ÇÜTAD
Çukurova Üniversitesi
Türkoloji Araştırmaları Dergisi
Cilt 3, Sayı 2
Aralık 2018
26
Entrikacı, fettan, acımasız ve tehlikeli kadın tipi meddah, orta
oyunu ve karagözün yanı sıra Tıflî hikâyeleri
16
olarak adlandırılan
metinlerde de karşımıza çıkmaktadır. Tıflî hikâyelerindeki kadınlar
varlıklı ve nüfuzlu oluşlarıyla istedikleri erkeği kendilerine partner
olarak seçerler. Ancak ihanete uğradıklarında hiç acımadan hem
sevgililerini hem araya
giren kadını cezalandırırlar. Tanzimat
romanlarından İntibah’taki Mehpeyker ile Esrar-ı Cinayat’taki
Hediye Hanım kaynağını bu hikâyelerden almış gibi
görünmektedirler. Şair Evlenmesi ve Hayal-i Celâl’deki Ziba Dudu ve
Habbe Kadın ile Zekavet Hanım, entrikacı kimlikleriyle bu
hikâyelerde yer alan kadınlarla bir kesişim kümesi oluştururlar. Bu
haliyle metinleri aynı zamanda konusu kadın hilesine dayalı anlatı
biçimi içinde değerlendirmek de mümkündür.
İki eser kadın kahramanlara yüklenen işlevler veya kadınlar
hakkında sarf edilen sıfatlarla toplumun kadın algısı hakkında da
ipuçları verirler. Kumru Hanım, artık miadı dolmuş bir ürün gibi
Müştak Bey’e adeta kakalanmaya çalışılır. Kırk yaşına gelmiş ancak
evlenememiş olması, beyaz saçları, kamburuyla bir ucube olarak
ürettiği hileler üzerine kuruludur. Geleneksel anlatı kadını mekkâre, hileci ve
tehlikeli olarak resmeder. Bu, toplumsal
açıdan işlevsel bir temsildir. Kadınla
erkeğin mahremiyet açısından mutlak biçimde ayrıştığı bir toplum söz
konusudur. Hayal, bu ayrılmışlığı çok başarılı aktarır. Aralarında akrabalık ya da
ni
kâh ilişkisi olmayan bir kadınla erkek bir araya gelemezler. Konuşacaklarsa
arada bir kapı, bir duvar olacaktır. Zinanın bir had, sınır aşımı suçu olarak
tanımlandığı bir İslam toplumunda, kadınlarla erkeklerin ayrı tutulmasını
sağlamak için, kadınların hileci ve tehlikeli yaratıklar olarak aktarılması
işlevseldir” (s.16). Ancak bize göre bu durum aynı zamanda erkek egemen
toplumda kadının var olmak ve kendini koruyabilmek için şartlarını zorlamak ve
zekasını daha fazla işletmek zorunda kalmasıyla da ilgilidir.
16
Bilindiği üzere Şair Evlenmesi ve Hayal-i Celâl, Batılılaşma ile başlayan yeni
Türk edebiyatının ilk ürünleridir. Yaygın kanaate göre başta roman olmak üzere
birçok edebi tür Batıdan ithal edilmiştir. Yine benzer bir kabule göre Batı tek
doğru ve ulaşılması gereken yegane hedeftir ve bu sebeple metinler Batının
sınıflamaları ve terminolojileri eşliğinde ele alınmaya çalışılır. Ancak
günümüzde bu tavrın yanlışlığı üzerinde durulmakta ve yerel şartların önemine
dikkat çekilmektedir. Bu bağlamda olayların İstanbul’da geçtiği, realist
özellikler taşıyan ve Sultan IV.Murat’ın nedimi Tıflî’nin her hikâyede yer
alması sebebiyle Tıflî hikâyeleri adını alan bu metinlerin önemi büyüktür.
Geçmişte meddah hikâyeleri bünyesinde ele alınan bu hikâyeler günümüzde
ba
zı araştırmacılar tarafından müstakil bir tür olarak değerlendirilmekte ve Türk
edebiyatında romanın ilk örnekleri olarak görülmektedir. Konuyla ilgili olarak
bkz: Tunç, G. (2005). "
Yerel ve Özgün Bir Roman: Tıflî Efendi", Milli Folklor,
yıl 17, sayı 67, 137-144.
Sayers, David Selim (2013).
Tıfli Hikayeleri, İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yay.
|