doppleri yapıldığında %50 ‘nin üzerinde DVT tanısı
konabilmiştir. Tanı yaklaşımında DVT ve gerek PE için
rutin olarak uygulanabilecek altın standart bir yöntem
yoktur. Günümüzde VTE tanısında yapılan çalışmala-
rın meta-analizlerine dayanan algoritmalar geliştiril-
miştir.
Ayırıcı tanıda ekstremitenin çap farkına sebep ola-
cak bütün hastalıklar düşünülür: Adele rüptürleri, diz
içi patolojiler, Baker kisti ve rüptürü, baldır apseleri
veya hematomları, lenfanjit, lenfödem, selülit, postt-
ravmatik sendromlar bu hastalıklara örnek sayılabilir.
DVT’de tanı klinik şüpheyle başlar, klinik risk faktör-
lerine göre ve yardımcı muayene yöntemlerinden isti-
fade etmeden bile, % 90 oranında doğru tanı koyula-
bilir (Tablo 2). Tanının kesinleşmesi için yardımcı
muayene yöntemlerine müracaat etmek gerekir, en
önemli tanı koydurucu kriter, ultrasonografide ven
üzerinde kompressibilitenin kaybolmuş olmasıdır (Re-
sim 1-2). Bu yöntem ile DVT tanısı için %95 duyarlılık
ve %99 özgünlük bildirilmiştir.
(21)
Dizaltı venlerinde
de, proksimal venlerde alınan sonuçlara yakın başarı
bildirilmiştir.
(22)
Flebografi, invazif olup komplikas-
yonlara sebep olması nedeni ile günümüzde araştır-
malar hariç pek kullanılmamaktadır. Ayrıca fibrin par-
çalanma ürünü olan D-Dimer testi de venöz
tromboemboli tanısında önemli bir rol oynar. Fibrin
yıkım ürünlerinden olan bu protein VTE vakalarında
yükselmektedir ancak yapılan çalışmalarda D-Dimer
testi ELISA yöntemi ile bile yapılsa spesifitesi düşüktür.
Bu yüzden genellikle VTE tanısını ekarte ettirici negatif
prediktif değeri vardır (Şekil–5).
hastalarında yapılan çalış-
malar bu riskin hastaneden
ayrıldıktan sonra da devam
ettiğini göstermiştir.
(13,14)
•
40 yaş ve üzeri
•
Önceden tromboemboli ge-
çirmiş olmak: En önemli
risk faktörü olarak kabul
edilir.
(15)
•
Behçet hastalığı
•
Malignite: Trombojenik fak-
törlerin salınımı ile nekrotik
tümör hücrelerinden pro-
koagulan maddelerin salı-
nımı nedeni ile risk artar.
(16)
•
Obezite
•
İnflamatuar barsak hastalıkları
•
İnme
•
Uzun süren yolculuk: Bu başlık altında uzun süren
yolculukları da katabiliriz. 5 saatten fazla uçak yol-
culuğu, 10 saatten fazla araba, tren ve otobüs yol-
culukları riskli sayılmaktadır. 5 saatten fazla uçan-
larda
DVT
insidansının
%10
olduğu
bildirilmiştir.
(16)
•
Heparine bağlı trombositopeni
•
Konjestif kalp yetmezliği
•
Akut myokard enfarktüsü
•
Gebelik ve postpartum dönem: Gebeliğe bağlı en
riskli dönem doğumdan sonraki ilk 1 haadır. Sec-
tio, obezite ve ileri anne yaşı VTE riskini daha da
arttırmaktadır.
(17)
•
Hormonoterapi (Tamoksifen kullanımı, Östrojen
içeren oral kontraseptifler, in vitro fertilizasyon için
ovarian stimulasyon)
•
Travma
•
Antifosfolipid sendromu: Lupus antikoagulanı, an-
tikardiyolipin IgM ve özellikle antikardiyolipin IgG.
(18–20)
•
Nefrotik sendrom
Dostları ilə paylaş: