Conference Paper · March 023 citations reads 163 authors



Yüklə 7,53 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə34/357
tarix07.01.2024
ölçüsü7,53 Kb.
#211063
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   357
Eskisehir-25.03.23

Sudan ALTUN 
Arş. Gör. Dr. 
Kafkas Üniversitesi, Kars, Türkiye 
Orcid id: 0000-0003-0227-4219 
Abstract. 
It will never be easy for people to be exiled to leave their homeland. People who leave their 
homeland leave with a handful of land. They say goodbye by hugging their trees and talking to their homes. 
Because there is one truth they know for sure, that they will never be able to return to their homeland, that is, 
to their own land. The expulsion of indigenous people from their lands is an act of unspeakable cruelty and 
inhumanity. No one takes responsibility for the lives of people who have been exiled or persecuted. Nobody 
cares about the fate of those little people who are neglected for the sake of grand political-strategic plans. 
Based on the books 
“Kehribar Kadınlar”
and 
“Saçları Deli Çoruh”
by Kevser Ruhi, one of the authors who 


The XXXVI International Scientific Symposium "Multidisciplinary Studies of the Turkish World" 
The 25
th
 of March 2023 ISBN: 978-605-72481-0-7 Eskishehir / Türkiye 
 
---28--- 
best described such a tragedy, the history of the Georgians, which is hidden from view, will be examined. 
Migration is difficult. However, it is more difficult for human beings to not forget this pain. 
Keywords:
Literature, history, immigration, Kevser Ruhi, 
Kehribar Kadınlar, Saçları Deli Çoruh.
Kevser Ruhi, yazarlığıyla Türk ve Gürcü edebiyatlarına değeri ölçülemez bir hizmette bulunan önemli 
yazar, şari ve çevirmen bir kadın aynı zamanda muhacirdir.
Ünlü yazar, tercüman, dilbilimci, Türkiye’deki Gürcü muhacirlerin torunudur (Gürcistan’da Ketevan 
Khantadze olarak bilinir). Kevser Ruhi, edebi faaliyetleriyle birlikte Gürcü kültürünün tanınması için birçok 
alanda çalışmaktadır. Ankara’da açılan kültür merkezinde Gürcüce öğretmiş, Gürcüce öğretim programı 
üzerinde çalışmış, büyük çaba ve kararlılığıyla öyküler yazmış, Türk Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde kabul 
edilen Yaşayan Diller ve Lehçeler içerisinde yer alan Gürcüce için kaynak hazırlanmasında rol almış bir 
kişidir. Daha sonra Ruhi ve aynı fikirlerle ve ortak paydaşlarıyla büyük çaba harcayarak, Türk ortaokullarında 
Gürcüce öğretimine gerekli izinler alınrak öğretim programına katkı sunmuştur. Ketevan, Türkiye’de çok 
sayıda edebiyat ödülü sahibi ünlü bir nesir yazarıdır. 
“Türkiye benim vatanım, anavatanım da Gürcistan’dır. Yazar, Gürcü dili benim dilim, tarihi dilimdir”
– sözleriyle ifade etmektedir. 
Kevser Ruhi, Marmara Denizi yakınlarında Balıkesir ili Gönen ilçesinde doğdu. Bu yer ki, 
anavatanlarından vatan hasreti, sınırsız kederi ve sevgi dolu kalplerini beraberinde getirdikleri yer olması 
hasebiyle, uzun zaman önce Rus-Türk savaşı sırasında kaderin bir cilvesi ile Gürcüler oraya göç etmek zorunda 
kalanların ilk yerleşim yeri konumundadır.
Yazar, yaratıcılığıyla hiç ayrılmadığı tarihi vatanını hasretle anarken diğer taraftan da Türkiye’de 
doğduğunun altını çizmektedir. Anadolu topraklarını anlatırken Gürcülüğünden bahsetmese Kafkas dağlarını 
inciteceğinden çekinmektedir adeta. Böylesi ince bir düşünce ancak derin, poetik bir ruha sahip olan bir 
şahsiyetin aklına gelebilir. 
Kevser Ruhi birçok kitabın yazarıdır, bu çalışmamızda onlardan ikisine Naci Girginsoy Ödülü’nü 
kazanmış 
“Kehribar Kadınlar”
ve Orhan Kemal Ödülü’nü kazanmış 
“Saçları Deli Çoruh”
adlı eserleri 
üzerinden tarihin gözlerde nasıl saklandığına şahitlik edeceğiz.
Kevser Ruhi’nin eserlerinin ana teması insandır. Günlük kaygıları, sorumlulukları, özenleri olan bir 
insan. Bir kadın: bir çiçek kadar nazik, zayıf ama aynı zamanda cesur, iradeli, güçlü ve sabırlı, yaşlı gözlerin 
arkasından gülümseyen, acıyı görmeyen ve aydınlık gözleri ile şefkat verendir. 
Ve yine 
“Kehribar Kadınlar”
ne anlama gelmektedir sorusunun cevabı: 
“Kadın ve kehribar, yazarın 
ilginç bir edebi-poetik bir buluşudur. Kehribar şeffaftır, altın renkli, ılıktır, aynı zamanda mücevhere 
dönüşmüş bir değerli taştır. Kadın aynı zamanda bize kehribarı hatırlatıyor, sıcacık, altın bir gülümsemeyle 
aynı zamanda yüreğinde saplanan acı ve neşenin de taşıyıcısı...”
diye yazıyor kısa öykü derlemesinin Gürcü 
çevirmeni Makvala Kharebava (Ruhi, 2016: 3). 
İşte, hayatın zorluklarına rağmen umudunu kaybetmeyen, yılmayan, ruhun sıcaklığını ve ışığını 
koruyan, vatanında zorla söndürülen ocak ateşini kalbinde taşıyan Kevser Ruhi’nin romanlarının kahramanları 
bu şekildedir. Kalplerinde taşıdıkları o ocak ateşini, yeni evlerinde büyük bir şenlik ateşine dönüştürmüşlerdir. 
Sevdiğin bir eşyayı kaybetmeye alışmak zordur ama vatanını kaybetmek bin kat daha zordur, hele kendi 
isteğinle kaybetmediysen... 
Gürcülere kimse acımadı, kendi topraklarından kovuldular, 
“kadınlar, kehribar hayatını yaşamış 
kadınlar, safir yürekleri, inci gülüşlü kadınlar... Hatuna, Dilamze, Gulnara, Setenai, Asya... dört sıraya dizilip 
örgüleri omuzlarından sarkan, badem gözlü, karaca gibi esnek kızlar gitmişlerdir... Kaderleri, büyük bir 
hüzünle bilinmez limanlara götürülen Batum’daki gemilere yükleniyordu.”
(Ruhi, 2016: 8-9). Acıları 
herkesinkinden farklıydı, kendilerinin de söylediği gibi: “
tüm hayatlarını bir rüyada geçirdiler... Parıltıda 
yavaş yavaş sararan ve kehribar gibi taşlaşan kadınlardı onlar
” (Ruhi, 2016: 12). 
Sürgün edilmiş Gürcüler vatanlarından, yurtlarından, babalarının, dedelerinin mezarlarından kolay 
vazgeçemiyorlardı. 
“Bir ebeveyne veda eder gibi toprağı, evlerinin duvarlarını öpmüş, ağaçları okşamış ve 
böylece vatana veda etmişlerdi, çünkü hayatlarının sonuna kadar gideceklerini ve bir daha geri 
dönmeyeceklerini kesin olarak biliyorlardı.”
(Khvedeliani & Altun, 2019: 53).
Belki yeni topraklarda daha güzel bir hayatları olur, belki de daha fazla imkana sahip olurlardı ancak 
o zamanlarda bütün bunlar kimsenin aklına gelmemiş, umurlarında bile olmamıştı. Analarının eteğinden zorla 
kopartılan annelerine yas tutmuşlardı yıllarca bu insanlar. 
Sonra ise zorlu bir alışma sürecinden geçildi çünkü yeni memleketin topraklarının kendi vatanları 
olması gerektiğinin ve bunun için belli bir bedel ödemeleri gerektiğinin farkındaydılar. Burada yaşamaya layık 
olduklarını ispatlarcasına çok çalışmaları gerekecekti ki bunun bedelini de gözyaşlarıyla, yaralarında kurumuş 
kanlarıyla, sonsuz acıyla ödeyeceklerdi… Borçlarını ödeyip acı dolu umutlarla yeni bir hayata bir şekilde uyum 



Yüklə 7,53 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   357




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin