Yüzeyel Ven Trombozu (YVT)
Fizik muayenede yüzeyel venlerin seyri boyunca
eritem, hassasiyet bulunur ve tromboze ven palpe edilir.
Ağrı ve ısı artışı eşlik eder ve DVT eşlik etmese de be-
lirgin şişlik görülebilir. Benzer bulgularla başvuran,
ancak Duplex USG’de DVT veya YVT saptanmayan
olgular sellülit veya lenfanjit tanısı alırlar. YVT tanılı
hastaların %35-46’sı erkek olup ortalama yaş 54 yıl
iken, kadınlarda ortalama yaş 58’dir.
(51)
Safena Magna seyri boyunca YVT saptandığında
Duplex USG ile DVT yönünden hastayı tetkik etmek
gereklidir. DVT saptanmayan olgularda Amerikan Ve-
nöz Forum (AVF) kılavuzu önerileri doğrultusunda:
a) safenofemoral veya safenopopliteal bileşkeye 1 cm
mesafede yerleşen YVT’de derin sisteme ilerlemeyi ve
embolizasyonu engellemek amacıyla yüksek safen ven
ligasyonu ve/veya stripping önerilir. Antikoagulasyon
kabul edilebilir bir alternatif tedavi yöntemidir (Grade
2 B). b) Safena magna’nın distal segmenti veya yan
dallarında yerleşen YVT’de yürüyüş, sıcak uygulama
ve non-steroidal antiinflamatuar tedavi önerilir. Cerrahi
eksizyon maksimal medikal tedaviye rağmen nüks
eden nadir olgularda önerilir (Grade 2B). Her ne kadar
literatürde etkinlik düzeyi ve uygulama alanı net olarak
belirtilmese de cerrahi veya konservatif tedavi seçi-
minden bağımsız olarak, 6 haalık proflaksi dozunda
DMAH tedavisi YVT olgularında uygulanmalıdır.
(52,53)
İntravenöz kanül uygulaması sonrası YVT görüle-
bilir. Eritem, ısı artışı ve damar hattı boyunca hassasiyet
saptanır. Kanül çıkarılır ve sıcak uygulama yapılır. Anal-
jezi sağlanır. Bu önlemlere rağmen birkaç haa bo-
yunca lokal bir sertlik sebat edebilir. Seyrek olarak sü-
püratif YVT kanül giriş yerinde pürülan akıntı olarak
karşımıza çıkar. Kanül çıkarılmasını takiben parenteral
antibiyotik tedavisi başlanır. Enfeksiyon odağının or-
tadan kaldırılması amacıyla nadiren venin eksizyonu
gerekir.
presyona bağlı daraldığı alanda oluşur. Ven, hipertrofiye
anterior skalen kas veya subklavius tendonu ile birinci
kosta arasında sıkışır. Bazen kostoklavikuler bileşkede
geniş bir ekzostoz görülebilir.
Erkek-kadın oranı 2:1 olup, ortalama yaş aralığı
üçüncü dekaddır. Hastalar anamnezlerinde tipik olarak
semptomların ortaya çıkışından önce kuvvetli veya
tekrarlayan üst ekstremite aktivitesinden bahseder. Ti-
pik hasta profili bir profesyonel atlet veya mesleği ge-
reği üst ekstremitesini kuvvet harcayarak ve sık tek-
rarlarla kullanan biridir. Hasta tipik olarak üst
ekstremitede ani, şiddetli ve yaygın şişme fark eder.
Genellikle hafif kızarıklık veya daha sık olarak siyanoz
eşlik eder. Birkaç gün içinde etkilenen taraa omuz ve
göğüs duvarı etrafında kollateral venler belirginleşmeye
başlar. Eğer bu semptomlar görmezden gelinir veya
hasta gerekli tedaviyi almaz ise, günler içinde ağırlık,
ağrı, sertlik ve kol şişmesi semptomları geriler ve yok
olabilir. Yeterli zaman geçtikten sonra bu semptomlar
istirahat anında hafif veya fark edilmeyecek düzeyde
olabilir. Ancak, tedavi görmeyen hasta üst ekstremite-
sini kullandığı hafif aktivitelerden sonra belirgin şişme,
ağırlık, halsizlik ve terlemenin ortaya çıktığını fark
edecektir. Erken tedavi ve torasik outlet dekompres-
yonu ile hedeflenen bu semptom ve sonuçların geliş-
mesini önlemektir.
(48)
Eğer aksillo-subklavyen ven trombozundan şüphe
ediliyorsa yapılması gereken görüntülemedir. Arteryal
tromboz/embolizme zıt olarak venöz tromboz semp-
tomları daha sinsi başlar. Ancak, eğer akut trombozdan
kuşkulanılıyorsa, hemen heparin ile antikoagulasyona
başlanması endikedir. Daha sıklıkla, hastanın doğru
tanıyı koyan hekime başvurusuna dek geçen süre sa-
atlerden ziyade günler sürer. Bu durumda dahi hasta
heparin ile antikoagule edilmelidir. Klinik şüpheyi doğ-
rulamak ve tedaviyi yönlendirmek için yapılması ge-
reken definitif inceleme DUS ile başlamalı, gereğinde
MR-venografi veya klasik venografi ile kesin tanıya gi-
dilmelidir.
(49,50)
Bu hastalarda tercih edilen tedavi trombüsün orta-
dan kaldırılmasını temin eden loko-rejyonel trombo-
litik tedavidir (Grade 1B). Bu tedavi sonucunda kontrol
venografide torasik outlet bölgesinde görülecek olan
stenoz stent veya birinci kot rezeksiyonu ile düzeltil-
melidir (Grade 2C). Stentlerin kırılma olasılıklarının
yüksek olması nedeniyle cerrahi tedavi tercih edilmek-
tedir. Bu cerrahi girişim hemen trombolitik tedavi son-
rası erken devrede veya 3 haa – 3 ay zaman içinde
141
Akut Venöz Aciller
derin ven trombozu riskini arttıran diğer sebeplerdir.
İnvitro fertilizasyonda overlerin hiperstimulasyonu-
nun yapılması da yine tromboz riskini hormon tera-
pisi nedeni ile artırmaktadır. Trombofilik gebe hasta-
larda, venöz tromboemboli riskleri ile beraber çocuğa
ait komplikasyonlar, düşükler ve eklampsi gibi ma-
ternal komplikasyonlar artmaktadır. Daha önce düşük,
ölü doğum yapmış, komplike seyretmiş gebelerde ve
derin ven trombozu geçirmişlerde mutlaka hiperkoa-
gulabilite sendromları araştırılmalıdır. Bu hastaların
trombofilik olma olasılıkları % 50’lere kadar çıkmak-
tadır ve gebe kaldıkları zaman ve/veya doğum esna-
sındaki risklerin yüksek olması nedeni ile proflaksi
düşünülmelidir (Tablo 5). Gebelerde derin ven trom-
bozu tedavisindeki en büyük özellik oral antikoagu-
lanların plasentayı geçerek çocuğa zarar vermeleri
nedeni ile kullanılamamalarıdır.
Gebelikte DVT riski
•
Çok yüksek risk:
Mekanik kalp kapakçığı, akut VTE, antitrombin
yetmezliği
•
Yüksek risk:
Rekürran VTE, kombine gen mutasyonları, venöz
malformasyon, antifosfolipid sendromu
•
Orta risk:
Diğer trombofili bulguları, geçirilmiş VTE, postt-
rombotik venöz değişiklikler, tekrarlayan ölü do-
ğum gibi olumsuz geçmiş gebelik öyküleri
Özel VTE durumları
Kanser
İdiyopatik derin ven trombozlu hastalarda kanser
oranları yüksek olup, bir yıl içinde % 20’ler civarında
kanser ortaya çıkabilmektedir. Tromboemboli kanser
hastalarında en sık görülen ölüm sebeplerinden biridir.
Kanserde derin ven trombozu tedavisi diğer tedaviden
çok farklı olmamakla birlikte nüks ve kanama oranları
yüksek olduğu için yakın takip edilmeleri gerekmek-
tedir. Derin ven trombozunda da kanser araştırılması
için hangi boyutlara kadar araştırma yapılmalıdır so-
rusunun cevabı henüz netleşmemiştir.
Kanser tedavisi esnasında derin ven trombozu or-
taya çıkabilir. Özellikle hormon tedavisi ve kemoterapi
görenlerde derin ven trombozu olasılığı %8’lere kadar
çıkmaktadır. Kanserli hastalarda derin ven trombo-
zunun tedavisi ve derin ven trombozlu hastalarda da
kanser olasılığının araştırılması, halen günümüzde tar-
tışma konusudur. İdiyopatik DVT’de kadınlarda jine-
kolojik kanser, erkeklerde prostat kanseri risk faktörleri
araştırılmalıdır (PSA, CA 19-9, CEA vs.). Ayrıca aile-
sinde kanser hikayesi olanlarda daha geniş araştırmalar
yapılabilir. Ancak bu tetkiklerle kanser erken de yaka-
lansa tedavi sonrası sürvi pek etkilenmemektedir. Belki
de DVT in situ kanser için bile kötü prognostik fak-
tördür.
Gebelik
Gebelikte derin ven trombozu riski normalin 10
katı artmaktadır. Daha önce ve-
nöz tromboemboli geçirmiş ge-
belerde ise bu oran daha da fazla
artmaktadır. Normal riskler %
0,1 iken, gebelerde % 1’lere ka-
dar çıkabilmektedir. Hatta sezar-
yenle doğum yapanlarda bu risk
% 3’lere kadar çıkmakta, acil se-
zaryenlerde ise daha da yüksel-
mektedir. Gebelikte derin ven
trombozu olasılığının artmasının
en büyük nedeni uterusun iliak
venlere basısı ve karın içi basın-
cının artmasıdır. Hormonal ve-
nöz atoni, edinsel olarak protein
S azalması, edinsel aktif protein
C direnci, plazminojen 1 ve
2’nin artması, trombosit akti-
vasyonlarının artması gebelikte
142
Prof. Dr. Mehmet Kurtoğlu
Tablo-5: Daha önce VTE geçirmiş gebelerde proflaksi tavsiyeleri
lere takılan kateterler derin ven trombozunun en sık
sebebidir. Üç aylıktan küçük çocuklarda subklavian
katater takılanlarda derin ven trombozu oranları %
50’ye kadar çıkmaktadır.
Derin ven trombozu tesbit edilmiş çocuklarda da
tedavi değişmemektedir. Düşük molekül ağırlıklı he-
parinlerle bebeklerde daha yüksek dozlarda kilogram
başına 150 IU/kg DMAH 2x1, daha büyük çocuklarda
da 100 IU/kg DMAH günde iki kez yapılarak DVT te-
davi edilir.
Uzun Uçuşlarda DVT
Son yıllarda Avusturalya’dan Londra’ya uçup akciğer
embolisi nedeniyle ölen genç bayanın yakınlarının
hava yolunu dava edip tazminat kazanması ile gün-
deme geldi. Yapılan araştırmalar 5 saatten fazla uçuş-
larda bütün DVT’lerin %10 civarında olduğunu ve
bunların varis çorabı ile önlenebildiğini gösterdi
(54,57). Ancak akut DVT’li hasta yolculukta tedavi al-
tında uçmalıdır ve daha önce DVT geçirmiş hastalara
da profilaksi yapılması güncelliğini korumaktadır. DVT
geçiren hastalar yolculuk sırasında varis çorabı giy-
melidir. Trombofilik olanlarda DMAH ile proflaksi dü-
şünülmelidir.
Mezenter ven trombozu ve hepatik ven trombozu
ve sinüs cavernozum trombozları
Bunlar özel ve ender lokalizasyonlu trombozlardır,
bu olgular klasik DVT gibi düşünülmeli ve araştırıl-
malıdır. Hiperkoagulabilite eşlik etmese bile nüks etti-
ğinde morbidite ve mortalite yüksek olacağı için ömür
boyu oral antikoagulan almalıdırlar. Akut ve erken ev-
rede trombolitik tedavi etkilidir (Resim–5, 6).
Mezenter ven trombozu akut batın tablosu ile or-
taya çıkar ve barsak perforasyonu, peritonite sebep
olabilir. Bu süreç uzun sürer ve barsaklar gangren ol-
madan antikoagulan tedavi yapılırsa konservatif olarak
iyileşme olur ve nüksü önlemek için araştırmalar ya-
pılıp ömür boyu antikoagulan verilir. Bu esnada bar-
sakların görünümü laparoskopi portu ile izlenebilir.
Bazı durumlarda a. mesenterica superior, intrasplenik
veya intrahepatik perkütan yolla da mezenter ven ka-
nüle edilip, trombolitik tedavi yapılabilir. Kanama
komplikasyonu ve morbiditesi yüksek olduğu için KC
ve dalak geçilerek yapılanlar tavsiye edilmez. Mezenter
arter aracılığı ile yapılanlar da sistemik dolaşıma ka-
çabildiği için çok etkin olmaz.
•
Düşük risk:
Sekelsiz VTE, variköz venler, heterozigot trombofili
var ancak VTE öyküsü yok.
Gebelikte VTE tedavisinde ise gebe olmayan in-
sanlarda olduğu gibi düşük molekül ağırlıklı heparin-
lerle çi doz ve kilogram başına 100 IU anti Faktör
Xa kullanılarak tedaviye başlanır; tedavi özellikle 1-
3 ay kadar yoğun bir şekilde yapıldıktan sonra, nüksün
önlenmesi amacı ile sekonder proflaksi yüksek riskli
hasta grubundanmış gibi kabul ederek günde 40 mg
tek dozda düşük doz DMAH ile doğum sonuna ve
hatta lohusalıkta devam edilir. Bazı araştırıcılar gebelik
sonuna kadar tedavi dozu tavsiye eder.
Doz ayarlaması gerekir ise Faktör Xa seviyelerine
bakılarak düşük molekül ağırlıklı heparinlerin dozları
ayarlanabilir (Anti-FXa proflakside 0.1-0.5, tedavide
0.5-1 arası olmalıdır). Uzun süreli heparin tedavisinde,
klasik heparinin osteoporoz komplikasyonu ispat edil-
miştir. Bu komplikasyonun düşük molekül ağırlıklı he-
parinlerde daha az olduğu gösterilmiştir. Ayrıca yine
heparine bağlı trombositopeni komplikasyonu da dü-
şük molekül ağırlıklı heparinlerde daha azdır. Bu ne-
denle günümüzde sekonder proflaksinin DMAH ile
güvenle yapılabileceği vurgulanmaktadır.
Kadınlar için diğer bir önemli hususta derin ven
trombozu olasılığının oral kontraseptif kullananlarda
artmasıdır. Günümüzde koroner hastalıkları ve osteo-
porozu önlemek için özellikle menopozda östrojen
ve progesteron preparatları sıklıkla kullanılmaktadır
ve bu preparatların derin ven trombozu risklerini
arttırdığı gösterilmiştir. Oral kontraseptif kullanan-
larda bu risk dört misli artar iken, trombofilik gen
mutasyonu olan insanlarda hormonoterapi yapıldığı
zaman riskler 150 misline kadar çıkabilmektedir. Bu
nedenle derin ven trombozu geçirmiş, oral kontra-
septif kullanan kadınlarda mutlaka trombofilik fak-
törler araştırılmalı, pozitif olanlarda oral kontraseptif
kullanılmamalıdır. Benzer şekilde riski yüksek olan-
larda menopozda hormonoterapi de uygun değildir.
Literatürde koroner hastalıkların önlenmesi açısından
da hormonoterapi ile ilgili tam kabul edilebilir sonuçlar
yoktur. Bu nedenle kadınlarda hormonoterapi düşü-
nüldüğünde yarar zarar dengesine dikkat etmek gere-
kir.
Çocuklar
Derin ven trombozu çocuklarda da görülür. Özel-
likle trombozlu çocuklarda trombofili oranı yüksektir.
Kanser nedeni ile tedavi gören çocuklarda majör ven-
143
Akut Venöz Aciller
Venöz Tromboembolide Profilaksi
Venöz tromboembolide profilaksi derin ven trom-
bozu ve pulmoner emboliyi önlemek amacı ile yüksek
riskli hasta grubunda uygulanmaktadır. Profilaksi üze-
rine çalışmalar yıllardır yürütülmesine rağmen teda-
vide elde edilen sonuçlar kadar başarılı olamamıştır.
(58)
Bütün cerrahi işlemler, cerrahi teknik, yandaş has-
talıklar, trombofili ve fiziksel durumlar venöz trom-
boemboli riskini arttırır. Cerrahi teknikte, örneğin la-
paratomi, artroplasti, turnike kullanmak, primer veya
sekonder cerrahi komplikasyonlar, genel anestezi, cer-
rahi tanıda gecikme venöz tromboemboli riskini art-
tırmaktadır. Ancak bu risklere rağmen profilaksi ya-
pılmasında en çok tartışılan konu kanama riskinin de
artacağı düşüncesidir. Venöz tromboemboli riski
önemsenmemekle birlikte, cerrahlarda bilinçsiz bir ka-
nama riski korkusu vardır. Yüksek riskli hastalarda
proflaksi yapılsa bile pulmoner emboli riski ortadan
kaldırılamamaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinde
yaygın proflaksi kullanılmasına rağmen pulmoner em-
boliye bağlı hastane ölümleri yılda 200–300.000 civa-
rındadır.
Cerrahi hastalarda venöz tromboemboli riski art-
makla beraber trombofili araştırılması yapılmadığı için
esas risk bilinemez. Bu nedenle tüm cerrahi ve medikal
vakalar VTE profilaksisi için düşük, orta, yüksek ve
çok yüksek olmak üzere dört risk sınıfına ayrılırlar
(Tablo 6-7) ve unutulmamalıdır ki en düşük risklilerde
bile pulmoner emboli riski vardır.
Resim-6: Budd-Chiari sendromlu hastasının
bacaklarında posttrombotik sendrom
Tablo 6: Risk Katsayılarına Göre DVT Profilaksisi
Düşük Risk
Orta Risk
Yüksek Risk
Çok Yüksek Risk
Toplam Risk: 1
Toplam Risk:2
Toplam Risk:3-4
Toplam Risk:>5
Total DVT(%)
2
10-20
20-40
40-80
Proksimal DVT(%)
0,4
2-4
4-8
10-20
Klinik PE
0,2
1-2
2-4
4-10
Fatal PE
0,002
0,1-0,4
0,4—1,0
1-5
Önerilen Profilaksi
-
DDUH
DDUH
DMAH,OAK,
DMAH,IPK & EÇ
DMAH & IPK
(IPK + DDUH
ya da DMAH)
Kısaltmalar: EÇ: elastik çorap, IPK: intermittant pnömatik kompresyon, DMAH: düşük molekül ağırlıklı heparin,
DDUH: Düşük doz unfraksiyone heparin, OAK: Oral antikoagulan PE: pulmoner emboli (45–47).
144
Prof. Dr. Mehmet Kurtoğlu
Tablo-8: Genel cerrahi hastalarında VTE risk sınıflaması, profilaksi doz ve süreleri
VTE RİSK SINIFLAMASI
PROFLAKSİ DOZU
PROFLAKSİ SÜRESİ
Düşük risk
Komplike olmayan minor cerrahi
Profilaksiye gerek yok
-
yaş<40, risk faktörü yok
Orta risk
40-60 yaş ve risk faktörü yok
Ameliyattan 2 saat önce
Mobilize olana
<40 yaş, majör cerrahi, ek risk yok
düşük doz DMAH
kadar sürer
minör cerrahi ve ek risk faktörleri var
(<4000 AntiXa/gün)
Yüksek risk >60 yaş ve majör cerrahi birlikte
Ameliyattan 12 saat önce
Mobilize olana kadar
40-60 yaş, majör cerrahi ve ek
DMAH (=4000 AntiXa/gün)
(ancak kanserde 3
risk faktörü (medikal hastalıklar)
hafta devam)
birlikte varsa
Çok yüksek >40 yaş, major cerrahi ve daha
DMAH (>4000 AntiXa/gün) +
21 gün devam
önceden VTE/kanser/trombofili major
IPC veya geçici filtre
edilecek
alt ekstremite ortopedik cerrahisi birlikte
Politravma
Felç, spinal kord hasarı
Yalnız cerrahi yönden önemli olduğunu
zannettiğimiz bu venöz tromboemboli riski
aslında medikal hastalarda çok daha fazladır
ve pulmoner embolilerin % 75’i hastanede
yatan ciddi medikal gruptaki hastalarda gö-
rülür. Bunun sonucu olarak ameliyat ettiği-
miz hastalarda, kalp krizi, nörolojik komp-
likasyonlar, hemipleji, kanser, gebelik,
lohusalık, enfeksiyon ve kronik obstrüktif
akciğer hastalığı gibi medikal hastalıkların
eşlik etmesi venöz tromboemboli riskini
daha da yükseltir ve ayrıca DVT geliştiği
zaman da pulmoner emboliye bağlı ölüm
oranları yüksektir. Profilaksinin çeşidini, sü-
resini ve yoğunluğunu içinde olduğu risk sı-
nıfı tayin eder (Tablo 8).
Profilaksi için kullanılabilinecek yöntem-
ler
•
Farmakolojik yöntemler: Heparin,
DMAH, oral antikoagulanlar, dekstran
•
Mekanik yöntemler: Dizaltı varis çorabı,
intermittan pnömatik kompresyon ci-
hazları (I.P.K.)
•
Filtreler: Günümüzde profilaktik filtre
145
Akut Venöz Aciller
Risk katsayısı 1
Risk katsayısı 2
Risk katsayısı 3
(Bir)
(İki)
(Üç)
Yaş 40-59 arası
Yaş>60
Geçirilmiş DVT
İmmobilizasyon
Ağır travma
Geçirilmiş PE
>72 saat
Varis
Pelvik cerrahi
Obesite
Total eklem replasmanı
Konjestif kalp
Pelvis/ uzun
yetmezliği
kemik fraktürü
KOAH
Nörocerrahi
Uçak(>5s)-araç(10s) Maligniteler
yolculuğu
Bacakta ülser, ülser
Hiperkoagülasyon
Gebelik, lohusalık
(kalıtsal trombofili)
İnflamatuar barsak
hastalığı
Cerrahi teknik
Nefrotik sendrom
Myokard infarktüsü
Tablo 7: Konjenital ve Edinsel VTE Faktörleri ve risk katsayıları:
Tablo 9: Proflaksi için Risk Seviyeleri
Cerrahi hastalardaki risk seviyeleri sadece uygula-
nacak ameliyata bağlı değildir. Ameliyata ve hastaya
bağlı risk faktörleri vardır. Düşük riskli cerrahi geçire-
cek bir hasta örneğin paraplejik ise, DVT riski yükselir.
Buna göre risk seviyeleri Tablo 9’de verilmiştir.
Düşük riskli hasta grubunda erken mobilizasyon
yeterli olmakla beraber kalan tüm risk gruplarında
DMAH’ler rutin olarak kullanılmalıdır. Risk sınıfı art-
tıkça profilaksiye IPK (Intermittant Pnömotik Kom-
presyon) da eklenmelidir. Genel
cerrahi hastaları için en etkili
profilaktik ajanın DMAH oldu-
ğuna dair birçok çalışma var-
dır.
(34,35)
Yoğun bakımda yapılan
bir çalışmada profilaksiye rağ-
men %39 DVT tespit edilmiştir.
Üst ektremitede görülen tüm
DVT’lerin hemen hepsi katatere
bağlı iken, alt ekstremitedekile-
rin %33’ü katater nedeni ile oluş-
muştur. Uzun süre katater takı-
lacak hastalarda DMAH ile
profilaksi önerilmektedir.
(58, 60)
Profilakside dikkat edilmesi
gereken diğer bir konu da profi-
laksinin ne kadar devam etmesi
gerektiğidir. Yapılan tüm çalış-
malar göstermiştir ki, venöz
tromboz süreci hastaneden ta-
burcu olduktan sonraki ilk 3 ay
içinde de devam etmektedir.
Özellikle günümüzde hastane-
den mümkün olduğunca erken
taburcu ettiğimiz hastaların evde
de profilaksilerinin devam et-
mesi gerektiği unutulmamalıdır.
Örneğin kalça ameliyatlarında
proflaksi yapılmazsa hastaneden
çıktıktan sonra da risk üç aya
kadar devam eder. Cerrahi son-
rası hastalar için hastanede ya-
pılan proflaksi yeterli olmamak-
tadır. Erken taburcu edildikleri,
çıkış öncesi DVT taraması ya-
pılmadıkları için asemptomatik
hastalar belirlenemez veya bir
kısmında evlerinde geç DVT gö-
rülebilir, bu nedenle pulmoner
emboli gelişip ölüme sebep ola-
kullanımı kanama riski yüksek poli-travmatik has-
talarda PE’yi engellemek içindir. Filtre kullanımının
gerektiği travma hasta grupları: 1-) Aktif kanama
ve spinal kord hasarına bağlı kuadropleji ya da pa-
rapleji gelişmiş hastalar 2-) Ekstremite travmaları
nedeniyle eksternal fiksatör uygulanmış ve IPK uy-
gulanamayan hastalar.
•
Kısa süreli aralıklarla sadece DUS ile izlem
146
Prof. Dr. Mehmet Kurtoğlu
AMELİYAT
HASTA
DÜŞÜK RİSK
I
A
Üst ekstremite
VTE için risk faktörü yok
Endoskopi
Üroloji
Küretaj
Kolesistektomi
ORTA RİSK
II
B
Alçı (alt ekst.)
>40 yaş
Vertebra ameliyatı (felç yok)
Varis
Transvezikal prostatektomi
Oral kontraseptif
Böbrek- mesane (kanser yok)
Ostrojen/ progesteron
Histerektomi
Dekompanse kardiopati
Komplike apandektomi
4 günden fazla yatış
Crohn
Preopinfeksiyon
Postpartum (1 ay)
Şişmanlık
YÜKSEK RİSK
III
C
Pelvis ve alt ekstremite
İlerleyen kanser
Kalça, femur, diz, vertebra
Daha önce VTE
Paralizi var, total sistektomi
Parapleji
Radikal mastektomi
Miyeloproliferatif send
Genital kanser
Hiperproliferatif
Kolon ca- kolektomi
(Faktör V-Leiden, AT III,
Pankreas (kanser)
protein C,S eksikliği,
Antifosfolipid, Protrombin
G20210A,
Hiperhomosisteinemi)
profilakside kullanılmaya başlanmıştır. Tromboz yola-
ğını Warfarin’e oranla spesifik olarak inhibe edebilen,
DMAH’ların parenteral kullanımına kıyasla oral kul-
lanılan bu moleküller monitorizasyon gerektirmemeleri
sayesinde ideale yakın özelliklere sahiptir.
(62).
Geçici filtreler teknolojik olarak daha mükemmel
hale gelip etkinlikleri arttırılıp, morbiditeleri minimale
indirilecek ve USG ile hasta başında rahatlıkla konulup,
geniş uygulama alanı bulacaktır.
4000>40> Dostları ilə paylaş: |