enfeksiyöz ve idio-
patik inflamatuvar miyopatiler olmak üzere başlıca iki
grupta incelenir. Viral, bakteriyel enfeksiyon veya para-
zitik enfestasyonlarla miyozit çok ender ortaya çıkabilir.
İdiopatik inflamatuvar miyopatilerde herhangi bir etken
belirlenememiştir. Tetikleyici nedenler tam olarak bilin-
memekle birlikte, indirekt bulgularla otoimmun hastalık
olarak kabul edilmektedirler. Klinik ve etiyopatojenezle-
ri birbirinden farklı, oldukça geniş ve heterojen bir grup
oluşturan inflamatuar miyopatilerin sınıflaması Tablo
1’de gösterilmiştir.
1
Enfeksiyöz miyopatiler
Enfeksiyöz miyopatiler genelde prognozu iyi olan ve en-
feksiyöz ajanı belirlenebilen miyopatilerdir. Çoğunlukla
ekonomik koşulları kötü, hijyeni bozuk, kötü alışkanlık-
ları olan ve bağışıklık sistemi etkilenmiş kişilerde görü-
lür. Pek çok viral enfeksiyon geçici miyozite neden ola-
bilir. Klinik tablo genellikle hafif şiddettedir ancak ağır
tablolar hatta rabdomiyoliz bile görülebilir. Benin akut
çocukluk miyoziti influenza virus enfeksiyonu ile ilişkili,
solunum yolu enfeksiyon belirtilerini izleyerek ortaya
çıkan bacaklarda ağrı, güçsüzlük ve yürümede zorluk
şeklinde başlar. Serum CK ilk 2 gün belirgin yükselir,
daha sonra düşmeye başlar, bir hafta içinde hem klinik
bulgular hem de CK düzeyleri normale döner. Spontan
iyileşme görülür, tedavi gerekmez. İskelet kası bakteri-
yel ve fungal enfeksiyonlara göreceli iyi direnç gösterir,
bakteriyemi olduğunda bile kaslarda abse oluşumu çok
enderdir. Bağışıklık sistemi etkilenmiş kişilerde piyomi-
yozit olabilir. Parazitlerle de kaslar fokal veya sistemik
olarak etkilenebilir. Trişinoz gibi bazı prazitlerin kasa
özel eğilimi vardır.
2
Otoimmun inflamatuvar miyopatiler
Tüm idiopatik inflamatuar miyopatilerin %20 kadarı ço-
cuklukta başlar, toplumda yıllık sıklığı milyonda 2,5-5
olgu kadardır.
3
İdiopatik inflamatuar miyopatiler (IIM)
arasında çocuk yaşlarda en sık görüleni dermatomiyo-
zittir. Çocukluk çağı dermatomiyoziti “juvenil derma-
tomiyozit (JDM)” olarak adlandırılır. Deri bulgularının
eşlik etmediği benzer klinik tablo “juvenil polimiyozit
(JPM)” 18 yaş altı çocuklarda daha ender görülmektedir.
Çocuklarda görülen idiopatik inflamatuvar myopatilerin
%85 kadarını juvenil dermatomiyozit ve %2-8 kadarını
juvenil polimiyozit oluşturur. İnklüzyon cisimcikli mi-
yopati, fokal miyozit, orbital miyozit, kanserle ilişkili mi-
yozit, granülomatöz miyozit, makrofajik miyofasiitis ve
eozinofilik miyozitis gibi diğer inflamatuar miyopatiler
çocuk yaşlarda son derece enderdir.
4
Bu yazıda sadece
JDM ve JPM gözden geçirilecektir.
Klinik
Hastalık başlama yaşı JDM’te genellikle 7 yaş civarında,
olguların %25’inde 4 yaştan öncedir. Kızlarda hastalık
2-5 kat fazla görülür. JPM genellikle ergenlik sonrası
başlar, yine kızlarda daha sık görülür.
4
Çocuklarda
İnflamatuvar Miyopatiler
Hatice KARASOY
Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, İzmir
Tablo 1: İnflamatuvar miyopatilerin sınıflaması
1. Enfeksiyöz miyopatiler
a. Viral (Koksaki B, influenza A ve B, HIV)
b. Bakteriyel (Streptokok, stafilokok, klostridya,
tbc, lyme)
c. Fungal (Kandidiyazis, koksidiyomikozis)
d. Protozoal (Toksoplazmozis, sarkosistozis)
e. Helmintik (Trişinozis, sistiserkozis)
2. İdiopatik (otoimmun) miyopatiler
a. Jeneralize formlar
i. Dermatomiyozitis
ii. Polimiyozitis
iii. İnklüzyon cisimcikli miyozit
iv. Nekrotizan miyopati
v. Overlap sendromlar
vi. Eozinofilik miyozitis
vii. Granülomatöz miyozitis
b. Fokal formlar
i. Lokalize nodüler miyozit
ii. Makrofajik miyofasiitis
iii. Orbital miyozit
iv. Monomelik miyozit
Klinik Gelişim
Juvenil dermatomiyozit ve polimiyozitte kas güçsüzlüğü
genellikle haftalar veya aylar içinde yavaş gelişir, ender
olarak günler içinde akut başlangıç olabilir. Bazen başlan-
gıçta kırıklık, iştahsızlık, ateş, yorgunluk, kilo kaybı gibi
genel öncül belirtiler ortaya çıkar ve viral hastalık olarak
yorumlanabilir. Çocuklarda kas ağrıları ve irritabilite
sıklıkla hastalık belirtilerine eşlik eder. Kas güçsüzlüğü
çoğunlukla simetrik, proksimal kaslarda daha belirgin ol-
mak üzere yaygındır. Hastalar güçsüzlük nedeniyle mer-
diven çıkma, yerden kalkma, saçını tarama gibi günlük
işlevlerde zorlanır, koşamama ve sık düşmeler görülür.
Gowers belirtisi saptanır. Ayak bileğinde gelişen erken
kontraktür ile parmak ucunda yürüme olabilir. Yüz ve
göz kasları genellikle korunur, ağır olgularda bulber ve
solunum kasları etkilenir, solunum sıkıntısı ile birlikte
konuşma, çiğneme ve yutma güçlüğü olabilir.
5,6
JDM’te deri belirtileri çoğu olguda kas güçsüzlüğünden
önce ortaya çıkar; bazen eşzamanlı, ender olarak da güç-
süzlükten aylar sonra görülebilir. Deri bulgularının bir
kısmı JDM’e özgüdür, diğerleri SLE gibi başka bağ doku-
su hastalıklarında da görülebilir, JPM’e deri bulgusu eşlik
etmez. Klasik JDM’te deri bulguları oldukça tipiktir, üst
göz kapağında heliotrop raş (resim 1) ve eklemlerin dış
yüzeylerinde Gottron papülleri (resim 2) patognomonik
kabul edilir. Yüzde, el ve ayaklarda, boyun ve ensede
güneş gören yerlerde eritemli raş, yüzde malar eritem,
periorbital ödem, hem güneş gören hem de görmeyen
vücut bölgelerinde yaygın eritem (eritrodermi) görülebi-
lir. Livedo retikülaris, ülserasyon, periungal bölgede ve
dişetinde eritem, mikroanjiopati ve telenjiektazi şeklinde
vaskülopatik değişiklikler; avuç içi ve parmakların dış
yüzeyinde çatlak, kabuklanma ve hiperpigmentasyonla
giden hiperkeratotik lezyonlar (tamirci eli); yaygın veya
fokal alopesi, hipertrikoz (resim 3), deri altı kalsifikas-
yonları, parsiyel veya jeneralize lipodistrofi, akantozis
nigrikans ve deri atrofisi JDM’te görülebilen çok çeşitli
deri bulguları arasındadır.
5-7
Uluslararası miyozit belir-
leme ve klinik çalışmalar grubu tarafından hazırlanan
resimli atlasta dermatomiyozitte erken ve geç evrede
görülebilen çok çeşitli deri bulguları izlenebilir.
8
Deri değişikliklerine 2 yıl boyunca kas tutuluşunun ek-
lenmediği, hem klinik hem serolojik, elektrofizyolojik
Şekil 1: JDM tanılı 11 yaşında bir kız olguda üst göz
kapağında heliotrop raş
Şekil 3: JDM tanılı 12 yaşında bir kız olgunun ellerinin
üzerinde Gottron papülleri
Şekil 2: JDM tanılı 11 yaşında bir kız olguda dizler
üzerinde pullanan lezyonlar ve lezyon üzerinde
hipertrikoz (sol bacakta daha belirgin)
Tablo 2: Juvenil dermatomiyozitte görülen kas
dışı özellikler
Sistem
Klinik özellikler
Sıklık (%)
Genel
Ateş
16-25
Adenopati
20
Raynaud fenomeni
9-14
Eklemler
Artralji / miyalji
25-73
Artrit
23-58
Kontraktürler
26-27
Deri
Gottron papülleri
57-100
Heliotrop raş
42-73
Tırnak dibi kapiller
değişiklikleri
91
Malar / fasiyal raş
42-73
Ağızda ülserler
35
Deride ülserler
23-30
Ekstremitede ödem
11-32
Kalsinozis
6-30
Lipodistrofi
10-14
Gastrointestinal
Disfaji / disfoni
18-44
GİS belirtileri
22-37
Pulmoner
Dispne
7-43
Klinik Gelişim
ve görüntüleme ile kasların normal olduğu belirlenen
olgular küçük bir grup oluşturur, “amiyopatik derma-
tomiyozit” veya “dermatomiyozitis sine miyozitis” olarak
adlandırılır. Hastalık spektrumunda çok ender olarak
deri bulgusu olmayan “dermatomiyozitis sine dermatitis”
şeklinde adlandırılan olgular bildirilmiştir.
5,7
Çocukluk çağı IIM’lerde de kas dışı organ tutuluşları
eklenebilir. İnterstisyel akciğer hastalığı, miyokardit, pe-
rikardit veya iletim defektleri şeklinde kardiyak tutulum
çocuklarda tanımlanmıştır. Gastrointestinal vaskülopati
ender görülür ancak ülserasyon, kanama ve perforasyon
gibi ciddi sonuçlar doğurabilir. Artrit JDM olgularının
%30-40 kadarında bildirilmiştir. Malinite ile birliktelik
erişkin formdan farklı olarak JDM ve JPM’te çok ender
görülür. JDM’te rastlanan kas dışı tutuluş belirtileri ve
sıklıkları Tablo 2’de özetlenmiştir.
9
Laboratuvar bulguları
Kas enzimleri serum düzeyleri çoğu hastada yükselir.
Serum CK, JDM ve JPM’de normalin 5-30 katı kadar
yüksek bulunabilir. JDM’te CK bazen normal olabilir.
LDH, SGOT, SGPT, aldolaz gibi diğer kas enzim düzey-
leri de yükselebilir. Sedimentasyon genellikle normaldir,
bazen hafif yüksek bulunabilir. EMG’de JDM ve JPM’de
myopatik değişiklikler görülür, fibrilasyon potansiyelleri
eşlik edebilir. Çocukların %20 kadarında EMG normal
bulunabilir. MRG, BT, USG gibi görüntüleme yöntemleri
ile kas ödemi, inflamasyon olan bölgeler belirlenebilir ve
kasların tutuluş paterni hakkında bilgi edinilir.
4-6,10,11
JDM ve JPM olgularının %40 kadarında serumda mi-
yozite özgü antikor (MSA) veya myozite eşlikçi antikor
(MAA)’lardan biri saptanır.
3,12
Bu antikorların hastalık
patojenezinde rolü yoktur, bir kısmı bazı klinik alt grup-
larla birlikte bulunur; bu nedenle bazı klinik özellikleri
öngörme, tedavi yanıtı ve prognozu tahminde yardımcı
olabilirler. MSA’lardan Anti-Jo-1 antikoru sıklıkla in-
terstisyel akciğer hastalığı, Raynaud fenomeni ve artritle
birlikte saptanır. Klinikte orta şiddette veya ağır hastalık
görülebilir, tedaviye yanıt orta derecededir. Çocuklarda
ender görülür. Anti-SRP antikorları ile birlikte genellikle
ağır bir klinik tablo, şiddetli güçsüzlük, miyalji, miyo-
kardit saptanır. Prognozu kötü, tedaviye dirençli olan bu
alt grup çocuklarda çok enderdir. Anti-Mi-2 antikorları
olan hastalarda hafif veya orta şiddette güçsüzlük, belir-
gin raş ile klasik deri belirtileri saptanır. Tedaviye yanıt
ve prognoz çok iyidir, çocukların %5 kadarında görülür.
PM ve DM’de miyozite eşlikçi otoantikorlar daha çok
overlap sendromlarında saptanır.
3,4,7,12,13
JDM ve JPM de
saptanan antikorlar ve ilişkili bazı klinik özellikler Tablo
3’te gösterilmiştir.
Kesin tanı için çoğu hastada kas biyopsisi gerekir. Patolo-
jik olay genellikle multifokaldir, histopatolojik bulguların
sıklığı ve şiddeti değişkenlik gösterir. Kas liflerinde çap-
şekil farkı, degenerasyon ve regenerasyon, santral çekir-
dek, güve yeniği görünümü gibi nonspesifik değişiklikler
hem JDM ve JPM’de görülür, diğer patolojik özellikler iki
hastalıkta farklıdır. JDM’te özellikle perimizyal bölgeye
yakın kas liflerinin etkilenmesiyle oluşan perifasiküler
atrofi (resim 4) saptanır, patognomonik bulgu kabul edi-
lir. İntramusküler kapiller sayısında azalma ve intimada
kalınlaşma gibi damar değişiklikleri, mikroifarktlar, pe-
rimizyal bölgede hakim olan perivasküler mononükleer
inflamasyon odakları (resim 5) görülür. Bu odaklarda
CD4+ T hücreleri, B hücreleri, makrofajlar ve perimizyal
bölgede plasmasitoid dendritik hücreler (PDC) saptanır.
İmmunohistokimyasal incelemelerle membranolitik atak
kompleks (MAC), komplemanın geç komponentleri ve
immun komplekslerin damarlarda biriktiği gösterilebi-
lir. MHC I ile perifasiküler bölgelerde kas membranında
boyanma saptanır. Elektron mikroskopik incelemelerde
intramusküler endotelyal hücrelerde tipik tubuloreti-
küler inklüzyonlar gözlenmiştir. JPM’te ise endomizyal
bölgede, sağlam kas lifleri etrafında primer inflamasyon
tipiktir. İnflamasyon bölgelerinde makrofajlar, CD8+
sitotoksik T hücreleri, B hücreleri, dendritik hücreler ve
plazma hücreleri saptanır. İnflamasyonun görülmediği
bölgelerde kas membranında yaygın MHC I pozitifliği
Tablo 3: JDM ve JPM’de miyozite özgü ve miyozite eşlikçi antikor birlikteliği
Antikor
Birlikte görülen başlıca klinik özellikler
Miyozite özgü antikorlar (MSA)
Antisentetaz (Anti-Jo-1)
İnterstisyel akciğer hastalığı, artrit ve Raynaud fenomeni ile birlikte orta-
şiddetli hastalık, tedaviye yanıt orta derecededir, çocuklarda miyozitlerin
%5-10 kadarını oluşturur
Anti-SRP
Ağır güçsüzlük, miyalji, miyokardit ile klinik tablo ağır, prognoz kötüdür,
çocuklarda çok enderdir (%1)
Anti-Mi-2
Hafif-orta güçsüzlük ve belirgin raş ile klasik DM bulguları, tedaviye yanıt
ve prognoz iyidir, çocuların %5-10 kadarında görülür
Miyozite eşlikçi antikorlar (MAA)
Anti-p155
Şiddetli deri bulguları, lipodistrofi ile birliktedir, çocukların % 23-30
kadarında bulunur
Anti-p140
Kalsinozis ve kontraktürle birliktedir, çocuklarda %23 kadar saptanır
Anti-PM-Scl
Skleroderma ile birlikte overlap sendromda bulunur
Anti-Ku, Anti-Ro, Anti-La, Anti-URNP
Overlap sendromlarda saptanırlar.
Klinik Gelişim
dikkat çeker.
5,6,14
MHC I pozitifliği yapılan çalışmalarda
%95-98 oranında özgün bulunmuştur.
15
Tanı
İnflamatuvar miyopatilerde uygun tedavi yönetiminin
seçilebilmesi için kesin tanı çok önemlidir. Tanı kriteri
olarak Bohan ve Peter tarafından 1975’te önerilen klinik
ve laboratuar bulguları içeren kriterler uzun yıllar kul-
lanılmış ancak zaman içinde bu kriterlerin özgünlüğü-
nün düşük olduğu, pek çok hastanın tanısında yetersiz
kaldığı veya yanlış tanı almasına yol açtığı belirlenmiştir.
2003 yılında düzenlenen bir çalıştayda erişkin idiyopa-
tik inflamatuvar miyopatilerde yapılacak uluslar arası
kontrollü çalışmalarda kullanılmak üzere tanı kriterleri
geliştirilmiştir.
16
Çocuklardaki IIM’ler için de benzer tanı
kriterlerinin geliştirilmesine gereksinim vardır.
Klasik JDM’te deri bulguları oldukça tipiktir, güçsüzlükle
birlikte olduğunda kolay tanınabilir. Tanının laboratuar
yöntemleri ile doğrulanması önerilir. Serum CK yüksek-
liği, EMG veya MRG, miyozite özgü antikorlar yardımcı
olabilir; tanıda altın standart kas biyopsisidir. Bazı ya-
zarlar kas biyopsi incelemesini gereksiz görür ancak az
da olsa tedaviye yetersiz veya olumsuz yanıt alındığında
tanının yeniden özden geçirilmesi gerekir ve başlangıç-
ta biyopsi yapmadıklarına pişman olabilirler.
17
Sadece
deri bulguları olduğunda psöriazis, ekzema ve alerji gibi
benzer deri değişiklikleri görülen diğer nedenlerin dış-
lanması gerekir. JPM’de klinik bulgular özgün değildir,
ayırıcı tanı listesi çok uzun olup kalıtsal ve edinsel bir-
çok kas hastalığının dışlanması çok önemlidir. Serumda
CK yüksekliği ve miyopatik EMG bulguları birçok kas
hastalığında saptandığından kesin tanı için mutlaka kas
biyopsisi gerekir. Kas biyopsi örneğinden tanıya yönelik
maksimal bilgi edinilebilmesi için ayrıntılı histolojik,
histokimyasal ve immunohistokimyasal incelemeler
yapılmalıdır. Toksik miyopatiler, fasyoskapulohumeral
distrofi, distrofinopati, disferlinopati, kaveolinopati, kal-
painopati, merozinopati gibi musküler distrofiler başta
olmak üzere pek çok edinsel ve kalıtsal kas hastalığında
kasta inflamasyon görülebileceğinden yanlışlıkla idiopa-
tik inflamatuvar miyopati tanısı konabilir.
18
Bu nedenle
kasın patolojik incelemesinden elde edilen veriler mut-
laka klinik ve diğer laboratuvar inceleme bulguları ile
birlikte yorumlanmalı, immunohistokimyasal inceleme
ile tanınabilen kalıtsal kas hastalıkları bu incelemelerle
dışlanmalıdır. Klinik olarak immunosupressif tedaviye
yanıtın idiopatik inflamatuvar miyopati lehine yorum-
lanması da sakıncalıdır. İmmunosupressif tedavinin
çocuklarda görülen bazı kas distrofilerinde semptomatik
yarar sağladığı iyi bilinmektedir.
19
Gereğinde genetik in-
celeme yapılır, böylece doğru tanı konabilir.
Etyopatogenez
IIM’lerde etiyoloji tam olarak aydınlatılamamış, çevre-
sel faktörlerin rolü belirlenememiştir. Virus ve benzeri
enfeksiyöz ajanlarla ilgili kanıt araştırmaları olumsuz
sonuçlanmıştır. Histopatolojik ve immunopatolojik in-
direkt bulgular otoimmun patojenezi, diğer otoimmun
hastalıklar ile birliktelik genetik duyarlılığı destekle-
mektedir. Otoimmuniteyi tetikleyen faktör, otoantijen,
patojenik otoantikorlar henüz belirlenememiştir. Antijen
ile immunizasyon veya serum ile pasif transfer şeklinde
deneysel hayvan modeli oluşturulamamıştır. İmmun sis-
tem işlev bozukluğu olan genetik olarak duyarlı bireyde
çevresel tetikleyicilere spesifik doku yanıtı olduğu öne
sürülmektedir. Genetik yatkınlık kompleks poligenik
bozukluk olup otoimmun fenotip oluşmasında birçok
gen bozukluğu birlikte rol alabilir. Erişkinlerdekine ben-
zer şekilde genetik yatkınlık ve bazı HLA gruplarının bir-
likteliği öne sürülmektedir. Beyaz tenli JDM olgularında
HLA B8, DRB1*0301, DQA1*0501 ve DQA1*0301
birlikteliğine daha sık rastlanmaktadır.
3,4,12,20
Araştırmalarda JDM ve JPM patogenezinde farklı meka-
nizmaların rol aldığı gösterilmiştir. JDM’te deri ve kas
kapillerlerini öncelikli tutan, damar endoteline yönelik,
kompleman ve immun kompleks aracılı humoral im-
munite bozukluğu ön plandadır. Kapiller endotelinde
komplemanın geç komponentlerinin biriktiği, perimiz-
yal ve perivasküler alanda hakim hücrelerin B hücreleri,
CD4+ T hücreleri ve plasmasitoid dendritik hücreler ol-
duğu gösterilmiştir. Kas ve derideki değişiklikler başlıca
mikrovasküler hasar ile oluşmaktadır. T hücre bağımlı,
B hücre aracılı lokal humoral immun mekanizmalar ile
kapillerlerin nekroz ve trombozu, mikroanjiopati, iske-
mik kas lifi hasarı olduğu öne sürülmüştür. Son yıllarda
gelişen “GeneChip microarray” yöntemiyle gen ekspres-
Şekil 5: JDM tanılı 3,5 yaşında bir erkek olguda deltoid
kas biyopsisinde perimizyal bölgede mononükleer
inflamasyon alanı
Şekil 4: DM tanılı bir hastada deltoid kas biyopsisinde
perifasiküler atrofi ve endomizyal bölgede perivasküler
mononükler hücre inflamasyonu
Klinik Gelişim
yonları incelendiğinde inflamatuar miyopatilerde özgün
bulgular saptanmıştır. JDM olgularının hepsinde tip 1
INF’larla indüklenen genlerde artış (INF alfa/beta, MxA
proteinlerinde artış), proinflamatuar sitokin ve kemo-
kinlerde artış bulunmuştur. Yakın zamanda fark edilen
kas ve deride saptanan plasmasitoid dendritik hücrelerin
doğal INF üreticileri olarak işlev görmekte olup ayrıca
antijen sunucu hücre rolü, T hücre regülatörü ve B hüc-
relerine stimülatör etki yaptıkları belirlenmiştir.
3,4,12,20
JPM’te ise doğrudan kas lifine yönelik hücresel immuni-
te bozukluğu öncelik taşır, başlıca endomizyal bölgede
hakim hücreler B hücreleri, CD 8+ T hücreleri, dentritik
hücreler, makrofaj ve plazma hücreleridir. MHC-I sınırlı,
sitotoksik T-hücre aracılı, kas lifindeki bir antijene yöne-
lik sitotoksisite olduğu kabul edilmektedir. Hedef antijen
henüz belirlenememiş olup kas lifi sarkolemmal veya si-
toplazmik proteinlerinden biri olduğu düşünülmektedir.
Sitotoksik T hücrelerinin sağlıklı kas liflerine invazyonu,
perforin-granzim granülleri aracılığı ile hücre nekrozu
sonucu kas hasarı oluşmaktadır. Microarray yöntemiyle
JPM’te en çok immunoglobulin gen kopyaları saptanmış,
kas örnekleri yeniden incelendiğinde kas içinde lokal
olarak normalde immatür olan B hücrelerinin hastalarda
olgunlaşarak plazma hücrelerine dönüştüğü belirlenmiş-
tir. Kasta saptanan myeloid dendritik hücrelerin antijen
sunucu hücre gibi davrandığı ve duyarlı T hücreleri ile
birlikte immunolojik sinaps oluşturduğu sanılmakta-
dır.
3,4,12,20
İnflamatuvar miyopatilerde patojenik olayların sırası iyi
incelenmemiştir. İmmunopatolojik süreçte önce hangi
olayın başladığı, hangi sıra ile devam edip nasıl kalıcı
hale geldiği bilinmemektedir. Patogenezin daha iyi an-
laşılması tedavi seçeneklerinin gelişmesine de yardımcı
olacaktır.
3
Tedavi
JDM ve JPM ampirik olarak immunosupressif ve immu-
nomodulatör yöntemlerle tedavi edilirler. Randomize
kontrollu çalışma yoktur, tedavi konusundaki bilgiler
gözlemsel, geriye dönük değerlendirme ve klinik dene-
yimle elde edilmiştir. Kortikosteroidler 1970’lerden beri
JDM ve JPM tedavisinde ilk seçenek olarak kullanılmak-
tadır. Açık-retrospektif çalışmalarda kortikosteroid en
az %70-80 yararlı bulunmuştur. Hafif hastalıkta sadece
kortikosteroid yetebilir, prednizolon 1mg/kg/g başlanır.
Yeterli klinik iyilik elde edilince gün aşırı tedaviye geçi-
lir. Yavaşça doz azaltılarak izlenir, genellikle 2 yıl idame
tedaviye devam edilir. Şiddetli hastalık ve sistemik tutu-
lum varsa, daha yüksek dozlarda agresif tedavi önerilir.
21
IV pulse metilprednizolon 30 mg/kg 3 gün veya IVIG 2
g/kg/total doz 2 veya 5 günde verilebilir. Ardından oral
prednizolon 1-2 mg/kg/g dozda tek başına veya klinik
tutulum ağırsa metotreksat gibi diğer immunosupressif
ilaçlarla kombine edilerek devam edilir. Kronik hastalık-
ta immunosupressif ilaçlarla en az 2 yıl idame tedavisi
relapsları önlemede etkili bulunmuştur. Kortikosteroid
yan etkilerinden korunmak için gerekli önlemler uygu-
lanır. Diğer immunosupressif ilaçların kullanımı ile total
kortikosteroid dozunu en az yarıya indirmek mümkün
olmaktadır. Dirençli olgularda azatioprin, siklosporin,
siklofosfomid, mikofenolat mofetil gibi diğer immuno-
supressif ilaçlar etkili olabilmektedir. Diğer genel teda-
vi seçenekleri arasında fizik tedavi ve rehabilitasyon,
güneşten korunma, Ca ve D vitamini eklenmesi, mide
koruyucuları, deri tutulumu için topikal tedaviler sayıla-
bilir. Gücü koruma, eklem açıklığının devamı, kontrak-
tür ve kas kısalmalarını önlemede uygun egzersizler çok
yararlıdır. Yutma güçlüğü, konuşma bozukluğu olanlara
da egzersizler yardımcı olur.
4,9,12
Tedavide başlıca amaç klinik iyileşmenin sağlanması
ve devamıdır. Bu amaçla hastalar düzenli aralıklarla
kas gücü, günlük işlevler, deri değişiklikleri, serumda
kas enzim düzeyleri ve diğer organ tutuluş bulguları
açısından kontrol edilir. Serum enzim düzeyleri hasta-
ların %20 kadarında başlangıçta normal olabilir veya
kortikosteroid tedavi ile (hastalık hala aktif dönemde
iken) hızla normal düzeylere inebilir. Bu yüzden CK dü-
zelmesine göre tedavi azaltılması yetersiz tedavi şeklinde
hatayla sonuçlanabilir. Tedavinin yönetiminde hastalık
aktivitesi ve hastalıkla oluşan hasarın değerlendirilmesi
önemlidir. Hastalık aktivitesi inflamatuvar olayla direkt
ilişkili, inflamasyon kontrol edildiğinde tamamen ge-
riye dönebilecek özellikleri tanımlar. Hastalıkla oluşan
hasar ise önceki hastalık aktivitesine bağlı sekel bulgu
ve komplikasyonları, geri dönüşü mümkün olmayan
atrofik ve distrofik değişiklikleri içerir. Bu iki durumun
ayrımı çok önemlidir; aktif hastalık belirtilerinin immu-
nosupressif veya immunomodulatuvar ilaçlarla tedavisi
gerekir, sekel bulgu ve komplikasyonlar ise bu ilaçlarla
tedavi edilemez.
Erken tanı, uygun doz ve sürede immunosupressif veya
immunomodulatör tedavi ile IIM lerde prognoz genel-
likle çok iyidir.
4
Geç tanı ve yetersiz tedavi ciddi komp-
likasyonlara neden olabilir. JDM ve JPM’de uygun tedavi
ile olguların %80 kadarında belirgin düzelme izlenir, an-
cak %60 kadarında kronik hastalık nedeniyle uzun süre
immunosupressif ilaç kullanımı gerekir, ağır olgularda
sekel bulgular kalabilir. JDM olgularının %37 kadarında
monofazik, %3 kadarında polifazik hastalık belirlen-
miştir.
22
İmmunosupressif tedavi öncesinde mortalite
%30 civarında iken sonrasında %2-3’e kadar inmiştir.
Tanının 1.5 yıl kadar gecikmesi yüzünden tedavinin
geç başlanması prognozu olumsuz etkilemektedir. Ço-
cuklarda IIM’lerin erken fark edilmesi ve erken tedavisi
prognozun iyileşmesi açısından çok önemlidir.
4
Kaynaklar
Mastaglia FL. Inflammatory muscle diseases. Neurology India
2008; 56: 263-270.
Chimelli L. Infective myopathies. In: Mastaglia FL, Hilton-Jones
D, eds. Handbook of Clinical Neurology: Myopathies. Amster-
dam: Elsevier; 2007: 303-319.
Rider LG. The heterogeneity of juvenile myositis. Autoimmun
Rev 2007; 6: 241-247.
Feldman BM, Rider LG, Reed AM, Pachman LM. Juvenile der-
matomyositis and other idiopatic inflammatory myopathies of
childhood. Lancet 2008; 371: 2201-2212.
1.
2.
3.
4.
Klinik Gelişim
0
Dalakas MC. Autoimmune inflammatory myopathies. In: Mas-
taglia FL, Hilton-Jones D, eds. Handbook of Clinical Neurology:
Myopathies. Amsterdam: Elsevier; 2007: 273-301.
Engel AG, Hohlfeld R. Inflammatory myopathies. The polym-
yositis and dermatomyositis syndromes. In: Engel AG, Franzini-
Armstrong C, eds. Myology. 3rd ed. New York: McGraw-Hill;
2004: 1321-1366.
Dugan ME, Huber MA, Miller FA, Rider LG. Review of the
classification and assessment of the cutaneous manifestations of
the idiopathic inflammatory myopathies. Dermatology Online
Journal 2009; 15: 2.
Dugan ME, Huber MA, Miller FA, Rider LG. Photoessay of the
cutaneous manifestations of the idiopathic inflammatory myopat-
hies. Dermatology Online Journal 2009 ;15 :1.
Lowry CA, Pilkington CA. Juvenile dermatomyositis: Extramuscu-
lar manifestations and their management. Curr Opin Rheumatol
2009; 21: 575-580.
Amato AA, Barohn RJ. Evaluation and treatment of inflammatory
myopathies. J Neurol Neurosurg Psychiathry 2009; 80: 1060-
1068.
Walker UA. Imaging tools for the clinical assessment of idiopathic
inlammatory myositis. Curr Opin Rheumatol 2008; 20: 656-
661.
Wedderburn LR, Rider LG. Juvenile dermatomyositis: new de-
velopments in pathogenesis, assesment and treatment. Best Pract
Res Clin Rheumatol 2009; 23: 665-678.
Gunawardena H, Betteridge ZE, McHugh NJ. Myositis-spesific
autoantibodies: their clinical and pathogenic significance in
disease expression. Rheumatology 2009; 48: 607-612.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
Hewer E, Goebel H. Myopathology of non-infectious inflamma-
tory myopathies – The current status. Pathol Res Pract 2008; 204:
609-623.
Van der Pas J, Hengstman GJD, ter Laak HJ et al. Diagnostic value
of MHC class I staining in idiopathic inflammatory myopathies. J
Neurol Neurosurg Psychiatry 2004; 75: 136-139.
Hoogendik JE, Amato AA, Lecky B et al. 119th ENMC interna-
tional workshop: Trial design in adult idiopathic inflammatory
myopathies, with the exception of inclusion body myositis, 10-12
October, 2003, Naarden, Netherlands. Neuromusc Disord 2004;
14: 337-345.
Hilton-Jones D. Diagnosis and treatment of inflammatory muscle
diseases. J Neurol Neurosurg Psychiathry 2003; 74(Suppl II):
ii25-ii31.
Nirmalananthan N, Holton JL, Hanna MG. Is it really myositis? A
consideration of the differantial diagnosis. Curr Opin Rheumatol
2004; 16: 684-691.
Serdaroğlu-Oflazer P, Gündeşli H, Zorludemir S et al. Eosinop-
hilic myositis in calpainopathy: Could immunosupression of the
eosinophilic myositis alter the early natural course of the dystrop-
hic disease? Neuromusc Disord 2009; 19: 261-263.
Greenberg SA. Inflammatory myopathies: disease mechanisms.
Curr Opin Neurol 2009; 22: 516-523.
Kim S, El-Hallak M, Dedeoglu F et al. Complete and sustained
remission of juvenile dermatomyositis resulting from aggressive
treatment. Arthritis Rheum 2009; 60: 1825-1830.
Stringer E, Singh-Greval D, Feldman BM. Predicting the course
of juvenile dermatomyositis. Arthritis Rheumatism 2008; 58:
3585-3592.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
Dostları ilə paylaş: |