Örnek 8: KM: “Aliye ananın kafasından Nazan geçti.
Köprüyü geçene kadar ayıya dayı demeli, sakalına göre
tarak vurmalıydı. Hani hiç te yüzüne güldüğü yok..”
(Kemal, 1980, s.250).
HM: “
ალიე
ანა
დაფიქრდა
.
ქალს
ისევ
ნაზანი
დაუდგა
თვალწინ
.
როგორ
მივუდგე
?
სანამ
ხიდზე
გახვიდოდე
დათვს
ბიძა
უნდა
დაუძახო
და
მიეფერო
. სავარცხელიც
კაცს
წვერის
მიხედვით
უნდა
შეურჩიო
...
არა
,
ასე
არ
ივარგებს
...
დისშვილისთვის
ერთხელაც
არ
გამიღიმია
და
გული
არ
გადამიშლია
” (Kemal/İbrahim Goradze & Niko Baramidze (çev.), 1990, s. 23).
Son olarak verdiğimiz bu örnekte ise KM’de verilen “Köprüyü geçene kadar ayıya dayı demeli,”
ifadesi HM’de “
სანამ
ხიდზე
გახვიდოდე
დათვს
ბიძა
უნდა
დაუძახო
და
მიეფერო
/sanam khidze
gaxvidode datvs bidza unda daudzakho da miepero” şeklinde verilerek çevrilmiştir. Ancak hedef dildeki
karşılığı ise “
დათვი
რომ
მოგერევა
ბაბაი
დაუძახეო
/datvi rom mogereva babai daudzakheo” ifadesiyle
verilmektedir. Çevirmenlerin hedef dildeki deyim karşılığını vermeden anlamsal çeviri yöntemi yolu seçerek
kültürel eşdeğerlilik çeviri stratejisi kullandığı ifade edilebilir. Ayrıca KM’ yer almayan ifadelerin HM’de
“
არა
,
ასე
არ
ივარგებს
/ara, asear ivargebs” ifadesinde olduğu gibi hedef metne eklenerek ekleme stratejisi
uygulandığı görülmektedir.
Sonuç Bu çalışmada, Orhan Kemal’in
El Kızı romanındaki kültürel unsurların çevrisine yoğunlaşılmış ve
Newmark’ın kültürel unsurların çeviri yöntem ve stratejilerinden yararlanılarak hangisinin ağırlıklı olarak
kullanıldığına ilişkin tespitte bulunulmaya çalışılmıştır. Çalışma bulguları kültürel unsurların çevirisinde
kaynak metnin kültürel ve dilsel farklılığını ve çeşitliliğini yansıtacak şekilde çeviride “kültürel eşdeğerlilik”,
“eşanlamlılık” ve işlevsel eşdeğerlik” stratejisinin ağırlıklı olarak tercih edildiğini ortaya koymuştur. Çeviri
süreci esnasında bağlamı bozmayacak şekilde sözcük eklemelerinin de yapıldığı kültürel unsur çevirilerine de
rastlanılmıştır. Böylece çevirmenlerin çeviriye farklı bir bakış açısıyla yaklaşımlarının ve çeviriyi kültürler
arası alışverişi arttırmada bir araç olarak nitelendirmelerinin bir yansıması olarak da algılanabilir.
Sonuç olarak, ele aldığımız metinlerin çevirisi bir kültürün bir başka kültüre açılmasına, birbirleriyle
karşılaştıklarında benzerlikleri ve farklılıklarını kıyasladıkları bir alışveriş ve dönüşüm yoluna girmesine
olanak sağlar. Gürcücede ve Türkçede yer alan bu kültürel öğelerini karşılaştırmalı olarak ele aldığımız bu
çalışma gösteriyor ki her toplumun kendine özgü kültürü, değerleri ve inanışı vardır. Bu maddi ve manevi
değerler vasıtasıyla söz kalıpları oluşturularak kültürün gelecek kuşaklara aktarılması ve varlığının nesiller
boyu korunmaya çalışılması her iki toplum için de ortak amacı taşımaktadır.