Damar cerrahiSİnde acil durumlar


Yüzeyel Ven Trombozu (YVT)



Yüklə 4,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə22/31
tarix28.04.2017
ölçüsü4,8 Kb.
#16320
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   31

Yüzeyel Ven Trombozu (YVT)
Fizik  muayenede  yüzeyel  venlerin  seyri  boyunca
eritem, hassasiyet bulunur ve tromboze ven palpe edilir.
Ağrı ve ısı artışı eşlik eder ve DVT eşlik etmese de be-
lirgin  şişlik  görülebilir.  Benzer  bulgularla  başvuran,
ancak  Duplex  USG’de  DVT  veya YVT  saptanmayan
olgular sellülit veya lenfanjit tanısı alırlar. YVT tanılı
hastaların  %35-46’sı  erkek  olup  ortalama    yaş  54  yıl
iken, kadınlarda ortalama yaş 58’dir.
(51)
Safena  Magna  seyri  boyunca YVT  saptandığında
Duplex USG ile DVT yönünden hastayı tetkik etmek
gereklidir. DVT saptanmayan olgularda Amerikan Ve-
nöz  Forum  (AVF)  kılavuzu  önerileri  doğrultusunda:
a) safenofemoral veya safenopopliteal bileşkeye 1 cm
mesafede yerleşen YVT’de derin sisteme ilerlemeyi ve
embolizasyonu engellemek amacıyla yüksek safen ven
ligasyonu ve/veya stripping önerilir. Antikoagulasyon
kabul edilebilir bir alternatif tedavi yöntemidir (Grade
2  B).  b)  Safena  magna’nın  distal  segmenti  veya  yan
dallarında yerleşen YVT’de yürüyüş, sıcak uygulama
ve non-steroidal antiinflamatuar tedavi önerilir. Cerrahi
eksizyon  maksimal  medikal  tedaviye  rağmen  nüks
eden nadir olgularda önerilir (Grade 2B). Her ne kadar
literatürde etkinlik düzeyi ve uygulama alanı net olarak
belirtilmese  de  cerrahi  veya  konservatif  tedavi  seçi-
minden bağımsız olarak, 6 haalık proflaksi dozunda
DMAH tedavisi YVT olgularında uygulanmalıdır. 
(52,53)
İntravenöz kanül uygulaması sonrası YVT görüle-
bilir. Eritem, ısı artışı ve damar hattı boyunca hassasiyet
saptanır. Kanül çıkarılır ve sıcak uygulama yapılır. Anal-
jezi  sağlanır.  Bu  önlemlere  rağmen  birkaç  haa  bo-
yunca lokal bir sertlik sebat edebilir. Seyrek olarak sü-
püratif YVT kanül giriş yerinde pürülan akıntı olarak
karşımıza çıkar. Kanül çıkarılmasını takiben parenteral
antibiyotik tedavisi başlanır. Enfeksiyon odağının or-
tadan kaldırılması amacıyla nadiren venin eksizyonu
gerekir. 
presyona bağlı daraldığı alanda oluşur. Ven, hipertrofiye
anterior skalen kas veya subklavius tendonu ile birinci
kosta arasında sıkışır. Bazen kostoklavikuler bileşkede
geniş bir ekzostoz görülebilir. 
Erkek-kadın  oranı  2:1  olup,  ortalama  yaş  aralığı
üçüncü dekaddır. Hastalar anamnezlerinde tipik olarak
semptomların  ortaya  çıkışından  önce  kuvvetli  veya
tekrarlayan üst ekstremite aktivitesinden bahseder. Ti-
pik hasta profili bir profesyonel atlet veya mesleği ge-
reği  üst  ekstremitesini  kuvvet  harcayarak  ve  sık  tek-
rarlarla  kullanan  biridir.  Hasta  tipik  olarak  üst
ekstremitede  ani,  şiddetli  ve  yaygın  şişme  fark  eder.
Genellikle hafif kızarıklık veya daha sık olarak siyanoz
eşlik eder. Birkaç gün içinde etkilenen taraa omuz ve
göğüs duvarı etrafında kollateral venler belirginleşmeye
başlar.  Eğer  bu  semptomlar  görmezden  gelinir  veya
hasta gerekli tedaviyi almaz ise, günler içinde ağırlık,
ağrı, sertlik ve kol şişmesi semptomları geriler ve yok
olabilir. Yeterli zaman geçtikten sonra bu semptomlar
istirahat anında hafif veya fark edilmeyecek düzeyde
olabilir. Ancak, tedavi görmeyen hasta üst ekstremite-
sini kullandığı hafif aktivitelerden sonra belirgin şişme,
ağırlık,  halsizlik  ve  terlemenin  ortaya  çıktığını  fark
edecektir.  Erken tedavi ve torasik outlet dekompres-
yonu ile hedeflenen bu semptom ve sonuçların geliş-
mesini önlemektir.
(48)
Eğer aksillo-subklavyen ven trombozundan şüphe
ediliyorsa yapılması gereken görüntülemedir. Arteryal
tromboz/embolizme zıt olarak venöz tromboz semp-
tomları daha sinsi başlar. Ancak, eğer akut trombozdan
kuşkulanılıyorsa, hemen heparin ile antikoagulasyona
başlanması  endikedir.  Daha  sıklıkla,  hastanın  doğru
tanıyı koyan hekime başvurusuna dek geçen süre sa-
atlerden ziyade günler sürer. Bu durumda dahi hasta
heparin ile antikoagule edilmelidir. Klinik şüpheyi doğ-
rulamak ve tedaviyi yönlendirmek için yapılması ge-
reken definitif inceleme DUS ile başlamalı, gereğinde
MR-venografi veya klasik venografi ile kesin tanıya gi-
dilmelidir.
(49,50)
Bu hastalarda tercih edilen tedavi trombüsün orta-
dan kaldırılmasını temin eden loko-rejyonel trombo-
litik tedavidir (Grade 1B). Bu tedavi sonucunda kontrol
venografide  torasik  outlet  bölgesinde  görülecek  olan
stenoz stent veya birinci kot rezeksiyonu ile düzeltil-
melidir  (Grade  2C).  Stentlerin  kırılma  olasılıklarının
yüksek olması nedeniyle cerrahi tedavi tercih edilmek-
tedir. Bu cerrahi girişim hemen trombolitik tedavi son-
rası erken devrede veya 3 haa – 3 ay zaman içinde
141
Akut Venöz Aciller

derin ven trombozu riskini arttıran diğer sebeplerdir.
İnvitro fertilizasyonda  overlerin hiperstimulasyonu-
nun yapılması da yine  tromboz riskini  hormon  tera-
pisi  nedeni ile artırmaktadır. Trombofilik gebe hasta-
larda, venöz tromboemboli  riskleri ile beraber  çocuğa
ait  komplikasyonlar, düşükler  ve eklampsi gibi ma-
ternal komplikasyonlar artmaktadır. Daha önce düşük,
ölü doğum yapmış, komplike seyretmiş gebelerde ve
derin ven trombozu geçirmişlerde  mutlaka hiperkoa-
gulabilite sendromları araştırılmalıdır.  Bu hastaların
trombofilik olma olasılıkları  % 50’lere kadar çıkmak-
tadır ve gebe kaldıkları zaman  ve/veya doğum esna-
sındaki    risklerin  yüksek  olması  nedeni  ile  proflaksi
düşünülmelidir (Tablo 5). Gebelerde derin ven trom-
bozu tedavisindeki en büyük  özellik oral antikoagu-
lanların    plasentayı  geçerek  çocuğa  zarar    vermeleri
nedeni ile kullanılamamalarıdır. 
Gebelikte DVT riski

Çok yüksek risk: 
Mekanik  kalp  kapakçığı,  akut  VTE,  antitrombin
yetmezliği

Yüksek risk:
Rekürran VTE, kombine gen mutasyonları, venöz
malformasyon, antifosfolipid sendromu

Orta risk: 
Diğer trombofili bulguları, geçirilmiş VTE, postt-
rombotik  venöz  değişiklikler,  tekrarlayan  ölü  do-
ğum gibi olumsuz geçmiş gebelik öyküleri 
Özel VTE durumları
Kanser 
İdiyopatik derin ven trombozlu hastalarda kanser
oranları yüksek olup, bir yıl içinde % 20’ler civarında
kanser ortaya çıkabilmektedir. Tromboemboli kanser
hastalarında en sık görülen ölüm sebeplerinden biridir.
Kanserde derin ven trombozu tedavisi diğer tedaviden
çok farklı olmamakla birlikte nüks ve kanama oranları
yüksek olduğu için yakın takip edilmeleri gerekmek-
tedir. Derin ven trombozunda da kanser araştırılması
için hangi boyutlara kadar araştırma yapılmalıdır so-
rusunun cevabı henüz netleşmemiştir. 
Kanser tedavisi esnasında derin ven trombozu or-
taya çıkabilir. Özellikle hormon tedavisi ve kemoterapi
görenlerde derin ven trombozu olasılığı %8’lere kadar
çıkmaktadır.    Kanserli  hastalarda  derin  ven  trombo-
zunun tedavisi ve derin  ven trombozlu hastalarda da
kanser olasılığının araştırılması, halen günümüzde  tar-
tışma konusudur. İdiyopatik DVT’de kadınlarda jine-
kolojik kanser, erkeklerde prostat kanseri risk faktörleri
araştırılmalıdır (PSA, CA 19-9, CEA vs.). Ayrıca aile-
sinde kanser hikayesi olanlarda daha geniş araştırmalar
yapılabilir. Ancak bu tetkiklerle kanser erken de yaka-
lansa tedavi sonrası sürvi pek etkilenmemektedir. Belki
de DVT in situ kanser için bile kötü prognostik fak-
tördür.
Gebelik
Gebelikte derin ven  trombozu riski normalin  10
katı artmaktadır. Daha önce ve-
nöz tromboemboli  geçirmiş ge-
belerde ise bu oran daha da fazla
artmaktadır.  Normal  riskler    %
0,1   iken,  gebelerde % 1’lere ka-
dar çıkabilmektedir. Hatta sezar-
yenle doğum yapanlarda bu risk
% 3’lere kadar çıkmakta, acil se-
zaryenlerde ise daha da yüksel-
mektedir.  Gebelikte  derin  ven
trombozu olasılığının artmasının
en büyük nedeni uterusun iliak
venlere basısı ve  karın içi basın-
cının  artmasıdır.  Hormonal  ve-
nöz atoni, edinsel olarak protein
S azalması, edinsel aktif protein
C  direnci,    plazminojen    1  ve
2’nin    artması,    trombosit  akti-
vasyonlarının  artması  gebelikte
142
Prof. Dr. Mehmet Kurtoğlu
Tablo-5: Daha önce VTE geçirmiş gebelerde proflaksi tavsiyeleri

lere takılan kateterler derin ven trombozunun en sık
sebebidir.  Üç  aylıktan  küçük  çocuklarda  subklavian
katater  takılanlarda  derin  ven  trombozu  oranları  %
50’ye kadar çıkmaktadır. 
Derin ven trombozu tesbit edilmiş çocuklarda da
tedavi değişmemektedir. Düşük molekül ağırlıklı he-
parinlerle bebeklerde daha yüksek dozlarda kilogram
başına 150 IU/kg DMAH 2x1,  daha büyük çocuklarda
da 100 IU/kg DMAH günde iki kez yapılarak DVT te-
davi edilir. 
Uzun Uçuşlarda DVT 
Son yıllarda Avusturalya’dan Londra’ya uçup akciğer
embolisi  nedeniyle  ölen  genç  bayanın  yakınlarının
hava  yolunu  dava  edip  tazminat  kazanması  ile  gün-
deme geldi. Yapılan araştırmalar 5 saatten fazla uçuş-
larda  bütün  DVT’lerin  %10  civarında  olduğunu  ve
bunların  varis  çorabı  ile  önlenebildiğini  gösterdi
(54,57). Ancak akut DVT’li hasta yolculukta tedavi al-
tında uçmalıdır ve daha önce DVT geçirmiş hastalara
da profilaksi yapılması güncelliğini korumaktadır. DVT
geçiren  hastalar  yolculuk  sırasında  varis  çorabı  giy-
melidir. Trombofilik olanlarda DMAH ile proflaksi dü-
şünülmelidir.
Mezenter ven trombozu ve hepatik ven trombozu
ve sinüs cavernozum trombozları
Bunlar özel ve ender lokalizasyonlu trombozlardır,
bu  olgular  klasik  DVT  gibi  düşünülmeli  ve  araştırıl-
malıdır. Hiperkoagulabilite eşlik etmese bile nüks etti-
ğinde morbidite ve mortalite yüksek olacağı için ömür
boyu oral antikoagulan almalıdırlar. Akut ve erken ev-
rede trombolitik tedavi etkilidir (Resim–5, 6).
Mezenter ven trombozu akut batın tablosu ile or-
taya  çıkar  ve  barsak  perforasyonu,  peritonite  sebep
olabilir. Bu süreç uzun sürer ve barsaklar gangren ol-
madan antikoagulan tedavi yapılırsa konservatif olarak
iyileşme olur ve nüksü önlemek için araştırmalar ya-
pılıp ömür boyu antikoagulan verilir. Bu esnada bar-
sakların  görünümü  laparoskopi  portu  ile  izlenebilir.
Bazı durumlarda a. mesenterica superior, intrasplenik
veya intrahepatik perkütan yolla da mezenter ven ka-
nüle  edilip,  trombolitik  tedavi  yapılabilir.  Kanama
komplikasyonu ve morbiditesi yüksek olduğu için KC
ve dalak geçilerek yapılanlar tavsiye edilmez. Mezenter
arter aracılığı ile yapılanlar da sistemik dolaşıma ka-
çabildiği için çok etkin olmaz. 

Düşük risk:
Sekelsiz VTE, variköz venler, heterozigot trombofili
var ancak VTE öyküsü yok. 
Gebelikte  VTE  tedavisinde  ise  gebe  olmayan  in-
sanlarda  olduğu gibi düşük molekül ağırlıklı heparin-
lerle  çi doz ve kilogram başına 100 IU  anti Faktör
Xa  kullanılarak tedaviye  başlanır; tedavi özellikle  1-
3 ay kadar yoğun bir şekilde yapıldıktan sonra, nüksün
önlenmesi amacı ile sekonder proflaksi  yüksek riskli
hasta grubundanmış gibi kabul ederek günde 40 mg
tek  dozda    düşük  doz  DMAH  ile  doğum  sonuna  ve
hatta lohusalıkta devam edilir.  Bazı araştırıcılar gebelik
sonuna kadar tedavi dozu tavsiye eder.
Doz ayarlaması  gerekir ise  Faktör Xa seviyelerine
bakılarak düşük molekül ağırlıklı heparinlerin dozları
ayarlanabilir  (Anti-FXa  proflakside  0.1-0.5,  tedavide
0.5-1 arası olmalıdır). Uzun  süreli heparin tedavisinde,
klasik heparinin osteoporoz komplikasyonu ispat  edil-
miştir. Bu komplikasyonun düşük molekül ağırlıklı he-
parinlerde  daha az olduğu gösterilmiştir. Ayrıca yine
heparine bağlı  trombositopeni komplikasyonu da dü-
şük  molekül ağırlıklı heparinlerde daha azdır. Bu ne-
denle  günümüzde  sekonder  proflaksinin  DMAH  ile
güvenle yapılabileceği vurgulanmaktadır.
Kadınlar için  diğer bir önemli hususta derin ven
trombozu olasılığının oral kontraseptif kullananlarda
artmasıdır.  Günümüzde koroner hastalıkları ve osteo-
porozu  önlemek  için  özellikle    menopozda  östrojen
ve  progesteron preparatları  sıklıkla kullanılmaktadır
ve  bu    preparatların    derin  ven  trombozu  risklerini
arttırdığı  gösterilmiştir. Oral kontraseptif  kullanan-
larda  bu risk  dört misli artar iken,  trombofilik gen
mutasyonu olan  insanlarda hormonoterapi yapıldığı
zaman  riskler  150 misline kadar  çıkabilmektedir.  Bu
nedenle  derin ven trombozu geçirmiş,  oral kontra-
septif  kullanan kadınlarda mutlaka trombofilik  fak-
törler araştırılmalı, pozitif olanlarda  oral kontraseptif
kullanılmamalıdır.  Benzer  şekilde  riski  yüksek  olan-
larda menopozda  hormonoterapi de uygun değildir.
Literatürde koroner hastalıkların  önlenmesi açısından
da hormonoterapi ile ilgili tam kabul edilebilir sonuçlar
yoktur.  Bu  nedenle  kadınlarda  hormonoterapi  düşü-
nüldüğünde yarar zarar dengesine dikkat etmek gere-
kir.
Çocuklar
Derin ven trombozu çocuklarda da görülür. Özel-
likle trombozlu çocuklarda trombofili oranı yüksektir.
Kanser nedeni ile tedavi gören çocuklarda majör ven-
143
Akut Venöz Aciller

Venöz Tromboembolide Profilaksi
Venöz tromboembolide profilaksi derin ven trom-
bozu ve pulmoner emboliyi önlemek amacı ile yüksek
riskli hasta grubunda uygulanmaktadır. Profilaksi üze-
rine çalışmalar yıllardır yürütülmesine rağmen teda-
vide  elde  edilen  sonuçlar  kadar  başarılı  olamamıştır.
(58)
Bütün cerrahi işlemler,  cerrahi teknik, yandaş has-
talıklar,  trombofili  ve  fiziksel  durumlar  venöz  trom-
boemboli riskini arttırır. Cerrahi teknikte, örneğin la-
paratomi,  artroplasti, turnike kullanmak, primer veya
sekonder cerrahi komplikasyonlar, genel anestezi, cer-
rahi tanıda gecikme venöz tromboemboli riskini art-
tırmaktadır. Ancak  bu  risklere  rağmen  profilaksi  ya-
pılmasında en çok tartışılan konu kanama riskinin de
artacağı  düşüncesidir.    Venöz  tromboemboli  riski
önemsenmemekle birlikte, cerrahlarda bilinçsiz bir ka-
nama  riski  korkusu  vardır.  Yüksek  riskli  hastalarda
proflaksi  yapılsa  bile  pulmoner  emboli  riski  ortadan
kaldırılamamaktadır.  Amerika  Birleşik  Devletlerinde
yaygın proflaksi kullanılmasına rağmen pulmoner em-
boliye bağlı hastane ölümleri yılda 200–300.000 civa-
rındadır.
Cerrahi hastalarda venöz tromboemboli riski art-
makla beraber trombofili araştırılması yapılmadığı için
esas risk bilinemez.  Bu nedenle tüm cerrahi ve medikal
vakalar  VTE  profilaksisi  için  düşük,  orta,  yüksek  ve
çok  yüksek  olmak  üzere  dört  risk  sınıfına  ayrılırlar
(Tablo 6-7) ve unutulmamalıdır ki en düşük risklilerde
bile pulmoner emboli riski vardır. 
Resim-6: Budd-Chiari sendromlu hastasının
bacaklarında posttrombotik sendrom
Tablo 6: Risk Katsayılarına Göre DVT  Profilaksisi
Düşük Risk
Orta Risk
Yüksek Risk
Çok Yüksek  Risk
Toplam Risk: 1
Toplam Risk:2
Toplam Risk:3-4
Toplam  Risk:>5
Total DVT(%)
2
10-20
20-40
40-80
Proksimal DVT(%)
0,4
2-4
4-8
10-20
Klinik PE
0,2
1-2
2-4
4-10
Fatal PE
0,002
0,1-0,4
0,4—1,0
1-5
Önerilen Profilaksi
-
DDUH
DDUH
DMAH,OAK,
DMAH,IPK & EÇ
DMAH & IPK
(IPK + DDUH 
ya da DMAH) 
Kısaltmalar: EÇ: elastik çorap, IPK: intermittant pnömatik kompresyon, DMAH: düşük molekül ağırlıklı heparin,
DDUH: Düşük doz unfraksiyone heparin, OAK: Oral antikoagulan PE: pulmoner emboli (45–47).
144
Prof. Dr. Mehmet Kurtoğlu

Tablo-8: Genel cerrahi hastalarında VTE risk sınıflaması, profilaksi doz ve süreleri
VTE RİSK SINIFLAMASI
PROFLAKSİ DOZU
PROFLAKSİ  SÜRESİ
Düşük risk
Komplike olmayan minor cerrahi
Profilaksiye gerek yok
-
yaş<40, risk faktörü yok
Orta risk
40-60 yaş ve risk faktörü yok
Ameliyattan 2 saat önce
Mobilize olana
<40 yaş, majör cerrahi, ek risk yok
düşük doz DMAH
kadar sürer
minör cerrahi ve ek risk faktörleri var
(<4000 AntiXa/gün) 
Yüksek risk >60 yaş ve majör cerrahi birlikte
Ameliyattan 12 saat önce
Mobilize olana kadar
40-60 yaş, majör cerrahi ve ek
DMAH (=4000 AntiXa/gün)
(ancak kanserde 3
risk faktörü (medikal hastalıklar) 
hafta devam)
birlikte varsa
Çok yüksek >40 yaş, major cerrahi ve daha 
DMAH (>4000 AntiXa/gün) +
21 gün devam 
önceden VTE/kanser/trombofili major
IPC veya geçici filtre
edilecek
alt ekstremite ortopedik cerrahisi birlikte 
Politravma
Felç, spinal kord hasarı
Yalnız cerrahi yönden önemli olduğunu
zannettiğimiz bu venöz tromboemboli riski
aslında medikal hastalarda çok daha fazladır
ve pulmoner embolilerin % 75’i hastanede
yatan ciddi medikal gruptaki hastalarda gö-
rülür. Bunun sonucu olarak ameliyat ettiği-
miz hastalarda,  kalp krizi, nörolojik komp-
likasyonlar,  hemipleji,  kanser,    gebelik,
lohusalık,  enfeksiyon ve kronik obstrüktif
akciğer  hastalığı  gibi  medikal  hastalıkların
eşlik  etmesi  venöz  tromboemboli  riskini
daha  da  yükseltir  ve  ayrıca  DVT  geliştiği
zaman  da  pulmoner  emboliye  bağlı  ölüm
oranları yüksektir.  Profilaksinin çeşidini, sü-
resini ve yoğunluğunu içinde olduğu risk sı-
nıfı tayin eder (Tablo 8).
Profilaksi için kullanılabilinecek yöntem-
ler

Farmakolojik  yöntemler:  Heparin,
DMAH, oral antikoagulanlar, dekstran

Mekanik yöntemler: Dizaltı varis çorabı,
intermittan  pnömatik  kompresyon  ci-
hazları (I.P.K.)

Filtreler:  Günümüzde  profilaktik  filtre
145
Akut Venöz Aciller
Risk katsayısı 1 
Risk katsayısı 2  
Risk katsayısı 3 
(Bir)
(İki)
(Üç)
Yaş 40-59 arası
Yaş>60
Geçirilmiş DVT
İmmobilizasyon
Ağır travma
Geçirilmiş PE
>72 saat 
Varis
Pelvik cerrahi
Obesite 
Total eklem replasmanı
Konjestif kalp
Pelvis/ uzun  
yetmezliği
kemik fraktürü
KOAH
Nörocerrahi
Uçak(>5s)-araç(10s) Maligniteler
yolculuğu
Bacakta ülser, ülser
Hiperkoagülasyon
Gebelik, lohusalık
(kalıtsal trombofili)
İnflamatuar barsak
hastalığı
Cerrahi teknik
Nefrotik sendrom
Myokard infarktüsü
Tablo 7: Konjenital ve Edinsel VTE Faktörleri ve risk katsayıları:

Tablo 9: Proflaksi için Risk Seviyeleri
Cerrahi hastalardaki risk seviyeleri sadece uygula-
nacak  ameliyata  bağlı  değildir. Ameliyata  ve  hastaya
bağlı risk faktörleri vardır. Düşük riskli cerrahi geçire-
cek bir hasta örneğin paraplejik ise, DVT riski yükselir.
Buna göre risk seviyeleri Tablo 9’de verilmiştir.
Düşük  riskli  hasta  grubunda  erken  mobilizasyon
yeterli  olmakla  beraber  kalan  tüm  risk  gruplarında
DMAH’ler rutin olarak kullanılmalıdır. Risk sınıfı art-
tıkça  profilaksiye  IPK  (Intermittant  Pnömotik  Kom-
presyon) da eklenmelidir.  Genel
cerrahi  hastaları  için  en  etkili
profilaktik ajanın DMAH oldu-
ğuna  dair  birçok  çalışma  var-
dır.
(34,35)
Yoğun bakımda yapılan
bir  çalışmada  profilaksiye  rağ-
men %39 DVT tespit edilmiştir.
Üst  ektremitede  görülen  tüm
DVT’lerin hemen hepsi katatere
bağlı iken, alt ekstremitedekile-
rin %33’ü katater nedeni ile oluş-
muştur. Uzun süre katater takı-
lacak  hastalarda  DMAH  ile
profilaksi  önerilmektedir.
(58,  60)
Profilakside  dikkat  edilmesi
gereken diğer bir konu da profi-
laksinin ne kadar devam etmesi
gerektiğidir.  Yapılan  tüm  çalış-
malar  göstermiştir  ki,  venöz
tromboz  süreci  hastaneden  ta-
burcu olduktan sonraki ilk 3 ay
içinde  de  devam  etmektedir.
Özellikle  günümüzde  hastane-
den  mümkün  olduğunca  erken
taburcu ettiğimiz hastaların evde
de  profilaksilerinin  devam  et-
mesi gerektiği unutulmamalıdır.
Örneğin  kalça  ameliyatlarında
proflaksi yapılmazsa hastaneden
çıktıktan  sonra  da  risk  üç  aya
kadar devam eder. Cerrahi son-
rası  hastalar  için  hastanede  ya-
pılan proflaksi yeterli olmamak-
tadır. Erken taburcu edildikleri,
çıkış  öncesi  DVT  taraması  ya-
pılmadıkları için asemptomatik
hastalar  belirlenemez  veya  bir
kısmında evlerinde geç DVT gö-
rülebilir,  bu nedenle pulmoner
emboli gelişip ölüme sebep ola-
kullanımı kanama riski yüksek poli-travmatik has-
talarda PE’yi engellemek içindir. Filtre kullanımının
gerektiği travma hasta grupları: 1-) Aktif kanama
ve spinal kord hasarına bağlı kuadropleji ya da pa-
rapleji gelişmiş hastalar 2-) Ekstremite travmaları
nedeniyle eksternal fiksatör uygulanmış ve IPK uy-
gulanamayan hastalar.

Kısa süreli aralıklarla sadece DUS ile izlem
146
Prof. Dr. Mehmet Kurtoğlu
AMELİYAT
HASTA
DÜŞÜK RİSK
I
A
Üst ekstremite
VTE için risk faktörü yok
Endoskopi
Üroloji
Küretaj
Kolesistektomi
ORTA RİSK
II
B
Alçı (alt ekst.)
>40 yaş
Vertebra ameliyatı (felç yok)
Varis
Transvezikal prostatektomi
Oral kontraseptif
Böbrek- mesane (kanser yok)
Ostrojen/ progesteron
Histerektomi
Dekompanse kardiopati
Komplike apandektomi
4 günden fazla yatış
Crohn
Preopinfeksiyon
Postpartum (1 ay)
Şişmanlık
YÜKSEK RİSK
III
C
Pelvis ve alt ekstremite
İlerleyen kanser
Kalça, femur, diz, vertebra
Daha önce VTE
Paralizi var, total sistektomi
Parapleji
Radikal mastektomi
Miyeloproliferatif send
Genital kanser
Hiperproliferatif
Kolon ca- kolektomi
(Faktör V-Leiden, AT III,
Pankreas (kanser)
protein C,S eksikliği, 
Antifosfolipid, Protrombin
G20210A, 
Hiperhomosisteinemi)

profilakside kullanılmaya başlanmıştır. Tromboz yola-
ğını Warfarin’e oranla spesifik olarak inhibe edebilen,
DMAH’ların parenteral kullanımına kıyasla oral kul-
lanılan bu moleküller monitorizasyon gerektirmemeleri
sayesinde ideale yakın özelliklere sahiptir.
(62).
Geçici filtreler teknolojik olarak daha mükemmel
hale gelip etkinlikleri arttırılıp, morbiditeleri minimale
indirilecek ve USG ile hasta başında rahatlıkla konulup,
geniş uygulama alanı bulacaktır.
Yüklə 4,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   31




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin