2.1.4.5.3. Dyy’ler Yoluyla İkincil Teknolojik Yayılma (Spillover) Ve Bu Yayılmayı
Belirleyen Etkenler Üzerine Yapılmış Uygulamalar Ve Ülke Örnekleri
DYY’ler yoluyla transfer edilen teknolojinin ev sahibi ülkedeki başarısını
belirleyen en önemli unsur, ülkenin beşeri sermaye yapısıdır. Bir ülkenin beşeri
sermaye yönünden zenginliği, öncelikle eğitilebilecek, genç, psikolojik ve fizyolojik
açıdan yeterli nüfusa sahip olmasına bağlı olurken, ülkenin eğitim ve sağlık yapısı bu
faktörü yaratacak unsur olarak dikkat çekmektedir.
Gelişmiş ülkeler için amaç, fiziki sermayeden daha önemlisi insan sermayesi ve
onun geliştirilmesi olmuştur. Çünkü sanayi ve bilgi toplumu haline gelebilmek için en
azından fiziki sermaye kadar, beşeri sermayeye de önem verilmesinin zorunlu olduğu
ortaya çıkmıştır (Taban, Kar, 2004).
Beşeri sermaye; DYY’ler yoluyla ülkeye gelen hem fiziki sermayenin hem de
soyut, teknolojik
ve
yönetim
bilgilerinin ev sahibi
ülkede kullanımının
yaygınlaştırılması (massetme kapasitesi) açısından önem taşımaktadır
19
.
19
Beşeri sermayenin ekonomik büyüme üzerinde etkili bir faktör olduğunu ancak beşeri sermayenin
verimliliğini arttırıcı faktörlerin bulunduğunu da unutmamak gerekir. Bunlar fiziki olanlar ve olmayanlar
olarak iki bölüme ayrılmaktadır. Fiziki olanlar, çalışma ortamı imkânları, ücret düzeyi, beşeri sermaye ve
110
Gregoria, Lee ve Borensztein (1998) tarafından yapılan çalışmada, DYY’lerin
ev sahibi ülke ekonomisine olan katkısında, ülkenin beşeri sermaye stokunun önemi
araştırılmıştır. Çalışmanın uygulama bölümünde, gelişmiş ülkeler tarafından, 69
GOÜ’ye yönelik olarak yapılan DYY’lerin 1970-79 ve 1980-1989 yılları arasındaki 20
yıllık panel veri seti kullanılmıştır.
Teknolojik gelişmenin, ülkelerin ekonomik büyümelerinin sağlanmasında
merkezi rol oynadığı çünkü, teknolojik ilerleme ile üretimde kullanılan makine ve
techizatın daha modernize olarak, daha az sermaye ile daha fazla çıktı elde edilmesine
olanak sağlayacağı, diğer bir ifadeyle, sermaye derinleşmesi sağlayarak, ekonomik
büyümeye katkı sağlanacağı belirtilmektedir. DYY’lerin ise, kendi teknolojilerini
geliştirmekte yetersiz kalan ülkelerin teknolojik gelişme sağlamasında önemli bir araç
olduğunu
belirterek,
DYY’ler
yoluyla
sağlıklı
bir
teknoloji
transferinin
gerçekleştirilmesinde
beşeri
sermayenin
önemini
araştırılmaya
çalışılmıştır.
Araştırmadan çıkan sonuca göre, DYY’lerin ekonomik büyüme üzerindeki etkisi
DYY’ler ile ev sahibi ülke ekonomisinin sahip olduğu beşeri sermaye stoku arasındaki
ilişkiye bağlı olduğu, eğer beşeri sermaye ve DYY’ler arasında tamamlayıcı bir ilişki
var ise, diğer bir ifadeyle, DYY’lerin getirdiği teknolojik yenilikler ev sahibi ülkelerin
yerel firmalarında kullanımına geçirilebiliyor ise, DYY’lerin ev sahibi ülkelerin
ekonomik büyümeleri üzerinde olumlu bir etki yaratacaktır. Diğer taraftan ev sahibi
ülkenin beşeri sermayesi yeni teknolojilerin kullanımını ülkelerine aktaramaması
durumunda DYY’ler ekonomik büyümeyi neğatif yönde etkileyecektir.
Araştırmada DYY’lerin önemli bir özelliğine dikkat çekilmektedir. Makine,
araç, gereç şeklinde malların ithalatı ile de ev sahibi ülkenin teknoloji transferi
sağlayabileceği ancak, DYY’ler yoluyla gelen teknolojilerin ev sahibi ülkeye bu
teknolojinin kullanımını da içeren eğitim imkânını da beraberinde getirmesinden dolayı
ülkenin beşeri sermayesinin üzerinde geliştirici etki yaratacağı ifade edilmiştir.
Sonuç olarak, DYY’lerin ev sahibi ülke ekonomisi üzerinde yarattığı büyüme
etkisi, sağladığı sermayeden ziyade, kaynak kullanımında etkinlik yaratmasından
kaynaklanmaktadır. Bu sebepten dolayı, yabancı yatırımların ev sahibi ülke ekonomisi
üzerinde yurt içi yatırımlara göre daha faydalı olduğu ifade edilmiştir.
Beşeri sermayenin önemini gösteren çalışmalardan bir diğeri de Xu (2000)
tarafından yapılmıştır. 1966-1994 dönemi için panel data regresyonu kullanılarak 20
fiziki sermaye arasındaki tamamlayıcılık ilişkisi maddi olmayanlar ise; çalışanın işine olan bağlılığını
etkileyen, sosyal sermaye ile diğer ahlaki ve sosyal değerler şeklinde sıralanabilir, M. Karagül, 2003.
111
gelişmiş ve 20 GOÜ grubu üzerinde Amerikan ÇUŞ’larının herhangi bir verimlilik artışı
ya da teknoloji yayılması etkisi yaratıp yaratmadığı hususunda beşeri sermaye faktörü
araştırılmıştır. Toplam faktör verimliliğinin büyüme oranı, teknoloji boşluğu, beşeri
sermaye stoku (25 yaş üzerindeki orta okul mezunu erkek nüfus), ev sahibi ülke
ekonomisinin verimlilik artışında Amerikan ÇUŞ’larının etkisi, reel GSYİH, (1985 yılı
uluslararası fiyatlarıyla), sermaye stoku, (1985 yılı uluslararası fiyatlarıyla),uygulamada
açıklayıcı değişkenler olarak kullanılmıştır.
Uygulama sonucunda, Amerika ÇUŞ’larından ev sahibi ülkelere teknoloji
transferi şeklinde dışsallıkların oluşabildiği, ancak bu etkinin beşeri sermaye stokuna
bağlı olduğu ortaya çıkmıştır. Xu’ya göre, ortalama orta öğretim süresi gelişmiş
ülkelerde 2,7 iken, GOÜ’lerde sadece 1,4 yıldır. Bu sebepten dolayı, DYY’ler yoluyla
GOÜ’lerde dışsallıklar yoluyla oluşan verimlilik artışı gelişmiş ülkelere oranla oldukça
düşük, ancak, yine de pozitif-önemsiz bir değere sahiptir.
Berthelemy ve Demurger’in (2000) Çin’in ekonomik büyüme performansını
değerlendirmeye yönelik olarak yaptıkları çalışmalarında Romer’in içsel büyüme
modelini DYY’lerin ekonomik büyümeye olan katkıları çerçevesinde araştırmışlardır.
Uygulamada 1985-1996 dönemine yönelik 24 farklı üretim alanına ilişkin veriler
kullanılmıştır. Reel GSYİH’nin yıllık büyüme oranı, işgücünün büyüme oranı, sabit
sermaye yatırımlarının GSYİH’ye oranı, yabancı yatırımların GSYİH’ye oranı,
ihracatın büyüme oranı, toplam nüfus içerisindeki ilköğretim ve lise eğitimini
tamamlamış insan sayısı, açıklayıcı değişkenler olarak kullanılmıştır.
Uygulamadan elde edilen sonuç, DYY’lerin ekonomik büyüme üzerinde
pozitif önemli etki yaratabilmesinin ev sahibi ülkenin beşeri sermaye stoğu ile yabancı
yatırımlar arasındaki ilşkinin tamamlayıcı nitelikte olmasına bağlı olduğu ifade
edilmektedir. Çalışmada elde edilen bir diğer önemli bulgu ise, ev sahibi ülkenin diğer
dünya ülkeleri ile arasındaki teknoloji boşluğu nekadar yüksek ise, DYY girişi o kadar
yüksek olacaktır. Ancak ülkeler arasındaki teknoloji boşluğu büyüdükçe DYY’lerin ev
sahibi ülke ekonomisi üzerindeki katkıları o kadar sınırlı olacağı yönündedir.
Marwah ve Tavakoli (2002) ise, yaptıkları çalışmada ülkelerin ekonomik
büyüme performansı üzerinde etkili olan iki faktör bulunduğunu ifade etmektedir.
Bunlar, ülkenin ticari açıklığı ve sahip olduğu DYY’leridir. Ticari açıklığın ekonomik
büyüme üzerinde sağladığı etki, öncelikle ihracat vasıtasıyla oluşan global rekabetin
üretim etkinliği yaratmasına ve ithalatın üretim yöntemlerini teknoloji transferi yoluyla
modernize etmesinden kaynaklanırken, DYY’lerin ülkede sermaye birikimi sağlaması
112
yanısıra teknoloji transferi ile birlikte yönetim tekniklerinide beraberinde getirmesinden
kaynaklanmaktadır.
Çalışmanın uygulama bölümü Endonezya, Filipinler, Tayland ve Malezya gibi
birbiri ile ihracat odaklı, dualistik yapıya sahip, eğitimsiz nüfusa ve nüfusunun %50’den
fazlasının tarımla uğraşan insanlar olması bakımından birbirine benzeyen 4 ASEAN
ülkesi üzerinde yapılmıştır. Ayrıca bu ülkelerin bir diğer ortak özelliği de, DYY
girişlerinin kaynağı Japonya, ABD ve AB ülkeleri olmasındandır. Uygulamada 1970-
1998 dönemine ilişkin veriler kullanılarak ithalatın, işgücünün, yerli ve yabancı
kaynaklı sermaye stoku artışının ekonomik büyüme üzerindeki etkisi Cobb-Douglas ve
bunun iki özel biçimi olan TR(Transcendental) ve CES fonksiyonları kullanılarak
araştırılmıştır. Uygulamadan elde edilen sonuç, hem DYY’lerin hem de ithalatın
bahsedilen 4 ülkenin ekonomik büyüme performansını arttırdığı yönündedir.
DYY’lerin ekonomik büyümeye olan katkısını belirleyen faktörlere yönelik
çalışmalardan biri de Alfaro, Chanda, Kalemli-Ozcan, Sayek (2003) tarafından 1975-
1995 dönemi için 20’si OECD ve 51’i OECD dışı olmak üzere 71 ülke ve 1980-1995
dönemi için ise 20’si OECD 29’u OECD dışı olmak üzere 49 ülkenin yatay veri seti
kullanılarak yapılmıştır. Araştırmada İlk dönemdeki gelir, nüfus artış oranı, beşeri
sermaye, devlet harcamaları, enflasyon oranı, ticaret hacmi, kurumsal nitelikler kontrol
değişkenler olarak; özel sektör kredileri, kısa vadeli likidite, banka kredileri, ticari
banka varlıklarının toplam banka varlıklarına oranı, stok piyasalarının sermaye değeri
ise finansal değişkenler olarak kullanılmıştır.
Uygulamadan elde edilen sonuç, iyi karakterize olmuş bir finansal piyasada
işlem maliyetleri daha uygun olacağından sermaye yüksek dönüşümlü alanlarda
kullanılarak ekonomi üzerinde büyümeyi uyarıcı etkide bulunacağını ifade eden
Shumpeter’in görüşleriyle tutarlılık göstermektedir
20
.
Finansal piyasaları gelişmiş ülkelerin, DYY’lerden daha fazla katkı elde
ettikleri, DYY’lerin ulusal ekonomileri modernize etmede etkili olduğu ifade edilirken,
yerel koşullar sadece daha fazla DYY girişi elde etmede değil, elde edilen DYY’lerden
maksimum fayda sağlanmasında da oldukça önemli bir etken olduğu ortaya çıkmıştır
20
Finansal olarak dışa açılmanın doğrudan iki faydası vardır. Öncelikle dışarıdan gelen yabancı sermaye
yurtiçi yatırımları arttırırken diğer taraftan yurt içi yatırım ve tüketim harcamalarındaki dalgalanmalar
sonucu ortay çıkacak riski ortadan kaldırabilecektir. Finansal dışa açılmanın doğrudan etkisi yanında
dolaylı etkileride vardır. Bunlar; bilgi taşma etkisi(knowledge spillover effect), kaynak dağılımı etkinliği
ve AGÜ’lerin finansal piyasalarını güçlendirme etkisidir, Ferit, 2003.
113
Ram ve Zhang (2002) tarafından 1990-1997 dönemi için 85 düşük ve orta gelirli
ülkelere ait olan yatay veri seti kullanılarak DYY’lerin sözkonusu ülkelerin ekonomik
büyüme performansı üzerindeki etkileri ve DYY’ler ile ülkelerin beşeri sermaye stoku
arasındaki ilişki araştırılmaya çalışılmıştır. Uygulamada 1990-1997 döneminde
GSYİH’nin yıllık artış oranı, yatırım-çıktı oranı, nüfusun büyüme oranı, 1990 yılı
itibariyle sermaye başına GSYİH’nin logaritması, beşeri sermaye stoğu olarak Robert
Barro ve Jong Wha Lee tarafından araştırmalarında türetmiş oldukları bir değişken olup,
15 yaş ve daha yukarısındaki nüfusun eğitim ölçütü açıklayıcı değişkenler olarak
kullanılmıştır.
Araştırmada EKK uygulaması sonucunda, DYY’lerin ev sahibi ülkeye getirdiği
projelerin niteliklerinin yüksek kalitede olması, yerel piyasada oluşturulan etkin rekabet,
ihracat yoluyla sağlanan gelirlerin daha hızlı ve yüksek miktarda ara mallarının temin
edilmesine yardımcı olması ve diğer sektörler üzerinde olumlu dışsallıklar vasıtasıyla
yatırımların çıktıyı kullanılan girdi miktarından daha fazla artırarak ülke ekonomisinin
gelişiminde pozitif etkili olduğu ancak, ev sahibi ülkedeki nüfusun eğitim seviyesi ile
DYY’ler arasında herhangibir tamamlayıcılık ilişkisi olmadığı yöünde bulgular elde
edilmiştir .
DYY’ler yoluyla oluşan dışsallıklar konusunda yapılmış bir çalışmada Aitken
ve Harrison (1999) tarafından gerçekleştirilmiştir. Onlara göre, DYY’ler yoluyla oluşan
dışsallıkların, yabancı firmaların yerel firmalardan daha fazla mesleki eğitim programı
düzenlemesinden kaynaklanmaktadır. Yabancı firmada eğitim olanağı elde eden yerel
işgücü bir süre yabancı firmada çalıştıktan sonra yerel firmada işe başlaması ile yabancı
firmadan elde edindiği bilgiyi yerel firmalara aktarmasıyla pozitif dışsallıkların
oluşacağı çünkü, yabancı firmaların yoğun ar-ge çalışmaları nedeniyle daha gelişmiş
teknik bilgiye, yönetim ve piyasa bilgisi ile üretici-tüketici arasındaki koordinasyon
bilgisine sahip oldukları gözlenmektedir.
Dikkat çektikleri bir diğer nokta ise, yabancı firmaların yerel firmalar için bir
talep kaynağı olabileceği dolayısıyla yerel firmaların, yabancı firmalara yurt dışı
bağlantıları kuvvetli olması nedeniyle çok daha fazla mal satabileceği, aynı zamanda
geriye dönük bağlantılar yoluyla yabancı firmalardan gerek soyut gerek somut
teknolojiler edinilebileceğini ifade etmekteler. Diğer bir ifadeyle yabancı firmalar yerel
firmaları kendilerine daha iyi hizmet sunabilmeleri için verimli çalışmaları yönünde
uyarıcı etkide bulunacakları ifade edilmektedir.
114
Yukarıda ifade edilen hususlar çerçevesinde DYY’ler yoluyla oluşabilecek
dışsallıklara bağlı olarak, yerel firmaların ortalama maliyetlerinin düşeceğini ve maliyet
eğrisinin aşağı doğru kayacağı, yabancı firmaların yerel endüstride olumsuz bir etkiye
sahip olması durumunda ise, ortalama maliyette artış yaratarak maliyet eğrisini yukarı
doğru kaydıracağı ifade edilmektedir. Özellikle kısa dönemde yabancı firmalar yerel
firmaların verimliliğini azaltabilir. Çünkü, yerli firmanın yeni teknolojilere adapte
olması uzun bir süreci kapsarken diğer taraftan, ev sahibi ülke hükümeti tarafından daha
fazla kaynak elde etmek amacıyla yabancı firmalara verilen teşvikler marjinal
maliyetlerde düşüş sağlayarak üretim güçlerini arttıracaktır. Yabancı firmaların üretim
gücünün artması karşısında aynı malı daha pahalıya üreten yerli firma üretimini kesme
yoluna gidecektir.
Aitken ve Harrison’un (1999) DYY’ler yoluyla Venezuela firmaları üzerinde
oluşabilecek dışsallıkları tespit etmek için yaptıkları uygulamada 1976-1989 dönemine
ilişkin 4000 Venezuela firmasının panel veri seti kullanılmıştır. Yapılan uygulama
sonucuna göre, DYY’lerin bahsedilen ülke firmaları üzerinde iki farklı etki yarattığı
sonucuna ulaşılmıştır. Buna göre DYY’lerin 50’den daha az çalışanın bulunduğu küçük
ölçekli firmalar üzerinde verimlilik artışı yarattığı, diğer taraftan, aynı endüstride
faaliyet gösteren büyük firmaların verimliliğinin yabancı ortaklığın artmasından negatif
yönde etkilendiği sonucuna ulaşılmıştır. Bunun nedeni olarak ise, yabancı firmaların
daha çok yerel firmaların ve yerel endüstrinin verimli olduğu alanlarda yatırımda
bulunmasından dolayı talebin yerli firmalardan yabancı firmalara kayması şeklinde
gösterilmektedir.
Araştırmada DYY’lerin yerel firmalarda teknoloji transferi sağlamada yetersiz
kaldığı ifade edilirken, bunu iki nedene bağlamışlardır. Bunlardan ilki yabancı
yatırımların istenilen düzeyde gerçekleşmemesi diğeri ise, yabancı yatırımlar yoluyla
gelen bilgileri ülke ekonomisine kanalize edebilecek alt yapının diğer bir deyişle beşeri
sermayenin olmamasından kaynaklanmaktadır.
Bununla birlikte araştırmada bazı eksiklikler dikkat çekmektedir. Örneğin,
DYY’lerin yeni iş imkânı yaratma etkisi ve sermaye etkisi göz ardı edilmiştir. Diğer
taraftan yerel ekonomi üzerindeki uzun dönemli etkisi de ölçülmemiştir. Oysa yapılan
birçok çalışma DYY’lerin büyüme üzerindeki etkisinin uzun dönemde ortaya çıktığına
ilişkin sonuçlar vermiştir. Dolayısıyla bu hususlar araştırma için önemli eksiklikler
oluşturmaktadır.
115
Kokko, Tansını ve Zejan (1996) tarafından
1988- 1990 dönemi için yapılan
çalışmada ise, Uruguay imalât sanayine ait 159 yerel firma üzerinde DYY’lerin emek
verimliliği üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Her bir yerel firmadaki katma değer/ emek
oranı (yerel sahipli firmaların işgücü verimliliğ), sermaye /emek oranı(sermaye
yoğunluğu),kapasite kullanım oranı, içerilmemiş (soyut) teknoloji varlığı olarak
firmanın çalışanları başına patent, marka ve isim hakkı için yaptığı ödeme, firmanın
toplam çalışanları içindeki yönetici personelin payı, firmanın içinde bulunduğu sektöre
ilişkin yoğunlaşma oranı, söz konusu yerel firmaların faaliyette bulunduğu sektördeki
yabancı firmaların toplam hasıladaki payı açıklayıcı değişkenler olarak kullanılmıştır.
Uygulama sonucunda DYY’lerin Uruguay imalât sanayine yönelik 159 yerel
firma üzerinde herhangibir verimlilik arttırıcı etkisi gözlenmezken, uygulamaya dahil
olan yerel firmalar teknoloji boşluklarına göre iki farklı gruba ayrıldığında daha farklı
sonuçlar elde edilmiştir. Buna göre; teknoloji boşluğu geniş 79 yerel firma üzerinde,
DYY’lerin verimlilik üzerinde anlamlı etkileri gözlenmezken, teknolojik boşluğu düşük
80 yerel firma üzerinde, DYY’lerin emek verimliliği üzerine olumlu dışsallıkları
bulunduğu gözlenmiştir.
Bir diğer çalışma ise Robert Lipsey ve Fredrik Sjöholm (2004) tarafından
yapılmıştır. Onlar DYY’ler yoluyla oluşan dışsallıkların iki türüne dikkat çekmektedir.
Bunlar; ücret dışsallıkları ve verimlilik dışsallıklarıdır. Ücret dışsallıkları, işgücü
piyasasının coğrafi anlamda dar olmasından oluşurken; verimlilik dışsallıklarının,
üretim piyasasındaki genişlikten kaynaklanan rekabet etkisiyle ortaya çıktığını ifade
etmektedirler.
Ücret dışsallıklarının oluşumunda dikkat edilmesi gereken husus yabancı
firmaların yurt içi işçilere ödediği ücretlerin yüksek olup olmadığıdır. Eğer yabancı
firmalar yurtiçi işçilere yüksek ücret öderler ise, ev sahibi ülkenin işgücü piyasasında
ücret seviyesi yükselerek yerel firmaların üretim maliyetlerinde oluşacak artıştan dolayı
üretim daralacaktır. Diğer taraftan yabancı firmaların en iyi nitelikteki işçileri yüksek
ücretle kendilerine çekmesi yerel firmaların niteliksiz işgücünü yüksek ücretle
istihdamına neden olarak bir diğer verimlilik kaybına neden olacaktır.
Lipsey ve Sjöholm (2004) tarafından Endonezya üzerinde yapılan uygulamalı
araştırmada yabancı firmaların yerel firmalar üzerinde dışsallık etkisi yaratıp
yaratmadığı 1980-1991 dönemine ait yatay veri seti kullanılarak araştırılmıştır. İşgücü
başına yaratılan değer artışı, işgücü başına enerji tüketimi,toplam işgücü miktarı,
işgücünün eğitim seviyesi açıklayıcı değişkenler olarak kullanılmıştır.
116
Araştırma sonucunda dışsallıkların oluşumunda rekabet derecesinin, yerli ve
yabancı firmalar arasındaki teknoloji boşluğunun ve yabancı firmalardan sağlanan
bilgilerin yerel ekonomiye aktarılabilmesi için beşeri sermaye stokunun önemli olduğu
ifade edilmektedir.
Endonezya’da yerel firmalar üzerinde DYY’ler yoluyla dışsallıkların oluştuğu,
özellikle Jakarta’daki Jabotek bölgesinde, DYY’lerin yarattığı bölgeselleşme eğilimine
bağlı olarak ortaya çıkan dışsallıkların kuvvetli olduğu ifade edilmektedir.
Endonezya’da verimlilik dışsallığının ücretler dışsallığından daha yüksek olduğu
sonucuna ulaşılırken, DYY’ler yoluyla en önemli dışsallıkların oluştuğu sektör imalât
sektörü olarak gösterilmektedir.
Bir diğer nokta ise, Endonezya firmaları üzerinde yapılan uygulamada firmaların
sahipliğinin yerel firmalardan yabancı firmalara doğru kaydıkça verimlilik artışının
hızlandığı sonucu elde edilmiştir.
F. Sjöholm (1998) tarafından yapılmış bir başka çalışmada yine Endonezya
üzerinde fakat bu kez bölgesel farklılıkların DYY’lerin ekonomik büyümeye olan
katkılarını ne yönde etkileyeceği üzerine yapılmıştır.
Uygulamada 20 den fazla çalışanı bulunan Endonezya imalat sanayine yönelik
firmaların 1980-1991 dönemine ilişkin veriler kullanılmıştır.
Çeşitlendirilmiş
endüstriyel
bölgelerde
kurulan
firmaların
verimlilik
yapılarındaki artış oldukça yüksektir. Diğer bir ifadeyle endüstri dışı bilgi akışından
ortaya çıkan bilgi yayılması (dışsallık) verimliliği pozitif yönde etkilemektedir. Aynı
şekilde endüstri içerisinde de DYY’lerin dışsallık oluşumunda pozitif etkiye sahip
olduğu sonucu elde edilmiştir.
Yapılan birçok çalışmada rekabetin verimlilik üzerinde pozitif etkiye sahip
olduğu sonucu elde edilirken bu uygulamada uzmanlaşma ve rekabetin verimlilik
üzerinde etkili olmadığı sonucu elde edilmiştir. Bunun nedeni, öncelikle kullanılan
metodoloji farklılığından kaynaklanabileceği gibi ana ülke ile ev sahibi ülkelerin
gelişmişlik seviyelerindeki farklılıktan ileri gelebileceği ifade edilmiştir.
Chuang ve Hsu (2004) tarafından Çin üzerinde yapılan bir diğer çalışmada ise,
yabancı firmalardan kaynaklanan teknoloji yayılması ile uluslararası ticaret yoluyla
gerçekleşen öğrenme etkisi araştırılmıştır.
Araştırmada OECD ülkeleri ve Asya Kaplanları olarak adlandırılan Hong Kong, Kore,
Japonya ve Singapur’a ait dış ticaret verileri ve DYY miktarları kullanılarak uygulama
yapılmıştır. Uygulamada kullanılan değişkenler; İşgücü başına satış geliri, sermaye
117
işgücü oranı, işgücü başına çalışma sermayesi, ölçek ekonomisi büyüklüğü, piyasadaki
bölgeselleşme eğilimi, OECD ülkelerinin ithalat payı ve ihracat payı, Asya
kaplanlarının ithalat payı ve ihracat payı ve endüstrideki DYY’ler.
Asya kaplanlarının
Yapılan analizde, yabancı firmaların Çin’de faaliyette
bulunmasının yurtiçi firmalar üzerinde verimlilik artışı yarattığı sonucu elde edilmiştir.
Verimlilik artışının ise, yabancı firmalarca ülkeye getirilen teknolojilerin ev sahibi
ülkede kullanımının yaygınlaşması sonucu ortaya çıkan dışsallıklardan kaynaklandığı,
diğer bir ifadeyle daha nitelikli hammadde ve makinelerin üretime kanalize edilmesi,
piyasada rekabet ortamının yaratılması, yerel işgücü ve yöneticilerin niteliğinin
geliştirilmesi yurt içi verimlilik üzerinde pozitif etki yaratmıştır.
Uygulamada elde edilen bir diğer bulgu ise, üretim ölçeğinin ve piyasa
yoğunlaşmasının verimlilik üzerinde negatif-önemli bir etkiye sahip olduğudur. Bu
durumun nedeni ise, yoğunlaşmadan dolayı ortaya çıkan rekabet azalması ve büyük
firmalarda üretim arttıkça maliyet artışının ortaya çıkması ve ölçek ekonomisi etkisinin
kaybolmasıdır. Sigara ve ilaç endüstrileri yoğunlaşmanın ve ölçek ekonomisinin en çok
yaşandığı sektörlerdir. En yüksek verimliliğin bulunduğu sektörler yiyecek, petrol
rafinerisi, maden ve sigara endüstrileridir.
Diğer taraftan Çin’in OECD ülkelerinden çoğunlukla makine-techizat ithalatında
bulunurken, Asya ülkelerinden daha çok plastik ve tel ürünler ithal etmektedir. Ülkenin
hem OECD hem de Asya kaplanlarından yaptığı ithalatın ülkenin verimliliği üzerinde
pozitif etki yarattığı sonucu elde edilmiştir.
İhracat cephesine baktığımızda ise, yalnızca OECD ülkeleri ile yapılan ihracat
pozitif etkiye sahiptir. Çünkü ticaret açısından boy ölçüşebileceğimiz oranda bizden
daha iyi durumdaki ülkelerle ticarette bulunmak rekabeti arttırırken diğer taraftan
yönetim, üretim ve piyasaya ilişkin bilgilerin edinilmesine yardımcı olmaktadır.
Çin’de en fazla DYY’lerin yapıldığı sektörler elektronik, telekomünikasyon,
tekstil ve yiyecek sektörleridir. Çünkü bu sektörler işgücü yoğun sektörler olup Çin’in
aynı zamanda bol ve ucuz işgücüne sahip olmasından kaynaklanmaktadır.
Uygulamada elde edilen bir diğer Sonuç DYY’lerin yoğun olduğu endüstrilerde
teknolojik yayılmanın daha büyük olduğu ve dışsallıkların daha önemli boyutlara
ulaştığı sonucu elde edilmiştir. Verimlilik artışının teknoloji boşluğu hem düşük, hem
de yüksek gruplar üzerinde ortaya çıktığı ancak, teknoloji boşluğu düşük gruplar
açısından daha yüksek olduğu yönündedir. Ayrıca dışsallıkların oluşumunda temel
belirleyicinin ülkenin massetme kapasitesi olduğu sonucu elde edilmiştir.
118
Bir diğer çalışma ise Sinani ve Meyer (2004) tarafından Estonya imalat
sektörüne yönelik olarak yapılan DYY’lerin bu sektör üzerinde dışsallık yaratıp
yaratmadığını araştırmak için 1994-1999 dönemine ilişkin 2250 firmaya ait veriler
kullanılarak yapılmıştır.
Yapılan araştırmada dışsallıkların oluşumunda etkili olabilecek faktörler şöyle
ifade edilmiştir.
- DYY’lerin giriş tipine bağlı olarak,
- Ev sahibi firmanın büyüklüğüne ve sahiplik yapısına bağlı olarak,
- Ev sahibi ülkenin ticaret yapısına bağlı olarak farklı dışsallıklar ortaya
çıkabilecektir.
Yurtiçi firmaların sahiplik yapılarının teknoloji transferinden kaynaklanan
dışsallıklardan faydalanılmasında etkili olduğu ifade edilirken üç tür sahiplikten
bahsedilmiştir. Bunlar, kamu sahipliğindeki firmalar, firma çalışanlarının sahipliğindeki
firmalar ve dışarıdan yönetimli firmalardır.
Dışarıdan yönetimli firmalar, gerek kamu gerek çalışanların sahipliğindeki
yabancı firmalara göre, dışsallıkların ortaya çıkmasına daha iyi cevap verebilmektedir.
Çünkü çalışanların sahipliğindeki firmaların sermaye girişi sınırlı, massetme kapasitesi
ve rekabet gücü diğerlerine göre daha düşük olup, kamu yönetimli firmalarda ise,
bürokratik yoğunluk daha fazladır. Oysa dışarıdan yönetimli firmalar, yabancı
firmalardan işletme yönetimi hakkında yeni fikirler araştırırken, edindikleri bilgilerle
yeniden yapılanmada bulunarak dışsallıklardan daha fazla faydalanabilmektedir. Çünkü
firmaların elde ettikleri bilgiyi tüm alanlarda kullanıma aktarabilmesi diğer bir ifadeyle
massetme kapasitesi yalnız beşeri sermayeye değil aynı zamanda firmanın organizasyon
yapısına ve kültürüne de bağlıdır.
Estonya için yapılan bu araştırma sonucuna göre, satış ve işgücüne yönelik
olarak ev sahibi ülkeye gelen yabancı firmanın büyük dışsallıklar sağladığı yönünde
sonuç elde edilmiştir.
Bir diğer bulgu ise, küçük firmaların bürokratik yoğunluktaki hafiflikten dolayı,
ihracat dışı firmaların ise, ihracata yönelik firmaların dışardan edindiği bilgiye göre
yurtiçindeki yabancı firmalardan daha büyük dışsallıklar sağlayabildiği belirtilmektedir.
Estonya’ya yönelik DYY’lerin imalât ve enerji sektörüne yönelik olduğunu bu
durumun dışsallıkların ortaya çıkması açısından olumlu etki yarattığı çünkü, Estonya’da
ki bu sektörlerin verimliliğinin yüksek olduğu dolayısıyla yabancı firmalarla rekabet
119
edebilecek bir teknoloji boşluğunun bulunduğunu, zamanla bu boşluğun dışsallıklar
yoluyla giderilebileceği düşünülmektedir.
1980’li yıllardan itibaren ülke hükümetlerinin, yerli firmaların yabancı
firmalardan sağladıkları teknolojik dışsallıklardan dolayı verimliliği arttırabileceği
düşüncesiyle DYY’leri ülkelerine yönlendirici politikalar uyguladıkları gözden
kaçmamaktadır. Örneğin Estonya’nın yerli firmalar ile yabancı firmalar arasındaki
teknoloji boşluğunun yüksek olmasından dolayı dışsallığın oluşumu sağlanamıyordu.
Bu sebeple Estonya hükümeti yerel firmalara yabancı firmalardan bilgi edinmeleri
yönünde destek verdi. Diğer bir ifadeyle yerel firmaların yabancı firmalar karşısında
rekabet gücünü arttırıcı politikalar uygulamıştır.
Magnus Blomström ve Fredrik Sjöholm (1998) tarafından hazırlanan bu
makalede de, diğer makalelerde olduğu gibi DYY’ler yoluyla yerel firmalar üzerinde
teknolojik bilginin yayılmasında ülkeler arasındaki teknoloji boşluğun önemli olduğu,
bu boşluğun büyük olması halinde teknolojik dışsallıkların oluşamayacağı ifade
edilmiştir.
Makaleye göre, yabancı firmaların yurtiçi piyasalara girmesinin yerel firmaları
kârlarını ve piyasa paylarını korumak amacıyla uyarıcı etkide bulunarak diğer bir
ifadeyle rekabetçi bir ortam yaratarak verimlilik artışı yaratılabileceği ifade edilmiştir.
Blomström ve sjöholm teorik açıklamalarının tutarlılığını ispatlamak için
Endonezya’da 20’den fazla çalışanı bulunan imalât sanayine yönelik 13.663 firmanın
1991 yılına ait verileri kullanılarak uygulama gerçekleştirmiştir.
Endonezya’nın 1991 yılına ilişkin imalât sanayine yönelik gayrisafi çıktı
miktarının yaklaşık %20’si yabancı kuruluşlar tarafından üretilmiştir. Yabancı
firmaların en fazla yoğunlaştığı sektörler; içecek, ayakkabı, ilaç endüstrileridir.
Bu araştırmada, yabancı yatırımların işgücü verimliliği üzerinde etkili olup
olmadığı araştırılmıştır. Model de işgücü verimliliği, sermaye-işgücü oranı, işgücünün
becerileri, massetme kapasitesi, ölçek ekonomisi, yabancı sahiplik ve endüstriye yönelik
faktörlerin bir fonksiyonu olarak oluşturulmuştur.
Uygulama sonucunda elde edilen katsayılar beklentilerle aynı yönde tutarlılık
göstermektedir. İşgücü verimliliğinin, sermaye yoğunluğu, beceriler, massetme
kapasitesi ve ölçek ekonomileri ile arasındaki ilişki pozitif yönlüdür.
Elde edilen sonuçlara göre, ÇUŞ’ların ev sahibi ülkelere katkısı en yeni
teknolojileri ücretsiz olarak getirmeleri ve yerel firmaların kendilerine en uygun
teknolojileri bu yolla transfer etmelerinden kaynaklanmaktadır. Teknoloji transferinin
120
başarı ile gerçekleştirildiği sektörler, yiyecek, tekstil, ağaç, ilaç ve metal olmayan
ürünlere aittir.
Makaleden elde edilen en önemli bulgu ise, yabancı sahipliğin işgücü verimliliği
üzerinde pozitif etkiye sahip olduğu, ancak yabancı ortaklığın derecesinin ne işgücü
verimliliği üzerinde ne de DYY’ler yoluyla gelen teknolojik bilginin yerel firmalara
yayılmasında hiçbir etkisi yoktur.
Blomström (1986) tarafından yapılan bir diğer çalışmada ise Meksika
ekonomisinin 145 farklı endüstrisi için 1970-1975 dönemine ilişkin yatay veri seti
kullanılarak ekonominin verimliliğini arttırmada DYY’lerin etkisi araştırılmıştır.
Uygulamadan elde edilen sonuç %1 anlamlılık düzeyinde yabancı ortaklığın
yerel endüstrilerin verimliliğinde pozitif-önemli etkiye sahip olduğu, bu etkinin
kaynağında yabancı firmaların yurtiçi piyasalarda rekabet ortamı yaratarak, yerel
firmaları daha etkin çalışmaya yöneltmesi ile finans, pazarlama, teknoloji ve yönetim
becerileri gibi konularda pozitif dışsallıkların ortaya çıkmasından kaynaklanmaktadır.
Bir diğer bulgu ise DYY’lerin verimliliğin yüksek olduğu sektörlerde daha fazla
odaklandığı gözlemlenmiştir.
Mielnik ve Goldemberg (2001) tarafından 1987-1998 dönemi için Dünya
Bankası’ndan 20 GOÜ’lere ilişkin veriler kullanılarak DYY’ler ile ev sahibi ülkelerin
enerji yoğunluğu arasındaki ilişki test edilmiştir. Uygulama sonucunda R
2
= 08692
değeri ile DYY’lerin ev sahibi ülkede dışsallıkların ortaya çıkmasında etkili olduğu ve
söz konusu ülkelerin enerji tüketimlerindeki azalmanın %87’sinin DYY’ler yoluyla
ülkeye gelen daha modern teknolojilerin kullanılmasından kaynaklandığı %13’ünün ise
diğer faktörlerden kaynaklandığı sonucu elde edilmiştir.
DYY’ler ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi ölçmeye yönelik
çalışmalardan bir diğeri de UNCTAD (1999) tarafından gerçekleştirilmiştir.Araştırmada
çok sayıda GOÜ’ye (100’den fazla) ilişkin 1970-1995 dönemine ait veriler
kullanılmıştır. Kullanılan veriler 5’er yıllık dönemlere ayrılarak konjonktür etkisi
(cyclical effect) giderilmeye çalışılmıştır.
Uygulamada büyüme oranı; kişi başına milli gelirdeki artış ( modelde t ve t-1 dönemine
ilişkin büyüme oranları kullanılmıştır.), cari uluslar arası fiyatlarla yatırım,
harcamalarının dönem içindeki GSYİH’ye oranı, nominal GSYİH’nin yüzdesi olarak,
ülkeye giren DYY miktarı, dönem başındaki okullaşma oranı, işgücü katılımındaki
değişmeler, dünya genel fiyatlar düzeyine göre ülkenin genel fiyatlar düzeyindeki
121
değişme, ülkenin kişi başına gelirinin dönemin ilk yılındaki ABD’deki kişi başına milli
gelire oranı açıklayıcı değişkenler olarak kullanılmıştır.
Modelde 5’er yıllık dönemler içersisinde ülkelerin büyümelerine etki edebilecek
değişkenlerin önemi ve bu değişkenlerin birbirleri ile olan ilişkileri inceleme konusu
olmuştur.
Uygulama sonucunda DYY’lerin ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin pozitif
ve istatistiki olarak anlamlı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca daha önceki
bölümlerde DYY’lerin belirleyicileri arasında gösterilen bir önceki döneme ait büyüme
oranı ile DYY’ler arasında doğrusal bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Kısaca, her
iki değişken birbirini besleyen bir ilişki sergilemektedir. Ayrıca okullaşma oranının,
işgücünün katılım oranının, önceki döneme ilişkin yatırım oranının DYY’ler ile
ilişkileri sonucunda özellikle bilgi dışsallıklarının oluşumuna bağlı olarak büyüme
üzerinde anlamlı sonuçlar ortaya çıkardığı gözlenmiştir (UNCTAD,1999, s 365-367).
H. Sun ve A. Parıkh (2001) tarafından Çin üzerinde yapılan bir çalışmada ise,
ülkenin GSYİH’sının artması üzerinde DYY’ler, yurt içi yatırımlar ile ihracat
içerisindeki değişikliklerin etkisi ayrıca, bölgesel farklılıkların hem ihracatın hem de
DYY’lerin ekonomik büyümeye olan katkısını ne yönde etkileyeceği araştırılmıştır.
Uygulamada sabit yurtiçi sermaye yatırımlarının, DYY’lerin, ihracatın ve Reel GSYİH
büyüme oranı açıklayıcı değişkenler olarak belirlenip 1985-1996 yıllarına ilişkin panel
veri seti kullanılmıştır.
Araştırmada hem ihracatın hem de DYY’lerin ekonomik büyümeye olan katkısı
ülkenin sosyal ve ekonomik çevresi, kalkınma seviyesi, endüstriyel yapısı, ticari açıklığı
gibi faktörlere bağlıdır.
Uygun koşulların bulunması durumunda hem ihracatın hem de DYY’lerin
ekonomik büyümeye olan katkısının pozitif ve önemli olması beklenmektedir. Çünkü,
gerek ihracat gerekse DYY’ler kaynak dağılımında, ölçek ekonomisinin oluşumunda,
teknolojik yeniliklerin elde edilmesinde ve verimlilik artışında olumlu katkı
sağlamaktadır. Bu uygulamada uygun koşul ile kastedilen ülkenin kalkınma seviyesidir.
Uygulamadan elde edilen sonuç hem düşük hem de yüksek kalkınma seviyesinin
orta seviyeye göre ihracatın ve DYY’lerin ekonomik kalkınmaya olan etkisini sınırlı
kılmaktadır. Çin’in iki bölgesi için hem ihracatın hem de DYY’lerin Pozitif önemli
katkısı gözlenirken güneydoğu bölgesi için negatif ilişki ortaya çıkmıştır. Ancak genel
anlamda hem DYY’nin hem de ihracatın pozitif önemli etkiye sahip olduğu
122
belirtilebilir. Bu etki ihracat hacmindeki genişlemeyle birlikte ihracat sektöründen
ihracat dışı sektörlere yönelik dışsallıkların ortaya çıkmasından kaynaklanmaktadır.
L. R. De Mello (1997) DYY ‘lerin teknoloji transferi ve bilgi dışsallıkları
yoluyla ev sahibi ülke ekonomisi üzerinde büyümeyi uyarıcı etkide bulunacağı, bu
etkinin büyüklüğünün de DYY’ler ile yurt içi yatırımlar arasındaki ilişkinin niteliğine
yani tamamlayıcı mı yoksa, ikame mi olduğuna bağlı olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca
DYY’ler ile yurt içi yatırımlar arasında sağlıklı bir ilişki kurulmasında ülkeler
arasındaki teknoloji boşluğunun önemli bir unsur olduğuna dikkat çekmektedir.
Dolayısıyla ona göre DYY’lerden beklenen katkılar için hiçbir zaman kesin ve sürekli
değildir.
De Mello (1997) çalışmasında DYY’lerin ekonomik büyüme üzerine olan
etkilerini ortaya koymaya çalıştığı büyüme hesaplaması modelinde literatürde yapılan
çalışmalardan esinlenmiştir.
( , , , )
Dostları ilə paylaş: |